Kürdistan’da yaşamış bir Yahudi peygamber; Nahum Elkuşi
Elkuş (Rûdaw) - Musul’un Elkuş nahiyesinde bulunan ve M.Ö. 7'inci yüzyılda yaşayan Yahudi Nahum Peygambere ait türbe bu gün hala ayakta duruyor. Bu kasabada yaşadığı için Nahum Elkuşi olarak da bilinen Yahudi peygamber hakkında hala çok az şey biliniyor.
Yıllardır Nahum Peygamber’in türbesine hizmet eden Elkuşlu Nesir Sami, arkeolog Kovan İhsan ve tarihçi Prof. Ken Hanson, Nahum Elkuşi’yi anlattı.
Elkuş’ta 2600 yıllık türbe
Nesir Sami, anne ve babasının vasiyeti üzerine Nahum Peygamber’in kabrini sık-sık ziyaret ediyor. Mum ışığı ve tütsü kokusu bu 2600 yıllık türbeye hayat veriyor. Elkuşlu Hristiyan Nesir Sami türbenin bakım işlerini üstlenmiş. Ailesi de bu görevi Yahudi bir aileden devralmış. O şimdi Nahum Peygamber kabrinin hizmetkarı olmuş.
Türbenin hizmetkarı Nesir Sami: “1968 yılından bu yana ailemiz bu türbenin bakım işleri ile uğraşıyor. Bütün kapılarının kilidi ailemizin yanında. Bu peygamberi sinagogu, mezarı ve kitabı da var. Babam bize vasiyette bulunmuş, “ben öldükten sonra gözünüz türbede olsun” demişti. Bu yüzden hergün gelip burayı temizliyor, tütsüleri yakıyor ve dua ediyorum.”
Moşe’nin evi Elkuş’ta yaşanan bu tarihin canlı tanığı olarak ayakta duruyor. Moşe, Irak’taki tüm Yahudilerin çıkarılmasını kapsayan 1947 yılındaki karardan 5 yıl sonra Kürdistan’ı terk etti. O Elkuş’ta yaşayan son Yahudiydi. Asuri bir Hristiyan olan Yusufhak Hanna, Moşe’nin oğlu ile arkadaştı. Bugün Moşe’nin evinin her bir köşesi çocukluk arkadaşı ile birlikte geçirdiği anılarla dolu...
Moşe’nin arkadaşı Yusufhak Hanna: “Burada Yahudi ailelerin yaşadığını hatırlıyorum. Bu evde yaşayanların babası Moşe’ydi. Eşinin adı Naylisayd ve oğlullarınınki de Naci’ydi. O benim çocukluk arkadaşımdı. Yaşıttık ve ilk okulu birlikte okuyorduk. Defalarca buraya birlikte gelip Arapça ev ödevlerimizi yapardık. Birçok defa da evlerine gittim. 1948’in sonlarında tüm Yahudiler göç etti. Naci de gelip benimle vedalaştı. Biz artık birbirimizi göremeyeceğiz dedi. Nereye gideceksin diye sordum, o da Filistin’e dedi.”
Tarihçilere göre tarihi boyunca bu sinagok ve türbe birçok defa yıkıma uğramış ve takrar inşa edilmiş. En son 800 yıl önce kendi temelleri üzerine yeniden inşa edilmiş.
Arkeolog-tarihçi Kovan İhsan: “Bu yapı, mimari açıdan dört ve altı stünun birleşiminden oluşan kümbetler şeklinde inşa edilmiş. Bu tarz mimaristik yapılar Suriye, Mısır ve Türkiye’de de çokça görülür. Son hali daha çok Memlük ve Eyyubi dönemini yansıtır. Yapının en son 800 yıl önce yedinen restore edilerek bu halini aldığını düşünüyoruz. Daha çok balçık kullanıldığı için 800 yıl önce yapıldığı tahmin ediliyor. Neden İslam iktidarı döneminde restore edildiği ise çok önemli bir soru. Çünkü İslamiyet inanış olarak din, inanç ve peygamberleri kutsal kabul ediyor.”
Nahum Peygamber Türbesi 1687 ile 1791 yılları arasında hayırseverler tarafından 3 defa restore edilerek yıkılmaktan kurtarılmış. Bu kişilerin isimleri de türbenin üzerine İbranice yazılmış.
Şimdi Kürdistan Bölgesi hükümeti türbenin restorasyonunu üstlenmiş. ABD’nin Erbil Başkonsolosluğu da projeye yarım milyon dolar hibe etmiş.
Yahudilik Mezopotam’ya topraklarında çıkan en eski tek tanrılı inanışlardan biridir. Tevrat’a göre 48 Yahudi peygamber var. Her biri gittikleri yere kendi dinlerini görütmekle görevlendirilmiştir.
Ninova ovasının bir köşesinde bulunan Elkuş Dağı yamacında yaşayan Nahum Peygamber de Tevrat’ta adı geçen peygamberlerden biridir.
Asurların son döneminde yaşadı
Prof. Ken Hanson aslen Yahudi bir Amerikalı. Florida Üniversitesi’nde tarih ve eski yazıtların çevirisi konularında doktora yapmıştır. O Nahum Peygamber hakkındaki bazı sırları biliyor.
Prof. Ken Hanson: “Hahum Elkuşi. Elkuş Irak’ın Musul vilayetine bağlı bir kentin adı. Nahum Peygamber Elkuş’ta bir esir gibi yaşamıştır. Elkuş’un anlamı huzurdur ama Nahum Peygamber için burası hiçbir zaman huzur yeri olmamıştır. Çünkü onun payına düşen hep esaret ve göç etmek olmuştur.”
Tarihçilerin çoğu Nahum’un Ninova ovasındaki Elkuş’ta dünyaya geldiği konusunda hemfikir. Nahum’dan geriye kalanlar ise türbesi ve Tevrat’ta mucize olarak adlandırılan kutsal kitabı.
Prof. Ken Hanson: “Bu kitap çok eski. Yüzde yüz içeriğine dokunulmuştur fakat bir insanın o dönemde böyle bir yorumda bulunması kendi başına mucizedir. Bu yazı Asur İmparatorluğu döneminde yazılmıştır ve dolayısıyla Nahum gerçek bir peygamberdir diyebiliriz. Çünkü o Ninova’nın yıkılışını daha o dönemde görebilmiştir.”
MÖ 800 yıllarında Asurlar Yahudi Krallığı’na büyük bir göç yaşatıyor.
Kovan İhsan: “Kral Shalmaneser döneminde Asur devleti çok genişlemişti ve bu coğrafyadaki tüm toprakları kontrol edebilmek için üst üste seferler düzenliyordu. Daha sonra Shalmaneser’in oğlu Dilsadplazer, Eserhaldun, Sanharib ve hatta Asurbanipal de ki Sargon ailesi soyundan geliyorlardı, Yahudi memlekerine karşı kapsamlı saldırılar yaptılar. Yahuda Yahudilerin memleketiydi ve başkenti de Orşelim’di. Samara adında sürekli saldırıya maruz kalan başka bir başkentleri daha vardı. Yahudilere karşı ilk istila Tevrat’ta da söylendiği gibi Shalmaneser’in gerçekleştirdiği saldırı ile oldu. Burada yaşayan halkı sürüp başkalarını yerleştirmiştir.”
Asur İmparatorluğu bölgeyi tamamen işgal etmişti. İşgal ettiği tüm topraklardaki halkı esir alarak köleleştiriyor ve Ninova çevresinde yerleştiriyorlardı. Asur İmparatorluğu’nun Yahudileri esir almasının bir amacı vardı. Onlar Yahudilerin beceri ve kazanımları ile imparatorluklarını güçlendirmeyi bildi.
Kovan İhsan: “Asuriler birçok halkı göçerttiler. Yani hangi halkın toprağını istila etse talan ediyordu. Fakat Yahudilerin memleketine sladırdıklarında halkı alı kendi başkentlerinde yerleştirdiler. Neden Yahudileri getiriyorlardı? Çünkü olnar iş bilen meslek ve znaat sahibi insanlardı. Yahudilerden önceki ve sonraki döneme bakıldığında sanatsal anlamda büyük farklar var. Asuri sanatı Yahudilerden sonra çok gelişmiştir. Özellikle de heykellerdeki simetrik kafa ve vücutlar bunun açık örneği. Şu anki Nemrud büstleri tarihin en değerli yapılarıdırlar. Yahudilerin hünerli parmağı, oran ve sayısları ve yeteneği ayrıntılarına kadar işlenmiştir.”
Nahum Peygamber’in babası Helkum da Asuriler tarafından esir alınarak Yahuda memleketinden Ninova’ya getirilen Yahudilerden biri. O da Elkuş’ta yerleşmiş ve diğer Yahudiler gibi yaşamını idame ettirmiştir.
Rivayetlere göre Helkum’un oğlu Nahum Peygamber de Elkuş’ta doğmuş. Bu yüzden ona Elkuşlu Nahum deniyor.
Prof. Ken Hanson: “Nahum Paygamber aynı zamanda bri tutsaktı. Yani esirdi. O mecburiyetten Elkuş’ta kaldı. Kendi isteğiyle değil.”
Kovan İhsan: “Asurların başkenti üç bölümden oluşurdu. Birinci bölüm yani surların içerisinde kalan kısmında Kralın köşkü, haremi ve nöbetçileri vardı. İkinci bölüm ise Asur halkına aitti. Üçüncü halka ise dışarıdan getirilen farklı halklardan insanlara verilen bölümdü. Çünkü Asur devleti o kadar çok hapisane ve tutukluyu kaldıramazdı. 2700 ile 2800 yıl öncesine baktığımızda Asurların dışarıdan getirdiği hakları şehir etrafında yerleştirerek çalıştırdığını görürüz.”
Nahum Peygamber MÖ 700 ila 600’lü yıllarda yaşamış. Nahum’un anlamı da “Halkın yasını tutan”dır. Yada çok yaslı anlamına gelir.
Nahum isminin anlamı ve inancı
Nahum Peygamber ve öğrencileri dini düşünceleri ile Asur şiddetine karşı her zaman tehlike olmuşlardır. O özellikle kitabında Ninova’nın yıkılışından bahseder. Öte yandan Asurilerin farklı bir inancı vardı ve Yahudiliği kabul etmiyorlardı.
Prof. Ken Hanson: “Elkuş bir Asuri kentiydi ve bu yüzden faklı inançlara ev sahipliği yapıyordu. Asuriler pagan inancına yani çok tanrılılığa inanırdı. Ninova ovası ve ona bağlı tüm bölgelerde bu inanç hakimdi. O dönemde esir alınan Yahudilerin gözü ile baktığınızda, kendi inancınızı savunmaya kalkarsanız şiddetle karşılaşırdınız. Peki bir Yahudi olarak paganizme karşı kendi inancınızı nasıl koruyabilirdiniz?”
Kovan İhsan: “Asurlardan kalan heykel ve kabartmalarına baktığımızda çoğunlukta tanrı fügürlerine rastlarız. Asur tanrıları tüm eserlerde öne çıkar. Onların ardından Ninlil gelir ki Sümer inancına göre tantıça İnlil’den küçük tanrılardı. Şimşek ve yağmur tanrısını alıp Asurların küçük tanrılarının yanına yerleştirmişlerdir. Tanrılar topluluğunda ki buna Panason (Pantehon) diyoruz, Asur tanrıları en öndedir, ardından diğer tanrılar gelir. Asurilerin Duhok civarına saldırdığı dönemden kalan kabartmalara baktığımızda ise Ay Tanrısı İlla Sin’in inanç biçimine yön vermede büyük rol oynadığını görürüz.”
Nahum Peygamber kendi kitabında Asurilerin tüm zulüm ve zorbalığına cevap veriyor. Asur’un Yahudi halkının gözünde bıraktığı korku ve dehşet Nahum’u ümitsizleştirmemiştir. Bu yüzden kitabına şiirsel bir dil ve zengin bir tasvir ile şu an bile gözümüzde aydınlatabileceğimiz bir şekilde o dönemi anlatıyor. Nahum yüce Allah’ın onun halkının arkasında olduğuna inanıyor ve halkına “Allah’ın gücü zorbaların gücünden daha büyüktür” diyor.
Nahum kutsal kitabında şöyle diyor;
7
“RAB iyidir, tüm zorluklara karşı sığınaktır,
Kendisine sığınananları mutlaka korur.
8
Ama o deli sellerle Ninova’yı yıkacaktır,
Düşmanlarını karanlığa gömecektir.
9
RAB der ki;
Ona karşı ne plan yaparsanız,
O hepsini yerle bir eder.
Kimse ona karşı durmaya yeltenemez,
11
Ey ninova,
RAB’a karşı olanlar, kötülüğü düşünenler,
Savaş çıkaranlar, senden çıktı.”
Tarihçi Prof. Ken Hanson: “Beki de öngörüye ihtiyaç yoktur. Çünkü kendin de Asur başkentinin başına ne geleceğini göreceksin. Nahum Peygamber ile empati yaparsan bu gerçeği görürsün. Bir Yahudi’ysen ve arkanda büyük bir tanrı gücünün olduğuna inanıyorsan, kimse bu gücü alt edemez. Ve böylece gelecek öngörüsünde bulunarak kendi gözleriyle olanları seyredebilirsin. Nitekim dönemde kendi gözleriyle Asur halkının zayıfladığını ve düştüğünü görür.”
Nahum kendi kitabında şöyle diyor;
“Tanrı buyurdu,
“Asurlar ne kadar güçlü ve fazla olsa da kaybolup gidecekler.
Ben senin boynundaki prangaları kırıp üzerindeki yükü kaldıracağım.
14
Ey Ninova, torunların olmasın ki neslin sürmesin
Ben senin elle inşa ettiğin tapınakları yıkacağım,
Rezil olduğun için kabrini kazacağım.”
