KAFKSASSAM Başkanı: Esad, Türkiye'yi Suriye'deki muhalifleri desteklemekle suçluyor
Erbil (Rûdaw) – KAFKSASSAM Başkanı Prof. Dr. Hasan Oktay dün gece Kayseri'de meydana gelen olaylara dair önemli açıklamalarda bulundu. Oktay, olayların ekonomik krizin geniş kesimler üzerindeki etkilerinin bir yansıması olduğunu belirtti. Yabancı düşmanlığı söylemlerinin, Türkiye'deki mevcut ekonomik krizin gölgesinde yükseldiğini vurguladı.
Rûdaw TV’de saat 15:00 Dildar Herki’nin sunduğu haber bültenine karılan Kafkasya Stratejik Araştırma Merkezi (KAFKSASSAM) Başkanı Prof. Dr. Hasan Oktay dün Kayseri’de yaşanan olaylarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'nin Suriye politikası ve göçmen sorununun kamuoyunda sürekli tartışıldığını belirten Oktay, Türkiye'nin geçmişte de benzer göç hareketleriyle karşılaştığını ve bunun bir devlet politikası olduğunu ifade etti.
Suriyelilerin isteyerek Türkiye'ye gelmediğini ve burada huzur içinde yaşamalarının sağlanması gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin Hamas'a verdiği desteğin ardından, Türkiye karşıtı mekanizmaların devreye sokularak, Türkiye'nin kendi iç sorunlarıyla uğraşmak zorunda bırakıldığı bir durumla karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekti.
Prof. Dr. Hasan Oktay şunları söyledi:
Öncelikle bu kabul edilebilir bir durum değil, çünkü vaka-i adiyeden bir olay olmuş bunun üzerine polisin müdahalesi söz konusu. Valinin açıklaması da söz konusu. Ama halkın, şu anda da ekranlarda gösterdiğiniz gibi, olaylara tepki vermesinin ana sebebi yabancı düşmanlığından ziyade, Türkiye'deki ekonomik krizin geniş kesimler üzerindeki etkisidir.
Avrupa'da Hristiyan-Müslüman tartışmasından kaynaklanan ve Hristiyanların Müslüman göçmenleri kabul etmemesiyle ilgili söylemler, Türkiye'de yabancı karşıtlığını körüklemeye çalışılmasının bir tezahürdür. Bunun bir patlaması yaşanıyor. Basın yoluyla bunu belki bir dış güce atfetmek kolay olabilir, ama maalesef 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'e saldırısından sonra Türkiye'de şimdiye kadar çok da izah edilemeyen olaylar oluyor. Türkiye'nin Hamas'a verdiği desteğin karşılığında, Türkiye karşıtı mekanizmaların Türkiye'yi de kendi iç problemlerine bakın sizin de böyle bir sorununun var gibi algılansın diye bir operasyonla karşı karşıya kalınabilir.
“Yabancı karşıtlığı havasına bürünürsek işin içinden çıkamayız”
Zira Sayın Cumhurbaşkanı, sığınmacı nefreti körüklenerek olaylar yaratılmaya çalışıldığını ifade etmişti. Kayseri ve Konya, Türk tarihine baktığımızda eski kadim şehirlerdir ve hükümete %80-90 oranında destek olan şehirlerdir. Hükümete desteğin en yoğun olduğu Kayseri'de, hükümetin göçmen politikalarına karşı bu tutumun kontrol dışına çıkması, gerçekten üzerinde durulması gereken önemli bir konu. Bu, Türk toplumunun "yaradılanı hoş gör, Yaradan’dan ötürü" sözüne yansıtmayan bir davranıştır. Bu kesinlikle kabul edilebilecek bir durum değil. Türkiye bugün sığınmacı veya göçmen dediğimiz kişilerin burada sağlıklı bir şekilde kalıp hayatlarını sürdürebilme hakkı, Türk kültürünün ve medeniyetinin islam düşüncesinin önemli bir parçasıdır. Eğer bunu gerçekleştirmezsek ve ekonomik krizin insan psikolojisi üzerindeki etkilerini toplumsal reflekslere dönüştürerek Türkiye'de bir yabancı karşıtlığı havasına bürünürsek, bu kabul edilemez bir durumdur.
Türkiye'nin Suriye politikası ve Suriye'den gelen göçmen politikası sürekli kamuya açık alanlarda tartışılıyor. Bu bir devlet politikasıdır. Her ne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bazı politikaları toplum tarafından benimsenmiyorsa da, ortada bir mağduriyet var. Bunu biz Irak'ta da yaşadık. 1979'da İran devrimi ile başlayan, 1980-1987 arası Irak-İran Savaşı'nda yaşadık.
Türkiye zaman zaman bu tür göç hareketleri ile karşı karşıya kalıyor. Bu bir devlet politikası çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti, komşularıyla uzun sınırlara sahip ve oradaki olaylar ister istemez Türkiye'yi de etkiliyor. Bu bağlamda Suriyelileri suçlamak oldukça yanlış bir yaklaşımdır. Suriyeliler buraya isteyerek gelmediler. Suriyeliler istirahat için de gelmediler. Coğrafyalarında bir huzursuzluk ve güvensizlik ortamı söz konusuydu. En yakın olarak gördükleri komşularına sığındılar. Türkiye, Suriyeli göçmenlere karşı bu şekilde davranarak sorunu çözemez.
“Türk hükümetinin Suriye politikasında ciddi bir değişim söz konusu”
Hükümet karşıtı bir politika üretmek son derece yanlış olur. Kayseri'deki olaylar, Türk toplumunun hoşgörü kültürüne yakışmayan ve kabul edilemez durumlardır. 15 yıla yakındır Suriye'de ciddi anlamda bir kriz söz konusu. Bu krizin ilk başından bu yana krizin yönetilmesiyle ilgili sürekli eleştirilerimizi birçok noktada ifade ettik. Özellikle de Suriye'den Türkiye'ye kontrolsüz, kayıtsız ve yarın ne olacağı belli olmadan oluşan bu göç hareketlerine ister istemez karşıydık. Ama karşı olmamız, bu mevcut durumu ve bu insanlara karşı bu ve benzer eylemlerin yapılmasını tasvip etmemiz mümkün değil.
Hükümet, Avrupa Birliği ile yaptığı anlaşmalarda bu göçmenlerin Avrupa'ya gitmesini engelleyecekse, bunların Türkiye'de normalleşmesini sağlamak zorundadır. Bu göçmenlerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatandaşlarının haklarına ve hukukuna sahip olacak şekilde normalleştirilip, toplumla kaynaştırılması sağlanmalıdır. Hatta bu göçmenleri kayıt altında tutarak, geri dönebilecekleri coğrafyada huzuru ve sükûnu sağlamak gerekir. Bunun için Sayın Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz günlerde Cuma namazı çıkışında Esad'la görüşülmesi gerektiğini ifade etti. Bu, Türk hükümetinin Suriye politikasında ciddi bir değişim söz konusu olduğuna işaret ediyor.
Türkiye ve Suriye en üst düzeyde bir araya gelerek terörün ve çatışmanın olmadığı güvenli bölgeler oluşturarak Türkiye'ye gelmiş olan Suriyelilerin geri gönderilmesini sağlamalıdır. Ya da Suriye ile topyekün bir barış sağlanarak, tüm alternatifler göz önünde bulundurularak bir sonuca varılmalıdır. Suriye huzura kavuştuğunda zaten hiçbir Suriyeli, memleketinde rahat ve huzur içerisinde yaşayacak bir ortam bulmuşsa, Türkiye'de kalmaz. Buna rağmen Türkiye'de kalmak isteyenler sistemle entegre edilip, toplumda uyum sağlamaları gerçekleştirilmelidir. Bunlar yapılmadığı takdirde, hem ekonomik krizden ciddi anlamda bunalmış Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarının hem de yarının ne olacağı belli olmadığı için sürekli psikolojik travma yaşayan Suriyelilerin beklentilerine güven ve gelecek sağlayamazsak, benzer olaylar hemen hemen her şehirde çıkar.
“Esad, sürekli Türkiye'yi Suriye'deki muhalifleri desteklemekle suçluyor”
Türkiye'de Avrupa'daki o tartışmalar göçmen karşıtlığına doğru dönüşüyor ki bu çok yanlış. Biz kültür ve medeniyet olarak Suriye, Irak, İran coğrafyasındaki insanlarla aynı havayı teneffüs ediyoruz. Yaradılanları Yaradan'dan ötürü seviyoruz, yani Allah'ın kullarını Allah için sevme kültürüne sahibiz. Bu yüzden Kayseri'deki olaylar kabul edilir, tasvip edilir bir durum değil. Bu noktada hükümet ciddi anlamda tedbirler almak zorundadır.
Türkiye'nin de Suriye'nin de karşılıklı ileri sürdüğü şartlar var. Önemli olan, bu şartların konuşulabileceği bir masa oluşturulmasıdır. Eğer şartlarınızı tartışacak bir ortam platformu oluşturamazsanız, iki tarafın da şartlarının karşılığı oluşmaz. Bu bağlamda Türkiye, Suriye ile en üst düzeyde -Esad-Erdoğan bağlamında ya da onların bir altındaki güvenlik bakanları bağlamında- görüşme kapılarının açık olması gerekir. Ama maalesef, bu konuda bir tıkanıklık yaşamış durumdayız ve hâlâ da yaşıyoruz. Her ne kadar Erdoğan bu konuda bir adım atmaya çalışsa da Esad'ın da ileri sürdüğü gerekçeler var. Her iki tarafın da gerekçeleri doğru veya yanlış olabilir; bunu tartışacak değiliz. Ama neticede, bu gerekçelerin günlük hayatta karşılık bulabilmesi için bir barış veya görüşme masası oluşturulması ve burada bu konuların tartışılması gerekiyor. Esad, sürekli Türkiye'yi Suriye'deki muhalifleri desteklemekle suçluyor ve kendince haklı sebepleri olabilir. Türkiye ise Esad'ı diktatörlükle suçluyor. Her iki tarafın da görüşleri doğru ya da yanlış olabilir ama orta noktayı bulabilmek için tarafların bir araya gelmesi gerekir.
“Suriye'de Esad'lı veya Esadsız çözümler bulunmalı”
Örneğin, geçtiğimiz günlerde Suriye'de Türk ordusunun çekilmesi gerektiğiyle ilgili bir cümle kullanıldı. Bu, Suriye açısından kabul edilebilir bir durum olabilir. Türkiye ise Türk ordusunun neden orada olduğunu gerekçelendiriyor ve "Suriye'deki bütün yabancı unsurlar çekilmeye başladıklarında, Türk ordusu da çekilir. Bizim Suriye'de sonuna kadar kalmak gibi bir niyetimiz yok" ifadesini kullanıyor. Ama her şeyden önemlisi, Suriye'nin toprak bütünlüğü içerisinde, Suriye'de Esad'lı veya Esadsız çözümler bulunmalı. Türkiye'nin bu konuda ileri sürdüğü tezler eksik çünkü şu anda bir lider var, Esad. Şu anda ekranda da gözüktüğü gibi onun iktidarda olduğu bir hükümetten bahsediyorsunuz. "O çekilsin, biz ondan sonra barış yapalım" derseniz, o da diyecek ki "Siz de askerinizi çekin, ondan sonra görüşelim" gibi çıkmaz sokağa giden iddialarla karşı karşıyayız. Bu bağlamda her şeyden önemlisi, tarafların en önemli temsilcilerinin bir araya gelerek kendi fikirlerini tartışmaları lazım.
“100-150 yıl önce İstanbul'da ve Şam'da aynı coğrafyanın ve sınırların şehirleriydi”
Türkiye'deki bu sokak hareketlerini kesinlikle Türk yetkililerin engellemesi lazım. Bu ve benzer olaylar, kim ve ne taraftan olursa olsun kabul edilebilir bir durum değil. 2010'lu yıllarda Esad'la Erdoğan ailecek görüşüp beraber tatil yapıyorlardı. Ne zaman ki Libya'da Batı ile Libya arasında problem çıktığında, Türkiye önce NATO karşıtı söylemler gerçekleştirdi. Sonra bu söyleme rağmen NATO oraya operasyon yapıp Kaddafi'yi devirdiklerinde, sonra aynı süreç Suriye ile ilgili gündeme geldiğinde Türkiye, Libya'da Kaddafi'nin düştüğü gibi Esad'ın da düşeceği görüşünden hareketle ki bu görüşün oldukça yanlış olduğu 15 yıllık tecrübeyle elde edildi.
Türkiye, Suriye karşıtı bir pozisyona dönüştü. Oysa Türkiye, bundan 100-150 yıl önce İstanbul'da ve Şam'da aynı coğrafyanın ve sınırların şehirleriydi. Burada yaşayan insanlarla ilgili çözümler, Batılıların bakış açısına göre değil, coğrafyanın kendi ihtiyaç ve isteklerine göre olmalıydı. Türkiye, birden Batılılarla bu konuda ayrı düşmemek için bir söylem geliştirdi ama bu söylem, 15 yıldır maalesef işin içinden çıkılmaz hale geldi. Geçmiş döneme dönüp baktığımızda, Türkiye ve Suriye'nin çözülebilecek hiçbir problemi yok diyip barış masasını oluşturmalı.”