Uzmanlar yorumladı: Başkan Neçirvan Barzani’nin Ankara ziyareti ne anlama geliyor?
Erbil (Rûdaw) – Başkan Neçirvan Barzani, bugün Ankara’da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir araya geldi. Uzmanlar görüşmeye ve ziyarete dair değerlendirmelerde bulundu.
Bir dizi resmi temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye ulaşan Başkan Neçirvan Barzani, Ankara’da Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT Genel Başkanı İbrahim Kalın ilse bir araya geldi.
Başkan Neçirvan Barzani ardından Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü.
Görüşmeye ilişkin GENAR Başkanı İhsan Aktaş, Rûdaw bültenine katılarak değerlendirmelerde bulundu.
Çok sayıda konunun görüşmede ele alınacağını kaydeden Aktaş şunları dile getirdi:
“Konu Orta Doğu'da bir mesele olunca ya da Türkiye'nin komşularıyla bir mesele olunca tek bir başlığın görüşülmeyeceği düşünüyorum. İç içe geçmiş onlarca mesele var ama öncelikli olarak iki konuyu merkeze alabiliriz.
Birincisi aslında Irak'ın istikrara kavuşması yani kalkınma yolunun uzun vadede sadece bir kalkınma yolu değil aynı zamanda istikrar yolu haline dönüşmesi, bu Türkiye'nin tezi yani Irak istikrarına kavuşurken aynı zamanda merkezi hükümetle bölgesel yönetim arasında da sağlık, sağlam bir hukukun oluşması yani hukuk çerçevesinden ekonomiye ve bölgesel yönetimin aldığı paya kadar bu gelişen süreçten bölgenin de bir bütün olarak yani Irak'ın bütünlüğü içerisinde istifade etmesi.
İkincisi biliyorsunuz yani terör meselesi her zaman Türkiye ile Suriye tarafına daha çok kaymakla beraber PKK terörü her zaman 40 yıldır Türkiye'nin başına ağrıtan bir meseledir. Aynı zamanda PKK teröründen son zamanlarda bölgesel yönetim de zaman zaman darbe yemektedir.
Her ne kadar Mesud Barzani'nin yani “Kürt, Kürt'le savaşmaz, Kürt Kürt'ü öldürmez” tezi olsa da PKK organik bir örgüt olmadığı için daha çok uluslararası güçlerle birlikte hareket ettiği için özellikle ABD ile önüne gelen her kuruma, her kültüre, her devlete zarar verebiliyor. Özellikle Hizbullah çatışması ve Hamas-İsrail savaşından sonra İsrail'in bölgeye yayılma eğiliminde hedef devletler elbette ki Suriye olabilir, Irak olabilir.
“Türkiye'nin ta Özal döneminden beri bölgesel yönetimle çok sağlıklı ilişkileri var”
Burada uzun vadede bölgesel bir güvenlik ve istikrar perspektifinin merkeze alınacağına dair bir kanaatim var. Ben bölge ilişkilerini, bölgesel yönetimle Türkiye ilişkilerini başından beri takip eden birisiyim. Yani en inişli çıkışlı zamanda en ilişkilerin kopuk olduğu dönemde bile ben Erbil'e gelmiştim ve bu ilişkilerin kalıcı olarak kötü olmayacağını düşünüyorum.
Çünkü tarihi bağlar var, ekonomik yakınlık var. Türkiye'nin ta özel döneminden beri bölgesel yönetimle çok sağlıklı ilişkileri var. Dolayısıyla ben iç içe geçmiş çok katmanlı meselelerin ele alacağını düşünüyorum.
Çözüm süreci tartışmaları
Burada şu konuda çok hassas bir dil kurmak lazım. Türkiye çözüm sürecine çok iyi niyetle girdi ve devlet olarak da mümkün mertebe sorunu çözmek için çok çaba sarf etti. Ama çözüm sürecine tehdit Türkiye iç kamuoyundan değil dışarıdan geldi.
Özellikle PKK'yi o gün Talabani ve İran, ABD birlikte ikna ettiler. Sanki PKK'ye işte Kuzey'de Irak, burada Türkiye toprakları ve İran topraklarından Suriye'den büyük bir devlet vaat edecekmiş gibi bir psikolojiye soktular ve Türkiye'deki çözüm sürecinden vazgeçirdiler. Ben biraz Türkiye'de çözüm süreci benzeri bir şeyin şöyle olduğunu düşünüyorum.
“Demokratik haklar ve değerler yükseltilecek”
Türkiye'de demokratik haklar ve değerler yükseltilecek. Toplumun bütün kesimleri bundan payını alacak. Özellikle PKK'nin Irak tarafındaki nüfuzu çok zayıfladı. Varlık yokluk arasında bir yöne kaydı. Fakat ABD'nin eliyle ve desteğiyle Suriye'de PKK güçlendirildi.
Belki muhtemelen bu görüşmelerde Irak tarafındaki PKK'nin yavaş yavaş sonlandırılması tezi tartışılabilir ama Suriye'deki PKK artık PKK meselesi olmaktan çıkmış doğrudan ABD Türkiye ilişkilerini etkileyecek boyuta varmıştır oranın başka bir kapı olarak değerlendireceğini düşünüyorum.
Türkiye her zaman kendi iç meselesini hukuk yoluyla, demokratik değerleri yükselterek çözme eğilimindedir. Ben bu konuda zaten çözüm noktasında yani sürecin nasıl işleyeceğini bilmiyorum ama bölgesel yönetimle Türkiye'nin de ben biraz anlayış birliği içerisinde olduğunu düşünüyorum.”
Bilgay Duman: Bu seçimler Türkiye'nin de yakından takip ettiği seçimler olacak
Rûdaw’a konuşan ORSAM Irak Çalışmalar Koordinatörü Dr. Bilgay Duman, Başkan Neçirvan Barzani ile Erdoğan arasındaki görüşmeye dair yaptığı değerlendirmede “Bölgesel gelişmeler sadece bölgede yaşananları değil, etraf ülkeleri ve etraftaki bütün kesimleri de ilgilendiriyor” dedi.
Duman şunları kaydetti:
“Erbil'in ve Irak'ın istikrarı aynı zamanda Türkiye açısından çok önemli.
Irak bir geçiş coğrafyası aslına baktığımızda ve zaman zaman İsrail ve İran arasındaki, Amerika ve İran arasındaki mücadelenin de esas oyun alanı haline gelen bölgeler ki zaman zaman hatırlayacak olursanız maalesef Erbil'e yönelik yapılan İran saldırıları yine İsrail'in Irak'ta gerçekleştirmiş olduğu saldırılar bölgede istikrarsızlığa yol açan unsurlardan bir tanesiydi.
Tabii iki ülke ilişkileri ya da Ankara ve Erbil ilişkilerinin ötesinde iki ülke arasındaki Irak ve Türkiye arasındaki ve Ankara-Erbil arasındaki diyaloğa baktığımızda aslında daha geniş çerçevedeki ilişkileri de, daha geniş çerçevedeki çıkar ve tehditleri de ilgilendiriyor.
Artık ilişkilerin birbirleriyle çok bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Bu ilişkiler de bölgede yaşananlardan çok da uzak değil. O yüzden Neçirvan Bey'in Türkiye'yi ziyaret etmiş olması başlı başına bu anlamda önemli. Tabi diğer taraftan Kürdistan bölgesinde de bir seçim var.
Bu seçimler Türkiye'nin de yakından takip ettiği seçimler olacak. Türkiye de bölgeye uluslararası gözlemcilerini gönderiyor. O yüzden yakından takip ediyor.
“Türkiye'nin burada önemsediği şey, IKBY'deki istikrarın bozulmaması”
Tabii KDP'nin bölgedeki varlığı ve özellikle Bağdat'tan ve KYB ile rekabeti bu konuda zaman zaman Türkiye ile ilişkileri de etkiliyor. Türkiye bir şekilde KDP ile diğer gruplara göre daha yakın ilişkiler kurmuş durumda ama Türkiye'nin burada önemsediği şey, Irak Kürdistan Bölgesi'ndeki istikrarın bozulmaması... Kürdistan Bölgesi'ndeki istikrarın bozulması Irak'ı etkileyecek. Irak'taki istikrarsızlık da Türkiye'yi ve bölge ülkelerini etkileyecek.
Bir nebze olsun Neçirvan Barzani'nin bu ziyaretini Türkiye'nin IKBY'deki, Kürdistan Bölgesi’ndeki istikrara vermiş olduğu destek olarak da düşünmek lazım. Kürdistan Bölgesi’nde de, Irak'ta da bir demokratik süreç var, yeni bir süreç var. Bunlar bugünden yarına olacak ya da "biz işte bir seçim yaptık, hemen demokrasiye kavuştuk" diyebileceğimiz seçimler ya da yapılar değil. O yüzden bunların devamlılığı ki siyasi olarak çok büyük aşamalardan geçildi, bunların devamlılığı Türkiye açısından da önemli.
Çünkü bir taraftan ikili ilişkiler var ama diğer taraftan da bölgesel denklem var. Yine Türkiye'nin yürütmeye çalıştığı Irak'la beraber kalkınma yolu projesi var.
Terörle mücadele var bir taraftan, petrol meselesi var bir taraftan, bütün bunlar bir arada alındığında Ankara-Erbil diyaloğunun ne kadar önemli olduğu daha ortaya çıkıyor diye düşünüyorum.”
Oytun Orhan: Türkiye bu bölgeyi çatışmanın dışında tutmak isteyecektir
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) araştırmacısı ve Ortadoğu uzmanı Oytun Orhan ise Neçirvan Barzani-Erdoğan görüşmesine dair yaptığı yorumda “Daha genel çerçevede baktığımızda Ankara ile Erbil arasındaki son dönemde giderek yakınlaşan, gelişen ilişkilerle bağlantılı görülebilir. Çünkü bu Sayın Barzani'nin ilk ziyareti değil. Yakın dönem içerisinde de yine karşılıklı bu tür ziyaretler görülebilir” dedi.
“Ziyareti Ankara ile Erbil arasında hem teröre karşı ortaklık hem de enerji alanındaki işbirlikleri hem de bölgesel meseleler konusunda istişare yürütülmesi konusundaki devam eden ve giderek gelişen işbirliğinin bir parçası olarak değerlendirebiliriz” diyen Orhan şunları söyledi:
“Zamanlama olarak baktığınızda hem bölgede artan gerginlikle çok ciddi bir bağlantısı var çünkü İsrail'de başlayan, Gazze'de başlayan gerginlik yavaş yavaş bölge geneline yayılmaya başladı. İşte Lübnan'da zaten artık bir kara harekatından bahsediyoruz.
Suriye'ye sıçramaları var ve bunun bir sonraki ayağının Irak olabileceğine dair bir genel kanaat var ki Irak Kürdistan Bölgesi de biliyorsunuz zaman zaman burada bir hedef oldu. Yani o İran-İsrail gerginliğinin hedefi haline geldi. İran'ın bölgeye dönük de bazen füze saldırıları gerçekleşti.
Dolayısıyla bu tabii iki taraf açısından da hem Türkiye hem de Kürdistan yönetimi açısından bir risk teşkil ediyor. Bu muhtemelen istişare edilecektir.
Dediğim gibi enerji, ticaret konuları zaten hali hazırda yürüyen işbirlikleri. Bunlar konusunda daha fazla neler yapılabilir konusunda muhtemelen görüşmeler vardır.
Türkiye burada Kürdistan Bölgesi'nin de Türkiye'nin komşu bölgesi olması itibariyle bu çatışmanın dışında kalmasını isteyecektir. Yani burada İran ile İsrail arasında bir gerginlik söz konusu. Biraz önce ifade ettim zaman zaman bu çatışmanın da sahasına dönüşebiliyor, yansıyabiliyor buraya.
Türkiye'nin buraya ilişkin yakın ilişkileri var, enerji işbirlikleri var, ticari çıkarları var. Dolayısıyla Türkiye bu bölgenin olabildiğince bu çatışmanın dışında kalması yani ne İsrail tarafında ne de İran tarafında yer almaması konusundaki tavsiyelerini, isteklerini iletecektir diye düşünüyorum ki görülebildiği kadarıyla da zaten Kürdistan Bölgesel Yönetimi de bu dengeyi gözetmeye çalışan bir çizgiyi takip ediyor. Türkiye bu bölgeyi dediğim gibi bu çatışmanın dışında tutmak isteyecektir.
“Seçim süreci ve sonrasında da Türkiye'nin burada etkili bir rolü olacaktır”
Zamanlama açısından bakıldığında da seçimlerden hemen önce buraya gelinmesi bir iki ülke ilişkilerinin veya bölgesel yönetimle Türkiye arasındaki ilişkilerin ne kadar yakın olduğunu göstermesi açısından önemli. Yani bölgenin başkanı böyle bir kritik seçim öncesinde Türkiye'ye ziyaret düzenlemesi, Türkiye'nin burada alacağı pozisyonun, düşüncelerinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Seçim süreci ve sonrasında da Türkiye'nin burada etkili bir rolü olacaktır.
İstikrarlı bir yapının kurulması, korunması, istikrarın korunması konusunda Türkiye'nin çok ciddi beklentileri var. Dediğim gibi burada çok ortak çıkarlar söz konusu; ticaret, ekonomi, enerji, terörle mücadele güvenlik meseleleri…
Dolayısıyla bu anlamda Türkiye ile istişare edilmesi, Türkiye'nin hem ilgisini hem de bölge açısından bakıldığında da Türkiye'ye verilen önemi göstermesi açısından önemli.
“Erbil yönetimi çözüm sürecinde bir aktördü”
Şöyle geçmişteki çözüm sürecine baktığınız zaman Erbil yönetimi de bu anlamda bir aktördü. Çünkü Türkiye'nin burada göstermeye çalıştığı şey de esasında silahlı mücadeleye, terörizme karşı bir duruş ama hem kendi içerisindeki Kürt kökenli vatandaşlarıyla hem de bölgedeki Kürtlerle bir sorunu olmadığı, onlarla akrabalık ilişkisi içerisinde olduğunu, siyasi anlamda yakın ilişkiler içerisinde olduğunu göstermesi gerekiyordu. Bu anlamda da tabii Erbil'in katkısı son derece önemliydi ve o çözüm sürecinde Erbil yönetimi çok ciddi katkı sunmuştu.
Eğer böyle bir süreç yeniden hayata geçirilecek olursa tabii ki Türkiye bölgede PKK dışı Kürt aktörlerle bu süreci birlikte götürmek isteyecektir. Erbil'in de çok ciddi bir katkısı olacaktır.”