Haber Merkezi – Kobani Davasının bugünkü duruşmasında savunma yapan Selahattin Demirtaş, "Savunmamı, emekçi Tahir ustaya, babama onun şahsında tüm emekçi anne ve babalara ithaf ediyorum" diyerek sözlerine başladı. Demirtaş, "Kumpas davalarını teşhir etmeye devam edeceğiz. Tarihi yalanları bir kez daha ifşa edelim ki hakikatin üzerindeki karanlığı kaldıralım. Biz siyasetçiyiz. Dünya genelinde olduğu gibi siyasetin etkinliği ve yetkinliği azaldığının farkındayız. Türkiye’de siyaset neden çöktü? Biz beden hapisteyiz? Bu dava vesilesiyle gerek insanlık tarihi gerek halkların tarihi açısından anlatacağız” dedi.
Ankara'daki Sincan Cezaevi Kampüsünde görülen ve 18'i tutuklu 81 HDP'li siyasetçinin yargılandığı Kobani davasına devam ediyor.
Duruşmaya Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekilleri, DEM Parti Hukuk Komisyonu ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Emek Partisi (EMEP) Milletvekili Sevda Karaca ile çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı. Ayrıca Barış Anneleri ve çok sayıda yurttaş da salonda yer aldı.
Sebahat Tuncel, Aynur Aşan, Günay Kubilay, Bülent Parmaksız, Ali Ürküt ve Nazmi Gür duruşma salonunda yer alırken, farklı cezaevlerinde tutuklu bulunan siyasetçiler ise Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı.
Duruşma başlamadan önce avukatlar ve katılımcılar SEGBİS'le Selahattin Demirtaş’a başsağlığı dileğinde bulundu. Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş da Diyarbakır’dan SEGBİS ile bağlanarak Demirtaş’a başsağlığında bulundu ve “Binlerce insanla babayı son yolculuğuna uğurladık. Binlerce kişi katıldı, herkesin sana selamı var, taziyelerini bildirdiler” dedi.
Demirtaş da herkese teşekkür ederek taziyeleri kabul etti. Mahkeme başkanı da başsağlığı dileğinde bulundu.
Demirtaş esasa ilişkin beyanlarını sürdürdü.
“Acımızı bal eyleyerek duruşumuzu koruyacağız”
Paul Auster’in, “Yalanı geri alamazsın, gerçek bile yetmez bile buna” sözlerine atıfta bulunan Demirtaş, “Bu kumpas davasında saf katışıksız bir yalan var. Biz yıllardır gerçekleri anlatarak yalanı anlatmaya çalışıyoruz. Yalanın geri alınamayacağını biliyoruz. Bu yalanın sahiplerinin mazoşistçe bir haz aldıklarını biliyoruz. Biz de boyun eğmeden, acılarımızı bal eyleyerek duruşumuzu koruyacağız. Tarihi yalanları bir kez daha ifşa edeceğiz” dedi.
“Savunmamı babama ithaf ediyorum”
31 Aralık’ta babasını kaybeden Demirtaş, “Savunmamı, okuma yazması olmadan alın teriyle 7 çocuk yetiştiren babama, Tahir ustaya ve bütün anne babalara ithaf ediyorum” dedi.
Türkiye’de ve dünyada siyasetin etkisinin azaldığını ifade eden Demirtaş, “Bizler siyasetçiyiz, siyasetin değiştirici gücünü öne çıkarmaya çalışıyoruz. Polonyalı düşünür Bolman şöyle der: ‘İnsan ilişkilerinin kırılgan olduğu günümüz dünyasındaki ilişkileri tanımlayacak gerçek kavram likit modernliktir.’ Siyasetin eli kolu bağlı, insanlar siyasete güvenmiyor, çünkü siyaset insanlara beklediğini veremiyor. Türkiye’de siyaset neden çöktü, güç kimin elinde, bizi hapiste tutan kimdir, hangi güçtür?” diye belirtti.
“İnsan hakları ve barış konusunda ulaştığımız bilgelik bir işe yarasın istiyoruz”
“Biz tarihi gerçekleri ne unutacağız ne de unutturacağız” vurgusu yapan Demirtaş, şöyle devam etti:
“Bu dava vesilesiyle gerek insanlık tarihinin gerek halklarımızın tarihinin bir kez daha gün yüzüne çıkması için elimizden geleni yapacağız. Binlerce insan elmanın düştüğünü gördü ama sadece Newton nedenini sordu. Newton'un yerçekimi kuramına ulaşana kadar sorduğu soru “Neden?”dir. Biz de soruyoruz; neden bize bu kötülükler yapılıyor, neden bu kadar saf ari kötülük yapılıyor? Yıllardır bunları anlatıyoruz. ‘Pantolonu kazak gibi başınızdan çıkaramazsınız’. Bu da Murat Menteş romanından bir alıntı. Bu kumpas da pantolonu başından çıkarmaya çalışanlar gibi ayaklarına dolaştı. Karmaşayı yaratan biz değiliz, ters yüz olan her şeyi yerli yerine oturtmaya çalışıyoruz. Öyle ki bu mücadele bizi demokrasi ve insan hakları uzmanı haline getirdi. Tabiri caizse bu yargılama süreci bilgeleştirdi bizi. Biz işe yarasın diye uğraşıyoruz. İnsanlar da toplumlarda devletler de olgunlaşma çağını yaşarlar, esas bilgiliğe o zaman ulaşırlar ama çoğu zaman işe yaramaz. Ama çoğu zaman toplumlar da bireyler de ergenlikten çıkmadan, haddini bilmeden ölürler. Hiç değilse biz bu dava nedeniyle insan hakları ve barış konusunda ulaştığımız bilgeliğimiz bir işe yarasın istiyoruz. O yüzden susmuyoruz, o yüzden inatla konuşmaya devam ediyoruz.”
“Bu davada medeniyetin iki ayrı nehri birbiriyle çatışıyor: Kötülük ve erdemlilik”
Demirtaş, “Bugün Kürdistan’da, Rojava’da yaşanan kıyım vahşilik barbarlık değil. Medenileştiğimiz için bunlar yaşanıyor. Kötülüğü yaratıp başka bir şeyi keşfettik. Erdemi, etik değerleri keşfettik. Çünkü hiçbir güç içimizdeki özgür ruhu engelleyemez. Modernitenin bize dayattığı şey toplumsallıksa, bunun da yolu etik değerlerdir. Bizi bir arada tutan şey anayasa değil yasalar değil. Bugün Van Bahçesaray’da yolların 6 ay kapalı olduğu bir köyde insanlar birbirini boğazlamıyorsa, malını mülkünü gasp etmiyorsa, bunun nedeni TCK değil evrensel erdemliliktir. Medeniyetin var olduğu günden beri bir yandan da erdemlilik akar ve gelişir” ifadelerini kullandı.
“Bu davada medeniyetin iki ayrı nehri birbiriyle çatışıyor: Kötülük ve erdemlilik” diyen Demirtaş, şöyle devam etti:
“Bütün bu kötülüklerle baş etmenin yolu olarak bizi özgürlüğe zorlayan, doğal halimize zorlayan, öte yandan kültür olarak bizi sınırlayan dine ve ideolojiye karşı beynimiz sürekli isyan eder. Bütün yarattığımız çatışmanın altında yatan neden budur. Bedenimiz ve kültürümüz çatışır. Bütün bunlar edebiyata, sanata dönüştü. Başka türlü ruhlarımızı iyileştiremiyoruz. Geri dönüp edebiyata, sanata ve müziğe sığınıyoruz. Çünkü ruhumuzun yarattığı gerilim başka türlü dinecek gibi değil. Biz barbar vahşi halimizden çıkmadan, şu anda uzaya gidebilecek teknolojiyi yarattık. Biyolojimiz milyonlarca yıl önceki biyolojidir. Bir lokantanın önünden geçerken biyolojimiz, ‘o kebabı al ye’ der ama medeniyet ‘paranız yoksa yiyemezsiniz’ der.”
“Bu devlet anavatanımızı işgal etmiştir, erdemlilik sözleşmesini bozan devlettir”
“Halkımız anavatanımızda karnını doyurmak ve yaşamak istiyor” diyen Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:
“Türkler de bin yıl önce geldi. Onlar da karnını doyurmak ve yaşamlarını sürdürmek istiyor. Tıpkı Fransızlar, Almanlar, Yahudiler, Aborjinler ve Afrikalılar gibi. Hepimiz karnımızı doyurmak ve neslimizi sürdürmek isteriz. Herkes haklıdır ama güçlü değildir. Doğada sadece güçlüler ayakta kalıyor. Hani kültür icat etmiştik, ona ne oldu? Ahlak ve erdeme ne oldu? Kültüre göre haklı olan biziz. Sizin ve benim mensup olduğumuz devlet, bizim anavatanımızı zorla işgal etmiş. Erdemlilik anlaşmasını bozan devlettir. Burada bir suçlu aranacaksa o biz değiliz, biz bunun mağduruyuz. Bizim de hatalarımız oldu. O da doğrudan ve hakikatin peşinden gitmeme gibi hatalarımızdır; erdemlilik sözleşmesini ihlal ederek binlerce yıllık bir arada yaşama akdini bozanlara karşı direnmemizdir. Bugün yargılanmamızın nedeni budur” şeklinde konuştu. Erdemlilik sözleşmesinin bozulmasıyla insanların binlerce kez isyan ettiğini hatırlatan Demirtaş, “Dünyanın her yeri sömürgeleştirildi. Amerika Birleşik Devletleri’nin, Avrupa’nın zenginliğinin, Kanada’nın zenginliğinin temelinde Asya ve Ortadoğu’nun sömürülmesi yatar. Bu sözleşmeyi bozanlar suçludur. Afrikalılar, Asyalılar, Mezopotamyalılar suçlu değil.”
“Bize sarı torba atanlar kimliklerinin farkında değil”
Dünyadaki inançların ve dinlerin iyilik vaaz etmesine rağmen kötülüğün devam etmesine bir kez daha işaret eden Demirtaş, “O zaman neden bu kadar kötülük var? Siyasal İslam’ın bu konudaki rolünü anlatmıştım. Bunları anlatmaya devam edeceğim. Birbirini boğazlayan İrlandalı Katolik ve Protestanların çoğu İncilin 10 emrini bilmiyor. Yalanın üzerine kurulu bir düzen var. Din uğruna, inanç uğruna birbirini kesmeyen kalmadı. IŞİD’lilere sorun bakalım İslam adına tam olarak neyi biliyorlar. Ya da sokağa dökülen linç güruhlarına, Genel Merkezimizin önüne gidip sarı torba bırakan gruplara bir sorun bakalım uğruna uğraştıkları dinin ve kimliğin ne kadar farkındalar. Farkında değiller. Bunlar sadece karnını doyuran, neslini sürdürmeye çalışan gruplardır. Homo Sapiens bunlar. Kültürle alakaları yoktur. Erdemlilik sözleşmesi bozulmuşsa bir arada yaşamanın imkanı yoktur ki onu bozan da biz değiliz” diye konuştu.
