Ezidi kız: Herkes aynı acıyı yaşadığından emindi
Babasının telefonu sürekli çalıyordu ancak IŞİD’in geleceğine dair umut dolu haberi komşularından aldılar.
Annesi, bir an önce kaçmaları için acele etmelerini istemiş ancak babası, savaş uçakları ve Irak savunma güçlerinin kendilerini savunacağını düşündüğü için acele etmemiş.
Amcalarından biri babasını iyi niyetinden vazgeçmesi ve çocuklarını çağın kurtlarına teslim etmemesi konusunda ikna ediyor. Yola çıktılar ve babası daha hızlı yol alabilmesi için gaza basıyordu. Evden daha yeni çıkmışlardı ki bir kişi yüksek ve hazin bir edayla babasına: “IŞİD Şengal merkezine girdi ve Azadi Mahallesi’ne siyah bayrağı asarak halkın kafasını kesmeye başladı” diye seslendi.
Ruveyda, “Babam zorunlu bir gülümseme ile annemi teselli ederek ağlamasını önlemek amacıyla ‘biz kurtulacağız” dedi.
Ancak, önceleri eğitimsiz ve düzensiz bir grup olarak baktıkları IŞİD çok akıllı bir taktikle saldırmıştı. IŞİD’liler Ezidi yerleşim yerlerini Kürdistan Bölgesi’ne bağlayan tüm ana yolları kapatmıştı.
Ruveyda, “Bizi en çok üzen şey, Arap komşularımızın kaçmamızı engelleyerek onların eline düşmemiz için IŞİD’e rehberlik etmeleriydi” diye yakınıyor.
“Köle olduklarını söyle”
IŞİD’lilerin onları durdurması ve silahlarını doğrultması ile birlikte Ruveyda, üç kızkardeşi, annesi ve babası otomobilden inmek zorunda kalıyor. IŞİD’li birisi babasına kızgın bir şekilde: “Neden inmiyorsunuz” diye bağırıyor. Anne ve kızlarını bir yere bırakarak babasını da biraz uzakta daha önce tuzağa düşürerek yakaladıkları erkeklerin yanına götürüyorlar.
Ruveyda, IŞİD’lilerin kendilerine karşı ilk tavırlarını, “Elinde kartonl a gelen IŞİD’li üzerimizdeki para, altın ve telefonları kutuya koymamızı istedi” diye anlatıyor.
Daha sonra orada bekletilen kamyona binmelerini istiyorlar.
Ruveyda, “Kamyonun kasasında koyun ve keçi pisliği vardı. Bizden önce kamyonla hayvan taşıdıkları belli oluyordu. Arap elbiseli şoför Baac’a doğru yola çıktı” dedi.
Kamyonun kasasında her kes akıbetlerine ilişkin bir şey söylüyordu. Bazıları öldürüleceklerini, bazıları köleleştirileceklerini bazıları da umut besleyerek bizlere bir şey yapmayacaklarını Şengal’e geri göndereceklerini söylüyordu.
Baac’a kısa bir süre kalmıştı ancak o kısa zaman süresi Ruveyda için acı içinde geçmiş uzun yıllar gibi geldi. Çünkü o anlarda anneler, kızlarının nasıl talan malı gibi paylaşıldığını anımsıyordu. Aynı anda erkeklerin öldürüldüğü haberinin gelmesi ile hepsi ürküyor. Ruveyda, IŞİD mensuplarının Ezidi Kürt kızlarının arasında gezinerek alaylı bir şekilde birbirlerine: “Bütün bu nazik kızların arasından nasıl sadece bir tane seçelim’, diğeri de ‘en iyisi bir kaç tane götürelim’ yanıtı veriyordu” diye anlatıyordu içine düştükleri durumu.
Bir kadın kızlara gözlemcilik yapan IŞİD’lilerin yanınan giderek “ Allah’ın hatırı için bize ne yapacağınızı söyleyin”dedi.
Daha önce de aynı şekilde yüzlerce soruyla karşılaşan IŞİD’lilerden birisi küçümseyici sözlerle, “Bir kaç gün sonra kafir babalarınız ve erkek kardeşlerinizin yanına gideceksiniz” diye yanıt verdi.
Ancak başka bir IŞİD’li yalandan da olsa bir umut vermesini istemiyordu ve arkadaşına, “Neden doğruyu söylemiyorsun? Kölesiniz ve tamam. Hiç bir şekilde yaşadığınız yere dönmeyeceksiniz” diye sesleniyor.
