PKK/YPS/HDP - 4 soru 4 cevap

Erbil (Rûdaw) - PKK'nin şehir savaşlarını eleştiren Kürt aydınları, Sivil Savunma Güçleri’nin (YPS) çekilmesini olumlu buluyor.

 

30 Mart 2013’te dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, gerillaların silahlarıyla birlikte sınır dışına çekilmesine izin verilmeyeceğini söylerken, PKK’ni üst yapılanması olan Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK), buna sert tepki gösterdi.


8 Mayıs 2013’te KCK, Türkiye sınırları dışına çekileceğini açıkladı. 19 Haziran 2013’te ise dönemin KCK Eşbaşkanı Murat Karayılan, “Devletin süreci sabote ettiğini bu yüzden ciddi kaygıları olduğunu” söyledi.


11 Temmuz 2015’te ise KCK ateşkesi bitirdiğini açıkladı.


KCK'nin 12 Ağustos'ta “Kürdistan halkı için özyönetimden başka bir seçenek kalmamıştır” mesajını vermesiyle, çok sayıda ilçede “özyönetim” ilan edildi.


YPS, 26 Mayıs’ta Nusaybin'deki silahlı güçlerini çektiklerini duyurdu.


Rûdaw, yaşananları Doç. Dr. Mücahit Bilici, Dr. Deniz Çifçi ve yazar Yusuf Ziya Döger’e sordu.

 

HALK ZARAR GÖRDÜ

 

PKK’nin Kürt illerinden çekilmesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?


Mücahit Bilici: PKK'nin silahli birimler yoluyla sivil bölgelere girip askerin top ve tankını davet etmesi Kürtler’e yaptığı büyük bir kötülük ve zulümdür. Kürt sehirleri yerle bir edilmis, Kürt halkı sadece zarar görmüştür. Sivillerin hayatını tehlikeye atan bu tarz eylemler gayri insani ve gayrimeşrudur.

 

Deniz Çifçi: 7 Haziran seçiminden sonra Türkiye ve Avrupa kamuoyunda Türk siyaseti bazı kazanımların demokratik yöntemlerle alınabileceğine dair görüş oluştu. PKK bu savaşa girmeyebilirdi. Kendisi girmese dahi kendisine bağlı gençleri yani YPS’yi bu savaşa girmemeyi ikna edebilirdi. Ama PKK bunu yapmadı. Şehir savaşlarının başarıya ulaşmayacağını PKK dahil herkes biliyordu. Şu anda geri çekilmesi ise tahribatın minimalize edilmesi için de oldukça olumlu bir adımdır.


Yazar Yusuf Ziya Döger: 7 Haziran 2016 seçim sonuçları ortaya çıktığında devlet aklının bir endişeye gark olduğunu bugün ortaya konulanlar üzerinden okumak mümkündür. Devlet aklının söz konusu endişesini eyleme dönüştürmeye dönük yol ve yordam ararken, PKK bilerek veya bilmeyerek buna çanak tuttu. Bugün PKK’nin çekilmesi olumludur. Ancak yaşananların 1925’te uygulamaya konulan “Şark İslahat Planı’nın” devamı olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir.

 

Kanaatimce hem devlet hem de PKK, Kürdistan illerinde milli duyguların gelişmesini ve ekonomik anlamda orta sınıfın oluşmasını istemediği için sözkonusu çatışma ortamının oluşturulmasına vesile oldular.

 

Mücahit Bilici

 

 

MASAYA DÖNÜLECEK

 

Sizce barış süreci bu aşamadan sonra tekrar başlayacak mı?


Mücahit Bilici: Barış süreci iki tarafın (Erdoğan ve PKK) çıkarları çerçevesinde varolduğu gibi yine yok olmuştur ve yine varolabilir. Barış her halukarda arzu edilir hayırlı birşeydir. Ancak bu konuda iki tarafın da samimiyetinden şüphe duymamızı gerektirecek yeterli sebep ortaya çıkmıştır. Taraflar o kadar güvenilmez ki barış bile yapabilirler.


Deniz Çifçi: Tüm güçlerde biliyor ki, bu savaş elinde sonunda bir barış sürecine evrilecektir. Çözüm olmasa da en azından ateşkes ve benzeri durumların yaşanacağı bir sürece evrilecektir. Bu bir günde olmaz. Savaş devam ettiği müddetçe, Türk halkı milliyetçileşiyor, Kürtler’in Türkiye’yle duygusal bağı kopuyor. Devlet bunu bildiği için savaşı çok uzun süre sürdüremez.PKK’de bu savaşı sürdüremez. Çünkü Kürt halkı her ne kadar devlete karşı tepkiliyse, PKK’ye karşı da sessiz bir “dur” çığlığı yükseliyor.


Yusuf Ziya Döger: Günün birinde bu sorunun tekrardan ele alınacağı muhakkaktır. Ancak devlet bunu tekrar ele alma zamanını kendisi belirlemeye çalışmaktadır. Elinin güçlenmesini bekleyecektir. “Buzdolabına kaldırdık” tanımlamasını bu çerçevede okumak gerektiği ortadadır. Dolayısıyla, “çözüm süreci” denilen çözümsüzlüğün yakın bir zamanda tekrar ortaya konulacağı kesindir.

 

Yusuf Ziya Döger

 


HDP’NİN OY ORANI

 

PKK’nin çekilmesiyle HDP’nin oyları etkilenir mi?

Yusuf Ziya Döğer: Şehirlerde başlatılan hendek stratejisinin tutmaması HDP cephesinde sıkıntılara yol açacağı varsayımı doğrudur. Çünkü halkın oylarıyla desteklediği bir partinin kendisini koruyamayacağı bir hengâmenin içine sokmasını kabul etmez. Dolayısıyla HDP’ye kırgın bir kitlenin oluştuğu realitesi ortadadır. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a giden yolda buna ait veriler ortaya çıkmıştı. Ancak bu kitlenin tümüyle devlet partilerine yöneleceğini beklemek de beyhudedir.


Deniz Çifçi: HDP’nin 13.5 ve 10.6 oylarına son oylarına bakıldığında aradaki oy farkı bazı Türk kesimlerinden ödünç olmasa bile Türk sol kesiminden ve Aleviler’den aldığı oydu. Oylarını geri çektiler. Geri kalan ise HDP’nin kemik oylarıydı. Bu nedenle HDP’nin oylarında ciddi bir düşüş olacağını sanmıyorum. Ama matemetiksel olarak değişikliklik olmasa bile Kürtler gönlü kırık bir şekilde HDP’ye oy vereceklerdir. Ama önemli olan nitelikli oy verilmesidir.

 

Deniz Çiftçi

 


BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN

 

Kürdistan Bölgesi’nde referandum konusunda ne düşünüyorsunuz?



Mücahit Bilici: İlke olarak Kürdistan'ın bağımsızlığı hedef olarak seçmesi gerektiği kanaatindeyim. Şimdiki referandumun hangi saiklerle gundeme geldiğini tam olarak bilmiyorum. Ancak Güney Kürdistan bağımıszlık için çalışmalı ve bu konuda gerekli adımları geciktirmeden atmalıdır. Ah keşke, kaynaklarını da düzgün kullansaydı ve bu hale gelmeseydi.


Yusuf Ziya Döğer: Kürdistan’ın Güneyi’nde yapılması beklenen bağımsızlık referandumunun Kürtler açısından olumlu sonuçlar üreteceğini bekliyorum. Referandumda bağımsızlık yönünde bir sonucun çıkması dünya kamuoyunda Kürtler’in elini güçlendirir. Kürdistan’ın diğer parçalarındaki Kürtler’in kendi kaderini tayin etmesi açısından da etkisi olur.


Deniz Çifçi:
Kürtler referanduma gitmek istiyor. Ama referanduma giderken de siyasal ve ekonomik krizin çözülmesini istiyor. Halk, tüm parti ve temsil gücü olan kurum ve kuruluşların ortak hareket edip, ortak bir taahhüt üzerinde anlaşmasını, demokrasinin Kürdistan’da işlevleşmesini ve ekonomik hayatın canlanmasını, ardından sandığa gidilmesini istiyor.