“Binlerce kez Kürtler tehdit olarak gösterildiyse, o artık tehdittir”
Psikolojik olarak insanların şartlanmışlığına da işaret eden ve “Binlerce kez insanların beynine tehdit uyarısı gönderildiyse onu tehdit olarak algılar” diyen Demirtaş, şöyle devam etti:
“Binlerce kez Kürtler tehdit olarak gösterildiyse, o artık tehdittir. Komünistler tehdit olarak gösterildiyse, onlar tehdittir artık. Erdoğan, AKP’li yetkililer, İletişim Başkanlığı seçim sürecinde binlerce kez bunu yaptılar. ‘Demirtaş, Kürtler tehdittir’ mesajı verildi. Yaptığım alıntıda da olduğu gibi yalanı geri alamazsın, gerçek bile buna yetmez” dedi. İktidarın kötülüğüne işaret eden ve “Bunların medeniyetle ilişkisi var mı? Evet, var. Medeniyet tam da budur” diyen Demirtaş, “Neyi paylaşamıyoruz? Biyolojik olarak ihtiyaçlarımız bellidir; karnımızı doyurmak, neslimizi sürdürmek ve hayatta kalmak” dedi. “Ermişler ve bilgeler neden az konuşur? Çünkü her şey açıktır, susarak bile anlatabilirsiniz” diyen Demirtaş “Haddini bilmek her şeyi bilmektir. Cahiller o nedenle dünyanın en tehlikelileridir. Kimiz, neyiz, nereden geliyoruz bunu bilmek yeterli. İnsanlık bunun üzerine düşünmüyor bile. Bu dava vesilesiyle o yüzden bunu tekrar tekrar hatırlatıyoruz. Neden bu kadar saf, katışıksız kötülük yapılabiliyor? Yeryüzüne hiçbir zaman iyilik hakim olamıyor ama kötülük de hakim olamıyor. Yaşam iyilik ve kötülüğün savaşıdır. Vazgeçtiğimiz an kötülüğün çağı başlar. Vazgeçmemek o nedenle çok önemlidir. Erdemi savunan biri olmalı ki bir sonraki nesle devredebilelim.”
Erdemi savunduğumuz için daha ilk günden biz kazandık
“Bizi ekmeğe muhtaç edip bize ekmeği çalmayı yasaklayanlar tarlayı, fırını çalmış. Hatta ülkemi, anavatanımı çalmışsın. İşte buna itiraz edemezsin diyor. Kürdistan diyemezsin diyor” diyen Demirtaş, “Çünkü erdemlilik sözleşmesinin kuralları geçerli değil, güç geçerlidir. Biz erdemliliği savunuyoruz ve daha ilk günden erdemliliği savunduğumuz için kazandık zaten. Davanın sonucu belirlemeyecek kazananı. Biz iyiliği ve doğruluğu savunduğumuz için daha ilk günden kazandık. Bunun da bir bedeli var ve bunu ödemeye devam ediyoruz. En büyük hırsızlar bankacılardır ya en büyük hırsızlar o yüzden her zaman devleti yönetenlerdir. Cezaevlerinde büyük hırsız bulamazsınız, onlar küçük hırsızlardır. Karnını doyurmak için, ailesini geçindirmek için çalmıştır. Kendisine ait olanı almak için yanlış bir yol seçmiştir. Hırsızlığı meşrulaştırmayalım ama gerçek budur” ifadelerini kunnaldı.
“Filistin halkı, İsrail halkı, Kürt halkı mazlumdur”
Demirtaş, "Dünyanın en büyük teröristleri emperyalistlerdir. ‘Ben bu teröristi bırakmam’ diyenler emperyalistlerle sarmaş dolaş değil mi? Amerika’nın, İsrail’in yaptıklarını saymayalım. Sonra bunlar kameraların karşısına geçip masum halkı terörist olarak ilan ederler. G-20 katiller zirvesidir, BM öyledir, Netanyahu katildir, HAMAS katildir ama Filistin halkı, İsrail halkı, Kürt halkı mazlumdur. Halkların diline ve kültürüne el koyanlardır katil olanlar, biz değiliz. Biz sadece halkımızın onurunu ve kimliğini savunduk, halkımızın kendi topraklarında insanca yaşama hakkını savunduk” diye konuştu.
“Türkler direndi, peki Kürtler direnince niye terörist oluyor?”
