Iraklı siyasetçi: Kürdistan Bölgesi’nin zayıflaması Irak’ı da zayıflatır
Erbil (Rûdaw) – Irak eski Başbakan Yardımcısı Baha el-Araci, Erbil ile Bağdat arasındaki sorunların “güvensizlik nedeniyle çıkmaza girdiğini ve bu şekilde çözülemeyeceğini” belirterek Kürdistan Bölgesi Başkanı ve Başbakanının Bağdat'ta da ofislerinin bulunması gerektiğini söyledi.
Rûdaw TV’de Nwêner Fatih’in sunduğu Rûdawî Emro programına konuk olan Iraklı politikacı Baha el-Araci, Erbil-Bağdat ilişkileri ve gündemdeki gelişmelere ilişkin soruları yanıtladı.
Bir dönem Başbakan yardımcılığı görevi üstlenen ve Irak Parlamentosunda Hukuk Komitesi Başkanlığı yapan el-Araci, Irak-ABD ilişkilerinde son dönemde bir tür güvensizlik ve anlayış eksikliği yaşandığını dile getirdi.
“Irak’taki silahlı gruplar önceden planlanmamış bir savaşın parçası haline geldiği”
İsrail’in Gazze'ye yönelik saldırıları ile Irak'ın dini otorite, hükümet ve silahlı gruplar üzerinden “savaşın bir parçası olduğunu” kaydeden Baha el-Araci, “Bu da Irak'ın Filistin davasında ısrarının bir göstergesidir. Ama ne yazık ki bu büyük bir soruna yol açtı. Bunun nedeni kendilerini bu davanın sahibi gören taraflar arasındaki koordinasyon eksikliğidir. Bu nedenle hükümet ve Başbakan diplomatik çözüm bulmak için harekete geçti” dedi.
El-Araci, Irak’taki silahlı grupların da önceden planlanmamış bir savaşın parçası haline geldiğini, oysa bunun yerine Irak Silahlı Kuvvetler Başkomutanı, yani Başbakanı dinlemesi gerektiğini vurguladı.
ABD’nin önce Erbil'de, ardından Ürdün'de kuvvetlerine yönelik saldırılar üzerine Irak hükümetini, “Amerikalıların kanının akıtılması ve askerlerinin öldürülmesi halinde sert karşılık vereceği konusunda defalarca uyardığını” vurgulayan Iraklı politikacı, şunları kaydetti:,
“Ne yazık ki ABD güçlerinin de bazı silahlı gruplara doğrudan saldırdığını ve Iraklı devrimcileri öldürüldüğü gördük. Bu durum Irak hükümetini iki nedenden dolayı küçük duruma düşürdü; Birincisi, hükümetin ABD ve uluslararası koalisyon güçlerinin Irak'tan çekilmesi konusunda ısrarcı olması ki Başbakan'ın Davos'taki konuşmasında bu açıkça görülüyor. ABD ise saldırı altında olduğu bir dönemde geri çekilirse kaybettiği düşünülecek diye Irak'ı terk etmeyeceğini beyan eden bir tavrı var. Dolayısıyla krizin giderilmesi için komitelerin çalışması gerekiyor. Ardından uluslararası koalisyonun nasıl çekileceği ve Irak-ABD ilişkisinin stratejik ilişkiye dönüştürülmesi konuları belirlenecek.
“ABD’nin bu şekilde çekilmesi Irak’ın çıkarına değil”
İkincisi, Irak'ı ve Iraklıları koruyan uluslararası koalisyonun önemli bir parçası olan ABD’nin çekilmesi konusunun diplomatik yollardan olması için oturup anlaşmalı ve müzakere etmeliyiz. Bu şekilde çekilmeleri Irak'ın çıkarına değil, çünkü ABD gittiğinde Irak'ın pek çok yükümlülüğü var. Mesele 140 milyar dolarımız ABD’de, bu nereye gidecek? Ayrıca istihbarat koordinasyonumuz var, güvenlik koordinasyonumuz var, birçok alanda koordinasyonumuz var, ABD Irak'ı bu şekilde bırakırsa uluslararası koalisyon gider. Bu şekilde Irak uluslararası alanda da gözardı edilir hale gelir. Bu yüzden Başbakanın uygun gördüğü yönde ilerlenmeli. Kendisi bazı silahlı grupların ABD çıkarlarına yönelik saldırılarının durdurulmasında da büyük rol oynadı. Müzakereler yoluyla diplomatik bir çözüme ulaşacağız ve ABD birliklerinin Irak'tan çekilmesi için bir tarih belirleyeceğiz.”
Bugün ABD’ye saldırı düzenleyen grupların bir dönem IŞİD’e karşı savaşta ön saflarda yer aldıklarını hatırlatan el-Araci, bugün de bu grupların siyasi yapıları ile devletin bir parçası olduklarını söyledi.
Baha el-Araci, “Ama açıklamalarda da saldırıların çoğunun Nuceba Hareketi tarafından gerçekleştirildiği ve Koordisnasyon Çerçevesi içinde olmadıkları açıkça görülüyor. Yinede Koordinasyon Çerçevesi ile mutlaka bir ilişkileri var, Iraklıdır ama hükümetin bir parçası değiller. Aslında ülkeniz işgal edilirse direniş güçlerine ihtiyacınız olacak ama Irak işgal altında değil. Koalisyon, Irak hükümetinin isteği üzerine geldi ve onlardan çıkmalarını istemek hükümetin kararıdır ve başbakan da bunu yapıyor” diye konuştu.
“ABD ile İran soğuk bir savaşın içinde”
“Koordinasyon Çerçevesi’nin hükümete katılması ile birlikte kararların devlet tarafından ortak alınacağına dair bir öngörü vardı. Ancak yine de görüyoruz ki dış konularda kararları başkaları alıyor. İran'ın buradaki rolünü sormak istiyorum; Gazze savaşıyla İran, Lübnan, Yemen ve Suriye dışında Irak’ta da cephe açtı, bunu nasıl görüyorsunuz?” şeklindeki soruya El-Araci, şu şekilde yanıt verdi:
“Bir konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum; Hükümet Koordinasyon Çerçevesi’nin kurduğu bir hükümet değil. Evet, Koordinasyon Çerçevesi Sayın Sudani'yi aday gösterdi ancak eleştirileri de var. Bunun en açık delili son dönemde alınan bütçe kararları, seçimler ve hatta il meclislerinin oluşumunda da gördük. Bu nedenle tüm siyasi güçlere ve kesimlere, güçlü olması için başbakanın arkasında durma çağrısında bulunduk.
Mevcut durum herkesi zayıflatıyor ve bir bilinmeyene doğru gidiyoruz. İran İslam Cumhuriyeti'ne gelince, her ülkenin bir dış politikası vardır. İran 10 yılı aşkın süredir ABD ile Soğuk Savaş içinde ve ekonomik yaptırımlardan etkileniyor. Bu nedenle ister askeri ister diplomatik olsun belli bir dış politika izliyor. Iraklıların “Bizim bize yeter' diye bir atasözü var. Dolayısıyla Irak bu politikanın bir parçası olmayacak. İran İslam Cumhuriyeti ile iyi ilişkiler kurmayı umuyoruz, işbirliği ve koordinasyon istiyoruz, IŞİD ve diğer konularda Irak'ı desteklediler ama biz onların ABD’ye karşı yürüttüğü soğuk savaşın ve İsrail’e karşı izlediği politikanın parçası olamayız. ABD de yaptırımlarla bu savaşı yürütüyor ama Irak bu çatışmanın bir parçası değil. Öte yandan, Gazze'ye diplomatik bir çözüm ve lojistik yardım olmasaydı, Iraklılar olarak konumumuzun üzerimizde çok daha büyük etkisi olurdu.”
“Erbil ile Bağdat arasındaki kriz karşılıklı güvensizlikten kaynaklanıyor”
“Bana göre Kürdistan Bölgesi ile Irak merkezi hükümet arasındaki temel kriz karşılıklı güvensizlikten kaynaklanıyor” diyen Iraklı politikacı, “Kürdistan Bölgesi Hükümeti merkezi hükümetle sorunlarını çözmezse ikisi de zayıflar. Kürdistan Bölgesi’nde bugün maaş krizi yaşanıyor. Bu çekişmenin bedelini artık Kürt halkı ödememeli, bu kabul edilemez. Kürt bir çalışan aynı zamanda Iraklı bir çalışandır. Basra, Nasıriye ve diğer bölgelerdeki çalışanlar gibi çekişmelerin bir tarafı olamaz” ifadelerini kullandı.
Erbil ile Bağdat arasındaki çekişmelerin geçmişine değinen el-Araci, “Kibir, hesap verme eksikliği ve ayrıca Kürdistan Bölgesi’nin petrol üretimi, ihracatı ve satışına yönelik adımları nedeniyle birkaç yıldır devam eden bir çekişme. Merkezi hükümet ve parlamentoda da hiç bir sorgulama olmadı ve bu noktaya geldi. Bugün Federal Mahkeme kararıyla bu çekişme içerisinde Kürdistan Bölgesi'ni zayıflatmak merkezi hükümeti de zayıflatır bir noktaya geldik, dolayısıyla çözülmesi gerekiyor” dedi.
Baha el-Araci, “Sorun şu ki, Kürdistan Bölgesi Hükümeti delegasyonu Irak hükümetiyle tam anlamıyla koordinasyon sağlayamıyor. Bunun yerine, Koordinasyon Çerçevesinde çeşitli siyasi partiler ve hükümetteki diğer partilerle görüşülüyor. Elbette KDP’nin bir tarafla çelişkisi olduğunda Başbakana baskı olacak, parlamentoya baskı olacak. Öte yandan Irak diye bir coğrafyada yaşıyoruz ama Kürtlerin Irak davasına ilgisi yok” yorumunu yaptı.
Başbakan Mesrur Barzani ile bir kaç defa bir araya geldiğini belirten el-Araci, diyaloğun sürekliliği için hem Kürdistan Bölgesi Başkanlığı ve hem de Başbakanlığın Bağdat’ta ofisi olması gerektiğini söyledi.
Iraklı polisikacı, “Ortada bir kriz olduğunda bir iki saatliğine gelip giderek sorun çözülmez, sorun pratik bir soruna dönüşmeden önce psikolojiktir. Gelip sürekli diyalog kurmak önemli. Bir anayasamız var o aramızda hakem olabilir. Sizin de bir görünüşünüz olabilir, benim de ama anayasanın uygulanması bir başlangıç olacaktır” dedi.
“Kürdistan Bölgesi bölgede arzu edilen bir statü değil”
Baha el-Araci, “Aslında Kürdistan Bölgesi'nin bölgede arzu edilen bir statü olmadığını anlaması gerekiyor. Türkiye hükümetiyle iyi ilişkileri var ama Türkiye'nin Kürtlere nasıl yaklaştığını görüyoruz. İran da aynı şekilde. Kürtlere karşı karşı tutumlarının ne kadar hassas olduğunu görüyorsunuz, dolayısıyla Irak devletine dönmekten başka çareleri yok” değerlendirmesinde bulundu.
Bağdat'ta Arapların görüşünün herkesle iyi ilişkiler geliştirilmesi yönünde olduğunu belirten el-Araci, “Başbakan tüm siyasi partilerle ilişki kurmak istiyor. Herkes bu sorunların Kürdistan Bölgesi ile çözülmesinde ısrar ediyor. Ama açıkçası bu sorunları çözecek uygun bir mekanizma yok. Kürdistan Bölgesi'nin Irak ve Irak'ın istikrarı için ne kadar değerli olduğunu herkes olmasa da çoğunluk biliyor. Kürdistan Bölgesi'nin istikrarsızlığı, Türkiye ile İran ile sorunlarımız olduğu anlamına geliyor, dolayısıyla burası bizim önemli bir parçamız ve bizim için değerli. Açık söylüyorum bazı yetkililer, bu kardeşlerden bazılarının konuyu millileştiriyor ama mesele öyle değil” ifadelerini kullandı.
Kürdistan’da halkın maaşlarının gecikmesi nedeniyle hükümete baskı yaptığını belrten Iraklı siyasetçi, “Maaş onların hakkıdır. Siyasi anlamda fikir ayrılıklarımız olabilir o başka bir konu ama bunun bedelini halk ödemek zorunda değil” diye konuştu.
“Anayasanın birçok maddesini ihlal ettik”
“Sorunları bastıran, denge kaynağı haline gelen önemli bir lideri kaybettik” diyen el-Araci, Irak eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin dönemini “Altın çağ” olarak nitelendirdi.
Baha el-Araci, Kerkük ve Kürdistan Bölgesi idaresi dışındaki diğer Kürdistani bölgelerin kaderi ile ilgili Anayasanın 140’ıncı Maddesi ile ilgili de değerlendirmelerde bulundu.
El-Araci, “Hukuk Komisyonu başkanı olduğum dönemde 140. Madde konusu benim çalışmamdı, ihmaller vardı. Biliyorsunuz 140. Maddenin üç hükmü var; Irak Anayasasının 2 yıl geçerli olan 140. maddesi bugün pratikte sona erdi ama biz anayasanın birçok maddesini ihlal ettik” şeklinde konuştu.
Bu bölgelerin petrol ve gaz, su gibi birçok önemli kaynaklara sahip olduğunu hatırlatan el-Araci, “Herkes bunları kendi çıkarına göre yorumluyor. Bu yüzden tüm ilgili maddeleri bir araya getirip itiraz edilmeden Federal Mahkemeye sunmalıyız. Federal Mahkemenin yorumu sizin ve bizim için nihai karardır. Bu konuların Federal Mahkeme'de götürülmesi gerekiyor” dedi.