Tahran Üniversitesi Siyaset Bilimleri öğretim görevlisi Dr. Sadegh Zibakalam, İran ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerin özellikle Başkan Neçirvan Barzani başkanlığındaki dört yılda verimli geçeceğini ve Erbil’in Tahran-Washington arasında bir uzlaşı hattı olacağını söyledi.
İran’ın Güney Kürdistanlı Kürtlerle iyi ilişkilere sahip olduğunu belirten Zibakalam, ancak Tahran yönetiminin Rojhılat’taki Kürtlerden ötürü Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlığına sıcak bakmadığını ifade etti.
Rûdaw Araştırma Merkezi’ tarafından düzenlenen “Neçirvan Barzani ile önümüzdeki 4 yıl içerisinde Kürdistan Bölgesi İlişkileri” paneline konuşmacı olarak geldiği başkent Erbil’de Rudaw’ın sorularını yanıtladı.
En son ne zaman Kürdistan Bölgesi’ni ziyaret ettiniz?
Daha önce iki defa Kürdistan’ı ziyaret ettim. İlki Halepçe Katliamının 25’inci yıl dönümüydü. İran’dan yedi sekiz kişilik bir heyetle Kürdistan hükümeti özel davetlisi olarak gelmiştik. İkinci gelişim ise Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) davetlisi olarak ailemle birlikte gelmiştik. Yanlış hatırlamıyorsam ilk gelişimle aralarında bir sene fark vardı. Tahran’da siyaset bilim dalında doktora yapan bir öğrenci, Erbil hukuk fakültesinde dekan olarak görev yapıyor, kendisi beni ve ailemi davet etmişti. Rûdaw’ın düzenlediği “Neçirvan Barzani ile önümüzdeki dört yıl” sempozyumuna katılmak üzere İran’dan katılım sağlamıştık. Türkiye, Suriye ve Irak’tan da katılım vardı. Ben ilk panelde Sayın Neçirvan Barzani’nin başkanlığında önümüzdeki dört yıla ilişkin konuşma yaptım.
İran ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerden bahsedecek olursak, Kürdistan Bölgesi’nin, İran’ın dışişleri ve ekonomi politikasındaki konumu nedir?
Bu zor bir soru; İran yönetimi Iraklı Kürtlerle her zaman iyi ilişkiler içerisinde olmuştur. Gerek devrim öncesinde Muhammed Rıza Pehlevi ve gerekse de ondan sonraki süreçlerde de bu şekilde devam etti. Genel olarak İran hükümeti Irak’ta bulunan Kürtlerle iyi bir ilişkisi vardı. Özellikle bazı taraflarla daha yakın olduğunu söyleyebilirim. Örneğin KDP’ye kıyasla KYB ile daha yakın. Sorunuzun zor olan kısmına gelecek olursak, İran Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlığını istemiyor. Bağımsızlık için atılan adımlar karşısında İran daha fazla endişeleniyor.
İran’ın endişeleri neden kaynaklanıyor?
İran’da da bir Kürt topluluğu var. Irak’ta detaylı ve titizlikle yapılmış bir istatistik yok. Ancak 30 milyonluk Irak nüfusunda 6 milyon Kürdün olduğu söyleniyor. 80 milyonluk nüfusu olan İran’da Kürtlerin nüfusunun 10 milyon olduğunu söylüyor. İran hükümeti bu sayının daha az olduğunu iddia ediyor. 7-8 ile 10 milyon civarında olduğu söyleniyor.
12 milyon olduğuna dair bilgiler de var?
İran’da Evet. İran’ın hemen yanında bağımsız bir yapının oluştuğunu gördüklerinde, İran’da bulunan Kürtleri de bu gibi talepleri dile getirmeye teşvik edecektir. Yani İranlı Kürtlerin talepleri artacak, örnek verecek olursak; önce Mahabad, Sine ve Bokan’da çocuklarımız Kürtçe dilinde okusun talepleriyle gelirler, daha sonra bu talep “öz yönetim” hükümetine dönüşür. Hemen ardından neden bir Kürt Parlamentosu da olmasına kadar gider. Neden bir valimiz Kürt olmasın, bir kaymakam Kürt olmasın! Bütün bunların olması, yanlarındaki komşunun Irak’ta bağımsız bir hükümet olmasıyla başlar. Bu nedenle İran’ın bu konuda endişeleri var. Sizin öz yönetiminiz ne kadar ciddi bir şekilde ilerlerse İran’daki Kürtler üzerinde etkisi kaçınılmaz oluyor.
İran ve Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkiler ne durumda?
Sözünü ettiğim konu dışında ilişkilerin iyi olduğunu söyleyebilirim. Tabi ki bunun da birçok sebebi var. Birincisi İran, Kürdistan Bölgesi’nde ekonomik faaliyetler yürütebilir. Sanayi ve tarım faaliyetleri olabilir. Erbil ve çevresinde ciddi bir doğalgaz kaynaklarının var olduğunu biliyorsunuz.
Ama İran’ın bu alanda yatırım yapmadığını görüyoruz?
İran doğalgaz konusunda yatırım yapabilir. Çünkü İran’ın bu konudaki tecrübesi yüz yıl öncesine dayanıyor. Yaklaşık bir asırdır İranlı mühendisler petrol ve doğalgaz ile haşir neşir olmuş. Bu yüzden İran bu alanda yatırım yapabilir. İranlı mühendisler ile şirketler burada gaz sektöründe çalışma yapabilir. Ayrıca siyasi anlamda Kürdistan, İran ile ABD arasındaki ilişkiler de bir hat konumunda olabilir. İlişkilerin şu an belirsiz ve kötü olduğunu biliyorsunuz.
Neçirvan Barzani’nin 4 yıllık başkanlık döneminde İran ile Kürdistan Bölgesi ilişkilerinin ilerlemesine katkı sunacağını düşünüyor musunuz?
Açıkça Sayın Neçirvan Barzani’ye yönelik olumlu bir beklenti var. Hükümet, devlet ve İranlı yetkililer Sayın Barzani’yi tecrübeli, olaylara hâkim ve gelişmiş bir kişilik olarak uluslararası ilişkilere oldukça hakim biri olarak görüyor. Dolayısıyla kendisine saygıyla bakıyorlar. Hesapsızca davranışlardan uzak deneyimli kişiliğiyle bir devrimci edasıyla konuşmasını yapıyor, insanlara hitap ediyor. Bütün bunlara bakarak önümüzdeki dört yılın İran ile iyi bir ilişki içerisinde geçeceğini öngörüyorum. Kürdistan Bölgesi hükümeti, Sayın Neçirvan Barzani’nin dört yıllık başkanlık döneminde Tahran ile Washington arasında köprü hattı rolü de üstlenebilir. Hem Tahran yönetimi Kürdistan Bölgesi hükümetine ve Sayın Barzani’ye çok güveniyor, hem de Amerikalılar. Genel olarak Kürdistan Bölgesi ile iyi ilişkileri var.
Burada şu soru da devreye giriyor. Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi de arabuluculuk önerdi. Sizce Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin de katılacağı bir arabuluculuk daha güçlü olmaz mı?
Daha güçlü olacağına inanıyorum. Çünkü Kürdistan Bölgesi tek söyleme sahip ancak Bağdat böyle değil. Bildiğiniz gibi Irak’ta iktidarda yer alan bazı gruplar İran’a çok da olumlu bir gözle bakmıyor, bağımsızmış gibi durmaya çalışıyorlar. Geçmişte İran’la iyi ilişkileri de olan bu Şii gruplar son yıllarda tavırlarını değiştirdi. Fakat Kürdistan Bölgesi öyle değil. Kürdistan Demokrat Partisi ve Barzani’nin geçmişten beri İran’la yakın ilişkileri var. Aynı şekilde Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin de İran ile yakın ilişkileri var. Iraklı Kürtlerin büyük bölümü İran’a çok olumlu bakıyor. Irak’tan daha fazla İran’a güveniyorlar. Siyasi taraflar da Bağdat’a nazaran daha çok ortak görüşe sahip. ABD’nin de Kürdistan Bölgesi’ndeki partilere ve siyasi liderliğe olan inancı daha fazladır ve bu konuda Kürdistan Bölgesi’nin Tahran ile Washington arasında arabuluculuk için şansı daha önplandadır diye düşünüyorum.
Kürdistan Bölgesi ile İran hükümetlerinin karşılıklı ilişkileri geliştirmek adına üzerinde çalışmaları gereken konular neler, neye daha çok önem vermeleri gerekiyor?
Kanımca bu konuda Sayın Barzani ile Kürdistan Bölgesi yetkilileri çok önemli bir rol üstlenebilir. Tahran’ın Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlık ve Bağdat’tan kopma konusunda endişelerini kastediyorum. Bence Sayın Neçirvan Barzani ve Kürdistan Bölgesi yöneticileri İran’a şunu açıkça söyleyebilir; “Kürdistan Bölgesi tamamen bağımsız olsa bile sizin bundan endişelenmenize gerek yok. Çünkü bizim İran’daki Kürtleri ayaklandırmak gibi bir yaklaşımımız söz konusu olamaz ve biz onlara karargâh olmayız. Biz İran ile bu ülkede yaşayan Kürtlerin ilişkilerine karışmak istemiyoruz veya İranlı Kürtleri bağımsızlık için teşvik etmeyiz.” Yani İran’ın bu konudaki endişelerini gidermek önemlidir.
Peki, Neçirvan Barzani başkanlığı döneminde İran’da Kürt sorununun çözümü için arabuluculuk rolü oynayabilir mi?
Bu bence çok önemli bir konu. Bu çok önemli bir rol ve bence Sayın Neçirvan Barzani bu rolü iyi bir şekilde üstlenebilir. Yani bir şekilde İran İslam Cumhuriyeti ile İranlı Kürtler arasında arabulucu olabilir. Üçlü bir temas olabilir, işte bir başında Sayın Barzani, bir başında İranlı Kürt yetkililer ve diğer başında ise İran. Kürdistan Bölgesi diğer iki tarafın birbirine yakınlaşmasında ve aralarında diyalog sağlanmasında rol alabilir. Bu anlamda karşılıklı diyalog ve anlayış birliği sağlanması temelinde Tahran hükümeti İranlı Kürtlere birtakım imtiyazlar tanıyabilir. Buna karşılık İran’dan da İran İslam Cumhuriyeti ile birlikte barış içinde yaşayabilme garantisi sağlanabilir. Bence Sayın Barzani’nin dört yıllık görevi süresince üstlenebileceği önemli rollerden biri de bu olur.
Sizce İran’da bu konuya ilişkin bir eğilimi var mı?
Bence, ılımlı çizgide ilerleyenler ile reformcular, İranlı Kürtlerin bu konudaki taleplerini görmezden gelmeyecek sonuçlara vardıklarını söyleyebilirim. Yani Kürtlere sadece dört yılda bir yapılan parlamento ve Cumhurbaşkanı seçimlerinde sandık başına gelin demekle yetinmeyecekler. Ancak yerine getirilemeyecek bazı istekleri de var. Bazılarının gerçekleştirilme olasılığının var. Örneğin Kürtçe anadilde eğitim, Mahabad’ta yaşayan anne ve babalar, ya da Sine’deki bir aile çocuğunu Kürtçe veya Farsça eğitim veren okullara gönderebilir ve bu durum oldukça sıradan ve edişe yaratacak bir şey değil. Söz konusu okullarda eğitim almasını arzulayan aileler çocuklarının Mahabad, Sine, Sakız ve Bicar’daki okullara gönderebilir.
Anadilde eğitimden kastınız tam olarak nedir?
Evet. Bakınız şöyle bir örnek ile izah edeyim. Mahabad ve Sine kadar radikal başka kentler yok. Bu iki şehirde İngilizce, Farsça ve Kürtçe eğitim veren ayrı ayrı üç okul açarsak eminin ebeveynler çocuklarını İngilizce eğitim veren okullara yönlendirir. Çünkü İngilizce dilde eğitim alan çocukların daha iyi bir geleceği olacağını biliyorlar.
İran’daki reformcuların durumu hakkında sizden bilgi almak istiyorum. Şu anda İran’da reformcularla statükocular arasındaki ilişki hangi düzeyde?
Doğrusu Ruhani hükümetinin ikinci dönemine kadar, yani Mayıs 2017’ye kadar da hükümette reformcular iyi bir konuma sahipti. Taraftarları da çoktu. Ama maalesef Sayın Ruhani hükümet başkanlığının ikinci yarısında kendisine oy veren 24 milyon kişinin taleplerine sırtını dönmüş ve yönünü statükoculara çevirmiş durumda. Bu, başkanlığa seçilmiş olan Neçirvan Barzani’nin Kürdistan Bölgesi halkına sırtını dönmesi ve daha çok Bağdat’ın taleplerini göz önünde bulundurması gibi bir şey olur. Maalesef Sayın Ruhani’nin şahsında bu durum ortaya çıktı. İktidarı döneminde kendisine oy veren 24 milyon seçmenin taleplerini göz önünde bulunduracağına daha çok statükocuların taleplerine baktı. Sonuçta reformcular statükoculardan daha çok Sayın Ruhani’den rahatsız oldu. Reformcular hiçbir şey yapmadılar da diyebiliriz.
Bu olanlar önümüzdeki seçimlerde seçmenin tavrını etkiler mi?
Durum çok zorlaşmış diyebilirim. Çünkü daha önceki seçimlerde özellikle merkezi yerlerde, Tahran, Sine, Mahabad gibi reformcuların güçlü olduğu yerlerde Ruhani’ye karşı büyük bir tepki var ve bu merkezlerin artık reformcu liderlere olan inancı kırılmış durumda.
Dr. Sadegh Zibakalam kimdir
Tahran Üniversitesi Siyaset Bilimleri öğretim görevlisi Dr. Sadegh Zibakalam, İran’da reformcu ve siyasi bilimci kişiliğiyle ön plana çıkıyor. 1948 yılında başkent Tahran’da dünyaya gelen Zibakelam okumak için gittiği Avrupa’da uzunca yıllar kaldıktan sonra İngiltere’nin Barfor Üniversitesinde yüksek lisans yapıp doktorasını aldı.
1979 yılında Devrim Kurulu üyesi İbrahim Yezdi’nin talebiyle Rojhılat meseleleri için görevlendirildi. Yezdi o dönem İran’ın geçici hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yapıyordu.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın