Sancar: Kürt sorununda çözüm müzakeredir, diyalogdur
Haber Merkezi – HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar grup toplantısında yaptığı konuşmada “Kürt sorununda çözüm müzakeredir, diyalogdur, mutabakattır, siyaset zeminidir” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi.
Konuşmasına Kürt yazar Mehmet Uzun ve 10 Ekim Ankara gar saldırısı kurbanlarını anarak başlayan Sancar “Nar çiçeklerinden Dicle'nin sesi ve gökkuşağına uzanan bir miras kaldı bizlere. Bu ısrar ve miras bugün bizi mücadelemizde daha birikimli, daha canlı, daha kararlı kıldı. Bu değerlerimize olan borcumuz yükümüzü ve sorumluluğumuzu daha da artırıyor. Ölüm karanlık Mehmet Uzun aydınlıktır, kendisini saygıyla ve minnetle anıyorum. Ankara'da toplanan yüz binlerce insanı hedef aldılar, hunharca katlettiler. Barış özlemlerine kanlı bir gölge düşürdüler. Bizden kopardıkları 104 canı buradan bir kez daha saygıyla ve minnetle anıyorum. ” ifadelerini kullandı.
“Bu katliamı yapan ve planlayan IŞİD mensuplarına zemin oluşturanların, yol verenlerin, bu katliamın yarattığı kaos ikliminden beslenenlerin kimler olduğunu biliyoruz” diyen Mithat Sancar, “10 Ekim Katliamı şimdi içinde bulunduğumuz rejimi kurma girişimlerinin en önemli köşe taşlarındandır” ifadelerini kullandı. “Halkın iradesini sindirmek, halkın sesini keserek yol alabileceklerini planlıyorlardı” diyen Sancar, “Bunu unutmayalım, unutturmayalım. Bu politikaların hedefi tam da katliamları ve kanı toplumu sindirmek için bir politikanın ürünü olduğunu bilelim. 10 Ekim emek, demokrasi ve barış şiarıyla gerçekleşmiş bir kitlesel buluşmaydı, en temel talep barıştı. Bazıları barış kelimesinden çok hoşlanmıyor. Bu iktidarın barış kelimesinden hiç hoşlanmadığını, hatta büyük nefret duyduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı.
Sincar, “Hafızayı yok ederek tarihi kendilerinden başlatmak istiyorlar” diyerek “Yaratmak istedikleri hafıza, savaş ve şiddet hafızasıdır” dedi.
Gar katliamın üzerinin kapatıldığını kaydeden HDP Eş genel başkanı “Katliama giden yolu açmak serbest, yargılamalarda hakikatin üstünü örtmek serbest ama anma ve yas yasak. İşte bunların hepsinin temelinde çok daha derin hedefler yatıyor. Toplumu şiddet savaş politikalarıyla terbiye ederek bu faşizan rejimin yerleşmesini hedefliyorlar. Ama karşılarında vazgeçmeyen, geleceği inşa konusunda kararlığından zerre taviz vermeyen bizler varız” dedi.
HDP’nin 9 Ekim yürüyüşünde güvenlik güçlerinin müdahalesi ve Iğdır Millet vekilinin yaralanmasına ilişkin ise Sancar “Vekilimize yaptıkları hunharca saldırı Kürt düşmanlığından kaynaklanıyor” yorumunda bulunarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Halka saldırdılar, halkın temsilcilerine saldırdılar. Vekilleri darp ettiler. Habip Eksik arkadaşımızın ayağını 3 yerden kırdılar. Tanıklar ve az sayıdaki elimizdeki görüntü bunun planlı olduğunun kanıtıdır. Bilinçli bir saldırıdır. Keşke bütün görüntüler ortaya çıksa da tek kelime edemeyecekleri gerçekleri bütün topluma gösterme imkanımız olsa. Buna gerek yok, her şey apaçık ortada. Düşmanlık politikaları ve savaşa karşı direniş iradesi ürkütüyor, korkutuyor, öfkelendiriyor, hırçınlaştırıyor. Bu düşmanlıkların içinde bir tanesi var ki onlar için ayakta durma sütunudur. Böyle görüyorlar. Nedir o düşmanlık, Kürt düşmanlığı. Habip Eksik ve diğer arkadaşımıza hunharca saldırmanın ve bu ağır yaralamanın temelinde Kürt halkının iradesine saygısızlık, Kürt halkının mücadelesinden duyulan korku var.”
Sincar saldırıların kendilerini korkutamayacağını ve sindiremeyeceğini sözlerine ekledi.
Sincar’ın konuşmalarından öne çıkan konu başlıkları şöyle:
Onur Şener’in öldürülmesi: Değerli sanatçı kardeşimiz Onur Şener katledilmesi bir tesadüf, bir münferit olay değildir. Her gün onlarca kadının şiddete uğraması, yıllar içinde binlerce kadının kıyımı, bu şiddet toplumunun en açık göstergesidir. Bizler böyle bir toplum içinde yaşamak istemeyen milyonların gerçek umuduyuz. Bizler, gençleri şiddet dolu bir gelecek için bugünden rehin tutan, aciz bırakmaya, umutsuz kılmaya uğraşan bu iktidara ve zihniyete karşı gerçek alternatifiz. Bizlerin hedefi sömürülen, dışlanan, ötekileştirilenlerle birlikte büyük barışı kurmaktır.
Kürt sorunun çözümü: Burada Kürt sorununun özel bir yeri olduğunu da biliyoruz ve söylüyoruz. Çözümsüzlük politikalarının bu ülkede savaş politikalarını derinleştirmeyi sağladığını da biliyoruz. Savaş politikaları derinleştikçe soygunun, çeteleşmenin, sömürünün, yoksulluğun, açlığın yaygınlaştığını da biliyoruz. O nedenle 10 Ekim’de 7 yıl önce olduğu gibi aynı şiarla haykırıyoruz; barış, emek ve demokrasi! Bunlar ekmek gibi, su gibi ihtiyaç duyduklarımızdır. Bunları gerçekleştirecek hakiki alternatif de HDP fikriyatıdır, halkların ortak mücadelesidir.
Akarsel’in katledilmesi de Deniz Poyraz’ın öldürülmesi de aynı zihniyetin sonucudur
Şiddet politikasını sınır içinde ve dışında her türlü araçla sürdürerek ayakta kalmayı hesaplıyor bu iktidar. Bunu görmemiz gerekiyor. Toplumun bütün kesimlerinin görmesi gerekiyor. Sınır ötesinde suikastleri kendine hak sayan ve bunu itiraf etmekten çekinmeyen anlayışı görelim. Nagihan Akarsel’in katledilmesi de Deniz Poyraz’in vahşice öldürülmesi de aynı zihniyetin, aynı politikaların sonucudur. Bu ülkede bugün yoksulluk ve açlık bu kadar yaygınlaşmışsa tam da bu politikalarda ısrarın sonucudur. O yüzden diyoruz ki savaş ve sömürüye hayır. Taviz yok, hiçbir şekilde geri adım atmak yok. Kürt meselesinde çözümsüzlüğün yol açtığı sonuçları bıkmadan usanmadan anlatıyoruz. Kürt düşmanlığının bu iktidarın en önemli özelliği olduğunu, belki de varoluş niteliği olduğunu hep söylemeye devam edeceğiz. AKP Genel Başkanı geçen gün bizzat kendisi söyledi. “Kürt meselesi diye bir şey yoktur, Kürt meselesi gibi üzerimize giydirilmeye çalışılan deli gömleği vardır” dedi. Bu ülkeye deli gömleğini asıl giydiren çözümsüzlüğü dayatan zihniyettir.
“Kürt sorununda çözüm müzakeredir, diyalogdur, mutabakattır, siyaset zeminidir”
Kürt sorununda çözümsüzlüğü dayatan zihniyet bu ülkeyi çelik bir kafesle, tekçi bir anlayışla yönetmeyi kendi varlık sebebi olarak gören iktidarın kendisidir. Her alanda aynı anlayışı görüyoruz, her alanda aynı anlayışa karşı mücadelemizi sürdürüyoruz. Bunda kararlılığımızı da her fırsatta ortaya koyuyoruz. Tekrar tekrar söylüyoruz; Kürt sorununda çözüm müzakeredir, diyalogdur, mutabakattır, siyaset zeminidir. Bunun dışında hiçbir yol bizi emeğin hakkının gerçekleştiği, demokrasinin inşa edildiği ve büyük barışın kurulduğu bir ülkeye ve geleceğe götürmez. O nedenle bir an önce bu savaş politikalarına, toplumu şiddet sarmalına mahkum eden bu iktidara karşı güçlü bir barış iradesini, demokrasi ve emek mücadelesini örme mecburiyetimiz var. Bu bizim bu ülkenin halklarına karşı sorumluluğumuzdur. Çağrımız da bu ülkenin bu düzenden huzursuz olan, mağdur olan, mazlum olan bütün insanlarınadır. Biz çağrımızı doğrudan vicdanlara, halkımızın kalbine yapıyoruz. Gelin bu yolda birlikte yürüyelim ve bu düzeni durduralım, bu iktidarı durduralım, bu düzeni değiştirelim. Bu iktidarı değiştirecek güç var bizde.
AK Parti’ye çağrı: Habip Eksik arkadaşımıza saldırı basit bir olay değildir. Bunu savunmaya kalkan Suç İşleri Bakanı var. En son konuşması gereken kişi, fırsat buldukça hemen suçlarını örtecek manevralara başvuruyor. İzin verirseniz AKP’ye destek sunan sevgili kardeşlerime seslenmek istiyorum. Bu kadar kirlilik, pislik, her türlü suçla irtibat iltisak ve çeteleşme zihniyeti İçişleri Bakanlığına hakim iken sizlerin vicdanı sızlamıyor mu? Sizler bunu kendinize hak ve reva görüyor musunuz? Biliyorum AKP’ye destek veren sevgili kardeşlerimizde de bu rahatsızlık var. Çekinmeyin. Alternatifsiz değilsiniz. Hiçbir insan bu ülkede seçeneksiz değildir. Alternatif var. Alternatif HDP’dir, HDP’nin kurduğu ittifaklar, büyüttüğü ortak mücadeledir. Bu i̇ktidarın ayakta kalabilmek için kurduğu manevraların artık neler olabileceğine ilişkin tecrübemiz ve ödediğimiz bedellerle biliyoruz. Bunları boşa çıkarmak da hepimizin ortak görevidir.
“Alevilerin öz kurumlarına kayyım atamaya çalışıyorlar”
Alevi programı: Şimdi bir Alevi programı açıklıyorlar. Evet, bir proje hazırlıyorlar. Bütün Alevi kurumlarını, cemevlerini Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı bir birim tarafından yönetmeyi planlıyorlar. Bu iktidar, Alevilerin eşit yurttaşlık talebini hiçbir şekilde dikkate almıyor. Sadaka inayet politikasıyla bir yere varmaya çalıştı. Şimdi de Alevilerin binbir emekle ve binbir çabayla oluşturdukları öz kurumlarına kayyım atamaya çalışıyor. Ama biz biliyoruz ki Alevi halkı da toplumu da bu oyunları görüyor. Bunları boşa çıkaracak iradeye sahiptir. Alevilerin tek talebi var, eşit yurttaşlık. Bunu kabul et gerisi boş. Cemevlerini ibadethane olarak kabul edeceksin. Kayyımla yönetmek değil kendi kendini yönetme hakkını tanıyacaksın. Kendi kurumlarını kendi iradeleriyle düzenleme tanıyacaksın. Bunun dışında başvuracağınız her yol bizzat kendi kontrolünüzde bir Alevilik yaratma hesabı olacaktır. Bu hesap da Alevi canlarımızın iradesinden, birikiminden ve mücadelesinden dönecektir. Tek bir söz yeter; gelin canlar bir olalım, bu zulme karşı hileci, oyuncu, kurnaz iktidara karşı bir olalım. Gelin canlar bir olalım, hilekarlığa ve kurnazlığa karşı duralım diyoruz.
“Bu şartlarda yapılacak anayasa darbe anayasasından beter olacaktır”
Anayasa: İktidar şimdi yeni manevralar peşinde dedik. Seçime hazırlanıyor bir yanda baskı ve şiddet politikaları, öbür yanda kurnazca manevralar. Bir tanesi de anayasa tartışması. Bizim tutumumuz açık; darbe anayasalarından kurtulmamız gerekiyor. Bunu en çok söyleyen, bu konuda en çok çalışan, hazırlığı olan biziz. Eğer gerçekten bu ülkeye sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa kazandırmak gibi bir istek varsa ön şartı sivil, özgürlükçü demokratik bir ortam yaratmaktır. Halkın oylarıyla seçilmiş vekilleri meydanlarda darp edeceksin, ağzını açana soruşturma açacaksın, halkın vekilleri konuştuğunda bile fezlekeleri sıraya koyacaksın sonra gelin yeni bir anayasa tartışalım. İyi ne güzel. Hepimizin ağzını bağlayın ondan sonra da gelin anayasa yaptık deyin. Bu şartlarda yapılacak anayasa, açık söylüyorum, darbe anayasasından beter olacaktır. Darbe anayasasından kurtulmak istiyorsak toplumun en geniş kesimini kapsayacak, en büyük toplumsal mutabakatı hedefleyecek demokratik, sivil ve özgür bir yol açmak lazım. Eğer yolu temizlemeden anayasa tartışmalarının içine girerseniz ilk adımda mayına basarsanız. Bizde de o göz yok kusura bakmayın. Samimi bir anayasa tartışmasına varız ama önce yol temizliği yapalım, önce mayınları temizleyelim.