Azeri genç kadın: Kurtulmak için IŞİD'li ile evlendim

Rekka (Rûdaw) – Rojava’nın Tirbe Spi kentinde bulunan bir kampta hala yaklaşık 120 IŞİD’li kadın çocuklarıyla birlikte kalıyor. Her birinin bir başka hikayesi var ancak tüm hikayeler de IŞİD hakimiyeti altındaki hayatın gerçeklerini gözler önüne seriyor.

 

IŞİD’in Suriye ve Irak’ta saldırılarını yoğunlaştırdığı 20014 yılından bu yana örgüte Irak ve Suriye dışından yaklaşık 35 bin kişnin katıldığı tahmin ediliyor. Bunların da yüzde 30’unu kadınlar oluşturuyor. Sadece Avrupa ülkelerinden 500 kadının örgüte katıldığı öngörülüyor. Dolayısıyıla IŞİD radikal dinci gruplar arasında bünyesinde en çok kadın bulunduran örgüt durumunda.

 

IŞİD’e kartılan kadınların bazıları Suriye ve Irak’taki savaş döneminde öldürüldü. Örgütün başkent ilan ettiği Rakka’nın koalisyon güçlerinin desteğiyle Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol edilmesinin ardından yakalanan bazı kadınlar, çocukları ile birlikte şuan Rojava’nın Tirbe Spi kentindeki bir kampta tutuluyor.

 

Rûdaw muhabiri bu kampa ulaşarak IŞİD’li kadınların hikayesini dinledi. Bazıları örgütün ilan ettiği “halifelik” hayaliyle yaşıyor ancak bazıları da bu hayalin “kurbanı” olduklarını söylüyor.

 

Azeri Dilber: Babamın başını kestiler

 

Örgütün halifeliğini ilan ettiği dönemde henüz 13 yaşında olan Dilber adındaki Azerbaycan vatandaşı kadın, annesi, babası ve iki kardeşi ile Türkiye’ye geçiyor. Daha sonra aile içerisinde yaşanan sorunlardan ötürü Dilber’in babası çocuklarını alarak Suriye’ye, IŞİD’in kontrolü altındaki bölgelere geçiyor.

 

Dilber’in anlattığına göre, bir süre sonra örgüt babasını “Rus ajanı” olduğu gerekçesiyle tutukluyor. Dilber sonrasını da şöyle anlatıyor:

 

“Babamın Rusya ajanı olduğu açığa çıktı. Bu yüzden kafasını keserek öldürdüler. Ben o zaman henüz 14 yaşına basmıştım. İçimde büyük bir nefret vardı ve kardeşlerimle birlikte Azerbaycan’a kaçmaya karar verdik. Fakat örgüt bizi Türkiye sınırında yakaladı.”

 

Tutuklandıktan sonra IŞİD kardeşleri birbirinden ayırıyor. Erkek kardeşi ile bir kız kardeşini Irak’a gönderiyorlar Dilber ise hapisanede tutuluyor.

 

IŞİD üç yıllık iktidarı döneminde kadınlara karşı katı şeriat kurlları uyguluyor. Dilberi’in anlattığına göre hapisten çıkmasının tek yolu bir IŞİD’li ile vlenmesinden geçiyormuş:

 

“O yaşta hapisanedeydim ve bana, ‘eğer buradan çıkmak istiyorsan bizden biri ile evlenmek zorundasın’ diyorlardı. Orada kadınların durumu buydu. Bir IŞİD’linin mahremine alınmadan kadınlar için dışarı çıkmak yasaktı.”

 

Babasının öldürülmesinden 5 ay sonra Dilber hapisten çıkmaya ve kardeşlerini bulmaya karar veriyor. Bu yüzden IŞİD’lilerden biriyle evlenmeyi kabul ediyor. Eşine kardeşlerini bulmak istediğini söylüyor ve birlikte kayıp kardeşleri arıyorlar.

 

Dilber sonrasını şöyle anlatıyor: “Irak’tan gelen kadınlardan soruyordum. En sonunda kardeşlerimin Telafer’de kaldıklarını öğrendim. Evlendiğim kişi ile birlikte Telafer’e gelip onları da yanımızda Suriye’ye götürdük.”

 

Rakka’ya döndükten sonra bir çatışmada Dilber’in IŞİD’li eşi öldürülüyor. O da Rakka’da örgütün yaşadığı yenilgiden yararlanarak kardeşleri ile birlikte SDG’ye sığınıyor.

 

“Tüm olanlardan dolayı suçsuzum” diyen Dilber, içinde bulunduğu durumu da şu sözlerle ifade ediyor:

 

“Buraya gelirsek daha iyi bir hayat sahibi olacağımızı sanmıştım. IŞİD’lilerden kaçtım, bakın burada tekrar onlarla birlikte tutuluyorum. Hayat benim için bir cezaevi gibi. Hiç kimse neler hissettiğimi anlayamaz. Konuşuyorum, gülüyorum ama yemin billah yüreğim kanağlıyor.”

 

IŞİD’in fikirlrini hiçbir zaman benimsemediğini anlatan Azari genç kadın, “Hristiyanı, Ezidiyi, Şiiyi de Allah yaratmış. Onlardan bize ne. Bana neden yüzünü örtmüyorsun, neden renkli elbiseler giyorsun diye soruyorlar. Bu benim hayatım, beim tercihim ama onlara kalsa cezam başımın kesilmesi olur” diyor. 

 

Alman vatandaşı Lina:

 

Lina Suriye’de halk ayaklanması başlamadan önce Almanya’da tücaretle uğraşıyormuş. Ancak kriz patlak verdikten soran eşi Suriye’ye geçiyor. O zamanlar İslam dinini tercih edeli henüz iki ay olan Lina, Suriye macerasının başlamasını şu sözlerle anlatıyor:

 

“Eşim bana, ‘sen de gel ve bu ödülü al’ dedi. Sonra, ‘görüntüleri izliyorsun, zalim Esed’in çocuk ve kadınları nasıl öldürdüğünü görüyorsun’ dedi. Ben de ondan iki yıl sonra Suriye’ye gelmeye karar verdim.”

 

Lina Suriye’ye geldikten sonra eşi ile birlikte IŞİD’e katılıyorlar. Fakar Lina’nın anlattığına göre o ve eşi sadece bir ay Rakka’da birlikta kalabiliyorlar. Daha sonra eşini savaşa gönderiyorlar ve beş ay sonra öldürüldüğünü öğreniyor.   

 

Alman kadın bu olayın ardından ülkesine dönmek istese de bu defa da hamileliği engel oluyor. Örgüt onu Şedadi’deki misafirhanelerden birine sefkediyor ve üç ay sonra doğum yapıyor.

 

Kucağında bebeği ile yaşadıklarını anlatan Lina, “Bulunduğumuz bölge Beşar Esed’e bağlı güçlere yakındı. Her gece uçaklar bulunduğumuz yeri bombalıyordu ve biz kaçıyorduk” diyor.

 

Lina Suriye’den kaçabilmek için bir Afgan IŞİD’li ile evleniyor. Fakat anlattığına göre eşini sevmediği için kaçış planları da başarılı olmuyor. Lina’nın Afgan eşi daha sonra SDG’liler tarafından esir alınıyor.

 

Lina, “Akrabalarım bana, ‘Kürtlere sığın, orada seni korurlar’ diyorlardı. Ben de öyle yaptım. Rakka alınalı bir yıl oldu ve ben hala kamptayım. Kürtler bana yardım etmedi. Bana sen IŞİD’lisin diyorlar. Ben IŞİD’li değilim. Bana, ‘burada öleceksin’ diyorlar” sözleriyle sitem ediyor.

 

Cezayirli Um Zubeyra

 

Um Zubeyra Cezyirli bir psikolog. IŞİD’in Suriye ve Irak’taki faaliyetlerinin revaçta olduğu dönemde örgütle ilişki sağlıyor. Şuan bulunduğu kampta da kendisini örgütün liderlerinden biri gibi gösteriyor. Onu tanıyanlar, “Um Zubeyra hep böyleydi, burnu havada ve kendini lider görürdü” diyor.

 

Cezayirli kadın her şeye rağmen Rojava’daki bu kampı “Allah’ın cennetti” olarak görüyor ve “Burası benim için beş yıldızlı otel. Ama ben bunu istemiyorum. Benim evim, arabam, param pulum vardı zaten. Bunları bırakıp geldim. Ben tercih ettiğim hayatı yaşamak istiyorum” diyor.

 

Um Zubeyra kendi isteğiyle IŞİD’den ayrılmış. Ona göre, “Allah’ın fermanını” uygulamak için IŞİD daha katı ve radikal olmalıymış. Hatta görüştüğü Rûdaw muhabirini de “kafir” ilam ederek, “Ben seni müslüman görmüyorum. Çünkü tağutu reddettiğini görmedim” diyor.

 

“İslam’da kafa kesme var” diyen Um Zubeyra, “İbni Hişam’ın İslam Peygamberi’nin hayatını anlatan kitaplarını okumalısın. Biz O’nun tebliğ ettiği hayatı yaşamak istiyoruz, müftülerin değil. Zaten müftüler müslüman değil” diyor.  

 

Cezayirli  Um Zubeyra’ya göre Kürtlerin çoğu müslüman değil. Ona göre Selahaddini Eyyubi de Kürt ama müslüman değil.