Erbil (Rûdaw) - Yazar ve gazeteci Yıldıray Oğur, Türkiye’de artık silahlı mücadelenin bir anlamının kalmadığını belirterek, silahın şu an Kürt siyasetinin kazanımlarını riske atan bir unsur haline geldiğini ancak bu sürecin Türkiye, Kürt hareketi ve Rojava için nasıl sonuçlar doğuracağı, Abdullah Öcalan’ın yapacağı açıklamaya bağlı olduğunu ifade etti. Oğur, bu bağlamda kanunlarda düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi.
Yazar ve gazeteci Yıldıray Oğur’un Rûdaw TV’de Hevidar Zana’nın sunduğu 15:00 bültenine katıldı.
Oğur’a göre, Abdullah Öcalan’dan Kandil’e, Avrupa’ya ve Suriye’ye mektuplar gittiği ve Öcalan’ın bir açıklama yapacağı beklentisinin güçlendiği anlaşılıyor. Ancak bu açıklamanın içeriği konusunda halen müzakerelerin sürdüğü belirtiliyor.
Özellikle PKK Yüksek Konseyi’nin 15 Şubatla ilgili yaptığı açıklamanın, PKK’nin bugüne kadar Türkiye’ye yönelik en pozitif açıklamalarından biri olduğunu savunan Oğur “Genellikle tehdit içeren ve sert bir üslupla yapılan bu tür açıklamaların aksine, bu kez pozitif bir söylem öne çıkıyor. Açıklamada en dikkat çekici cümle Abdullah Öcalan'ın açıklamasını bekliyoruz. Bu açıklamadan sonra PKK ve Kürtler değişecek, Türkiye'nin ortamı değişecek, Orta Doğu değişecek diye birçok buna anlamlar yükleyen bir açıklama vardı. Ardından DEM Parti'nin zaten uzun bir süredir bu sürece destek veren bir şey var, üslubu var. O açıklamada da, DEM Parti'nin açıklamasında da mesela bugünlerde bir takım kayyum uygulamaları, yine gözaltılar yaşanıyor. İşte kent uzlaşısı, CHP'li yapılan ittifak yönelik gözaltılar yapılıyor. O neredeyse onlarla hiç bahsetmeyen ben hatta saydım içinde 36 kez barış kelimesi geçiyor ve çok pozitif bir açıklama” dedi.
PKK’nin silahlı varlığının sona erdirilmesi tartışması
Oğur’un değerlendirmelerine göre, şu an konuşulan konu yalnızca PKK’nin silah bırakması değil, tamamen feshedilmesi. Devletin temel beklentisi, PKK’nin silahlı varlığını sona erdirmesi ve silahın tamamen devreden çıkması. Oğur, Türkiye’de artık silahlı mücadelenin bir anlamının kalmadığını belirterek, Silahın şu an Kürt siyasetinin kazanımlarını riske atan bir unsur haline geldiğini ifade etti.
Ancak, PKK’nin silah bırakması tek başına yeterli olmayacağını dile getiren Oğur, bu adımın ardından af, ceza yasalarında değişiklikler ve terörle mücadele yasasında düzenlemeler gibi ek adımların atılması gerektiğini söyledi.
Yıldıray Oğur şöyle devam etti:
“Türkiye'ye dönmek isteyenler dönecekler. Bunlarla ilgili düzenlemeler yapılacak. Bu ancak silahsız hayatı garantiye alacak şey bu olabilir. Bunun bir parçası zaten. Fakat tabii ki bu aynı zamanda bir Türkiye kamuoyuna yönelik de açıklamalar bunlar. Çünkü Türkiye'de bir kere bir çözüm süreci yaşandı. Başarısızlıkla bitti ve sonunda çok büyük hendek olayları adlı çok kötü hatıralar olan olaylar yaşandı. Bu iktidarın da aleyhine oldu, Kürt hareketinin de aleyhine oldu. O yüzden de böyle bir pazarlık yapılıyormuş gibi bir havada verilmek istenmiyor. Fakat hükümet tabii ki karnesine Türkiye'deki terörü, silahlı PKK tehlikesini bitiren iktidar olarak geçmek istiyor. Bunun çok önemli bir kazanımı olacak. Fakat bu ana kadar, bu olana kadar da çok fazla eski çözüm sürecindeki gibi bunu böyle çok kamuoyu önünde paylaşmak istemiyor. Çünkü bunun bir maliyeti var, siyasi maliyeti var.”
Bu sürecin Türkiye kamuoyuna nasıl yansıtılacağı ise ayrı bir tartışma konusu. Oğur, önceki çözüm sürecinin başarısızlıkla sonuçlandığını ve bunun hem iktidar hem de Kürt hareketi açısından ciddi maliyetler doğurduğunu hatırlatıyor. Bu nedenle, hükümetin süreci kamuoyu önünde açık bir müzakere gibi göstermek istemediğini belirtiyor. Ancak, hükümet açısından bu sürecin siyasi bir kazanım olabileceği de ifade ediliyor. Oğur, “Türkiye’de PKK’yi bitiren iktidar” olarak anılmak hükümet için önemli bir hedef olabilir” dedi.
DEM Parti ve Kürt siyasetindeki değişim
DEM Parti’nin son dönemde yaptığı açıklamaların da bu süreci destekleyen bir dil taşıdığı belirtiliyor.
Oğur, DEM Parti’nin son açıklamasında kayyum atamaları ve gözaltılar gibi konulara neredeyse hiç değinilmediğini, bunun yerine tam 36 kez “barış” kelimesinin geçtiğini vurguluyor. Bu dil değişikliğinin, sürecin desteklendiğini gösteren bir işaret olduğu yorumunu yapıyor.
Suriye ve Rojava’ya etkileri
Oğur, Öcalan’ın yapacağı açıklamanın yalnızca Türkiye için değil, Suriye’deki Kürtler açısından da önemli sonuçlar doğurabileceğini belirtiyor. Oğur, Mazlum Kobani’nin Öcalan’ın Suriye hakkında da konuşacağını açıklaması, bu sürecin Rojava ile bağlantılı olacağını ifade etti.
Rojava’da şu an askeri güce dayalı, tek parti yönetimi olduğu ve bu yapının ne Türkiye ne de Suriye yönetimi tarafından kabul edilebilir görüldüğü ifade ediliyor. Oğur, Türkiye ve Suriye’nin, Rojava’daki mevcut statükonun devam etmesini istemediğini ve burada bir dönüşümün kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Oğur, özellikle Rojava’daki petrol sahaları ve Arap nüfusun yoğun olduğu bölgelerin DSG yönetiminin kontrolünde kalmasının zor olduğu belirtti.
Bu bağlamda, ABD ve Avrupa’nın da Rojava’da yeni bir statükonun oluşmasını desteklediği ifade ediliyor. Oğur, Paris’te yapılan son toplantıda da uluslararası aktörlerin Suriye’nin istikrarını önceliklendirdiğini ve Rojava’nın bu istikrarın dışında kalmasının istenmediğini söyledi.
Oğur’a göre, şu an tartışılan konu Suriye’de üniter bir devlet yapısının mı korunacağı, yoksa kültürel haklar çerçevesinde bir özerkliğin mi sağlanacağı. Ancak uluslararası aktörlerin, Suriye’de yeni bir silahlı gücün veya bağımsız bir yapının oluşmasını istemediği belirtiliyor.
Yıldıray Oğur’un değerlendirmelerine göre, PKK’nin silahlı varlığının sona ermesi ve Kürt siyasetinin tamamen sivil bir zemine oturması için müzakereler devam ediyor. Bu sürecin Türkiye, Kürt hareketi ve Rojava için nasıl sonuçlar doğuracağı, Abdullah Öcalan’ın yapacağı açıklamaya bağlı.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın