Fatih Altaylı: Karar sonrası avukatım ağladı
Haber Merkezi - Gazeteci Fatih Altaylı, "suçu ve suçluyu övme" ile "halkın bir kesimini kin ve düşmanlığa alenen tahrik ve aşağılama" iddialarıyla hakkında resen başlatılan iki ayrı soruşturma kapsamında dün şüpheli sıfatıyla savcılıkta ifade verdi.
İfade işlemleri için Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi’ne giden Altaylı, avukatlarıyla Basın Suçları Soruşturma Bürosuna çıktı.
Altaylı, ifade verdikten sonra yurt dışına çıkış yasağı ve imza şeklindeki adli kontrol talebiyle İstanbul Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi.
Yurt dışına çıkış yasağı konuldu
İstanbul Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın bu talebini kabul ederek Altaylı hakkında "yurt dışına çıkış yasağı" ve "karakola imza atma" şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verdi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Altaylı hakkında, İstanbul'da 1 Ocak'ta düzenlenen "Şehitlerimize Rahmet, Filistin'e Destek, İsrail'e Lanet" yürüyüşünün ardından İsmail Aydemir'e yumruklu saldırıda bulunan zanlı E.A'ya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı "Eline sağlık" paylaşımıyla ilgili "suçu ve suçluyu övme" suçundan resen soruşturma başlatmıştı.
Öte yandan, Başsavcılıkça Altaylı hakkında, video paylaşım platformu üzerinden 24 Aralık 2023'te yayınladığı videoda, Ankara'da gerçekleştirilen Fislistin'e destek mitingine katılanlara yönelik kullandığı sözler dolayısıyla "halkın bir kesimini kin ve düşmanlığa alenen tahrik ve aşağılama" suçundan da resen ayrı bir soruşturma açılmıştı.
Karardan sonra kendisine ait sitede yazı yazan Altaylı, yurt dışına çıkış yasağı kararı sonrası avukatının ağladığını söyledi.
Altaylı, yazısında süreci şöyle anlattı:
"Biliyorsunuz dün bir soruşturma kapsamında ifade verdim. Ve hayatımda ilk kez basın suçundan ifade verdikten sonra nöbetçi mahkemeye sevk edildim. Normal prosedür ifade alınır, sonra savcı dava açmaya gerek görürse dava açılır ve yargılama başlar. Cumhurbaşkanları ile, başbakanlar ile, Yüksek Yargı mensupları ile davalarım oldu hepsinde böyle oldu. Böyle bir şey ilk kez oluyor. Şaşırdım mı! Hayır. Anayasa Mahkemesi’nin takılmadığı bir dönemde, benim başıma gelen ülkenin bugünkü halinde 'önemsiz bir detay'.
“Kaçacak halim yoktu”
Çıkarıldığım mahkemeden tek bir talebim oldu. Senede bir iki kere yurt dışında yüksek lisans eğitimi yapan kızımı görmeye gidiyordum. Bu ülkeye ihanet edip kaçan şerefsizlerden olmadığım için de kaçacak halim yoktu. Bu talebim kabul görmedi elbette.
Doğrusunu isterseniz kararı açıklayan kişiye hiçbir kırgınlığım yok. Bu kararı o almasaydı, alacak birini bulurlardı.
Beni asıl üzen ise 40 yıldır avukatlığımı yapan, İngiliz kayyumlarla, bakanların, başbakanların davalarıyla uğraşan, Adnan Hoca davasında mağdurların avukatlığını yıllarca sürdüren Rezzan Aydınoğlu’nun bu karar üzerine hüngür hüngür ağlaması oldu. Gözyaşlarının nedeni karar değil, hukukun düşürüldüğü durumdu."