Demirtaş, savunmasına şöyle devam etti:
"Buradaki hangi Türk ve Kürt arkadaş kimin hakkına el koydu? Devleti de yönetmedik. Gültan ablayı yolsuzlukla, Türkçe tabelaları belediyeden sökmekle suçlayabilir misiniz? Burada Türkçe konuşulamaz diye suçlayabilir misiniz? Hayır ama ben size binlerce böyle faşist belediye başkanı sayabilirim. Kesk u sor u zeri söktüler, trafik lambalarını yasakladılar. Kim suçlu? Kimin tavuğuna kış dedik? Vatan bizim, toprak bizim, emek bizim. Ankara’yı mı işgal ettik? Gelip orada halkın dilini, kültürünü, inancı mı yasakladık? Türkler işgale karşı çıktılar mı? Yunanlılar, İngilizler vardı ve Türkler buna karşı direndiler. Kürtler direnince neden terörist oluyor? Üstelik siyasetle, lafla direnmiş. ‘Bu kadarı bile senin için ölüm fermanıdır’ denildiği an erdemlilik sözleşmesi bitmiştir. Yalan, iftira budur. Bize yönelik tarihi ve güncel yalanların kaynağı budur, saf kötülüğün kaynağı budur. Daha büyük kötülük nasıl yapılabilir dediğimiz an devreye giren budur. Arkadaşlarımız suçsuz yere tutuklu, bunu bilmeyen mi var?”
“Biz iyilik kazansın diye direniyoruz, dünya iyiliğin yüzü suyu hürmetine dönüyor”
Dini sömürenler, Allah’ı kandırdığını düşünenler secdeye giderken Allah’ı düşünmüyorlar. İddia ediyorum; secdeye giderken ihale düşünüyor. İşte bunu sağlayabilmesi için de hepimizin içeride kalması lazım. Gezi Direnişi tutuklularının içeride kalması lazım. Çünkü sözleşmenin ihlal edildiğini, buna karşın kıyamet kopmadığını göstermek istiyorlar. Neden AİHM kararı uygulanmıyor, neden AYM kararları uygulanmıyor? Niye arkadaşımız (Can Atalay) bırakılmaz? Çünkü AYM kararı uygulanmayınca kıyamet kopmaz. ‘Biz daha çok yapacağız bunu, yani erdemlilik sözleşmesini bozuyoruz, size bir şey olmaz yandaşlarımız’ diyorlar. ‘İhale almaya, 5 maaş almaya devam edeceksiniz. Kıyamet kopuyor mu, hayır. Sizinle aramızdaki bağ Anayasa değil, para akışı devam ediyor. Anayasa ihlal edildi diye isyana paniğe gerek yok. Bunları yapmaya devam edeceğiz, haberiniz olsun’ diyorlar. Mesele Can Atalay değil. Daha çok ihlal yapacaklar. Yasalarla, Anayasaya aykırı ihlaller yapmaya hazırlanıyorlar. İşte Gültan Kışanak 7 yıldan fazla tutuklu. CMK’da yazıyor en fazla 7 yıl kalabilir. Kalabilir, isyan mı edilecek, aman. İslam inancına göre ölen kişi, cemaatle cenazeye gider ve cemaat dağıldıktan sonra başı taşa değdiğinde öldüğünü anlar. O günkü toplum da sıra kendisine gelince öldüğünü anlayacak. Ama günü gelince mutlaka iyilik hakim gelecek ve hep denildi ya dünya iyiliğin yüzü suyu hürmetine dönüyor, biz de iyilik kazansın diye burada direniyoruz.”
Demirtaş hukukçu tanımı yaparak, “Adaleti çıkarırsanız sizden hukukçu olmaz, kasap olur kasap” diyerek şunları söyledi: “Hepimiz yoksul çocuğu olarak okuduk ve hakim, savcı, avukat olduk. Zenginlerin çocuğu hakim, savcı olmaz. Bakın babam 7 çocuğunu okuma yazma bilmemesine rağmen okuttu. Hepinizin babası, annesi öyle. Annem gece yarısına kadar başkalarının elbiselerini dikti. Bizi okutmak için yaptı bunu” şeklinde konuştu.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın