Erdoğan: Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek

Haber Merkezi – PKK'li Volkan Bora ile çekilen fotoğrafları basında yer aldıktan sonra hakkında fezleke hazırlanan HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ile ilgili olarak Erdoğan, “Karma komisyonda da gereği yapılacaktır. Biz parlamentomuzda bu tür birilerini görmek istemiyoruz” ifadelerini kullandı. Erdoğan ayrıca "Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediyor ki her yer şu anda toz pembe, onların da kendi içinde ayrı bir hesaplaşmaları var, bu hesaplaşmayı da yapacaklar" dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu. 

 Erdoğan’ın konuşmasından başlıklar şöyle:

"Hizmetlerimizi Meclis çatısı altında da yoğun şekilde sürdüreceğimiz döneme girdik.

Ülkemizi Türkiye modeliyle dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokma hedefimiz doğrultusunda yolumuza kararlılıkla devam ediyoruz. Biz kaybederken kazananlar kimlerse, biz ağlarken gülenler kimlerse bu felaketin müsebbibi odur.

Kendi yaşadıklarımızı biz unutursa diğer insanlar haydi haydi unutur.  İktidarımızın ilk yıllarında vesayetin, bürokrasisiyle, iş dünyasıyla önümüze hangi engeller çıkardığı daha dün gibi gözlerimizin önündedir. Bugünkü gençlere anlatsak milattan önceki tarihte olmuş hadiseler gibi dinleyecekleri nice olayları bizzat yaşadık.

Ülkemizin uluslararası alanda nasıl kuralsız, ahlaksız, sinsi tuzaklara tecrit edilmeye, köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığını unutmadık. Gezi olayları, FETÖ’nün kumpaslarıyla başlayan sürecin düğmesine pek çok yerde uygulanan kirli bir senaryonun ülkemize teşmil edilmesi gayesiyle basılmıştı. Kimi ülkede başarıya ulaşarak maalesef devletlerin parçalanmasına yol açan bu alçak senaryoyu biz milletimizle birlikte yırtıp çöpe attık.

Siyasi ve sosyal kaos denemelerini, tüm terör örgütleri kullanılarak şehirlerimize ve sınırlarımıza başlatılan saldırıları, FETÖ vasıtasıyla teşebbüs edilen darbe girişimlerini, diplomatik çirkeflikleri, güç gösterilerini birer birer bertaraf ettik. Biz mücadele bayrağını hep yüksekte tuttukça maruz kaldığımız saldırıların cephesi daha da genişledi.

Ekonomide son 3-4 yıldır yaşadığımız dengesiz gelişmelerin bir sebebi de finans araçlarının bu cephenin bir unsuru olarak devreye alınmış olmasıdır. Şöyle geriye dönüp son 3-4 yılda ekonomide neler oldu diye baktığımızda karşımıza çıkan fotoğraf şudur: Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimini milletimizin şanlı direnişiyle bertaraf ettikten sonra Batılı ülkelerin gizlemeye gerek bile görülmeyen husumetiyle karşı karşıya kalmıştır.

"ABD ekonomimizi mahvetme tehdidini tercih etmiştir"

Bunlardan NATO müttefikimiz ABD, ülkemizle arasındaki yaklaşım farklılıklarını doğrudan ekonomimizi mahvetme tehdidiyle sergilemeyi tercih etmiştir.  Kimi Avrupa ülkeleri ise aynı tavrı daha dolaylı yöntemlerle ortaya koymuşlardır. Batı’nın güdümündeki bazı bölge ülkelerinin devreye sokulmasıyla bu karmaşık tablo giderek derinleşmiştir.  Savunma sanayi ürünlerinde ve çeşitli ticari başlıklarda ülkemize karşı uygulanan örtülü ambargo, finans araçlarının daha öne çıkarıldığı farklı bir boyuta taşınmıştır. Geçmişteki saldırılarda yaptığımız gibi bu süreçte de hemen tedbirlerimizi alarak zayıf noktalarımızı güçlendirip eksiklerimizi tamamlayarak mücadele saflarını sıklaştırdık.

Yurt dışından finans sistemimizin dengelerini bozacak şekilde yapılabilecek müdahalelerin araçlarını önemli ölçüde kontrol altına aldık. Serbest piyasa ekonomisi kurallarına zaten uymayan bu tabloyu düzeltmeye başladığımız bir dönemde Koronavirüs salgını nüksetti.

Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere pek çok devlet bu sağlık krizi karşısında bocalarken Türkiye hayata geçirdiği süratli ve etkin tedbirlerle kendini korumaya a almıştır. Salgın döneminde son derece başarılı bir yönetim sergiledik. Yine bu dönemde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ülkemize sağladığı hızlı karar alma mekanizmalarından da istifade ettik. Tabii salgın süreci küresel ekonominin 2008 finans kriziyle zaten bozulmuş olan dengelerini daha sert bir şekilde altüst etmiştir.

Küresel üretim, tedarik, lojistik ve enerji sektörlerinde yaşanan sarsıntılar enerji ve gıda başta olmak üzere pek çok soruna yol açmıştır. Öyle ki gelişmiş ülkeler bir anda 5-7 katına çıkan enflasyon gerçeğiyle yüzleşme durumunda kalmıştır.

Ülkemizde de elbette enflasyon sorunu vardır, üstelik Türkiye enflasyona ek olarak döviz kuru dalgalanması gibi can yakıcı sorunla da boğuşmuştur.

"Enflasyonda bir şişkinliğin bulunduğu ortadadır"

Buna rağmen ülkemizdeki enflasyon artışı nispeten diğer ülkelerin altında kalmıştır. Döviz kurunda olduğu gibi enflasyonda da ülkemiz ve ekonomimizin gerçekleriyle uyuşmayan bir şişkinliğin bulunduğu açıkça ortadadır.

İnşallah en kısa sürede bu şişkinliği ortadan kaldırarak milletimizin haksız bir fiyat artışı yükü altında kalmasının önüne geçeceğiz. Bunun yanında asgari ücreti yüzde 50 oranında artırarak yılın ilk yarısı için memur ve emekli maaşlarını yüzde 26-31 arasında yükselterek, emeklilerimizin taban aylığını 2500 liraya çıkartarak milletimizin hiçbir kesimini enflasyon karşısında ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz.

Önümüzdeki temmuz ayında enflasyona ve şartlara bakarak gerekirse çalışanlarımızın durumlarını yeniden değerlendireceğiz. Milletimizi fahiş fiyat artışlarından korumak için her alanda ciddi tedbirler almaya başladık.

Özel okullardaki artış üst sınırını yüzde 36 seviyesi ile sınırladık. Bay Kemal çıkmış bununla ilgili konuşuyor. Ne koşuyorsun ya, Bu iş bizim işimiz, gerekeni yaptık. Sen geriden geliyorsun.

Ticaret Bakanlığımız 100 bin ürün denetimi yaptı. Arz- talep dengesiyle uyuşmayan her konuda elimizdeki hukuki imkânları sonuna kadar kullanıyoruz.

Ülkemizin ihracatını 500 milyar dolara çıkarma hedefini ilk açıkladığımızda birilerinin kendi akıllarınca dalga geçtiğini gördük. İşte görüldüğü gibi bu hedefin neredeyse yarısına ulaştık. Buna rağmen hâlâ Türk ekonomisinin odağını yatırım, istihdam, üretimden faiz- kur- enflasyon sarmalına döndürmeye çalışanlara diyoruz ki  kafanızı kaldırın ve dünyaya bir bakın.

"Bay Kemal kontrolü kaybetmeye başladı"

Politika faizleri ile enflasyon arasındaki farkın 10 katını geçtiği ülkelerde kimse bu durumu sorgulanıyor, muhalefet partileri felaket tellallığı yapmıyor. Dünyada kimsenin takılıp kalmadığı enflasyonla politika faiz arasındaki ilişki demek ki sadece ülkemize mahsus bir durum.

Gıda fiyatlarından kiralara kadar her alanda ciddi artışlarla karşı karşıya kalan gelişmiş ülkelerin kamuoyları sükunetle gelişmeleri takipe diyor. Bizde ise muhalefet cenahı yalanla ortalığı karıştırmak için canhıraş bir gayret içindedir.

Milletimiz bunlara prim vermedikçe Bay Kemal ve yoldaşları, muvazeneyi yitirmeye, kontrolü iyice kaybetmeye başladılar. İçinde debelendikleri siyasi tükenmişlik sendromunu gözlerden kaçırmak için hemen her gün yeni bir skandala, bir utanç tablosuna imza atıyorlar. Affınıza sığınıyorum. Ağız ishaline tutulmuş kifayetsizler misali ne söylediklerini, ne yaptıklarını, hezeyanlarının nereye varacağını artık kendileri de bilmiyor. Önceki gün parti sözcümüzün de dediği gibi siyasetteki cari açıklarını hakaretle kapatmaya çalışıyorlar.

Daha grup başkanvekilinin evlatlarımızın dinini, diyanetini öğrenmesi ile ilgili skandal ifadelerin üzerinden bir hafta dahi geçmeden, önceki gün alçaklık bayrağını Bay Kemal’in bir başka yardımcısı devraldı. Milletin inancından, değerlerinden, hassasiyetlerinden bihaber bu ahlak yoksunu, FETÖ ile haşa Allah lafzını yan yana kullanarak ne kadar sefil, ne kadar habis bir zihniyete sahip olduğunu bir kez daha gösterdi.

“Parlamentomuzda bu tür birilerini görmek istemiyoruz”

Bırakın artık dinimizi istismar etmeyi, dürüst olun dürüst. İşinize geldiği gibi konuşmanın bir anlamı yok. Artık bu yaptıklarınız, bu söyledikleriniz, bu söyledikleriniz tutmuyor. Bunlar artık geçerli değil. İşte ortaklarınızdan bir tanesi, soyadı neyse, malum terör örgütlerinden birisiyle tutuşuyor ve resimler yayınlanıyor. Günlerdir bu resimleri hep izledik, izlediniz. Ne yazık ki PKK’nın bir uzantısı olarak bu kadın parlamentoda. Bununla ilgili olarak biz tabii karma komisyona süratle bunu gönderdik. Karma komisyonda da gereği bunun yapılacaktır. Biz parlamentomuzda bu tür birilerini görmek istemiyoruz.

Peki Cumhur İttifakı gereken her şeyi söyledi. Bay Kemal, sen niye susuyorsun? İP, sen niye susuyorsun? HDP sen niye susuyorsun? Ağızlarından bir şey çıktı mı? Çıkmadı… Herhangi bir şey söylediler mi? Hayır söylemediler. Niye? İşlerine gelmiyor. Diğerlerinde bir şey var mı? Onlar yamalı bohça zaten. Onlarda da bir şey yok. Söylerler veya söylemezler, biz görevimizi yapacağız, milletimize de bunları, tüm milletvekillerimiz, tüm teşkilatlarımız anlatacağız. Çünkü bu teröristlerden oluşan parlamento, demokratik bir parlamento olamaz. Öyleyse biz demokrasiyi parlamentomuza egemen kılmamız lazım. Bırakın dini eğitim almayı, az buçuk bu ülkenin havasını solumuş birisi, cenabı Allah’ın ismini bu şekilde kullanmanın dinimizde küfür sayıldığını bilir. Merhum Mehmet Akif, bir asır önce bu karakter fukaralarını bakınız nasıl tarif ediyor: "Şarka bakmaz, garbı bilmez, edepten yok payesi, bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi.

“Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek”

CHP’nin başını çektiği ittifakın bir cenahını oluşturan PKK’nın güdümündeki parti ne yapacağını, ne söyleyeceğini, nasıl davranacağını belirlemek için milletvekillerinin dağdaki eli silahlı sevgililerinden gelecek icazeti bekliyor. Bunların göğsündeki şeref madalyası dağa kaçırdığı yavrular, bunlardaki vicdan bu. Ama Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediyor ki her yer şu anda toz pembe, onların da kendi içinde ayrı bir hesaplaşmaları var, bu hesaplaşmayı da yapacaklar."