HDP’ye ‘Kürt - Kürdistan’ eleştirisi
İstanbul (Rûdaw) - Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) seçim beyannamesinde Kürtler’e ve Kürdistan’a değinilmemesi tepkilere yol açtı.
Genel seçimlere ilk kez parti olarak katılacak olan HDP, 71 sayfalık seçim beyannamesinde “Türkiyelileşme” projesini hayata geçirebilmek için çok sayıda proje sundu. Kadınlar, gençler, çocuklar, yaşlılar, emekliler, engelliler, öğrenciler, eşcinseller ve işçiler için somut projeler sıralandı.
HDP’nin iç politikayla ilgili beyannamesinde Aleviler’in talepleri de yer aldı.
Beyannamenin dış politikayla ilgili bölümünde ise Filistin’in bağımsızlığı, Kuzey Kıbrıs sorununun çözümü, Suriye’deki iç savaşın sona erdirilmesi için çaba harcanacağı belirtildi. Ayrıca Türkiye-Ermenistan sınırının açılacağı da vaadedildi.
Rûdaw’a konuşan Kürt siyasi parti liderleri ve bazı yazarlar, “HDP’nin seçim beyannamesinde herşey var; sadece Kürt ve Kürdistan yok” görüşünde birleşti.
FEHMİ DEMİR (Hak ve Özgürlükler Partisi /HAK PAR Genel Başkanı): Her halk gibi Kürt halkının da kendi kaderini tayin etme hakkı vardır. Bu çerçevede de Güney Kürdistan’da da devlet olma dahil onların da kendini yönetme hakları vardır ki görünen o ki bugünkü koşullarda Irak’ta eski usulle gitmek mümkün değil. Zaten gidişat Kürdistan’ın bağımsızlığını gösteriyor. Bence Kürt siyasetçileri ve liderleri bu süreci iyi değerlendirmeli. Bölgede tek devleti olmayan halk Kürtler’dir. Devletleşmek için bundan daha doğal bir hak yoktur. HDP de dahil Türkiye’de hiçbir Türk partisi Kürtler’in kendi kaderini tayip hakkını görmez. HDP de bir Türk partisidir. Filistin’lilere devlet kurdurtur, Küba’daki sorunlarla ilgilenir ama burunlarının dibindeki Kürt halkı ile ilgilenmek kimsenin aklına gelmez.
MUSTAFA ÖZÇELİK (Kürdistan Özgürlük Partisi / PAK Genel Başkanı): HDP kendisini ‘’Türkiyeli’’ bir parti olarak tanımlıyor. Ama söylem ve uygulamalarıyla sadece bir ‘’Türkiyeli’’ parti gibi değil, aynı zamanda bir ‘’Iraklı’’, bir ‘’İranlı’’, bir ‘’Suriyeli’’ parti gibi davranıyor. Kürt ve Kürdistan sorunu ile yüzyüze olan tüm devletlerde, ‘’Kürdistan’’ın genel çıkarları yerine o ilgili devletlerin ‘’kabul edebileceği’’ bir siyaset esas alınıyor. Kürdistanlılar olarak hangi gerekçe, görüntü ve amaçla yapılırsa yapılsın bu yaklaşımı doğru görmüyoruz. Kürtler’in ulusal, Kürdistan’ın ülkesel varlığı ve kendi geleceğini tayin hakkını içermeyen hiç bir ‘’çözüm’’ bizim çözümümüz olmayacaktır.
SERTAÇ BUCAK (Kürd Demokratlar Platformu / KDP – PDK Genel Başkanı): Siyasal bir parti dünya’daki tüm sorunlarından seçim beyannamesinden bahsedebilir. Ama burunlarının dibinde olan uluslararası camiada büyük yankı uyandıran Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlık istemlerini görmezlikten gelmek bir siyasi körlüğün ifadesidir. Bu HDP içerisinde Kürtler’in ne kadar (etkin) olduğunu gösteriyor. Kürt ve Kürdistan zemininden uzaklaşıyorlar.
Türkiye’de birtakım oyları almak için insan çaba sarfeder ama uğrunda 35 yıldan fazladır mücadele ettiği değerlerden bu kadar uzaklaşmayı da yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. HDP’nin Kürdistan’ın bağımsızlığı diye bir derdi yok. Bundan hep kaçıyorlar. Bu da onların inkar etmesinden başka bir şey değildir. Seçim beyannamesinde HDP içerisinde Kürt siyasi hareketinin ne kadar Kürt olduğunu gördük. Yani Kürt olmadıklarını söylemeye çalışıyorum.
SİNAN ÇİFTYÜREK (Özgürlük ve Sosyalizm Partisi / ÖSP Genel Başkanı): HDP, kendini Türkiye sosyal demokrat partisi olarak belirlediği için politik bildirgesinde, Kürdistan meselesine zaten değinmiyor. Kürt meselesini ise Türkiye’nin herhangi bir siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel reform meselesi gibi görerek politika belirliyor. Türkiye partisi olarak baktığı içindir ki; “İsrail hükümetlerinin katliamcı, işgalci politikalarına karşı duracak. Filistin’in işgaline son verilmesine ve Filistin halkının kendi siyasi geleceğini belirlemesine imkân sağlayacak bağımsız devlet kurma hakkının tanınması için gerekli desteği verecek” deniliyor. Ne bağımsızlık yolunda adım atan Güney Kürdistan’dan, ne de Rojava’ının statü kazanmasından sözediliyor. Bunda Türk sosyalist hareketinin de payı olmuştur. Türkiye sosyalistleri başından beri “Arafat’a destek, Barzani’ye köstek” siyasetini izlemiştir!
Aynı bakışla HDP, Kıbrıs’taki bölünmenin sona ermesini, Ermenistan üzerindeki ambargonun kalmasını savunur (savunmalıdır da) ama parçalanmış Kürdistan’ın birliğinden, Kürdistan üzerindeki kuşatmadan tek kelimeyle söz etmez.
SIDKI ZİLAN (AZADİ Hareketi kurucu üyesi): HDP'nin açılımı, Halkların Demokratik Partisi'dir yani Kürtler sadece bir bileşen bu partide. Teorik olarak böyle, fiiliyat olarak da buna yakın bir durum vardır. Kürtler’in ekseriyette olduğu ve kahir ekseriyet olarak oy verdiği bir partidir.
HDP'nin ideolojik ve siyasi olarak PKK'nin tesirinde olduğu bilinen bir husustur. PKK'nin bağımsız Kürdistan söylemini fazla dillendirmemesi bir yandan çözüm süreciyle ilgiliyken, diğer yandan yaşadığı ideolojik dönüşümle de ilgilidir. Bu aşamada bağımsızlığa yakın olan Güney Kürdistan'da etkin olan yapının KDP olması ve bu partinin Türkiye ve ABD ile iyi ilişkileri de PKK'yi endişelendiriyor. Büyük güçler yani ABD ve müttefikleri Kürdistan'ın bağımsızlığında önceliği Güney'e vermiş gibiler. Rojava da denklemde gibi. Türkiye ve İran ise bu aşmada bağımsızlıktan uzak gibi gözüküyor.
İBRAHİM GÜÇLÜ (Yazar): Beyannamede Filistin, Azerbaycan, Karabağ, Kuzey Kıbrıs, Ermenistan konusunda net görüşler var. Filistin için bağımsız devlet isteniyor. Bütün milletlerin, kendi kendisini yönetme ve kaderini tayin etme hakkı vardır. Bu da federal, bağımsız ve konfederal devlet kapsamında olur. Bu nedenle Filistinliler’in devlet olma hakları var. Kürtler’in devlet olma hakları haydi-haydi vardır. HDP, Kürt ulusal çıkarlarını savunacaksa, Kürtler’in devlet olmasını Filistinliler’den önce istemelidir. Ama bunu yapmıyor.
PKK/HDP, Güney Kürdistan’daki devletleşmeyi, “İkinci İsrail” ve “ilkel milliyetçi” bir olgu olarak değerlendiriyor. Bundan dolayı Kürdistan’ın Güneyi’nin devletleşmesinden beyannamede bahsedilmiyor. Bu yaklaşımı, Duran Kalkan’ın son dönemdeki açıklamalarıyla da bir örtüşme gayretini gösteriyor.
İRFAN BURULDAY (Yazar): Kürdistan’ın dışında HDP’nin başarı şansı neredeyse yok gibidir. Buna rağmen HDP, seçim beyannamesinde Kürtler’in ulusal sorunlarının çözümüne yönelik tek bir noktaya bile dokunmamıştır. HDP izlediği Türkiyelileşme ve entegrasyon politikasıyla, seçmeni ile gövdesi arasında bağ kurmakta zorlanıyor. Zira HDP kendini açık ve seçik olarak “Türkiye partisi” olarak tanımlıyor. Türkiye devletinin demokratikleşmesi elbette önemlidir. Hatta kültürel kazanımlar konusunda önemli bir adım olabilir. Ancak bununla yetinmek, Kürdistan ulusal mücadelesinin mantığına uymaz. Filistin için devlet talebini meşru görmesi elbette önemlidir. Ancak Kürtler için böylesi bir zorunluluğu meşru görmemek ahlaki değildir.
FUAD ÖNEN (Yazar): HDP’nin seçim beyannamesinde ulus - devlet döneminin geçtiği argümanı kullanılıyor. Diğer milletler için değil ama Kürtler için bağımsızlıktan bahsedildiğinde, “Bunun arkasında emperyalist Amerika ve İsrail var” diyorlar. Bana sorarsanız Türkiye’de ben demokratım diyen kimselerin Filistin’den önce Kürdistan için bağımsızlığı savunması lazım. Türk devleti Kürdistan’ın işgalcisidir. Demokrat olanların öncelikle buna karşı çıkması lazım. Bunu yapmayanlar samimi değildir. Kürdistan siyaseti için olması gereken Kürdistan’ın bağımsızlığıdır. Biz bir milletiz ve bir ülkemiz var. Bundan şu sonuç çıkar ki bu millet kendi topraklarında egemen olmalıdır. Bu da devletleşmek ve bağımsızlıktır. Bağımsız ve birleşik bir Kürdistan’ı savunmak Kürt siyasetinin alfabesi olmalıdır.
HDP Türkiye partisi olduğundan ondan Kürdistan siyasetini savunmasını beklemiyoruz. Türkiye partisi olarak elbette Türkiye siyasetini güdecektir. Ancak demokrat bir parti olduğunu iddia ediyorsa, Kürdistan’ın bağımsızlığına saygı göstermek zorundadır.
BEDEL BOSELİ (Yazar): 20’nci Yüzyıl’ın başında Kürtlerin karşısına Kürdistan Devleti fırsatı çıktı fakat Kürtler “İslam kardeşliği” söylemleri ile kandırıldı, devletsiz bırakıldı. Bu devletsizlik yüzünden uzun bir zaman dilimi içerisinde sadece sözde “Müslüman Türkiye" devleti tarafından 2 milyonu aşkın Kürdistanlı, en az 600 bin Kürt katledildi. Yani bugün sadece Kürdistan’ın kuzeyinde ortalama 40 milyon Kürdistanlı olması gerekirken sadece 20 milyon yaşıyor, yaşayanın çoğunluğu da Türk(çe)leşmiş…
HDP’nin yani KCK’nin Kürdistan Devleti karşıtlığı taktik değil, gerçek bir projedir. Çünkü HDP’nin bağlı olduğu KCK Güney’de Kürdistan Devleti fırsatı ve ortamı doğmuşken askeri ve fiili olarak bu Kürt Devleti fırsatına karşı mücadele ediyor, kantonu, yani devletsizliği dayatıyor.
Kürtleri parçalamak için aşiretlerin yerine partiler geçirildi. Partilerin anlaşması ihtimali üzerine “lehçe” ve “din” farklılıkları üzerinden parçalanmışlık ortamı hazırlanıyor. Kürtçe bilmeyen, 30 yıldır bilmek istemeyen Duran Kalkan’ın “Kürtler’in farklı lehçeleri var onun için devlet kurmaya hakları yok” demesi böylesi derin bir planın dışavurumudur.