PAKURD: Kürdistan'ı parçalayan Lozan Antlaşması’nı tanımıyoruz
Erbil (Rûdaw) - Kürdistani Parti (PAKURD) Lozan Anlaşması’nın 100’ncü yıl dönümünde bir açıklama yayınladı.
Açıklamada, Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla Kürdistan’ın 4 parçaya bölündüğü ve 50 milyon nüfusu aşan Kürt milletinin devletsiz, statüsüz ve korumasız bırakıldığı kaydedildi.
Lozan Antlaşması ise Kürt halkının topraklarını bölüşen devletlerin, Kürtlerin temel hak ve taleplerine yok etme, inkâr, asimilasyon, katliam ve siyasi soykırımlar ile cevap verdiği ve Kürtlerin self determinasyon hakkına saygı gösterilmediği vurgulandı.
“Selfdeterminasyon hakkı ve diğer bütün haklarımızı elimizden alan ve egemen/emperyalist devletler lehine ortadan kaldıran, Kürdistanı parçalayarak devletlerarası sömürge haline getiren Lozan Antlaşması’nı tanımıyoruz” idadelerinin yer aldığı açıklama şöyle:
“Aziz Kürdistan Milletine ve Dünya Kamuoyuna:
24 Temmuz 1923’te Türkiye ile Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devletleri arasında bu yıl 100. yılını dolduran Lozan Antlaşması imzalanmış ve anlaşmanın Siyasal Hükümler başlıklı birinci bölümün birinci maddesinden anlaşılacağı üzere devletler hukukunun genel ilkeleri esas alınmıştır.
Lozan Antlaşması’nın Türkiye Cumhuriyeti devleti ve imzacı devletler arasında imzalanması ile Osmanlı İmparatorluğu’nun bakiyesi olarak yeni Türkiye Devleti kurulurken başta İngiltere, Fransa ve diğer imzacı devletlerin de öncülük etmesi ile Kürdistan en az 4 parçaya bölüştürülmüş; bugün 50 milyon nüfusu aşan Kürt milleti devletsiz, statüsüz ve korumasız bırakılmıştır.
Kürdistan’a egemen devletlerce, uluslararası sözleşme ve evrensel ilkeler ile tanınan ve devletlerce uyulması zorunlu olan temel hak ve özgürlükler dahi Kürtlerden esirgenmiş, Kürt milletinin topraklarını bölüşen egemen devletler, Kürtlerin temel hak ve taleplerine karşı yok etme, inkâr, asimilasyon, katliam ve siyasi soykırımlar ile cevap vermiştir. Egemen devletlerce Kürtlerin self determinasyon hakkına saygı gösterilmemiş, temel hak talepleri şiddetle bastırıldığı gibi Kürtlere hiçbir azınlık hakkı dahi tanınmamış, verilmemiştir.
Merkezi Kürdistan’ı, Türkiye, Irak, İran ve Suriye devletleri arasında bölüştüren Lozan Antlaşması’nın sosyo-kültürel hakları garanti altına alan Azınlıkların Korunmasına İlişkin Hükümler’inin temel yasalar [Les Lois Fondamentales] olarak tanınması ve hiçbir yasa, yönetmelik ve resmi işlemin bu hükümlerle çelişkili ya da onlara aykırı olmamasını ve hiçbir yasal düzenlemenin söz konusu hükümlere üstün sayılmaması kabul edilmişse de hem egemen devletlerin hem de imzacı diğer devletlerin Kürt Milleti’ni yok sayması nedeniyle bu maddelerin muhatabının gayrimüslimler olduğunun vurgulanması ile bu hükümler Kürtlere uygulanmamış, Kürtler temel sosyo-kültürel haklardan dahi mahrum bırakılmıştır.
Devletler Hukuku genel ilkelerini esas alan ve azınlıkların korunmasına güvence olan maddeleri normlar hiyerarşisinde üstün yasa kabul eden Türkiye Cumhuriyeti devleti, geçen yüzyıl içinde yukarıda bahsi geçen azınlık haklarını Kürt milleti’ne tanımamış, Kürt Milleti’nin en temel, dokunulmaz ve birincil hakkı olan yaşama hakkını ihlal etmiş, yanı sıra; haber alma hakkı, adil yargılanma hakkı, düşünce özgürlüğü, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü, anadilde eğitim ve öğretim haklarını ihlal etmiş, sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmemiş, Lozan Antlaşması ile bağdaşmayan politikaları Kürt halkına uygulamıştır. Lozan Antlaşması’nın yürürlüğe girdiği tarihten günümüze kadar geçen 100 yıllık süreçte; Kürt topraklarını bölüştüren ve zorla egemenliğinde tutan başta Türkiye olmak üzere diğer egemen devletlerce, Kürtlere yönelik, farklı yer ve zamanlarda defalarca katliam yapılmış; kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin yüz binlerce Kürt katledilmiş, son 40 yılda özellikle bu devletlerce siyasi soykırım eylemleri ve faili meçhul cinayetler gerçekleştirilmiş, on binlerce siyasi tutuklama ve buna bağlı hükümler ile Kürt öncüleri zindanlara hapsedilmiş, siyasi parti ve dernekleri kapatılmış, gazeteciler tutuklanmış, yayınevleri kapatılmış, kitapları yasaklanmış, sosyokültürel hakları elinden alınmıştır. Kürtlerin ana dillerinde eğitim veren tek bir okul dahi izin verilmemiştir; bu uygulama bugün de devam etmektedir.
Uluslararası antlaşmaların hukuksal açıdan geçerli olabilmelerinin en önemli koşullarından biri; uluslararası emredici kurallara (jus cogens) aykırı olmamasıdır. Emredici kurallara aykırı olan antlaşmaların geçersiz sayılmasının hukuki etkisi, bu antlaşmanın batıl sayılması; başka bir ifadeyle, o antlaşmanın ilke olarak yürürlüğe girdiği andan itibaren (ab inito) bir hüküm doğurmamasıdır.
Uluslararası Mahkemelerce belirlenen uluslararası emredici kuralların tümü geçen yüzyılda Türkiye ve diğer egemen devletlerce Kürt Milletine karşı ihlal edilmiş ve edilmektedir. Kürt Milleti olarak bir kez daha ulus olmaktan kaynaklı başta bağımsızlık ve uluslararası hukukta azınlıklar için tanınan selfdeterminasyon hakkı ve diğer bütün haklarımızı elimizden alan ve egemen/emperyalist devletler lehine ortadan kaldıran, Kürdistanı parçalayarak devletlerarası sömürge haline getiren Lozan Antlaşması’nı tanımıyoruz.
Tüm bu sebeplerle; Kürt Ulusunun haklarına kavuşmasını ve dünya barışının tesis edilmesi ile Kürtlerin zorunlu olarak Avrupa başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmasını önlemek üzere, başta İngiltere ve Fransa olmak üzere, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven devletlerini kendi kaderimizi bizzat tayin hakkımızı tanımalarını, desteklemelerini ve Lozan Antlaşması’ndan çekilmelerini Kürt halkı olarak talep etmekteyiz.”