Asurların yıkılışını müjdeledi
Prof. Ken Hanson: “İçinde olduğu atmosfer ve baskı Nahum Peygamberi nasyonalizme itmiştir. Nasyonalizmi düşünmek yanlış birşey miydi? Şimdi birçok kişi “evrensel” olmalıydı şekilinde yorum ve eleştirilerde bulunuyor. O dönem içinde bulunduğu koşullar nedeniyle Nahum Peygamber’e hak veriyorum. Çünkü o halkını çok seviyordu, halkına önem veriyordu. Ulusal bir sembolü öne çıkarıyor ve arkamdan gelin diyordu. Nasyonalist ölçüleri savunuyordu ve iyi ki öyle de yaptı. Öyle yapmasa belki bugünkü İsrail kurulmamış olurdu. Evet, insan evrensel olmalı ama kimi yerde ise halkını savunmalıdır.”
Nahum dağlardan gelen ve Asurlara saldıran bir güçten bahseder. Nahum Peygamber’in anlattıklarına ve tarihi olayların akışına bakıldığında o gücün Medler olduğu anlaşılır.
Nitekim kitapça şöyle der:
“15
“Müjdeyi getiren bu ayak sesleri dağlardan kopup geliyor,
Size mutluluğu müjdeliyor
Ey Yahudiler, bayramlarınızı kutlayın,
İbadetlerinizi yapın,
Çünkü bir daha bu halkın işgalini yaşamayacaksınız.
Çünkü onlar tamamen yenileceklerdir.”
Prof. Ken Hanson: “Tarih, Asurlar yıkıldığında birçok kadim halk günyüzüne çıktı diye yazar. Mitaniler, Medler gibi, biz de varız ve bu topraklarda yaşayan güçlü bir halkız dediler. Nahum Peygamber’in Medlerle bir ilişkisi var mıydı bunu bilmiyorum. Belki de doğrudan bri bağlantısı vardı. Çünkü Asurlar Medler’in eliyle yıkıldı. Evet, mesajında neler olacağını paylaşmıştı ve öyle de oldu. Tüm bu olanların neden yaşandığına bir bakalım; gerçek olan şu ki Asurlar Medler tarafından yenilgiye uğratıldı.”
Millattan Önce olduğu söylenen olayların büyük kısmı tahminlere dayandığı için şüphe yapları bulunur. Fakat elimizdeki Nahum Peygamber kitabı bu şüpheyi büyük oranda ortadan kaldırıyor.
Nahum’un kitabından birkaç sayfa Galilee ve Ölü Denizi arasındaki bölgede bulundu. Bulunan bu parçalar Nahum’um kitabındaki eksik sayfalarla örtüşüyor.
Prof. Ken Hanson: “Ölü Deniz’de bulunan en eski peygamber kitabı belgeleri Nahum Peygamber’in çivi yazısı ile yazılan ‘Gataları’dır. Bu yazılar ile Tevrat’taki yazılar birbirleri ile örtüşüyor.”
Irak ve Kürdistan’da yaşayan tüm Yahudiler İsrail’e döndükten sonra Baas rejimi yıkılana kadar da geri dönüp kutsal mekanlarını ziyaret edemiyorlardı. Ancak rejimin yıkılması ve Kürt iktidarının güçlenmesi ile son 20 yılda dünyanın her tarafında yaşayan Yahudiler gelip Kürdistan’daki kutsal mekanlarını gezebiliyor.
Liza Mayara İsrailli bir Yahudi ve 4 yıldır Kürdistan’da yaşıyor. Kürdistan Bölgesi nasıl Yahudilerin kutsal mekanlarına sahip çıkıp gözkulak oluyorsa Liza da öyle Kürdistan’daki mültecilere gözkulak oluyor.
İsrailli sivil aktivist Liza Mayara: “Buraya gelip geçmişi 3 bin yıl öncesine dayanan Nahum Peygamber’in türbesini ziyaret ettim. Nahum Peygamber’in bu kutsal mekanı benim için bir aile mekanı gibi, çünkü o Yahudi tarihine ait. Bu türbe buraya ve bana büyük bir güç veriyor ve bu güçle burada çalışıyorum. Şimdi burada iki evim var. Biri Nahum Elkuşi, diğeri ise Laleş türbeleri.”
Nahum Peygamber’in türbesi koskoca bir tarihin canlı tanığı gibi duruyor. Eski olduğu kadar değerli bir tarih hazinesi gibi Kürdistan topraklarında bulunuyor. Bu türbenin varlığı yöre halkı için de önemli manevi kaynak oluyor.
Nesir Sami işte bu nedenle atalarının vasiyetini yerine getirerek bu tarihe sahip çıkıyor.