“Arapça bilenler daha pahalıydı”
Onlar için gece ya da gündüz olmasının ne farkı var? Dünyanın ayaz ve fırtına olmasının onların durumunda ne değiştirecek? Alı konulan kadın ve kızlar altüst edilmiş farklı dünyaları ile bir kaç dakika sonra başlarına ne geleceğini merak ediyorlardı. Kamyonda geçirdikleri süre kadar Baac’taki okulda beklediler. Ruveyda, acaba beni kirletecekler mi? ya da acaba bu yaşanmaz mı? diye düşünüyor. Acaba 14 yaşındaki bir kız bu yükü taşıyabilir mi? Kendisine tecavüz edecek olan adam acaba hangi vahşidir? Kendisini nasıl savunabilir? Cevapları gökyüzünde olan bir çok soru. Sadece bekaretini koruması için dua ettiği Allah’ın yanındaydı.
Ruveyda, “IŞİD’li biri geldi. Bir kaç hareketiyle ne kadar namussuz olduğunu gösterdi. Elini tek tek hepimizin başına koyarak bize baktı. Her kıza ayrı ayrı Arapça biliyor musun? Diye soruyordu” dedi.
Ruveyda bir sonraki gün bekaretini kaybedip dünyadaki her şeyin bedenini ve ruhunu Şengal gibi işgal ettiğinde şehvet sahibi müşterilerin neden devamlı şekilde kızlara bu soruları sorduğunu anladı. Kızların çoğu “hayır” cevabını vermişti. IŞİD’lilerden biri “bunlar Arapça bilmiyor ve işimizi zorlaştırıyorlar. İsteklerimizi iyi anlamazlar. Bundan dolayı Arapçayı iyi bilenlere fazla para vereceğim” diyor.
Ruveyda, Arapça bilen kızların Arapça cevap vermeme konusunda aralarında anlaştıklarını belirtiyor.
Görüşmenin başında Ruveyda’ya Arapça bir hikaye anlatabilir misin? Diye sormuştuk ama Ruveyda, omuzlarını silkeleyerek, “Hiçbir zaman bu dille konuşmak istemiyorum” yanıtını vermişti.
Başından geçenleri anlattıktan sonra neden bu cevabı verdiğini anladım. Çünkü onun için Arapça’dan kötü günlerin kokusu geliyordu. Bekaretinin alınması anlamına geliyordu.
Peşmerge karargahında
Ruveyda, her seferki gibi bir yerden farklı bir yere götürüldüklerini tahmin ediyordu. Çünkü sayıları arttığında başka bir yere götürüyorlardı. Götürdükleri yerde başka Ezidilerin de burda olduğunu gördü. Onların aracılığıyla her zamankinden farklı bir şekilde bu kez kendilerini satacaklarını öğreniyor.
Daha sonra Şengal’deki bir Peşmerge karargahına sevkediliyorlar.
Ruveyda, “Karargahta her şey eskisi gibi durmuştu. Tek farklılık karargaha asılan siyah bayraktı. Orada 50’den fazla kadın gördüm. Her birimiz o ana kadar bir çok kez tecavüze uğramıştık. Araba getirerek bizi Musul’a doğru götürdüler” dedi.
Musul’da büyük bir salonda IŞİD’linin birisi, hayatlarını kararttıkları Ezidi kızların adını kayıt altına alıyor.
Güzel kızları nasıl belirliyorlardı?
Biz Ezidi kızları başımızı örtmüyoruz. Ancak orada yüzümüzün ve güzelliğimizin görünmemesi için hepimizin başını örtmüşlerdi. Kızları tek tek dizerek her kızın başını elleri ile kaldırarak örtülerini kaldırıyorlardı.
Daha çok neye dikkat ediyorlardı?
Yüzümüze bakıyorlardı. Ayrıca boy ve ten rengimize bakıyorlardı. Koço köyünden beyaz tenli, nazik ve iri kara gözlü bir kız vardı. Hemen sıradan çıkardılar. Yüzünü gizleyenlere çok kızıyorlardı. Kıza ‘siz kafirler ne zamandan beri kendinizi bu şekilde örterek mahreme girdiniz’ dedi.
Kayıt altına aldıktan sonra seçtiklerini nereye götürdüler?
Gidenleri görmüyorduk. Her birisi ayrı bir şehir ve ayrı kimselerin eline düşüyordu. Bazı kızları alan kadın tüccarları onları toplu olarak satıyorlardı. Ben seçilenler arasında değildim. Bazı müşteriler hayvan pazarında hayvan satın alan cambazlar gibi satın almak istedikleri kızların ağız ve dişlerine de bakıyordu.
“Beni 12 kez sattılar”
Ruveyda, buğday tenli ve zayıf bir kız. Az konuşan ve çok soru sorulmasından hoşlanmıyor. Daha çok elindeki telefonla uğraşıyor ve günün çoğunu uyku ile geçiriyor. Geçirdiği zorlu yılların etkisinden mi yoksa daha önce de öyle miydi bilemiyorum. IŞİD’in Şengal’e saldırmasından önce Azadi Mahallesinde öğrenciymiş ve tarih dersinde çok iyiymiş. Ama artık IŞİD günlerini anlatan iyi bir tarih bilgisine sahip olmak istediğine inanmıyorum
Ruveyda’nın ismi son kez IŞİD’lilerin isim isim kaydettiği, Telafer’e gönderileceklerin listesine eklenmiş.
Ruveyda, “Beni Telafer de Abdullah adında bir adamın evine götürdüler. Adamın evi temiz ve güzel donatılmıştı. Evde bir kaç Ezidi kadın ve kız vardı. Bir kaç gün sonra annem ve kızkardeşlerimden bir tanesini de o eve getirdiler” dedi.
Ruveyda, daha sonra Abdullah’ın evinin Ezidi kadınlarının pazarlandığı bir ofis olduğunu öğreniyor.
Abdullah, Ezidi kadın ve kızların kaçmasını engellemek için evin içine ve dışına koruma yerleştiriyor. Pencereleri de kırılmayacağı sıkı bir şekilde kapattırmış. Her türlü müşteri geliyormuş.
Ruveyda, “Çoğu kızları Suriye’ye götürmek istiyordu. Abdullah sadece iyi bir para kazanma amacındaydı. Ancak Abdullah, teslim olmayarak her zaman kaçma düşüncesinde olan kızları daha ucuza satarak onlarla uğraşmaktan kurtulmak istiyordu” diye hikayeyi anlatmaya devam ediyor.
Bir gün uzak bir yerden geldiği belli olan bir müşteri geliyor. Hızlı bir göz gezdirmeyle Ruveyda ve oturan başka bir kızı satın alıyor. Ruveyda’yı satın alan adam Abdullah’ın odasına giderek sözleşme imzalıyor. Adam Rüveyda için “eş sözleşmesi” ve diğer kız için de “satın alma sözleşmesi” yapıyor. Ruveyda Suriye’de kaldığı dört aylık süreçte elden ele, evden eve, tüccardan tüccara 12 kez satılıyor.
Ruveyda, “Beni alan her adam diğerinden daha kötüydü” diye yaşadığı acıyı anlatıyor.
Söyleyemediklerimiz
Ruveyda, 5 yıllık süreçte Ezidi kadınların pazarlandığı ofis ve evlerde onlarca kadın ve kızla karşılaşıyor. Ruveyda, “Kapalı kapılar ardında her şeyi konuşuyorduk ve muhabbet ediyorduk. Ama hiçbir zaman hiçbirimiz bize yapılan sayısız tecavüzleri konuşmak istemiyorduk. Herkes arkadaşlarının aynı acıyı yaşadığından emindi. Kimsenin dile getirmek istemediği bir şeydi” dedi.
“Ruveyda, sizce bahçemizdeki incir ağaçları yetişmiş midir? Sizce şimdi Şengal akşamları nasıldır?
Bu soruyu, Suriye’de Ezidi kızların pazarlandığı ofiste tanıştığı bir kız Ruveyda’ya sormuş. Ancak Ruveyda, Şengal’de kimin hüküm sürdüğünü, IŞİD’in halen varlığını devam ettirip ettirmediğini ya da yaşamın normale dönüp dönmediğini bilemiyordu.
Arkadaşları, önce Libyalı birisinin, sonra Tunuslu, sonra Pakistanlı birisinin kendilerini alıp sattıklarını daha sonra da Suudi Arabistanlı bir tüccarın kendilerini satın aldığını anlatıyorlardı. Arkadaşlarının anlattığı her şey Ruveyda için yabancı şeyler değildi. Çünkü hepsini bizzat yaşamıştı.
Ruveyda, “IŞİD’in elindeyken en çok dikkatimi çeken şey: hepsinin tavır ve hareketlerinde aynı davranmasıydı. Faslı, Sudanlı, Iraklı ve Suriyeli IŞİD’lilerin tavırları aynıydı. Kızgınlık, acı ve tecavüzde hepsi aynı şekilde davranıyordu. İyilik ve merhamet yoktu” diye IŞİD’lilerin merhametsizliğini dile getiriyor.
Ruveyda, şimdi Ezidi kadın ve kızların çoğunluğunun kaçma fırsatı oluşturmayarak omuzlarındaki “köleliği” neden daha çok arttırdıklarını daha iyi anlıyor.
Ruveyda, “Eğer yalandan Müslüman olduklarını kabul etselerdi kaçmak için daha iyi fırsatlar doğardı. Ancak gördüğüm kadın ve kızların çoğu bunu reddediyordu” diyor.
Daha fazla konuşmak için moral ve takati kalmayan Ruveyda’nın, hikayesi burada bitiyor...