Erbil (Rûdaw) – Kürtler ve Cumhuriyet ile ilişkileri üzerinde çeşitli çalışmalar yapan “Şark İstiklal Mahkemesi Tutanakları”, “Kürtler Türkler” ve “Binbaşı Kasım’ın Hatıraları” gibi bir çok kitap yazan araştırmacı tarihçi Mahmut Akyürekli, Varto’da Şeyh Said’i yakalayan askerlerin içerisinde Özdağ’ın bahsettiği dedesi Mikail'in olmadığını söyledi. Akyürekli ayrıca, Özdağ’ın “Şeyh Said çocukları, kadınları katledin dedi” şeklindeki sözlerinin ise gerçekliği olmayan Kürtlerle Türkler arasında "fitne çıkarma" çabasından başka bir şey olmadığını vurguladı.
Ümit Özdağ’ın Kürt yakın tarihindeki ayaklanmanın önderlerinden Şeyh Said’e yönelik sarf ettiği sözler ve hakaretlere birçok Kürt aydın, yazar, gazeteci ve sosyal medya kullanıcılarından tepki geldi. Şeyh Said Derneği, Diyarbakır Barosu ve Urfa Barosu, Şeyh Said'e hakarette bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ hakkında suç duyurusunda bulundu.
Özdağ’a Twitter hesabı üzerinden yanıt verenler arasında Şark İstiklal Mahkemesi Tutanakları ve Binbaşı Kasım’ın Hatıraları kitaplarının yazarı, Cumhuriyet ve Kürt ilişkileri uzmanı konuya hakim tarihçi Mahmut Akyürekli de vardı.
Rûdaw’a konuşan Mahmut Akyürekli, Varto’da Şeyh Said’i yakalayan askerlerin içerisinde Özdağ’ın bahsettiği dedesi Mikail’in olmadığını, Özdağ’ın “Şeyh Said çocukları, kadınları katledin” sözlerinin ise “mesnetsiz bir savurganlık” olduğunu söyledi
“Şeyh Said hadisesinde iştirak edenlerin arasında Çerkesler de var, Türkler de var niye böyle bir ifade kulansın diye sormazlar mı?”
Şeyh Said Ayaklanmasının sadece Kürdi karakterli olmadığını, Hilafet taraftarı da olması hasebiyle Çerkez ve Türklerin de yer aldığını belirten Akyürekli, “Şimdi Şeyh Sait hadisesini mücerret (tek boyutlu) başına ele alamazsınız. Kürdi karakteri kadar o hareketin Hilafet taraftarlığı, İslami karakteri de var . Dolayısıyla Şeyh Said hadisesinde iştirak edenlerin arasında Çerkesler de var, Türkler de var. Hatta Cumhuriyetten hoşnut olmayan Süryaniler var, Ermeniler var. Kürdi Karakteri sebebiyle Aleviler var, dolayısıyla Şeyh Sait hadisesini tek başına Kürdi veya İslami bir çerçeveye sığdırmak mümkün değil” değerlendirmesinde bulundu.
Ümit Özdağ’ın kendisinin de Dağıstanlı Çerkez olduğunu hatırlatan Mahmut Akyürekli “Ümit Özdağ, Dağıstan’dan gelip Çorum Alaca’ya yerleşen Çerkes kökenli bir ailenin çocuğudur. Malum Dağıstan bölgesi Çerkes'dir. Çeçenler de Çerkeslerin bir koludur. 1864 te Çerkes katliamı sonrasında Türkiye’ye gelen Dağıstanlılar(Çerkesler) Osmanlı ordusunda görev aldılar” ifadelerini kullandı.
“Barzanilerin üzerine yürüyen Muhammed Fazıl Paşa da Çerkes idi”
Akyürekli “ Mesela Kafkas Cephesinde Kürtlerden oluşan Aşiret İhtiyat Süvari Alaylarının oluşturduğu Kolordunun komutanı daha önce Barzanilerin üzerine yürüyen Muhammed Fazıl Paşa da Dağıstanlı bir Çerkes idi” dedi.
Ümit Özdağ'ın aile yapısına ilişkin ise Akyürekli, “Ümit Özdağ'ın babası Muzaffer Özdağ subaydır,1960 ihtilalini gerçekleştiren Milli Güvenlik Konseyi’nin bir üyesi Türkeş’le aynı ekipteydi. Aile ihtilalciliğe yatkın bir yapıya sahip. Baba Özdağ sanırım ölene kadar MHP'nin yönetimindeydi. 1970’lerde bizler sokakta biri birimizi boğazlarken babası Ümit Özdağ’ı Almanya’ya göndermiş orda okutuyordu. Ümit Özdağ babası tarafından uzun yıllar yurt dışına tutuldu, korundu. Keşke diğer Anadolu çocuklarında aynı merhametti gösterselerdi” şeklinde değerlendirdi.
Özdağ’ın vatandaşlık meselesine ilişkin soruya ise Akyürekli şu yanıtı verdi:
“Türk vatandaşı olmadığına veya Alman vatandaşı olduğuna dair bazı söylentiler olsa da bende o konuda belge yok. Emin değilim. Fakat yurt dışında okuduğunu, babası Muzaffer Özdağ'ın oğlunu 1980 öncesi Türkiye'deki olayların içerisine sokmadığını biliyoruz. Tekrara ediyorum Unutmamak lazım sokak çatışmaları MHP li ve Solcu gençler arsında yapılıyordu. Babası MHP MYK üyesiydi.”
“Çerkesler genellikle hilafet taraftarıydı”
Çerkezlerin büyük çoğunluğu İstiklal Harbinde Atatürk’e yüz çevirip Yunanlıların tarafına geçtiğini hatırlatan tarihçi Mahmut Akyürekli “Şimdi Kürtleri hain, ilan edecek, kök söktüreceksiniz ama siz de vatanperver ve Türk olacaksınız” şeklinde tepki gösterdi.
Mahmut Akyüreki konuya ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çerkeslerin çoğunluğu İstiklal Harbinde Çerkes Ethem ile birlikte Yunan tarafına geçtiler. Eğer Mustafa Kemal ve Arkadaşlarına karşı olmak ihanetse veya Özdağ’ın dediği iki harf ise onun en büyüğünü kendi akrabaları olan Dağıstanlılar işledi. Şeyh Said’inde kısmı müttefikleri Çerkeslerdi. Şeyh Said hadiseleri olduğunda Çerkes Ethem kaçmış Ürdün’e yaşıyordu. Onlar da hilafet taraftarıydı. İşin doğrusu Hilafet taraftarlığı noktasında Şeyh Sait'le aynı çizgide idiler. O sırada, Şeyh Said hadisesi olduğu zaman Abdülhamid’in oğlu Şehzade Selim sınıra yakın bir bölgeye gelmişti. Çerkesler de onu destekliyordu. Hilafet Komitesi'nin destekçileri Ürdün'de, Beyrut'ta, Şam'da, Halep'te Çerkesler'di. Dolayısıyla Şeyh Sait hadisesinin içinde Çerkeslerin de olduğunu biliyoruz. Hatta yargılanan Çerkesler var. 1925 Çabakçur Kaymakamı Dağıstanlı Yusuf Ziya Efendi Şeyh Said’i karşılayıp ihtiramda bulunduğu için yargılandı ceza aldı görevden atıldı Şark İstiklal Mahkemesi karar İlam Numarsı 124, Keza Çerkes Binbaşı Mehmet Nuri hakkında İdam kararı verildi. İlan Numarası 130. Bunlar belgelerle sabittir. Buradan hareketle Özdağ kendi dedelerine de hakaret etmiştir diyebiliriz.
“Özdağ kendi dedelerine de hakaret etmiştir”
Yani Şeyh Said’i Atatürk’e karşı isyan ettiği için hakaret hakaret eden insanın (Ümit Özdağ) kendi dedelerine, akrabalarına da hakaret etmesi lazım. Çünkü onlar da o işin içinde varlardı. Nitekim çalışmalarımda bunların belgelerini tek tek işledim. Yargılananlar oldu Şeyh Said hadisesinden dolayı. Onlardan bazıları da İngiliz casusluğundan yargılanmadılar. Sanki Çerkesler çok cumhuriyet taraftarıymış gibi bahsediliyor. Öyle değil. Hilafet Ordusunun komutanı ve Kuvayı Milliye güçleriyle İzmit'te Gebze'de Geyve'de savaşan Meşhur Aznavur Ahmet Çerkes'dir, Abaza'dır. Abazalar, Çerkeslerin bir grubudur. Yani Kürtlere sökeceksiniz ama Çerkesler de vatanperver ve Türk olacak. Bu hakaret ve saldırı çirkindi. Özdağ’ın yaptığı hata buradaydı. Biz bunu hatırlatmak istedik sadece.”
“Şeyh Said’i yakalayan askerler arasında Özdağ’ın bahsettiği dedesi yok”
Ümit Özdağ’ın Şeyh Said’i yakalayan müfreze içerisinde dedesi Mikail’in de olduğuna ilişkin iddiayı ise tarihçi Mahmut Akyürekli şöyle değerlendirdi:
“Dedesine gelince ben evraklarda Şeyh Said’i yakalayan on üç kişinin evrakını, isimlerini tek tek verdim. Çünkü yakaladıkları zaman Şeyh Said'in heybesinde olan altınların bir kısmını zimmetlerine geçirmişlerdi yani çalmışlardı, bu kişiler yağmadan yargılandılar 13 kişiden oluşan bir askeri birlikti(Takım). Yargılandıkları için mahkeme kararlarında tutanaklarda adları kayıtlı, bu isimlerini tek tek biliyoruz mesela Erzurum’un Zovans Karyesinden 26 Yaşında Yunus Çavuş Bin Ali, Gez Mahallesinden İhsan Çavuş … Bizim okuyucumuz dikkatli değil, yani bunlar önemli satır arası bilgiler ama okuyup geçiyorlar. Ümit Özdağ’ın Mikail diye bir dedesi olduğuna dair bir belge yok. Yani dedesinin orada olduğunu düşünmüyorum. Dedesi subay da olabilir, bilemiyorum. Çünkü Çerkeslerin bir çoğu o dönemde orduya girmişlerdi.
Ancak Şeyh Said’i Varto'dan yakalayan ekibin içinde kesin Mikail diye birisi yok. Varto’dan Diyarbakır’a getiren müfrezenin içinde veya Hapishaneden idam meydanına götüren birliğin içinde ise bilemiyorum bende belgesi yok.
Şunu söylemek mümkün Dedesi o tarihte Binbaşı ise İngiliz Casusluğundan yargılanıp idam edilen Dağıstanlı Mehmet Nuri ile sınıf arkadaşı olabilirler belki de yakın arkadaş, çünkü o da 1925’te Binbaşıydı.(Şark İstiklal Mahkemesi Karar no .130)”
“Şeyh Said kadınlara ve çocuklara kıyın demedi, bu bühtandır”
Özdağ’ın ortaya, şeyh Said’in “kadınları çocukları öldürün” şeklinde bir söylemi olmadığını “bu söz bühtandır” diyen Mahmut Akyürekli, “Bu tamamen asılsız bir iddiadır. Türk askerleri konusunda söylenmiş benzer sözler var bunun da sebebi şu: Şeyh Said’in mahiyetindekiler ‘Müslüman askere silah sıkılmaz’ inancıyla çatışmak istemiyor. Ayaklanma başlamış. Şeyh Said etrafındaki insanlarla Hani’den Lice’ye geçerken -askere silah atılır mı, atılmaz mı? Askeri vuralım mı? Vurmayalım mı? Onlar da Müslüman Olur mu olmaz mı?- şeklinde bir tereddüt hasıl oluyor. Şeyh de: askerler Müslüman fakat şeri-i bir devlete karşı oldukları, İslam'ı tahrip eden bir düzenle beraber hareket ettikleri için onlarında İslami bir dava mücadele verdiğini gerekçe göstererek mahiyetini çatışmaya yönlendirmiş. Yoksa Şeyh Said’in “çocukları da, kadınları da öldürün” şeklinde bir beyanı yok. Bu kadar gerçek dışı abartılı iddialar Kürt Türk düşmanlığını körüklemek fesat çıkarmaktan başka bir şey değil” dedi.
Mahmut Akyürekli “Ayaklanmacılar tarafından Elazığ Valiliğine atanan Müderris Kemaleddin Efendi, Aziz Yıldırımın dedesi Şevki Efendi, Ergani Belediye Reisi Abdurrahman Efendi, Elazığ Eşrafından Çötelizadeler, Çarsancaklı Yumru ve yakınları, Halfeti Şube Başkanı Binbaşı Mehmet Efendi, İstanbul Aksaray Valide Camii Vaizi Silifkeli Hoca Askeri efendi, Üsküplü Cemil Rıza, Laz Mehmet, Ahmet Hamdi Efendi bunlar ilk aklıma gelen Türkler veya Kürt olmayan, ayaklanmaya katılmak ve taraf olmak suçlarında yargılanan insanlar. Buna rağmen Şeyh Said böyle acube bir fetva veya söylem içinde olmasını düşünmek mümkün mü? Akıl kârı mı…
İnsaf demek lazım yakalanan, esir edilen bir tek Türk askerinin burnu kanamış mı? Ayaklanmacılar yakaladıkları esir ettikleri bütün Türk askerlerini sadece silahlarını almışlar; yedirmişler, içirmişler bir dönem misafir ettikten sonra serbest bırakmışlardır.
Esir asker uygulaması zaten Özdağ’ı yalanlıyor benim yalanlamama bile gerek kalmadan Tarihi vesikalar buna şahitlik ediyor” ifadelerini kullandı.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın