Hasan Cemal: 40 milyonluk Kürtlerin devlet hakkı yok mu?
Haber Merkezi -T24 internet gazetesi yazarı Hasan Cemal, “4 milyonluk Filistinliler devlet kurma hakkına sahip de 40 milyonluk Kürtler Ortadoğu’da devlet kurma hakkına sahip olmayacaklar mı?" diye sordu.
Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtlayan Hasan Cemal, "Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri" adlı yeni kitabı üzerinden çözüm sürecini anlattı.
Çamlıbel'in "Kürt hareketinde Apo'yu Atakürtleştirme akımı güçlü" başlığıyla yayımlanan röportajından şöyle:
Çözüm süreci ve Abdullah Öcalan, ‘Yeni Türkiye’nin neresinde duruyor?
Deniyor ki; “Kürt siyasal hareketi kendi istediklerini Erdoğan’dan alacak. Türkiye’de demokrasiymiş, hukukun üstünlüğüymüş umurlarında olmayacak.” Yani demokrasi konusunda Kürtler, Türkleri satacak. Bunu doğrudan Murat Karayılan’a da Cemil Bayık’a da sordum. İmkânım olsa Abdullah Öcalan’a da sorardım. Yanıtları şuydu: “Kürt meselesinin çözülmesiyle Türkiye’nin demokratikleşmesi etle tırnak gibidir, birbirinden ayrılmaz.” Ben de böyle düşünüyorum. Bunları birbirinden ayırmak bana da mümkün değil gibi geliyor.
Öcalan’ın meseleyi yürütme şekliyle ya da Hakan Fidan’la kurmuş olduğu ilişkiyle ilgili soru işaretleri var mı kafanızda?
Öcalan 1999’dan beri hapiste, devletin kontrolünde. Öcalan’ın bu dönemde önce askerle, sonra MİT aracılığıyla siyasi iktidarla nasıl bir al-ver içinde olduğunu bilmediğim için bu konuda kesin bir şey söyleyemem. Kafamda soru işaretleri elbette var. İmkânım olsa gidip Öcalan’a sormak isterim. Devlet çok uzun yıllar Öcalan’ı kullanarak PKK’yı bölmek istedi. Bütün hedefi buydu. Ama Öcalan buna imkân vermedi. PKK’nın bütünlüğü 1999 sonrasında da devam etti.
PKK’nın bütünlüğünü ne etkiler?
Öcalan, hareketin önderi olarak karizmasına bir çizik yerse....
Nasıl yiyebilir o çiziği?
Kürt siyasi hareketinin beklenti çıtasını çok aşağı düşürecek bir tavır alırsa, günlük deyişle kendi karizmasına bir çizik attırmış olur. Bu da PKK’yı ciddi olarak sarsabilir. Öcalan bugüne kadar karizmasına böyle bir çizik attırmadı. “Öcalan’ın karizmasına bir çizik atıp PKK’yı bölebilir miyiz” diye bir senaryo var mı, bunu bilmiyorum.
Kitapta ‘Apo’dan bir Atakürt yaratılması’nın barış ve demokrasi açısından getirebileceği tehlikelere dikkat çekiyorsunuz. Şu anda bu boyutu konuşan pek kimse yok değil mi?
Apo’yu Atakürtleştirme akımı Kürt hareketi içinde epeyce güçlü. Ben mesela onlara “Atakürt mü?” diye sorduğumda kimse gülmüyor. Sorunun ne anlama geldiğini biliyor, “Hayır” da diyemiyorlar. Ama ağızlarından da şu soru çıkmıyor: “Apo’yu tabulaştırmak ya da Atatürk gibi sorgulamamaktan mı bahsediyorsunuz? Öyleyse bu da sakıncalı...” Kuşkusuz Öcalan’ın da yeri geldiğinde eleştirilecek yanlışları vardır. PKK’nın geçmişiyle ilgili yanlışları 2013 Mayıs ayında Murat Karayılan, Cemil Bayık ve Sabri Ok’la yaptığım görüşmede gündeme getirmiştim. Onlar da “Elbette PKK’nın da yanlışları var ve biz bunlarla yüzleşmeye hazırız. Ama devletle birlikte! Hakikat komisyonu Güney Afrika örneğinde olduğu gibi kurulsun, oturup konuşalım” diyorlar. Şunu söyleyeyim: Açık Apo eleştirisi şu an için Kürt siyasi hareketinde dokunulmaz bir konu gibi gözüküyor.
Öcalan’ın serbest kaldığını göreceğinizi düşünüyor musunuz?
Görebileceğimi sanıyorum. Devlet olarak barışı Öcalan’la konuşuyorsun. İkinci odak da Kandil. O zaman bunu neden legalleştirmeyeceksin? Bu arada, Öcalan’ın da eleştirilecek yanları var ve eleştirilmelidir. Kimse tabulaştırılmamalı. Nasıl Erdoğan’ı bin tarafından eleştiriyorsam, Öcalan’ı da özgür kalırsa öyle eleştirebilirim. O yüzden de özgür kalmasını istiyorum.
Irak ve Suriye’de yaşanan gelişmelere bakarak 2014 Kürtlerin ‘Kürdistan’ hayali açısından kritik bir yıl oldu diyebiliriz değil mi?
Bir defa Kürtlerin kafasının arkasında artık dört parçaya bölünmüş olarak yaşamak yok, “Biz neden son tahlilde birleşik bir Kürt devletine sahip olmayalım?” var. Bunun tersini hiçbir zaman düşünme. Ben 90’lı yılların başında bunu Talabani ve Barzani’ye sorduğumda “Evet bir ideal olarak bu kafamızda var ama bunun gerçekleşmesi ayrı konu” dediler. 2003 savaşından beri de bu fiilen gerçekleşmiş durumda ve Irak’ı yeniden eski haline döndürmek mümkün değil. Aynı şey Suriye’de de var. Avrupa da Amerika da bunu istemez.
Batı, birleşik bir Kürdistan ister mi?
İster. Orada landlock (denize çıkışı olmayan) bir Kürdistan olursa kendilerine bağlı tutarlar. İsrail de İran da ister çünkü bu ileride güneyde Şii devletinin kesinleşmesine yol açar.
Bir tek Türkiye mi istemez o halde?
Türkiye de isteyebilir çünkü bu bir yerde Türkiye’nin nüfuz alanını genişletebilir. Çünkü en çok Kürt, Türkiye Kürdistanı’nda yaşıyor.
Nasıl bir zaman perspektifini konuşuyoruz?
Ayrılıkçı bir Kürt hareketi şu anda görünmüyor. Kürt siyasi hareketi “Güney’le, Rojava’yla birleşelim” demiyor. İdari özerklik, mümkünse bir federasyon ya da federasyona açılan yeni bir yapıdan yana gözüküyorlar. Bu gerçekleştiği vakit bir başka adıma sıra gelebilir, gayet doğal. İskoçya’da bugün bir referandum var ama büyük ihtimalle ayrılma çıkmayacak. Ayrılmanın da bir maliyeti var. Bu, Kürtler için de aynı. Denize açılmayan ‘landlock’ bir Kürdistan kolay değil. Ama onlar da bir taraftan Rojava üzerinden Akdeniz’e açılma hedefindeler. Bana bunu ‘hayal değil hedef’ diye anlattılar. Yani bağımsız Kürt devleti kafalarında vardır. Federasyon vardır. Bu hedefler hiçbir zaman Kürt siyasetini yapanların kafasından eksik olmayacak.
Türkiye bu dinamiklere rağmen nasıl bütünlüğünü koruyabilir?
Bunu ancak demokrasi çatısı altında muhafaza edebiliriz. Demokrasinin ipine tutunarak insanlar şiddete başvurmadan ayrılıkçılığı da talep edebilirler, tıpkı İskoçlar gibi. Tıpkı Basklar, Katalanlar gibi. 4 milyonluk Filistinliler devlet kurma hakkına sahip de 40 milyonluk Kürtler Ortadoğu’da devlet kurma hakkına sahip olmayacaklar mı?