HÜDA-PAR’ın gündem olan parti programında neler var?

Erbil (Rûdaw) - HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı adayı Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı destekleme kararı aldık” diyerek Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklamıştı.

Yapıcıoğlu’nun açıklamasının ardından, HÜDA PAR Parti Programı gündeme gelmeye başladı. Parti programında, “Olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir” gibi maddeler yer alıyor.

Cumhur İttifakı’nın ortaklarından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Bize göre Amed diye bir yer yoktur” gibi Kürtçe isimleri inkar eden yaklaşımı ile HÜDA PAR Parti Programı’nda yer alan, “İsimleri değiştirilen yerleşim yerlerine eski adları geri verilmelidir” yaklaşımının nasıl uzlaşacağı sosyal mecralarda tartışma konusu olmaya başladı.

Ayrıca, Devlet Bahçeli’nin, 90’lı yılların “faili meçhul” cinayetleriyle özdeşleşmiş "Yeşil" kod adlı JİTEM elemanı Mahmut Yıldırım ve "Beyaz Toros" posterlerinin açıldığı Bursapor-Amedspor maçının ardından, “Bursaspor taraftarlarını selamlıyorum, milli duruşlarından dolayı tebrik ediyorum” demesi ile HÜDA PAR Parti Programı’ndaki, “Ergenekon, jitem ve benzeri yapılanmaların bölgede yaptığı hukuksuzluklar derinlemesine soruşturulmalıdır” ifadeleri karşılaştırılıyor.

HÜDA PAR’ın destekleyeceğini açıkladığı Erdoğan, sık sık “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet” sloganını tekrarlıyor. HÜDA PAR Parti Programı’nda ise şu maddeye yer veriliyor:

“Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu nitelemesinden vazgeçilerek Kürtlerin varlığı anayasal olarak tanınmalı, Türkler ve Kürtler, ülkenin asli kurucu halkları olarak kabul edilmelidir.”

HÜDA PAR’ın Erdoğan’ı destekleme kararının ardından gündeme gelen Parti Programı’nda yer alan bazı maddeler şu şekilde:

- Öncelikle bugüne kadar yapılan zulümlerden dolayı devlet adına özür dilenmeli ve mağdurlara tazminat ödenmelidir.

-Mevcut merkezi ve yerel devlet organizasyon yapısının ıslahı ile beraber, mevcut yapının tabu olarak kabulünden vazgeçilerek olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir. Toplumun huzur, refah ve güveni için gerekli olduğunun toplumun çoğunluğu tarafından kabulü halinde bu modeller uygulanabilmelidir.

- Türkiye Cumhuriyeti devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk olduğu nitelemesinden vazgeçilerek Kürtlerin varlığı anayasal olarak tanınmalı, Türkler ve Kürtler, ülkenin asli kurucu halkları olarak kabul edilmelidir.

- Kürtçe, Türkçe ile beraber ikinci resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtçe aynı zamanda eğitim dili olmalıdır. Yeterli talep olması halinde anadili farklı olan diğer vatandaşların da kendi dillerinde eğitim alabilmelerinin önü açılmalıdır.

- İlköğretim öğrencilerine okutulan, ırkçılık kokan ‘Andımız’ ve benzeri metinler kaldırılmalıdır. Muhtelif yerlerde yazılan ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ gibi yazılar silinmeli, "Bir Türk dünyaya bedeldir." şeklindeki ırkçı söylemlere son verilmelidir.

-Zulüm ve ayrımcılık uygulamış olan tarihi şahsiyetlerin isimlerini taşıyan okul, kışla, cadde, sokak ve benzeri yerlerin isimleri derhal değiştirilmelidir.

-Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere, anayasa ve sistemin bütün resmi literatürüne hâkim olan Türklük esaslı dışlayıcı ve ayrımcı söylem terk edilmelidir.

-İsimleri değiştirilen yerleşim yerlerine eski adları geri verilmelidir.

-Bölgede çok yönlü sorunlara yol açan koruculuk sistemi derhal lağvedilmeli, ancak mağduriyetlere de sebebiyet verilmemelidir.

-Sayısı binleri bulan kayıpların akıbeti açıklanmalı, faili meçhul cinayetlere ilişkin soruşturmalar ciddiyetle yürütülmeli ve sorumlular bulunup cezalandırılmalıdır.

-Köy yakma ve zorunlu göç olaylarının hesabı sorulmalıdır. Ergenekon, jitem ve benzeri yapılanmaların bölgede yaptığı hukuksuzluklar derinlemesine soruşturulmalıdır.

-Başta Şeyh Said olmak üzere Kürtlerin büyük bir saygı ile andıkları Kürt âlimlerine zulmedildiği resmen kabul edilmeli, yakınlarından ve bütün halktan özür dilenmelidir.

-Said-i Nursi, Şeyh Said ve Seyyid Rıza gibi şahsiyetlerin mezar yerleri açıklanmalı, İstiklal Mahkemeleri ile ilgili arşivler derhal açılmalıdır.

-Medreseler iyileştirilmeli, asli fonksiyonlarına kavuşturulmalı ve medreselerde verilen icazetlere resmi statü tanınmalıdır.

-Uzun yıllar her alanda geri bırakılan bölgenin, batıdaki ekonomik refah seviyesine ulaşması için gerekli yatırımlar yapılmalı, bu anlamda bölgeye pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.

-Vatandaşlığa kabul işlemlerinde başka ülke vatandaşı olan Kürtlere de Batı Trakya ve diğer bölgelerden gelen Türk kökenli kişilere sağlanan kolaylık ve ayrıcalıklar tanınmalıdır.

-Siyasi nedenlerle uğradıkları takibat veya aldıkları cezalar nedeniyle yurt dışına çıkmak zorunda kalmış olanların ülkeye, siyasi düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde tutulan kişilerin de toplumsal hayata dönebilmeleri için siyasi af çıkarılmalıdır.

-Katı merkeziyetçi yönetime son verilerek yerel yönetimler güçlendirilmeli ve tüm yerel yöneticiler halk tarafından seçilmelidir.

-Katı merkeziyetçi yönetim anlayışının bu mahzurlarının ortadan kaldırılması için yerel yönetimlerin ve bilhassa işlevsel açıdan büyük önem taşıyan belediyelerin daha geniş yetkilerle donatılmış bir yapıya kavuşturulması sağlanmalıdır.

-Yerel Yönetimlere, kaynak oluşturma ve gelir elde etme bakımından daha esnek davranılmalıdır.

-Yerel Yönetimleri ilgilendiren planlama ve karar süreçlerine katılımın sağlanması amacıyla merkezi idarenin almış olduğu kararların oluşumunda görüşlerinin alınması ve yapılacak düzenlemelere karşı yerel yönetimlere yargı yoluna başvurma hakkı tanınmalıdır.

-Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki vesayeti kaldırılmalı, bunun yerine karşılıklı işbirliği sağlanarak, yerel yönetimlerin iç denetim mekanizmaları etkin hale getirilmelidir.

-Yine merkezi idarenin belediyeler üzerindeki denetimi; belediyelerin özerkliğine zarar vermeyecek düzeyde, orantılı, sadece anayasa ve yasalara uygunluk denetiminden ibaret olmalı, yerindelik denetimi olmamalıdır.

-Merkezi yönetim hiçbir şekilde geçici dahi olsa seçilmiş bir yöneticinin görevine son verememeli ve onu görevden uzaklaştıramamalıdır. Yine yerel meclisler (belediye meclisi, il genel meclisi) tarafından alınan kararların merkezi yönetimin onamasına tabi olması uygulaması sonlandırılmalıdır.

-İdari yetkilerin bir kısmının yerel yönetimlere devri ile beraber bölge halkının yönetime katılımı arttırılmalı, kendi bölgeleriyle ilgili alınacak kararlarda söz sahibi olmaları sağlanmalıdır. Bu şekilde hizmet verimliliği artacak, israfın önüne geçilecek ve oluşacak özerk yapı ile merkezi yönetimin vesayeti kırılacaktır.

-Azınlıkların inançları, anayasal güvence altına alınmalıdır.