Haber Merkezi – Suriye’deki duruma dair konuşan PKK’li Helin Ümit, DSG ve YPG’nin “kendini feshedemeyeceğini, silahlarını bırakamacağını”, silahsızlanma sürecinin “demokratik bir meclis kurulmadan grup hakları, toplumsal hakları, birey hakları anayasada yerleri belirlenme” sonrası mümkün olabileceğini belirtti.
PKK Merkez Komite Üyesi Helin Ümit, Suriye ve Rojava’da yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Örgüte yakın bir televizyon kanalına katılan Ümit, Suriye’de Beşar Esad yönetiminin yıkılması ile ilgili olarak “Türkiye'ye, Irak'a, İran'a, Suriye'ye yaptığımız çözümlemelerde olduğu gibi, Suriye açısından da temelde biz hep şunu söyledik, Suriye'nin demokratikleşmesi gerekir. Suriye'nin yıkılışındaki temel sorun demokratikleşememesidir. Birlikte yaşadığı, daha doğrusu Suriye'yi oluşturan farklı etnik yapılarla, inanç biçimleriyle, gruplarla demokratik bir sistemi inşa edememesidir” dedi.
Yönetimi devralan Heyet Tahrir Şam’a dair yorum yapan Ümit, “İdlib'de kurdukları sistem şeriat sistemiydi. Çoğunun köken olarak işte El-Kaide ile bağlantıları işte önemli bir kısmının DAİŞ (IŞİD) ile birlikte ortak savaş yürütmesi gerçeği var. O anlamıyla derler ya bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. İsrail'e karşıt olmaları gerekirken böyle bir tablo çıkıyor karşımıza” ifadelerini kullandı.
Suriye’de yaşanan gelişmeler sonrası gündeme gelen Demokratik Suriye Güçleri’nin akıbetine ilişkin dolaylı yorum yapan PKK’li Ümit, silah bırakma şartının “demokratik bir meclis kurulmadan grup hakları, toplumsal hakları, birey hakları anayasada yerleri belirlenme” olduğunu kaydetti.
Ümit konuya dair şunları söyledi:
“Diyorlar ki Suriye'nin bütünlüğünü istiyoruz. Fakat neye dayalı olarak istiyorsun? Hangi ilkelere dayalı olarak Suriye bütünlüğü sağlanacak? Bugün halen Efrin'de işgalci güçler var. Şimdiye kadar buna dönük yapılmış tek bir açıklama yoktur. İşgalcilik son bulacak mı? Bulmayacak mı? Kim koruyacak mesela oradaki halkı? Serekaniye'de işgalcilik bitecek mi? Bitmeyecek mi? Kürtler DAİŞ katliam saldırılarına karşı mücadele 10 bin şehit verdiler.
YPG ve DSG’nin silahsızlandırılması
Türk Devleti'nin soykırım ve işgal saldırıları altında günlük olarak şehit veriyor bu halk. Peki buna karşı ne yapacak? Yeni kurulacak hükümet garantisi nedir? Böyle bir garanti veriyor mu? Niye bıraksın? YPG, QSD (DSG) için deniliyor ki silahsızlanacak. Baştan bunu tartışmak gerçekten insana çok şüphelidir. Mesela kadınlar ne olacak? YPJ ne olacak? YPJ kadınların savunma gücü. Bu Jolani ve ekibinin kadın karşısındaki pozisyonu nedir? Yanına iki tane kadın almakla kadın hakları garantiye alınmıyor ki. Vitrin oluşturarak bu böyle oluşturulamaz ki. Örneğin Hristiyan halklar... Evet, kilisede bugün dua okunmuş mesela.
Bunların göstermelik olup olmadığını nereden bileceğiz? Bunlar nasıl garantiye alınacak? Demek ki demokratik bir meclis kurulmadan grup hakları, toplumsal hakları, birey hakları anayasada yerleri belirlenmeden hiç kimse direniş mevziisini terk edemez. Kendi savunma güçlerini feshedemez. Silahını bırakamaz. Çünkü katliam tehdidi var.
“HTŞ'ye dün terörist dediler, bugün muhatap alıyorlar”
İsrail'in eliyle bir küresel dizayn var. Çeşitli güçlerin müdahaleleri var. Herkes kendi çıkarı doğrultusunda sürece müdahale ediyor. Tek taraflı iradelerin, tek taraflı ben dedim oldu şeklinde yürümüyor süreç. Bakın Türk devleti de diyor ki ben yaptım. Türkiye'de böyle bir bayram havası, Emevi Camii'ne gidip namaz kılmalar, özel görüşmeler yapmalar. Israrla HTŞ ile kendi arasında organik bağ göstermeler değil mi? Orada oluşacak yeni kendisine bağlamak istiyor.
Bizi öne sürerek Türkiye her yerde böyle saldırılarını yürütüyor. Her yerde işgal saldırılarını yürütüyor. HTŞ'ye de dün terörist dediler, bugün muhatap alıyorlar.
Gerçekten bizim ilgililere, bizi duyanlara, işte HTŞ'ye, Golani'ye ya da gerçekten iyi bir Suriye isteyen, Suriye'nin bütünlüğünü isteyen, güçlü bir Suriye, özgür bir Suriye isteyenlere temelde söyleyebileceğimiz şey demokratik ulus projesine sahip çıkmalıdır.
Demokratik uluslaşma olursa halklar birlikte yaşayabilir, inançlar birlikte yaşayabilir, birlikte güç olabilir. O zaman gerek emperyalist oyunların, dışarıdan dayatmaların, gerek içeride çeşitli çıkar gruplarının, gerekse de bölgede hegemonya peşinde koşan güçlerin etkisine girme ve onların oyunlarına düşmeme sağlanabilir.
Ama eğer böyle olmazsa, taktik yaklaşımlar olursa, işte bir Sünni iktidar inşasına yönelim olursa, bu çok uzun sürmez. Kendi içindeki çelişkiler yeniden dışa vurur, halklar buna direnir, Kürtler direnir, kadınlar bir şekilde direnir. Bakın Rojhilat Kürdistan'da İran'da, kadınlar bitmeyen bir çabayla her gün o sistemin, kadınlar üzerine kurduğu o katı kuralları yıkacak adımlar atıyorlar, canlarını ortaya koyuyorlar, zindanlarda yatıyorlar, idam sehpalarına çıkıyorlar. Kimse özgürlük sistemini öyle geriletemiyor. Suriye açısından da bu böyle."
“Sürece hazırlıklı girdik”
Suriye’de yaşanan gelişmelere ilişkin “hazırlıklı olduklarını” savunan Ümit, “Önder Apo (Abdullah Öcalan) sayesinde biz bu süreci böyle önceden aslında çözümlemiş olarak girdik. 3. Dünya Savaşı koşullarına yaşanan gelişmelere, biz hazırlıksız değildik. Önderliğimizin (Öcalan) İmralı'da yaptığı çalışmalar özellikle 5 Büyük Savunması aslında evet hem tarihsel olarak yaşadığımız sorunlara çözüm üretiyordu. Ama bir de güncel olarak Ortadoğu krizine, Ortadoğu kaosuna, bunun olasılıklarına, bu olasılıklardan nasıl çıkılacağını gerçekten bir intihar çizgisinde seyreden Ortadoğu'daki yaşam gerçekliğinin nasıl değiştirileceğine ilişkin gerçekten biz çok önemli bir giriş yaptık bu sürece. Hazırlıklı giriş yaptık” değerlendirmesinde bulundu.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın