Ankara (Rûdaw) - DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Suriye'deki gelişmeler bize Kürt meselesinin uluslararası bir mesele olduğunu tekrar göstermiş oldu. Öcalan'ın kamuoyuna ilettiği düşünceleri ve yaklaşımının genel çerçevesi yani 7 madde çok önemli mesajlar barındırıyor” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası DEM Parti Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.
Ayşegül Doğan'ın basın açıklamasından satır başları şu şekilde:
"Yeni tarihsel bir döneme girdik"
"2025 yılının ilk Merkez Yürütme Kurulu toplantısı bugün gerçekleşiyor. 2025'e yeni gelişmelerle girdik. Yıllardır mücadelesini verdiğimiz, eşitlik, barış, adalet ve demokrasi için kalıcı kapıların açılmasını temenni ediyoruz. Merkez Yürütme Kurulumuzun en sıcak gündemi olan o görüşemeye dair sizlerin de merakla beklediğiniz bazı değerlendirmeleri paylaşmak istiyorum. Yeni yıla yeni tarihsel bir dönemde girdik diyebiliriz. Aslında biz bu tarihsel dönemi uzun zamandır işaret ediyoruz. Bunların en başında yıllardır sürdürdüğümüz tecrite karşı mücadeleyi koymuştuk. Bunun nedenini hem Türkiye toplumuna hem siyasi partilere hem de iktidar bloğuna anlatmaya çalışıyoruz.
Gerek söz gerek eylemle bütün demokratik mücadele kanallarını zorlayarak İmralı kapılarının açılmasının, sayın Öcalan ile kurulacak temasın, onun koşullarının demokratik bir müzakere, çözüm ve barış için değiştirilmesinin ne kadar önemli olduğunu anlatan, yine bu konuda en tutarlı politikaya sahip olan DEM Parti olarak 1 Ekim'den bu yana yaşanan gelişmeleri de hem yakından takip ediyoruz, hem de ilgili kurullarımız bu gelişmeleri an be an takip ediyoruz. Yapılması gerekenleri de hatırlatıyoruz.
"Suriye'de yaşananlar Kürt sorunun uluslararası boyutunu gösterdi"
Aslında tecriti son yıllarla ele almamak gerekiyor. 1999 yılından bu yana İmralı adasında Öcalan'a dönük sistematik bir biçimde sürdürülen bir tecrit politikasından bahsediyoruz. Son yıllarda mutlak bir iletişimsizlikle iyice haber alınamaz bir hale gelen bir adadan ve bir liderlik gücünden bahsediyoruz. Son gelişmelere bakarak bu gücü yeniden görmek ve söylediklerimizi de bu anlamda teyit eder nitelikte olduğunu da görmek ve buna tanıklık etmek mümkün. Bir mesaj yayınlandı. İlk mesaj Ekim ayında Urfa milletvekilimiz Ömer Öcalan'ın Öcalan ile yaptığı görüşmeden sonra geldi. Biz bu mesajı kamuoyu ile paylaştık. Daha sonra DEM Parti heyetimizin ziyaretinden sonra 7 maddede daha geniş bir şekilde kapsamını ve çerçevesini açıkladığı bir mesaj daha yayınladı.
“Kürt Meselesi Türkiye'nin en can yakıcı en temel sorunlarının başında geliyor”
O günden bu yana süren tartışmalara baktığımızda dediğimiz gibi Kürt Meselesi Türkiye'nin en can yakıcı en temel sorunlarının başında geliyor. Yalnızca Türkiye'nin değil bölgenin de en can yakıcı sorunlarından olduğunu Suriye'deki gelişmelerde gördük. Suriye'deki gelişmeler bize Kürt meselesinin uluslararası bir mesele olduğunu tekrar göstermiş oldu. Öcalan'ın kamuoyuna ilettiği düşünceleri ve yaklaşımının genel çerçevesi yani 7 madde çok önemli mesajlar barındırıyor.
Tıpkı Ömer Öcalan'ın yaptığı görüşmeden sonra burada söylediğimiz gibi üç satırlık gibi görünen mesaj yalnızca üç cümlelik bir mesaj değil bir yol haritası içeriyor demiştik. Şimdi bu 7 maddede daha açık bir yol haritası içeriyor. Sayın Öcalan hepimize bir çağrı yapıyor. Hepimizi barış, demokratik çözüm ve müzakere kanalarının açılması için eşit düzeyde sorumluluğa davet ediyor. Bunun Türkiye'ye kazandıracak bir formül olduğunu biliyor, bu yol haritasına kesintisiz biçimde 10'larca yıldır çalışan bir liderlik gücünden bahsediyoruz.
En yakın zamanı hatırlatırsak, ilk yaptığı tek taraflı ateşkes çağrısıyla 1993'e kadar uzanan o günden bugüne değin bu konuda taviz vermeyen ve İmralı hapishanesini de adeta bir barış arayışı adasına dönüştüren bir güçten bahsediyoruz. Nitekim bunu da mesajında yineliyor. Ve diyor ki sayın Bahçeli'nin ve sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni pradigmaya gerekli katkıyı verecek ehil ve kararlılığa sahibim. Ancak bununla sınırlı tutmuyor, ekranları başında bizleri izleyen DEM Parti gönüllüleri de merakla takip ediyor. Heyet, bu konuya dair yaklaşımımı tüm siyasi çevrelerle ve devletle paylaşacaktır.
“Barış hiçbir siyasi partinin çevrenin insafına terk edilemez”
O günden bugüne süren siyasi bir trafik var. Türkiye kamuoyunun özlediği bir tablo çıktı ortaya. Barışabilme ihtimali... Barış hiçbir siyasi partinin çevrenin insafına terk edilemez. O yüzden Öcalan bizi barış çağrısına davet ediyor. Gelinen aşamada bunun demokratik çözüm ve müzakere süreci olduğunu söyleyebilmemiz için herkesin katkısına ihtiyacımız var. Buradan herkesi ezberlerini bozmaya davet ediyoruz. Herkesin bulunduğu yerden demokratik, adil, eşitlikçi Türkiye için sorumlu hissetmesi gerekir. Böyle bir tarihsel dönemde böyle bir tarihsel fırsatın emektarı olmak varken dışarda durup yalnızca olumsuzluklar üzerine konuşmayı tercih edenler herhangi bir siyasi partiye DEM Partiye değil Türkiye'ye kaybettiriyorlar.
Yıllar sonra aralanan bu kapının her temasın önemli olduğunu belirttik. Doğrudan çağrıların muhatabı olan Öcalan'ın koşullarının iyileştirilmesi, bu döneme katkı sunacak koşullara kavuşması gerekir. Artık bu tecride son verilmeli. Türkiye'nin çözümü Türkiye'ye özgü olmalı. Öcalan da dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümünde muhalefetin katkı ve önerilerini değerli bulduğunu ifade etti. Biz her yerde muhalefete bu çağrıyı yaptık. Kürt meselesi yalnızca DEM Partinin çözmesi gereken bir sorun değildir.
Tüm muhalefet partileri eşit düzeyde bir duyarlılık göstermeli. Bugün bu tarihsel anı hızlıca yakala bilmenin yolu daha çok çalışmak ve niyeti açıkça ortaya koymaktır. Muhalefet partilerinden kamuoyuna yansıyan mesajlarından gördüğümüz kadarıyla memnuniyet verici bir tablo var ortada. Meclis zeminin yasal ve anayasal düzenlemeler için ne kadar önemli olduğunu dile getirilen konuların başındadır.
"Meclis yeni süreçte inisiyatif almalı"
İşte bugün Meclisin rolünü oynayabileceği işlevli hale gelebileceği bir zeminin ortaya çıkma ihtimali çok güçlü bir şekilde karışımızda. Meclis, demokratik siyaset kanallarının açılabilmesi için inisiyatif kullanmalıdır. Türkiye senelerdir barışını arıyor. Türkiye en kutsal hak yaşam hakkıdır dediği için bedeller ödeyen insanların ülkesi. Yapılması gerekenlerin başında dili değiştirmek geliyor. Oluşturulan kalıp adeta dili bir kafese hapsetmiş durumda. İnkar eden bir dilden vazgeçmek gerekiyor. Bir dostluk bağı inşa etmek istiyorsak dilden başlamalıyız. Ret, imha ve tehdit içeren dilden vazgeçmek gerekiyor.
En geniş çerçevede birtakım görüşmeler yapılmaya çalışılıyor. Cezaevlerine ziyaretler olacak. Edirne Cezaevi'nde hapiste tutulan Selçuk Mızraklı ile de Selahattin Demirtaş ile de Figen Yüksekdağ ile de Leyla Güven ile de görüşülecek. Burada ismini sayamadığım o kadar HDP'li siyasetçi hapiste ki... Hapishanedeki çok sayıda insan şu an özgürlüğün demokrasinin yolunu gözlüyor. En çok da böyle bir dönemde onların katkılarına ihtiyaç var”.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın