İbrahim Kalın: Türkiye NATO'ya kayıtsız şartsız bağlı
Haber Merkezi – Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye'nin güçlü bir NATO üyesi olduğunu ve ‘ittifaka kayıtsız şartsız bağlı olduğunu’ söyleyerek, “Birçok NATO misyonuna da katkı sağladık. NATO’yu güçlü bir İttifak olarak görmek istiyoruz. Üye ülkeler arasındaki sorunlar NATO’yu zayıflatmamalıdır” dedi.
Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Alman Der Spiegel dergisine açıklamalarda bulundu.
Kalın, Rusya ve ABD’ye Suriye topraklarına girme hakkı tanındıysa Türkiye'nin de aynı hakka sahip olduğunu söyledi.
Kalın, "Taliban’dan daha kapsayıcı bir hükûmet kurmasını bekliyoruz. Geçenlerde açıklanan hükûmet, uluslararası toplumun beklentilerini karşılamamıştır. Ancak beklentilerimiz konusunda da gerçekçi olmalıyız" açıklamasını yaptı.
Türkiye'nin AB ile ilişkilerde yaşadığı sorunların üstesinden gelinebileceğini savunan Kalın, “Bunlar, müttefikler arasında yaşanan görüş ayrılıklarıdır. Almanya ile ilişkilerimizde de daha gerilimli dönemlerden geçtik, ancak bunları geride bıraktık” mesajı verdi.
Kalın, ABD’nin YPG’ye destek sağlaması gibi konularda Türkiye’nin ihtiyaçlarını zaman zaman dikkate almadığını, ‘bunun kabul edilemeyeceğini’ söyledi.
İbrahim Kalın, ABD Başkanı Joe Biden'ın, “PKK’nin Suriye’deki uzantısının Türkiye tarafından ulusal bir tehdit olarak algılanmasını anlayamadığını” kaydederek, "İki ülke arasında diğer sorunlu konu ise Gülen örgütünün ABD’de serbestçe hareket edebilmesidir. Bu durum, soru işaretlerine neden olmakta ve müttefikler arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemektedir” ifadesini kullandı.
Kalın, Türkiye'nin güçlü bir NATO üyesi olduğunu ve ‘ittifaka kayıtsız şartsız bağlı olduğunu’ söyleyerek, “Birçok NATO misyonuna da katkı sağladık. NATO’yu güçlü bir İttifak olarak görmek istiyoruz. Üye ülkeler arasındaki sorunlar NATO’yu zayıflatmamalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa’da ABD’ye olan bağımlılığın azaltılıp azaltılmaması konusundaki tartışmalara da değinen Kalın, Avrupalıları birçok kararda ilk önce Washington'a bakmaları nedeniyle eleştirdiğini bunun siyasi liderlik göstergesi olmadığını ifade etti.
Kalın, Avrupa'nın, siyasi ve ekonomik açıdan güçlü ve önemli bir kıta olduğunu, Avrupa'nın ABD’nin gölgesinde kalmak yerine, coğrafi ve stratejik kararlarda etkisini ve bağımsızlığını artırması gerektiğini dile getirdi.
Batı’nın Çin ile rekabetinin yapıcı bir rekabet olarak kalmasını tercih ettiklerini kaydeden Kalın, “Rekabetin yıkıcı bir hal almasından üçüncü taraflar, bir diğer ifadeyle Asya ülkelerinin yanı sıra Avrupa ülkeleri de mağdur olacaktır. Bir taraf lehine karar almak yerine, kazan-kazan durumu oluşturmalıyız. Özellikle salgın döneminde iş birliği yapmak zorundayız” dedi.
Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail, Suudi Arabistan ve Yunanistan ile yaşanan ihtilaflarda da yumuşama olmasının hatırlatılması üzerine Kalın, “İlişkilerimiz normalleşmektedir. Bu ülkelerle gerginlik yaşanmasını istememiştik, ilişkileri bozma niyeti de taşımadık” şeklinde konuştu.
Türkiye'nin Afganistan’da gelecekte nasıl bir rol üstlenmek istediğine ilişkin soruyu da cevaplayan Kalın şunları kaydetti:
“Havaalanının yeniden hizmete açılması için Afganistan yönetimine destek sağlamak istiyoruz. Bu konuda Katar ile teknik istişareler başlatılmıştır. Ancak yeni yönetimin hızlı şekilde karar alamaması nedeniyle durum moral bozucudur. Halihazırda Afgan hükümetini resmen kabul etmekten ziyade hükûmetin kendi kendine yardım edebilecek pozisyonda olmasını sağlamaya odaklanıyoruz. Taliban’la ekonomik durum, güvenlik sorunları, sınırların korunması ve göç gibi henüz iktidara gelmeden önce de mevcut olan sorunlar hakkında konuşuyoruz. ABD’lilerin ülkeyi terk etme şekli büyük kaos yaratmıştır. Taliban’dan daha kapsayıcı bir hükûmet kurmasını bekliyoruz. Geçenlerde açıklanan hükûmet, uluslararası toplumun beklentilerini karşılamamıştır. Ancak beklentilerimiz konusunda da gerçekçi olmalıyız.”
Afganistan’dan muhtemel göç hareketlerinin Suriye’den gerçekleşen göçle kıyaslanamayacağına dikkati çeken Kalın, “Ancak bu durum Afganistan’daki ekonominin çökmesi durumunda değişebilir. Ülkemiz kapasitesini aşarak yaklaşık dört milyon Suriyeliyi kabul etmiştir. Sınırlarımızı korumak için her şeyi yapıyor, İran sınır güvenlik makamlarıyla birlikte çalışıyoruz. Ayrıca sınırımıza duvar da inşa ettik. Uluslararası toplum, ABD ve BM şimdi harekete geçmelidir. Daha fazla insan kabul edemeyiz.” dedi.
İbrahim Kalın göç konusunda geçmişte alınan kararlara da değinerek şöyle konuştu:
“Her dönem dış politika alanında farklı kararların alınmasını gerektirmektedir. Bu kararlar mevcut şartlar altında alınır. Ancak bazen yola birlikte çıktıklarınızın bazıları sizi yarı yolda bırakır. Suriye’deki durum kontrolden çıkana ve binlerce kişi ölene kadar rejimle diyalog halinde olunmasından yanaydık. Ancak rejim kendi halkına yönelik saldırılara devam etmiştir. O zamanlar Tunus’ta Suriye’nin Dostları adlı konferans düzenlenmişti. Orada Hillary Clinton, ABD’nin muhalefeti destekleyeceğini söylemişti. Bundan kısa bir süre sonra Suriye’nin Dostları dağılmış ve muhalefet ile mülteciler yalnız bırakılmıştır. Rejim de her türlü suçu işleyebilmiştir.”
Suriye’deki savaşı sona erdirmenin uluslararası toplumun görevi olduğunu ifade eden Kalın, Rusya ve İran'ın bu konuda farklı düşündüğünü ancak Esad’ın artık ‘tüm meşruiyetini kaybettiğini’ öne sürdü.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, Suriye konusunda Avrupalıların köşelerine çekilmemesini isteyerek Esad’a daha fazla baskı uygulamalarını ve ‘dünyanın Suriyelilere sırtını dönmediğini göstermeleri gerektiğini’ savundu.
Batı’nın İdlib’deki muhalifleri korumak için bölgeye birlikler göndermesini beklemediğini dile getiren Kalın, “Bu söz konusu değildir. 2015, 2016 ve 2017 yıllarında güvenli bölge oluşturma önerisinde bulunduk. O dönemde uçuş yasağı bölgesi olsaydı, Suriye’yi terk etmek zorunda kalan o kadar çok insan olmazdı. Bu fırsat kaçırılmıştır” dedi.
Kalın sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bazı Avrupalı dostlarımız bizi Suriye’de asker konuşlandırdığımız için eleştirmektedir. Hâlbuki bu durum onları memnun etmelidir. Biz insanları kontrol ettiğimiz bölgelerde tutmaktayız. Sadece Türk askerleri İdlib’de olduğu için 2,5 milyon insan bölgeden kaçmıyor. Batı’daki dostlarımız, biz işgal gücüymüş gibi davranmaktadır. Suriye topraklarına göz dikmedik. Ancak bu adımı, kendi güvenliğimiz ve bölgedeki Suriyelilerin güvenliği için atmak zorundaydık. Teşekkür yerine yaptırımlarla karşılaşmaktayız. Neden? PKK’nın oradaki mevcudiyetine zarar verdiğimiz için.”
Türkiye'nin Suriye’de uluslararası hukuku ihlal ettiği iddialarını reddeden Kalın, "Uluslararası hukuku ihlal eden Esed ve PKK’dır. Bu iki sorun çözüldü mü? O halde neden şimdi Türkiye’ye odaklanılıyor? Bizim için orada meşru müdafaa hakkımız söz konusudur. Eğer Rusya ve ABD’ye Suriye’ye girme hakkı tanındıysa, biz de bu hakka sahibiz” değerlendirmesinde bulundu.