Erbil (Rûdaw) - Şeyh Said ve arkadaşlarını idam edilişlerinin 95’inci yıldönümünde anan HAK-PAR, “Kürd Milletinin, Şeyh Sait'in şahsında, onun önderliği altında gelişmiş olan hareketle övündüğünü ve onur duyduğunu” belirtti.
Haklar ve Özgürlükler Partisi’den (HAK-PAR) yapılan açıklamada, “Kürdistan ulusal ayaklanmasının önderi Şeyh Sait, Kürd milletinin saygın ve hatırşinas şahsiyetlerinden birisidir ve bu her zaman böyle anılacaktır” denildi.
1925'te Şeyh Sait önderliğinde başlayan hareketin “ulusal ve özgürlükçü bir harekettir” oduğuna vurgu yapılan açıklamada, “Kürdler, o yıllarda bu harekete gönülden inandılar ve destek verdiler. Tabii ki, Şeyh Sait özgün, toplumu tanıyan, milletsever, ulusalcı, bilgili, dindar bir şahsiyetti” ifadelerine yer verildi.
Kürt halkının Osman döneminde bir takım hak ve menfaatlere sahip olduğuna dikkat çekilen açıklamada Kürtlerin o dönemde yaşamlarında Kürdistani özelliklerini daha çok korudukları, Kürt dilinde eğitim, köy ve şehir isimleri, Kürt beylerinin özerk yapıları, Kürt ve Kürdistan kimliğinin özgürlüğü, inkar ve asimilasyonun olmayışı ve daha bir çok konuda olduğu gibi Kürtlerin bir tür özerk yaşam sürdürdü belirtildi.
“Kemalizmin öngördüğü değişim, Kürdlerin hak ve menfaatlerinin inkarıydı”
“Teklik ve Türklük üzerinde kurgulanan Türkiye Cumhuriyeti Kemalist Rejimi, Kürd Milleti'nin başkaldırısından iki yıl önce idareyi ele almıştı” denilen açıklamada şu sözlere yer verildi:
“Yeni bir meclis tanzim edilmişti, meclisten sonra cumhuriyette ilan edilmişti. Dikkat çeken o dur ki, yeni cumhuriyet kendisini ‘Her iki halkın’ yani ‘Türklerin ve Kürdlerin’ cumhuriyeti olarak ilan etmişti. Birinci meclis yeni anayasayı kabul etmişti, hem yeni anayasada hem de yeni meclisin ilk kararlarında, Kürd milleti için muhtariyet, yani eşitlik temelinde kendi kendisini yönetme hakkı ilkesi kabul edilmişti. Meclis tutanaklarında ve Mustafa Kemal'in anılarında o dönemden bir çok kez bahsedilmiş ve o birinci meclisin belgeleri devletin arşivlerinde saklı tutulmaktadır. İlk meclis oturumlarında Kürdler bir millet ve Kürdistan bir ülke olarak kabul edilmişti.
Ne yazık ki Kemalist yöneticiler, algılarını değiştirdi. Bu değişim Kemalizmin öngördüğü üzere, Kürdlerin hak ve menfaatlerinin inkarıydı. Kürdler için öngörülen hak ve mefaatler bir bir yasaklandı, Kürdlerin ulusal varlıkları yok sayıldı. Kürd karşıtı bir çok yasa devreye sokuldu, Kürdler gün be gün kendi kimliklerinden uzaklaştırıldılar. Kürd ve Kürdistan varlığı yok sayıldı. Kürd olmak artık büyük bir tehlike halini almıştı. Türklerin Cumhuriyeti'nin bu yeni algısı Kürdlerin ve Kürdi yaşamın inkarı temelinde topluma servis edildi. Türk kimliğinin üstünlüğü ve hakimiyeti üzerine inşa edilen Kemalist Cumhuriyet ve onun siyasi ideolojisi, Kürdlere yönelerek baskılarını gün be gün arttırdılar, görülmemiş bir zorbalık uyguladılar.
Bu şartlarda Şeyh Sait, şerefli, duyarlı ve Kürdistani bir insan olarak, rejimin zorbaca uygulamalarını kabul etmediğini dile getirdi, defalarca Kürdlerin bir temsilcisi olarak rejime çağrılarda bulundu ve onları Kürdlerin milli menfaatlerine el uzatmamaları konusunda uyardı. Fakat rejim bu çağrılar karşısında gözlerini kapadı ve zulmünü giderek artırdı. Türk Rejimi giderek Kürdleri tüm milli ve eşitlikçi haklardan mahrum bıraktı.”
“Şeyh Sait ve arkadaşları Kürdistanı zorba yönetimden özgürleştirmek üzere ayaklandı”
Bunun üzerine Şeyh Said’in, Kürd aşiret önderleri, şeyh ve diğer dindarlar ile bir dizi görüşmeler yaparak bir birlik oluşturduğu ve ayrıca Diyarbakır’da "Milli bir meclis" oluşturarak Kürt birliğini oluşturmayı amaçladığına değinilen açıklamada, o dönem Azadi Hareketi önderi Cibranlı Halit Bey ve Piranlı Şeyh Said arasında da bir birlik ve dayanışma oluştuğu belirtildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Ne var ki rejim bu fırsatı da Kürdlere vermedi. Bunun üzerine Şeyh Sait ve arkadaşları yeni rejime karşı güçlü bir başkaldırıya karar verdiler ve Kürdistanı zorba yönetimden özgürleştirmek üzere ayaklandılar. Bu ayaklanma Kürd Milleti'nin 95 yıl önce Kemalist Rejim'e karşı başkaldırısının Kürd siyasal tarihinde bir dönüm noktasıdır. Her ne kadar çoğu tarihçiler bu başkaldırıyı erken veya "zamansız" bulduklarını belirtmişlerse de öz ve içerik bakımından bu başkaldırının ulusal ve demokratik bir karakter taşıdığı konusunda herkes hem fikirdir. Elbette ki hareket ülke genelinde bütünsel milli bir birlik ve yeterli bir hazırlık yapılmadan başlatıldı. Bu bir bakıma erken bir doğumdu. Ayaklanma için geniş bir tabana ulaşılamadı. Ulusal dinamikler yeterince seferber edilemedi.
Sonuçta, yeni Türk Rejimi büyük bir askeri güçle Şeyh Sait hareketine saldırarak hareketi bastırdı, görülmemiş bir zorbalık ve vahşetle hareketi dağıttı. Şeyh Sait ve 47 arkadaşı Şark İstiklal Mahkemesi'nde düşmanca bir anlayışla ve görülmemiş bir hukuksuzlukla şeklen yargılandılar ve idamla cezalandırıldılar.
Şeyh Sait'in ölüsü bile rejim için öyle bir korku salmıştı ki, idam edildikten sonra cenazesi gizlice defnedildi ve mezarının yeri saklı tutuldu,mezar yeri bugün dahi bilinmemektedir.
Hak ve Özgürlükler Partisi / HAK-PAR olarak Kürd ulusal hareketin önderi Şeyh Sait ve arkadaşlarının idamlarının 95. Yıldönümü'nde kendilerini saygı ve minnetle anıyoruz. Aynı zamanda ırkçı İstiklal Mahkemesi'nin kanunsuz yargılamalarını ve cezalandırmalarını şiddetle kınıyoruz.
Şeyh Sait Kürd Milleti' nin yüz akıdır. Kürd Milleti, Şeyh Sait'in şahsında, onun önderliği altında gelişmiş olan hareketle övünmekte ve onur duymaktadır.
Kürd milleti Şeyh Sait'e minnettardır. Şeyh Sait'in mezar yeri açıklanmalı ve itibarı iade edilmelidir.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın