BİLİMSEL ARAŞTIRMA: Türkçe bilmeyen Kürtler sağlık hizmetlerine ulaşmakta sorun yaşıyor
Erbil (Rûdaw) - Kanada’nın Montreal Üniversitesi’nden Tevfik Bayram ve Koç Üniversitesi’nden Sibel Sakarya tarafından yapılan ortak bir bilimsel araştırmada, Türkçe bilmeyen Kürtlerin Türkiye’de sağlık hizmetlerine erişmekte sorunlar yaşadığı ortaya konuldu.
Tevfik Bayram ve Sibel Sakarya tarafından gerçekleştirilen “Türkçe Bilmeyen Kürtlerin Sağlık Hizmetlerine Erişimi” adlı araştırmanın sonuçları, 7 Ocak 2023 tarihinde International Journal for Equity in Health adlı uluslararası sağlık dergisinde yayımlandı.
“Türkçe Bilmeyen Kürtlerin Sağlık Hizmetlerine Erişimi” araştırması, bu alanda yapılan en geniş kapsamlı araştırma olarak öne çıkıyor.
Araştırmada, tümü Kürt olan ve Türkçe bilmeyen 12 kişi ile Şırnak’ta 2018-2019 yılları arasında derinlemesine görüşmeler yapıldı.
Araştırmada, Levesque’in “Sağlık Hizmetlerine Erişimde Hasta Merkezli Yaklaşım” kullanıldı. Bu yaklaşım metodunda, sağlık hizmetlerine erişimin bireysel ve yapısal boyutları ele alınıyor.
Araştırmaya göre, Türkçe bilmeyen Kürtler ana dilinden dolayı sağlık hizmetlerine erişmekte sorunlar yaşıyor. Bu kişiler, sağlığa dair bilgilere daha geç erişiyor ve sağlık merkezlerine başvurmayı da erteliyor.
Türkçe bilmeyenler, sağlık sorunları için çoğu zaman akrabalarına danışıyor ve dil problemi hasta-doktor iletişiminde sorunlar yaratıyor.
Araştırma, Türkçe bilmeyenlerin sağlık merkezlerine gittiklerinde çoğunlukla hangi bölüme başvuracaklarını bilmediklerini ve bu konuda çok da bilgili olmayan akrabalarının yardımına başvurduklarını ortaya koydu.
Doktor veya hemşire Kürtçe bilip konuştuğunda ise iletişim problemi ortadan kalkıyor ve Türkçe bilmeyenler tedaviye rahatça başvurabiliyor.
Türkçe bilmeyen Kürtler hastaneye tek başlarına gidemiyor
Türkçe bilmeyen Kürtlerin hiç bir zaman tek başlarına bir sağlık merkezine gitmedikleri araştırmanın öne çıkan diğer bir bulgusu. Bu kişiler tedaviye başvurmaya mecbur kaldıkları her zamanda Türkçe bilen bir kişinin eşliğinde sağlık merkezlerine gidiyor.
Aynı durum randevu alma, tahliller ve tomografi çekimleri için de geçerli.
Araştırmayı yapan iki kişiden biri olan olan Akademisyen ve Araştırmacı Tevfik Bayram Rûdaw’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Sağlık hizmetlerine erişimde temel belirleyici dildir”
“Sağlık hizmetlerine erişilmesinde temel belirleyicinin dil olduğu literatürde orta konulmuş. Dil, literatürün genelinde hasta ve sağlık personeli arasındaki iletişim aracı olarak ele alınmış fakat güç dinamikleri, siyasal durum ve tarihin etkisinin de açıklığa kavuşturulması önemli. Literatür bu alanlarda eksik kalıyor.
Bu araştırmada, dilin sağlık hizmetlerine erişim sürecini nasıl etkilediğini ve dil üzerindeki baskının, bu ilişkiyi nasıl değiştirdiğini ortaya koymayı amaçladık.”
Araştırmanın metodu
Bayram, araştırmanın metoduna ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Bu niteliksel araştırmayı, Türkiye’de yüz yılı aşkındır baskı altında olan Kürt toplumu içerisindeki Kürt hastaların deneyimleri üzerine yaptık. ‘Maksimum varyasyon stratejisi’ni kullanarak Şırnak’ta 2018-2019 yılları arasında, tümü Kürt olan ve Türkçe bilmeyen 12 kişiyle derinlemesine görüşmeler gerçekleştirdik. Araştırmamızda, Levesque’in sağlık hizmetlerine erişimin bireysel ve yapısal boyutlarını ele alan 'Sağlık Hizmetlerine Erişimde Hasta Merkezli Yaklaşım' metodunu kullandık."
Araştırmanın sonuçları
Bayram araştırmanın sonuçlarına ilişkin olarak ise şunları belirtti:
“Araştırma, Türkçe bilmeyen Kürtlerin Türkiye’de sağlık hizmetlerine erişmekte birçok dilsel problemle karşı karşıya kaldıklarını ortaya koydu. Sağlık bilgilerine zayıf erişim, hasta-sağlık personelinin zayıf ilişkisi, sağlık hizmetlerine erişmeyi erteleme, sağlık hizmetlerine erişimde başkalarına bağlılık, tedavilere düşük uyum, hizmetlerden memnuniyetsizlik ve sağlık haklarını takip edememe gibi sorunlar, ortaya çıkan başlıca sorunlardı.
İçselleştirilmiş baskı: Keşke Türkçe bilseydim!
Alışılmadık bir sonuç olarak, sağlık hizmetlerine erişimdeki süreçlerin, baskı ve bunun içselleştirilmesi bağlamında özellikle karmaşık olduğunu keşfettik. Çalışmamızda bulduğumuz gibi, içselleştirilmiş baskı, sağlık hizmeti arama konusunda bir isteksizlik duygusu yaratarak sağlık hizmetlerine erişime engel oluyor ve değişim mücadelesi için bireysel ve kolektif aktifliğe zarar veriyor.”
Bayram ayrıca, hastaların baskıyı içselleştirdiğini belirterek katılımcıların, ‘Keşke sağlık hizmetlerini kendi dilimde alsaydım’ demek yerine ‘Keşke Türkçe bilseydim’ şeklinde konuştuklarını kaydetti.
Öneriler
Bayram önerilere dair olarak da şunları dile getirdi:
“Bu tür popülasyonların sağlık hizmetlerine erişimini sistem düzeyinde iyileştirmek için, yönetişim ve kurumsal sistemleri yeniden yapılandırmak üzere insan haklarına dayalı bir politika değişikliğine ihtiyaç var. Bu popülasyonların tanınması ve sorunlarıyla ilgilenmenin yasallaştırılması, genellikle sorunlarının çözümünde daha fazla araştırmanın yolunu açacaktır. Bunu başarmanın ilk adımlarından biri, ezilen nüfusların resmi olarak tanınması ve sağlıklarının belirleyicilerinin kabul edilmesidir. Bu kabulle, evrensel stratejiler dışında, özellikle bu popülasyonlara yönelik çok adımlı politikalar uygulanmalıdır.
Bu popülasyonların dillerinin sağlık ve eğitim sistemlerine entegre edilmesi son derece önemlidir. Bu alanlarda değişiklikler yapıldığında ilgili kurum ve kuruluşların, baskı ve baskının içselleştirilmesinin göz ardı edilmemesi gereken çok önemli bir konu olduğu hakkında bilgilendirilmesi gerekiyor.
Ayrıca, baskı sadece dil ve etnisite alanlarında olmadığından yapılacak araştırmalarda baskının diğer türlerinin de araştırılması da gereklidir.”