Rojavalı ressam Sadun: Toprağıma bağlıyım

Erbil (Rûdaw) – Rojava’nın Amude kentinde yaşayan ressam Muhammed Sadun, kendi imkanları ile yeni nesillere de resim yapmayı öğretiyor. Sadun, doğduğu topraklara çok bağlı olduğu için tablolarında atalarının hikayelerini ve yaşadığı yeri anlattığını söylüyor.  

Rojava’nın Amude kenti sanatçılarıyla, yazar ve eserleriyle tanınan bir kent. Kentin tanınan sanatçılarından biri de Muhammed Sadun’dur.

Kani Halepçeyi ve Rûdaw ekibi ressam Muhammed Sadun’a konuk oldu ve hikayesini kendisinin dilinden dinledi.

Muhammed Sadun 1964 yılında Amude’de doğdu. Matematik, Fizik ve Kimya Kolejini okudu. Ancak ressamlık yaptığı için eğitimine devam etmedi, diplomasını alamadı.

Kani Halepçeyi ile Muhammed Sadun arasındaki diyalog şöyle:

Kani: Renkleri ne kadar güzel! Renkleri çok özel. Hangi tablo senin için çok önemli?

Muhammed Sadun: Benim için hepsi önemli. Her birisi ayrı bir dönemdir. 10 yıl önce yaptığım var. 5 yıl önce, 2 yıl önce, yeni yaptıklarım var. Her birisi bir dönemdir. Birbirine yakındır.

Kani: Bu arkandakini ne zaman çizdin?

Muhammed Sadun: Bunu takriben 10 yıl önce yaptım

Kani: Gerçekten çok güzel

Muhammed Sadun: Sıcak ve soğuk renkleri bir arada verdim. Bu sıcak ve soğuk renkleri karıştırarak yapmışım. Bu resim bir şey beklerken elinde gülün kuruması ile umduğunun gerçekleşmediğini anlatıyor. Bakın gözlerindeki beyaz kısmı da kaldırmışım.

Kani: Tabolarınızın çoğunda kadınların gözü yok. Gözleri yok

Muhammed Sadun: Buna bekleyiş ve umut diyoruz. Beklediğin bir şeyin gerçekleşmemesi, bak gülleri de kurumuş, Nisan gülü gibi kurumuş. Bazı tablolar var bir oturuşta tamamlıyorum, bazılarını bir ayda, bazılarını bir haftada, düşünceye göre değişiyor. Resim sergilerine gidiyordum ama Matematik, Fizik ve Kimya kolejinde okuyordum.

Kani: Ressamlık yaptığınız için eğitiminizi tamamlamadınız?

Muhammed Sadun: Yok tamamlamadım. Annem, kültürel resimler yaptığım zaman üzerinde dururdu. Bu halı dokuma gibi, çüt sürme gibi ve diğerlerinin eksik yönlerini bana söylüyordu düzeltmem için. Bana nasıl düzeltmem gerektiğini anlatıyordu. Bizim burda Ortadoğu’da nasıldır kadınlar rüyalarını fırçasıyla, örgüleriyle, kilim dokuyarak işliyor. Burda görünen işlemelerin hepsi onların rüyalarıdır. Efsanelerdir. Hepsini tablolara geçiriyoruz ki halk kültürünü tanısın, halkının nasıl düşündüğünü görsün.

Dünyada bir çok ressam var. Bizim burada da bir çok kişi başarıya ulaştı ama bir çok kişi de kayboldu. Herkesin kendine has özellikleri olmalı. Ressamlık eğitimi alarak bilinçli bir şekilde başlanılmalı. Bir çok kişinin ismi ressam ama gerçekte ressam değiller. Ben toprağıma bağlıyım, resimlerimle atalarımın hikayelerini, yaşadığım yeri anlatıyorum.

Evi ve resimleri yerinde bırakarak şehre iniyoruz. Birlikte kahve içerek bize çalışmalarını anlatıyor.

Kani: Burası eski bir kahvehane, siz ‘kahvehane’ diyorsunuz değil mi, çayhane demiyorsunuz?

Muhammed Sadun: Yok, kahve ismi, kahveden geliyor. Eskidir burası.

Kani: Kaç yıllıktır?

Muhammed Sadun: Tahminimce 70 yıllık var. Kewê kahvesi diyorlar. Babaları, dedeleri ölmüş ama çocukları şu anda işletiyor. Asıl sahibi ölmüş, Kewê kahvesi Amude’de meşhurdur.

Kani: Halk buraya oyun oynamaya mı geliyor?

Muhammed Sadun: Gelip oynuyorlar, kahve içiyorlar, çay içiyorlar, kağıt oynuyorlar

Kani: Ressamlık eğitimi veren okulunuz var mı?

Muhammed Sadun: Bizim burdaa nasıldır, Rojava’da bunun için özel okullar yok. Biz bir okul açtık Amude’de. İki nesile eğitim verdim tamamladım, yenisine hazırlanıyorum. Genç kız ve erkeklerdir, çocuklardır, ressamlığa yatkın olanlara ders veriyoruz.

Kani: Bir kaç farklı türü var: Abstract, realiti, fantazi ve portre var, daha çok hangisini seviyorsunuz?

Muhammed Sadun: Ben ilk önce realist'tim, realist okulundan, ancak şimdi kendimi sürrealist görüyorum. Çünkü ressamlar biliyorsunuz bir aşamadan diğerine geçebiliyor. Birisinde sabit kalmıyor. Aşamaları var,  her bir seferinde bir aşamaya geçiyor. Fakat her bir ressamın mutlaka realizm okulundan geçmesi gerekiyor. Realizm derken nasıl yani, ağacı senin gibi resmetmeyi öğrendikten sonra başka bir aşamaya geçmesi gibi. Bu aşamayı geçmeyenler ressam olamaz. Bir diğeri de burada ressam olmadan önce geçiminiz sağlayacak imkanlara sahip olmalısınız ki sonra ressamlık yapsın. Yoksa ressamlıkla geçim sağlanamıyor.

Muhammed Sadun, eserlerinin satın alınması ve farklı yerlere ulaşmasından memnun oluyor. Tabloları bu şekilde daha çok tanınıyor.

Kani: Amude’nin tamamı görünüyor buradan. Amude senin için ne anlama geliyor?

Muhammed Sadun: Amude’de büyüdüm, çocukluğum Amude’de geçti, burada okudum her şeyi burada yaşadım. Bütün anılarım Amude’de. Nereye gitsem de Amude’ye dönüyorum. Huzuru ve sabrı görüyorum. Duygularımı Amude’de yaşıyorum. Nereye gitsem dönüyorum. Bir gün Cizira Botan’a gittim, onlara, ‘İstanbul ve Ankara’da gençleriniz var mı’ diye sordum. ‘Yok, nereye gitseler geri dönüyorlar çünkü burada zemzem suyu var’ dediler. Bizim de burada zemzem suyu var.

Kani: Burda da zemzem suyu var?

Muhammed Sadun: Buraya da dönüyörüz yani. Tarihi bir şehirdir. Haseke ve Kamışlo’dan daha eski bir şehirdir. Amude’nin tarihi çok eskidir. Amude tarihte Hurilere bağlıydı. Burası Gülşinaz’dır. Şermola Tepesi tarihte Gülşinaz’dı. Hurilerin başkenti Orkeş bize yakındı. Amude 3 kez kurulmuş. Şu andaki Amude’nin tarihi 300 yıla dayanıyor.

Kani: Hiç sattıktan sonra pişman olduğunuz bir tablo oldu mu? Bu tabloyu çok seviyordum, keşke satmasaydım dediğiniz?

Muhammed Sadun: Bütün tablolar benim için önemlidir, gönlüme yakındır. Ama farklı yerlere ulaşıp halk gördüğünde daha çok seviniyorum. Mesela Erbil'de, İstanbul’da, Diyarbakır’da farklı yerlerde tablolarım var. Bu tablo Muhammed Sadun’undur dedikleri zaman gurur duyuyorum.

Sanatçıların emeği bir çok kez bir çok güzel eser için ilham kaynağı oluyor. Muhammed Sadun da “benim ilhamım Amude’dir. Bu şehir tablolarımın ilhamıdır, nereye gidersem gideyim buraya dönüyorum” diyor.