Diyarbakır (Rûdaw) – DEVA Partisi lideri Ali Babacan, hem AİHM ve hem de Anayasa Mahkemesi kararlarının Türkiye için bağlayıcı olduğuna vugu yaparak, “Ama maalesef hükumetin özelikle siyasi içerikli yargı süreçlerine direk müdahalesi var. Bu yüzden yargının bağımsızlığından bahsedemiyoruz” dedi.
Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Bağlar İlçe Kongresi için Diyarbakır’a geldi.
Kongreden önce düzenlenen kahvaltıda gazetecilerle bir araya gelen Babacan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak soruları yanıtladı.
Babacan, DEVA’nın kısa sürede teşkilatlanmasını tamamladığını ve seçimlere girme eşiğini aştığını söyledi.
Her şehirde kongrelerini düzenlediklerini belirten Babacan, kongre yapılan illerde vatandaşlarla ve STK’lar bir araya geldiklerini ve dertlerini dinlediklerini belirterek, “Çünkü biz sadece konuşan ve anlatan bir parti değil, konuşmaktan çok vatandaşlarını dinleyen bir partiyiz. Çünkü biz iştişare kültürüne inanan bir partiyiz” ifadelerini kullandı.
2021 yılında “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” ile ilgili hazırlığı olan bütün parti, STK ve meslek örgütleri ile istişare içinde olacaklarını anlatan Babacan, aynı zamanda DEVA Partisi’ni anlatma yılı olacağını söyledi.
“AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararları Türkiye için bağlayıcıdır”
Ali Babacan, Rûdaw Diyarbakır Ankara Temsilcisi Maşallah Dekak’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’ya ilişkin kararına ve Türkiye’nin tavrına ilişkin sorusuna, “Hem AİHM ve hem de Anayasa Mahkemesi kararları Türkiye için bağlayıcıdır. Eğer hukukun üstünlüğünden ve hukuk devletinden bahsediyorsak, hem yargı organları, hem devletin diğer kurumları, hem de vatandaşlar AİHM kararlarına ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak zorundadır” sözleriyle yanıt verdi.
“Bu bizim kendi anayasamızın da bir gereğidir” diyen Babacan, “Bunlara uymamak gibi bir durum sözkonusu olmaz. Ama şunu da görüyoruz ki maalesef hükumetin pek çok yargı süreçlerine direk müdahalesi var. Özelikle siyasi içerikli yargı süreçlerine hükumetin direk müdahalesi var. Hükumet direk müdahale ettiğinde artık yargının bağımsızlığından bahsedemiyoruz, güçler ayrımından bahsedemiyoruz. Hukuk devletinde bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Dolayısılya AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararları neyse, prensip olarak bunlara uyulması şart” diye konuştu.
“Şu anda Türkiye’nin bir Suriye stratejisi yoktur”
Babacan, “Avrupa Parlamentosu’nun (AP), önceki gün Suriye'de iç savaşın başlamasının 10’uncu yıldönümü vesilesiyle yayınladığı karar tasarısında, DSG müttefik olarak kabul edirken, Türkiye'nin bölgeyi yasa dışı şekilde işgal ettiği belirtiliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“Suriye konusunda durum biraz daha farklı. Çünkü biz ülkenin kendi sınırlarını koruması bazen bu sınırların korunması ile ilgili tedbirlerin sadece ülke sınırları içinde olması ile mümkün olmayabilir. Dolayısıyla bazen hudutların korunması için, hududun bir miktar ötesinde olmak gerekebilir. Bununla ilgili uluslararası hukukta açık maddeler vardır. Dolayısıyla burada önemli olan Türkiye’nin sınır güvenliğidir. Türkiye sınır güvenliğinden taviz vermemelidir.
Ama şu da var ki; Türkiye şu anda Suriye’nin kendi iç meselelerinde bir taraf. Türkiye komşu ülkelerin sorunlarının çözülmesi açısından yapıcı bir tutum almak zorundadır. Sorunların değil, çözümlerin parçası olmak zorundadır ve şu anda Türkiye’nin acilen bir Suriye stratejisine ihtiyacı vardır. Şu anda Türkiye’nin bir Suriye stratejisi yoktur. Türkiye taktik adımlar içerisinde kaybolmuştur. Öncelikle bir Suriye stratejisi gereklidir. Suriye’nin bir an önce istikrara kavuşması, iç barışının sağlanması için, Suriye’de yaşayan Suriye vatandaşlarının ve Türkiye’deki Suriye vatandaşlarının bir an önce refaha ve huzura ulaşması için yoğun bir çaba gerekir. Türkiye’nin bu çabayı diğer ilgili ülkelerle göstermesi gerekir ki Suriye’nin iç güvenlik meseleleri Türkiye için bir tehdit olmaktan çıksın ve Türkiye hudutlarını korumak için hudutlarının dışında durmaya ihtiyaç duymasın.”
“Merkez bankası elindeki döviz rezervi, tarihte ilk kez eksiye düştü”
Merkez Bankası’ndaki döviz rezervi ile ilgili haberlere mahkeme tarafından erişim engeli getirilmesine ilişkin bir soruya Babacan, şu yanıtı verdi:
“Aylardır bu sorunu dile getiriyoruz. Merkez Bankası’nın web sitesinde en son döviz müdahalesi 2014 yılında olmuş. Biz yıllarca bu işi şeffaf halde götürdük fakat ben ayrıldıktan sonra hiçbir açıklama yapılmıyor. Ekonomi yönetimi şeffaflık ister. Ekonomi yönetimi güven vermeyince ekonominin düzelmesi ve sorunların çözümü mümkün değil. 130 milyar dolarlık dövizin ne zaman hangi metotlar ve hangi kurlarda satıldığı açıklanmalıdır. Hesap verme zorunluluğu vardı. Rakam küçük bir rakam değil, milletin birikimi ile hazırlanmış rezervlerdir. Bunların açıklanması gerekir. Teslim aldığımızda 28 milyar dolardı, bakanlığımda 136 milyar dolara çıktı. Nasıl oluyor da taraflı Cumhurbaşkanı ve akraba damat el verip eritiyorlar? Bunu açıklamaları gerekir. Siyasi sorumluluğun gereğidir. Merkez bankası elindeki döviz rezervi, tarihte ilk kez eksiye düştü. İçimiz cız ediyor kara gün parası da çarçur edildi, yedek akçeleri de sıfırlandı. Dolayısıyla nerede harcandığının açıklanması lazım, yayın yasakları beyhude bir çabadır.”
“İktidar anadil ihtiyacından uzak”
Babacan, Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bu yıl sadece üç öğretmenin Kürtçe dil derslerine atandığının hatırlatılması üzerine, daha önce Diyarbakır’a geldiğinde, sadece bir Kürtçe öğretmeni olduğunu, bugün bu sayının yüzde 200 artarak, üç öğretmene çıktığını söyledi.
Babacan, “Bu iktidardın gerçeklerden, anadil ihtiyacından ne kadar uzak olduğunu bu sayılar bize ifade ediyor. Samimi bir icraat gerekiyor. Sorunun inkarı şu anda söz konusudur. Erdoğan şu anda ‘Yok’ diyor, inkar edince sorunu nereden çözmeye başlayacaktır. Her türlü hazırlığımızı yapıyoruz. Bu sorunların hızı şekilde çözülmesi mümkündür. Bu ülkenin çok büyük potansiyeli var, hasta önce hastalığını kabul etsin, şu anda hasta, hastalığını kabul etmiyor. Bu nedenle tedavi aşamasına geçilmiyor” ifadelerini kullandı.
“Henüz fezlekeler ile ilgili bir bilgi yok”
Babacan, Meclis’e gönderilen HDP’li vekillerin fezlekeleri konusunda ise şunları söyledi:
“Fezlekeler, hükümetin iç siyaseti dizayn çabası olmamalı kesinlikle. Fezlekelerin bir Meclis öncesi süreci vardır, bir de Meclis sonrası süreci vardır. Her iki süreç de bir yargı sürecidir. Yargının bu süreçte bağımsız ve tarafsız hareket etmesi gerekir. Ama dediğim gibi siyasi içerikli pek çok davada, hükümetin birçok yoğun müdahalesi olduğu için yargı da bazen tarafsız ve bağımsız çalışamamaktadır. Bizim bu süreçten beklentimiz hem Meclis öncesi ve hem sonrası süreçte yargının tarafsızlığını koruması ve bağımsız bir şekilde hareket etmesidir. Aksi halde dosyaların tek tek içeriğini bilemediğimiz için henüz fezlekeler ile ilgili bir bilgi yok, biliyorsunuz. Buradan tekrar hükümete uyarımız, yine gündem değiştirmek için, insanların dikkatini başka bir yere çekmek için, düşman üretmek için bu fezleke konusunu iç siyaseti dizayn haline getirmemesi lazım. Hükümetin bundan uzak durması lazım. Bağımsız ve tarafsız yargı ile bu işin yürümesi gerekir.”
DEVA Partisi olarak güçlendirilmiş parlamenter sistemi desteklediklerini söyleyen Babacan, 74 maddelik bir anayasal değişiklik ile mevcut sistemi parlamenter sisteme dönüştürebileceklerini belirtti.
Babacan, “Diğer partiler ile görüştük. Görüştüğümüz diğer partiler bu teklifimizi kabul ettiler. Anayasa hukukçularımız var, şu anda diğer siyasi partiler ile ikili bazda istişare ve kimin çalışmasında birbirimizi anlama çalışması var, Bir de mutabakat arayışı var. Seçime giderken vatandaşlarımızın karşısına bu tahhaütle çıkmak istiyoruz. İlk seçim mevcut sisteme göre yapılacaktır. Geçiş süreci çalışmak gerekiyor. Hepsi de geçiş süreci konusunda hemfikir” dedi.
“Hem ittifak hem de cumhurbaşkanlığı adaylığı gündemimizde yok”
"Abdullah Gül ismi partinizin kuruluş aşamasında partinizle çok anılıyordu, kendisiyle görüşüyor musunuz? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisinin partinizin cumhurbaşkanı adayı olma olasılığı var mı?" sorusunu yanıtlayan Babacan, Gül'ün partisinin kuruluş aşamasında fikri katkıları olduğunu ve açık destek verdiğini söyledi.
Babacan, ittifak konusuna ilişkin ise, “Hem ittifak meselesi hem cumhurbaşkanlığı adaylıklarıyla ilgili konular bizim gündemimizde yok. Bu konuları hiç konuşmuyoruz, seçim kararı alınana kadar da hiç konuşmayacağız. Çünkü o günkü şartlar neyi gerektirir, o günkü şartlar neyi getirir, bugünden bir şey söylememiz doğru olmaz. Prensipte de doğru olmaz, işin uygulamasında da doğru olmaz. Biz bu iki konuyu, yani ittifaklar konusunu ve cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunu hiç konuşmuyoruz, seçim kararı alınana kadar da hiç konuşmayacağız” diye belirtti.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın