Erbil (Rûdaw)- Kürdistan Güvenlik Konseyi, Türkiye'nin Erbil Başkonsolosluğu diplomatı ve iki Kürdistan Bölgesi vatandaşının başkent Erbil’de hayatını kaybettiği saldırıda yer alan saldırganların itiraflarını yayınladı.
Başkent Erbil’de 17 Temmuz’da bir restorana düzenlenen silahlı saldırıda Türkiye’nin Erbil Başkonsolosluğu’nda görevli diplomat Osman Köse ile Beşdar Ramazan ve Nariman Osman adlı Kürdistan Bölgesi vatandaşları hayatını kaybetmişti.
20 Temmuz’da da saldırının faillerinden Mazlum Dağ ve Muhammet Bisksiz (Dıjwar) Erbil Asayişi ile Kürdistan Anti Terör Birimi tarafından yakalandı.
Kürdistan Güvenlik Konseyi, bugün Türkiye'nin Erbil Başkonsolosluğu görevlisi ve iki Kürdistan Bölgesi vatandaşının başkent Erbil’de hayatını kaybettiği saldırıyı gerçekleştirenlerin itiraflarını yayınladı.
Görüntüler Rûdaw TV’de yayınlandı.
Açıklamada, Kürdistan Anti Terör Birimi ve Asayiş güçleri tarafından Erbil’deki saldırıya ilişkin 6 saldırganın kısa sürede yakalandığı belirtildi.
Kürdistan Güvenlik Konseyi, Erbil’deki terör saldırısının Kandil’den planlandığını duyurdu.
Mazlum Dağ’a 3 kişinin yataklık ettiği belirtilen açıklamada, Dağ’ın itirafından bir kaç ay önce (Fatih Botan) PKK’linin planı hazırladığını, hedefin de Osman Köse olduğu belirtildi.
Açıklamada ayrıca, saldırının bir diğer amacı Kürdistan Bölgesi’nin güvenliğini tehdit etmek olduğu kaydedildi.
Olayda hedef alınan Kürdistan Bölgesi vatandaşı 2 kişiye ilişkin ise Kürdistan Güvenlik Konseyi, “Kürdistan Bölgesi 2 vatandaş, Türk diplomatın korumaları olduğu şüphesiyle öldürüldü” denildi.
Açıklamada ayrıca, olayla ilgili yakalanmamış zanlıların da olduğu belirtilerek, söz konusu zanlılar hakkında dava açılarak, haklarındaki sürecin işlediği vurgulandı.
Yayınlanan görüntülerde 3'ü saldırgan 6 kişi ifadelerinde suçlarını itiraf etti.
Mazlum Dağ’ın itirafı:
1992 Diyarbakır doğumlu Mazlum Dağ, itirafında, 2015 yılında Kürdistan Bölgesi’ne gelerek, iş yapmaya başladığını belirterek, “Kardeşim İbrahim buradaydı -Kürdistan Bölgesi-. Siyasi faaliyetlerinden dolayı buradaydı ve Türkiye’de cezası olduğu için de Türkiye’ye gidemiyordu. Ağabeyim İsmail’de 1980’de PKK’ye katılmıştı” dedi.
Kandil’deki hayatı merak ettiği için oraya gitmek istediğini dile getiren Dağ, “Erbil'de bulunan İbrahim bu yılın şubat ayında Kandil'e gideceğini söyledi. Ben de onlara katılmak istediğimi ağabeyime ilettim. (Örgüt tarafından) Nisan ayında bana telefon açıldı. Numaramı ağabeyimden aldıklarını söylediler. (Süleymaniye'nin) Ranya ilçesi üzerinden Kandil'e gittim. Ranya karayolunda Kandil’den Botan olarak tanınan Fatih adlı kişi beni karşılamaya geldi. 26 gün onlarla Kandil’de kaldım yaşamlarına tanık oldum. Fatih orada bana, bazı işlerinde onlara yardımcı olmamı istedi. Bende, bu isteğini kabul ettim. Kalaşnikof ve silahla birkaç kez ateş etmeyi bana gösterdiler” diye konuştu.
Erbil’de bir cafede çalışmaya başladıktan sonra Mehmet olarakta bilinen Siirtli Dıjwar adlı kişiyle tanıştığını söyleyen Mazlum Dağ, sözlerine şunları ekledi:
“Birkaç kez onunla görüştük. Bana birinden söz etti. Daha sonra bu kişinin Türk Konsolosluğu çalışanı Osman Köse olduğunu öğrendim ve onu takip ettik. Osman Köse’nin fotoğraf ve videolarını Dıjwar’a, Dıjwar’da Fatih’e verdi. Sonra bana bu kişiyi öldürüp öldüremeyeceğimi sordular. Bende yanında Osman Köse’nin yanında 2 koruma olursa birşey yapamayacağımı söyledim. Onlar da bana Alan ve Ahmet adlı Kuzeyli 2 Kürt gönderdiler. Bunlar gelince yanlarında susturucu silahlar ve araba plakası getirdiler. 17 Temmuz’da ben Alan ve Ahmet, Dıjwar’ın yanına gittik ve konuştuk.
Bir süre sonra Dıjwar bana mesaj attı ve Osman Köse’nin restorana gittiğini söyledi. Mezarlığa giderek arabanın plakasını değiştirdik. Restorana gittik ve Osman Köse’nin orada oturduğu yanında da başka kişiler vardı. Orada outran 2 kişinin – Kürdistan vatadaşı- Osman Köse’nin koruması olduğunu sandık. Bu nedenle de önce onları öldürmeye karar verdik. Bende yerimden kalkarak Osman Köse’ye bir el ateş ettim. Aramızda yaklaşık bir metre vardı ve yanındaki çantayı da alarak olay yerinden çıktık. Çıkınca sağ ayağımdan yaralandım.
Ahmet yere düştü başından kan akıyordu. Üçümüzde arabaya binerek olay yerinden ayrıldık. 120. Cadde’ye gidip Dıjwar’ı telefonla aradım ve işi tamamladığımızı söyledim. Ardından da Ahmet ve Alan mezarlığa ulaşmadan arabadan indiler. Osman Köse’nin çantasını ve tabancaları da kendileriyle götürdüler. Bende Mezarlığa gittim yaralandığımı Dıjwar’a söyledim. O da bana İsmail’in beni almaya geleceğini söyledi. İsmail’in aracıyla Recep’in evine gittim ve İsmail’de kendi yoluna gitti. O gece Recep’in evinde kaldık. Ertesi günü de Siyakok adlı kişinin evine gittik. Gece geç saatte de Sıtkı’nın evine bizi götürdüler.”
Dağ, “Sıtkı’nın yanında çalışan kişi bizim ifşa olduğumuzu ve kaçamayacağımızı söyledi. Bizi Bahrike’deki 120. Cadde’de indirdi ve Dıjwar ile ayrıldık. Yanımda telefon yoktu ve bana bir telefon gönderdi. Muhsin adlı kişi geldi ve bir süre sonra Asayiş bizi 120. Cadde’de yakaladı” ifadelerini kullandı.