Haber Merkezi - CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Türkiye’de koronavirüsü vakalarının bu kadar hızlı yayılmasının ardında umreden dönenlerin dahli olduğunu savunarak, “Diyanet yetkilileri uçak Türkiye'ye inmeden vatandaşlara ateş düşürücü vererek kontrol noktasındaki olası riskleri gizlemişlerdir” dedi.
Engin Altay, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını ve alınan önlemler konusunda değerlendirmeler yaptı.
“Biz bize yeteriz Türkiyem” kampanyasına destek isteyen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Siz AK Parti penceresinden diğer siyasi partilere bakarsanız maalesef bu birliği sağlayamayız. Gelin bu millete bir iyilik yapın ve korona ile mücadele bitene kadar AK Parti rozetini çıkarın" diye seslenen Altay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kitlesel bir risk geliyorum dedi ama biz bunu görmedik. 25 bin umreye giden vatandaşımızın 13 bini kontrolsüz şekilde giriş yaptı ve bizdeki rakamlara göre 12 bin vatandaşımız kısmen kontrol edilebildi. AK Parti Isparta milletvekili de bunu itiraf etti. Yani bu virüsün Türkiye'de bu kadar şiddetli şekilde yayılmasının altında maalesef umreden dönen bu vatandaşlarımızın dahli var. Resmi rakamlara göre Isparta'da 268 vaka var, bunun 245'i umreden dönenler. Bu 81 vilayet için de aynıdır.
Biz buradan yola çıkarak Sağlık Bakanını, Cumhurbaşkanını dövecek değiliz ama orta yerde kitlesel bir riski görmemek var. Sayın Bakan'ın iyi niyetini asla sorgulamam ama şunu sorgularım, Diyanet yetkilileri uçak Türkiye'ye inmeden vatandaşlara ateş düşürücü vererek kontrol noktasındaki olası riskleri gizlemişlerdir. Bu işgüzarlığa bakın. Diyanetin, cumhurbaşkanının arzu, hırs ve heveslerine dini gerekçe yaratmaktan başka bir hayırlı işini ben görmedim.”
“Salgın karşısında tek reçetemiz akıl ve bilimdir”
“İnandığımız, güvendiğimiz bir Bilim Kurulu var” diyen Altay, “Sağlık Bakanı evde tutulması mecburi olan yaş sınırını 65'den 60'a revize etti. Bilim kurulu bunu 60'a revize ettiyse bunun acilen açıklanması gerekmez miydi? Cumhurbaşkanından şunu da talep ediyorum, yürütme yetkisini kullanarak yasak ve tedbirlerinizi alırken Bilim Kurulu kararlarına eksiksiz riayet etmek zorundasınız. Sağlık Bakanı Bilim Kurulunu, Cumhurbaşkanı da Sağlık Bakanını dinlerse inanın yaşadığımız süreç daha rahat atlatılır. İnanın toplum bu kadar büyük strese sürüklenmez” diye konuştu.
Altay, “Salgın karşısında tek reçetemiz akıl ve bilimdir. Siyasi değerlendirmenin bu mücadelede yeri yoktur, olamaz. Sayın Cumhurbaşkanı meseleye böyle bakmalısınız. Cumhurbaşkanı olarak rehberin, AK Parti parti programı değil, Bilim Kurulu’dur. Türkiye'yi esenliğe çıkaracak formül de budur" ifadelerini kullandı.
“Devleti devlet yapan veren el olmasıdır”
Sokağa çıkma kısıtlamalarının gönüllülük yoluyla uygulanamaz hale geldiğini savunan Altay, bu konuda gereken tedbirlerin mutlaka alınması gerektiğini söyledi.
Engin Altay, belediyelerin yardım bağışı toplamasının engellenmesini de eleştirdi. Erdoğan'ın, kurmaylarınca yanlış bilgilendirildiğini düşündüğünü vurgulayan Altay, şöyle konuştu:
"Sayın Cumhurbaşkanı, anayasanın ilgili maddelerini kendiniz okuduğunuz takdirde bu tartışma bitecektir. Bir cumhurbaşkanının işi toplumu germek, ayrıştırmak değildir. Türkiye'de anayasal bir düzen vardır ve anayasanın 127. maddesi yerel yönetimleri tanımlamış, görevleriyle ilgili de ipuçları vermiştir. 2860 sayılı yardım toplama kanunu, belediye başkanlarımızın insanlarımıza yardım ulaştırılmasına, istasyon görevi üstlenmesine engel değil, bilakis teşviktir. CHP'li belediyeler, yardım talebinde bulunan her eve elleri kolları dolu, güler yüzlü bir şekilde ulaşacaktır. Bunun güveni içinde evlerinde otursunlar. Bulunduğunuz birimlere ulaşamazsanız CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu başta olmak üzere tüm milletvekillerimizi arayın. Belediyelerimiz sizin çığlığınıza kulak verecek ve taleplerinizi karşılayacaktır.
İçişleri Bakanı 'Devletin bu işe nefesi yeter, belediyelerin yetmez.' diyor. Sayın Bakan, içini boşalttığınız, kasasını tam takır ettiğiniz devletin nefesi bu işe yetmez. Yetmediği için de zaten Tayyip Bey, 'Biz Bize Yeteriz' diye kampanya başlatmış. Devleti devlet yapan veren el olmasıdır. Devlet, alan el olmaz. Böyle dönemlerde yardım kampanyaları yapılmaz mı, elbette yapılır ama böyle dönemlerde devlet haraç toplamaz. Bu mücadeleyi devlet ya da belediyeler kazanmayacak. Bu mücadelenin kazananı millet olacak. Millettir devleti devlet yapan. Devlet bir mekanizmadır. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.' lafı bunun için söylenmiştir."
Kim samimi görmek istiyoruz
Cumhurbaşkanlığınca başlatılan kampanyaya katılan şirketlerin yaptığı bağışların vergiden düşülmesinin iptaline yönelik bir kanun teklifi vereceklerinin altını çizen Altay, "Hani İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un, 'Milli Dayanışma Kampanyası'na' yönelik 'Gönüllülük esastır' sözlerine istinaden kim samimi, kim değil bunu görmek istiyoruz. Böylesine zor bir günde insanlar 'Nasıl olsa vergi matrahından düşeceğim', 'Ha maliyeye vermişim ha kampanyaya vermişim' mantığıyla mı yoksa bir yardımlaşma, dayanışma anlayışı için de mi para veriyor, bunu görmek istiyoruz. Şu kadar ver demiyoruz, gücün kadar ver. Zorunlu bağış olmaz" diye konuştu.
İşçinin parasını bağışlamak çok ayıp
Türkiye'nin İtalya ve İspanya'ya yönelik yaptığı yardımlarda kolilerin üzerinde Cumhurbaşkanlığı Forsu'nun yer almasını da eleştiren Engin Altay, bağış kampanyasına katılan Hak-İş'in için ise şunları söyledi:
"Hak-İş, bir işçi sendikası. Senin üyen işinden olmuş, yüzbinlerce insan şu an iş kaygısı yaşıyor. İnsanlar hükümetin ödediği 1000 lirayı alabilmek için kuyruğa girmiş. Bunlar işini kaybeden işçiler. Sen işçiden kestiğin aidatı cumhurbaşkanın cakasına renk katmak için cumhurbaşkanına göndereceğine işçine iade et. O zaten işçinin parası, bu çok ayıp. Bunu kabul etmemiz mümkün değil."
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın