86 yıldır yakınlarının mezar yerlerini arayan Akgün'e Yargıtay'dan 'zaman aşımı' kararı

11-06-2024
Ali Haydar Gözlü
Etiketler Yargıtay Dersim Katliamı Hüseyin Akgün Nazımiye
A+ A-

Dersim (Rûdaw) - Dersim'in Nazımiye İlçesi Dallıbahçe(Çamurek) Köyü'nde 1938 yılında ailesinin katledildiğini belirterek hukuk mücadelesi başlatan Hüseyin Akgün'ün açtığı davada "zaman aşımı" kararı verildi.

On Binlerce insanın katledildiği 1937-1938 Dersim Katliamına ilişkin Yargıtay skandal bir karar verdi. Her ne kadar hukukçular insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olmayacağını belirtse de Yargıtay'ın verdiği karar Dersimlileri bir kez daha yaraladı.

Dersimli Hüseyin Akgün, Av. Cihan Söylemez aracılığı ile 2015 yılında Nazımiye Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek Nazımiye İlçesi Dallıbahçe Köyü'nde ailesinin katledildiğini belirtti.

 "Avlosan Deresinde toplu mezar"

Akgün'ün elinde, amcası Hüseyin Altuntaş ve ailesinin 'imha' edildiğine dair 27 Ağustos 1955'te Tunceli Valiliği'nce kendilerine verilen tapu sicil belgesi vardı. Belgede şöyle deniliyordu: "Hüseyin karısı Humar ve Hüseyin evlatları Humar'dan doğma Elif, Mehmet, Hadice, Ahmedi, Suzan, Alicemal, Hetip, Emine'nin 1938 harekâtında imha edildiği ve aile reisi Hüseyin Altuntaş'ın da 1952'de öldüğü, haneden Ali Akgün'ün sağ kaldığı" ifadesi yer aldı.

"Av.Söylemez karara itiraz etti"

Avukat Cihan Söylemez'in karara yapmış olduğu itiraz sonucunda, Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin 02.11.2015 tarihli ve 2015/864 Değişik İş nolu kararıyla, Nazımiye Cumhuriyet Başsavcılığının kararını kaldırttı. Av. Söylemez, Toplu mezar mahalinde keşif yapılmadan, Adli Tıp Uzmanları eşliğinde kazı yapılmadan, İnsan kemiklerinin bulunması halinde ne şekilde ve hangi tarihte öldükleri tespit olunmadan, Hüseyin Akgün'den DNA örneği alınıp, Adli Tıp İncelemesi yapılmadan soruşturma sürecinin tamamlanmamış olacağını, dosyada etkin soruşturma sürecinin tamamlanmamasının İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve konuyla benzer olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarına da aykırılık arz edeceğini belirtti.

"Güvenlik nedeniyle keşif yapılmadı"

Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin 02.11.2015 tarihli ve 2015/864 Değişik İş nolu kararından sonra Nazımiye Cumhuriyet Başsavcılığı 2015/142 soruşturma numarası ile soruşturma sürecine devam etmiş, toplu mezar mahalinde keşif yapılması planlanmış ancak güvenlik verilmemesi nedeniyle keşif ve toplu mezar kazısı sürekli ertelenmişti. Ayrıca süreç içinde de dosya savcıları da sürekli değişti ve soruşturma etkin bir şekilde yürütülemedi.

"Savcıdan kanun yararına bozma talebi"

Soruşturma dosyasına son atanan Cumhuriyet Savcısı Elif Kaygısız, Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin 02.11.2015 tarihli ve 2015/864 Değişik İş nolu kararını tatbik etmemek için "Kanun Yararına Bozma" talebiyle, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Kanun Yararına Bozma Bürosuna müracaat etti. Bu müracaatın ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı "...İddia edilen olayın 1938 yılına ait olması, 1938 yılında yürürlükte bulunan Ceza Kanuna göre zamanaşımı süresinin dolduğundan,  Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin 02.11.2015 tarihli ve 2015/864 Değişik İş nolu kararında isabet bulunmadığından" soruşturma dosyasının kapatılması için talepte bulunmuştu.

"İkinci kez kovuşturmaya yer yok kararı"

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 08.03.2024 tarih ve 2024/149 esas, 2024/1558 karar sayılı kararıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talebini kabul ederek, Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin 02.11.2015 tarihli ve 2015/864 Değişik İş nolu kararının kaldırılmasına karar verdi. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin "Kanun Yararına Bozma" talebini kabul etmesinin ardından Nazımiye Cumhuriyet Başsavcılığı aynı soruşturma dosyasında ikinci kez "Kamu Adına Kovuşturma Yapılmasına Yer Olmadığına" ilişkin karar verdi ve soruşturma dosyasında mağdur-müşteki müvekkili Avukat Cihan SÖYLEMEZ'e 31.05.2024 tarihinde tebliğ edildi.

“Anayasa mahkemesine taşınacak”

Soruşturma Sürecine ilişkin bilgi veren Av. Cihan Söylemez, şunları ifade etti; “Soruşturma Makamının, Adalet Bakanlığının, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının talepleri neticesinde Yargıtay 1. Ceza Dairesinin Kanun Yararına Bozma kararı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasın Hukuk Devleti ilkesinin ihlalidir. Bir toplu mezarın açılmasını engellemeye çalışmak, toplu mezarın açılması yönünde karar vermiş Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin kararını kaldırarak, geçersiz kılmaya çalışmak Hukuk Devletine, yargının bağımsızlık ve tarafsızlığına gölge düşürmektir.

Savcılık Soruşturma dosyasında olan nüfus kayıtlarında katledilenlerin isimleri bulunmaktadır. 1938 yılı Tunceli Askeri Harekatında katledilen ve toplu mezarda olan şuan 2 yaşında, 3 yaşında, 4 yaşında, 6 yaşında, 11 ve 14 yaşlarında çocuklar, 20 yaşında ablaları ve 38 yaşında annelerinin kemikleri bulunmaktadır.

Başvurucu-müştekinin-mağdurun iddiaları bu yöndedir ki, mağdurun beyanlarını destekleyen aynı köyden pek çok yaşı ileri görgü-bilgi şahidi de bulunmaktadır. “Kanun Yararına Bozma” süreci düşüncesinin arkasında “siyasi saikler” bulunduğunu düşünüyorum. Nitekim 1938 yılında Tunceli Askeri Harekatı sırasında, Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı bağlı binlerce çocuk, kadın, genç yetişkin ve ihtiyar askeri harekat sırasında hunharca katledilmiştir.

Av. Cihan Söylemez  devamında şunları söyledi; “Tunceli’de katledilen insanlara ait yüzlerce toplu mezar noktası bulunmaktadır. Bunlardan biri de Nazımiye ilçesi Dallıbahçe köyü Avlosan mevkiinde ki soruşturmaya konu toplu mezardır. Resmi Tarihin “İsyan bahanesi” yüzsüzlüğü ile ne yazık ki katledilen siviller görmezden geliniyor ve 1938 yılında Dersim’de yoğun şekilde yaşanan İnsan Hakları İhlallerinin açığa çıktığı bu gibi soruşturma süreçleri kapatılmaya çalışılıyor. Daha önce Tunceli’nin Hozat İlçesi Karabakır köyü Sekesure mevkiinde bulunan bir toplu mezar, mağdur aile bireyleri ve avukatlıklarını yapan şahsımın hukuki mücadelesi ile 2015 yılında açılmıştı. O toplu mezardan da çocuklara, kadınlara, yaşlılara ait insan kemikleri çıkmıştı. Adli Tıp İncelemesinin ardından toplu mezarda ki kemikler, ailelere iade edilmiş, inançlarına uygun şekilde defin edilmişlerdi.

Yargıtay 1. Ceza Dairesinin “Kanun Yararına Bozma” kararı hukuki değil, ideolojiktir. Toplu Mezarlar gerçeğini “zamanaşımı” bahanesi ile inkar etmeye çalışmaktır. Adalet Bakanlığının “Kamu Yararına Bozma” talebinde bulunması da Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın “Dersim Katliamı” kabul eden beyanlarından geri döndüğü ve bu konuyu siyaseten istismar ettiğine işarettir. Mevcut Adalet Bakanın, AİHM Kararlarını tatbik etmemesi ve AİHM Kararlarına uygunluk arz eden iç hukukta ki mahkeme kararlarını tatbik etmemesi de, devletin “Hukuk” niteliğinin “Laiklik” ilkesi ile beraber tasfiye edilmek istendiğini bizlere göstermektedir.

Nazımiye Cumhuriyet Başsavcılığının kararına biz itirazda bulunduk. Şimdi itiraz mercii olan Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin, Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin 2015 tarihli kararına sahip çıkıp-çıkmayacağını göreceğiz. Hakimlik bu karara sahip çıkmaz ve direnme kararı vermezse Anayasa Mahkemesine bu süreci taşıyacağız”.

87 yıl önce aralarında çocuklarında bulunduğu 12 aile ferdi öldürülen, Hüseyin Akgün'nün hukuk mücadelesi, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin İçtihadı ile sonuçsuz bırakılmaya çalışılıyor.

"Devletin madalya verdiği Zeynel Çavuş, ailesi ile birlikte öldürüldü"

Avukatı Cihan Söylemez ile yürüttüğü hukuk mücadelesini anlatan mağdur Hüseyin Akgün, Dedesi, Zeynel Çavuş'un  1. Dünya Harbinde Ruslara karşı harp ettiğini, devlet tarafından kendisine madalya ve çavuşluk rütbesi verildiğini ve  nahiye müdürlükleri yapmasına rağmen 1938 yılında torunları ve gelini ile birlikte katledildiğini belirtti. Hüseyin Akgün, devletten sadece hukuk kurallarına uymasını ve 86 yıldır aile fertlerinin cenazelerine ulaşma istediğini yerine getirmesini istediğini söyledi.

"Bu yara kolay kolay kapanmaz"

Yargıtay 1. Ceza Dairesinin İçtihat kararını değerlendiren Hüseyin Akgün, "Şimdi bu kararı  Yargıtay  bozuyor, yerel mahkemeler bozuyor. Yani nereden yani Avrupa İnsan Hakları'na gitsek iç hukuk da çalışmıyor. Ne yapmamız lazım yani ben bunu istiyorum. Benim tepkim bundan kaynaklanıyor. Tamam bir işleme koysunlar ya  haklısın desinler veya haksızsın desinler yani bir karar versinler. Zaman aşımı her şey bir kolay yolu bulunmuş, zaman aşımı deniliyor. Zaman aşımı da olsa bile dahi insanlar katledilmiş insanlar ortada yok olmuş. Büyük bir facia var, büyük bir olay var. Yani buna göre bir işlem yapılması lazım. Bir türlü mahkemeler yürümüyor,  Savcılık yürütemiyor. 86 önce ölenler benim birinci derece akrabalarım. Amcamın çocukları ve amcamın eşi katlediliyor. Yani on iki kişi bir aileyi yok ettiler, seksen altı yıldır ben bu katledilen aile fertlerimin yasını tutuyorum, geceleri bazen düşünmekten uyuyamıyorum.  Kapatmaya çalışıyorlar bu davayı, şimdi tamamen hukuken de kapatmaya çalışsalar da, vicdanlarda  bu bir çıbandır bu büyük bir yaradır. Bu yara kolay kolay kapanmaz. Yani bizden sonraki nesiller de bu hukuki mücadele sürecini takip eder. Genç avukatlarımız var takip ediyor. Genç siyasetçilerimiz var takip ediyor. Genç basın mensuplarımız var takip ediyor. Yani bu kolay kolay kapanacak bir dava değildir" diye konuştu.

"Devletle hiçbir hesaplaşmamız yok sadece cenazelerimi defnetmek istiyorum"

Akgün, "Bu bir devlet ayıbıdır, ben bir Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı olarak bu ayıbın kapatılmasını istiyorum. Yani bunu bir sonuca bağlanmasını istiyorum. Katledilenler bu devletin vatandaşlarıdır. Bir sürü insan katledildi, soykırım yapıldı,  sürgüne gönderildi ve kayıplar oldu. Kimse ölüsüne ulaşamadı, devletimizin artık  bunu bir açığa kavuşturması lazım. Yani birilerinin, hükümetin kalkıp bir karar alması lazım yoksa bu iş yürümüyor. Ben 72 yaşında bir insanım ve 86 yıldır bunun vicdanı ve azabını çekiyorum. Yani ben nasıl oluyor da 12  cenazemi inancıma uygun bir şekilde defnetmek istiyorum ama edemiyorum? Nasıl kefenlerini sararak gömmek istiyorum da bunu yapamıyorum? Bu insanlık ayıbı değil midir ? Buna neden savcılık yardımcı olmuyor ? Neden yargı , bu insani talebime karşılık vermiyor. Benim talebim insanidir, siyasi değildir. Benim devletle hesaplaşma gibi bir amacım da yoktur. Ben siyasi istismar da istemiyorum. Ben yaşadığım müddetçe hukuk mücadelemden vaz geçmeyeceğim. Karara itiraz ettik, neticesini takip edeceğiz” dedi.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli
 

Son paylaşılanlar

Foto: CHP lideri Özgür Özel

Özgür Özel: Ahmet Özer dönene kadar demokrasi nöbetine devam edeceğiz

CHP lideri Özgür Özel, partisinin Esenyurt’ta toplanan MYK’sının ardından “Esenyurt’ta 20 gündür yaptığımız büyük direnişe bundan sonra da Ahmet Özer göreve dönene kadar örgütümüzün demokrasi mücadelesine ve nöbetine devam etme kararı aldık” açıklamasını yaptı.