Türkiye-PKK çatışması arasında kalan Duhok köylüleri: Her şeyimizi kaybettik, yeni bir Enfal gördük

Erbil (Rûdaw) – Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) PKK'ye karşı Kürdistan Bölgesi'nde başlattığı operasyon devam ediyor. TSK ile PKK arasındaki çatışmalardan etkilenen köylüler, bunu Saddam Hüseyin'in uyguladığı Enfal soykırımına benzetiyor.

Kevnamije köyünün yaşlı bir sakini olan Tahir Sadık, Rûdaw'a, "Yangında her şeyimizi kaybettik. Yeni bir Enfal gördük" dedi ve başlarına gelenleri Baas rejiminin 1988'de 182 binden fazla Kürt'e uyguladığı soykırımla karşılaştırdı. Enfal'in amacı, köylülerin yaşamını yok etmek, Kürtlerin özerklik ve daha fazla hak taleplerini ortadan kaldırmaktı. Soykırımın acı dolu izleri hala her Kürt ailesinde görülebiliyor.

TSK ile PKK arasındaki son çatışmalar, Duhok'un Amedi bölgesinde yoğunlaştı. Günlerce süren ve köyde Tahir Sadık ile diğer çiftçilerin bahçelerine zarar veren bir orman yangını çıktı.

Sadık, gözyaşları içinde "(1988 Enfal'inden) tek farkı can kaybımızın olmaması. Bunun yerine mallarımızı ve bahçelerimizi kaybettik" dedi. “1961'den beri tarlalarımızda çalışıyoruz" diye ekledi ve artık duygularını kontrol edemeyerek gözyaşlarına boğuldu.

Köy sakinleri, köyün yakınlarına düşen bombalar sonucu bahçelerinin yanmasını çaresizce izledi. Bombalamayı kimin yaptığı belli değil. Türkiye ve PKK, orman yangınları için karşılıklı suçlamalarda bulundu.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha önce de "sınırları güvence altına almak" için Kürdistan Bölgesi'nde askeri bir operasyon planladığını defalarca söyledi.

Erdoğan, "Bu yaz, Irak sınırlarıyla ilgili sorunu kalıcı olarak çözmüş olacağız” dedi. Nisan ayında da Bağdat ve Erbil'i ziyaret ederek Irak hükümetiyle güvenlik anlaşmaları da dahil olmak üzere onlarca anlaşma imzaladı.

Erdoğan, "Ziyaretimin ve imzaladığımız anlaşmaların Irak ve Türkiye arasındaki ilişkilerde bir dönüm noktası olacağına inanıyorum" dedi.

“Erbil hükümetinin geleceği için son derece kritik bir karar"

Bağdat, Erdoğan'ın ziyaretinden önce PKK'yi "yasaklı örgütler” listesine aldı.

Rûdaw'a konuşan Kafkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (KAFKASSAM) Başkanı Prof. Dr. Hasan Oktay, Erdoğan'ın Bağdat ziyareti ile Türk, Irak ve Kürt hükümetlerinin PKK'ye karşı ortak bir operasyon düzenlemeye karar verdiğini söyledi ve “Bu, Erbil hükümetinin geleceği için son derece kritik bir karar" diye ekledi.

Oktay, Erdoğan'ın İsrail'in Lübnan Hizbullahı’na karşı bir askeri operasyon gerçekleştirmesini beklediğini ve Türkiye'nin bunu Kürdistan Bölgesi’nde PKK'ye ve Rojava’daki Kürt güçlerine karşı uzun zamandır beklenen saldırıları için bir örtü olarak kullanacağına inanıyor.

Prof. Dr. Hasan Oktay, “Batılı ülkelerden Suriye ve Irak'taki olası Türk operasyonlarına 'kısmi' bir muhalefet var, ancak Hizbullah'a karşı olası bir İsrail askeri harekatı bu baskıyı hafifletecek” dedi.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, 2 Temmuz'da Rûdaw muhabirinin sorusu üzerine, Washington'ın "PKK'nin oluşturduğu tehdidi” kabul ettiğini söyledi ve “Türk hükümetini Irak’ın egemenliğine saygı duymaya ve askeri operasyonları koordine etmeye çağırıyoruz" dedi.

Sözcü ayrıca Ankara'yı "sivilleri korumaya" çağırdı.

Prof. Dr. Hasan Oktay, "Uluslararası sistem, özellikle NATO, Türkiye'nin haklılığı göz önüne alındığında, terörle mücadelede Türkiye'nin yanında görünüyor" dedi.

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin dün Washington'da gazetecilere, Irak ve Türkiye güvenlik ve siyasi heyetlerinin 15 Ağustos'ta Ankara'da bir araya geleceğini söyledi ancak toplantının ayrıntılarını açıklamadı.

Fuad Hüseyin, Türkiye'nin Kürdistan Bölgesi topraklarında yeni birlikler konuşlandırmasına ilişkin haberlerle ilgili olarak da "Irak Kürdistanı ve Irak'ta Türk birliklerinin hareketleri var. Bazıları 1991'den beri mevcut" dedi.

Erdoğan ise dün Washington'daki NATO zirvesinden dönüşünde uçakta gazetecilere, Irak hükümetinin PKK'ye karşı "sahada çok somut adımlar" attığını söyledi. Erdoğan, Ankara-Erbil güvenlik koordinasyonunun da "tatmin edici" olduğunu ve Irak Savunma Bakanlığı ve istihbaratıyla "iyi bir ilişkiye" sahip olduklarını ekledi.

Bölgede askeri hareketlilikler

Türkiye-PKK çatışmasını yakından izleyen bir hak grubu olan ABD merkezli Toplumsal Barış Timleri (CPT), geçen pazar günü Türkiye'nin Duhok’a yaptığı yeni konuşlandırmaları gösteren bir rapor ve harita yayınladı.

CPT, “15 Haziran'da Türk Silahlı Kuvvetleri Berwari Bala bölgesinde yeni bir kara harekatı başlattı. Bölgedeki altı köyün içinde manevra yaptı” dedi ve Türk ordusunun Batifa yakınlarında birkaç askeri üs kurduğunu ekledi.

Raporda, “Dergele Musa Beg köylüleri CPT'ye 27 Haziran'da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin onları köylerini terk etmeye zorladığını bildirdi” diye yazılırken, Türkiye'nin haziran ortasından bu yana Kürdistan Bölgesi topraklarında 15 kilometre ilerlediği belirtildi.

CPT Sorumlusu Kamran Osman, perşembe günü Rûdaw'a, Türkiye'nin Duhok’a yaptığı son konuşlandırmalardan bu yana en az 182 ailenin yerinden edildiğini, Amedi kasabası yakınlarındaki sekiz köyün boşaltıldığını ve 602 başka köyün de aynı riskin altında olduğunu söyledi.

Türkiye'nin askeri konuşlanmasından yaklaşık bir ay sonra, Irak Ulusal Güvenlik Konseyi çarşamba günü konuyu görüştü.

Başbakan Muhammed Şiya el-Sudani, “Türk güçlerinin ortak sınır bölgelerindeki müdahaleleri ve ihlalleri ele alan, Türk askeri müdahalelerini ve Irak topraklarına yönelik ihlalleri reddettiğini teyit eden” toplantıya başkanlık etti.

Sudani'nin Askeri Sözcüsü Yahya Resul'un açıklamasına göre Başbakan, ulusal güvenlik danışmanının başkanlığındaki bir heyeti, “genel durumu değerlendirmek ve Irak’ın egemenliğini ilgilendiren bu konuda ortak bir tutum geliştirmek” üzere Kürdistan Bölgesi'ne göndermeye karar verdi. Heyet Erbil'i ziyaret etti ancak soruşturmanın sonuçlarını henüz açıklamadı.

Kürdistan Bölgesi Hükümeti de kendi topraklarındaki operasyonlar hakkında henüz bir açıklama yapmadı ancak İçişleri Bakanı salı günü gazetecilere, Bağdat, Erbil ve Ankara'nın konuyu görüştüğünü söyledi.

Bakan Rêber Ahmed, “PKK'nin varlığı (Türkiye'ye) bu tür faaliyetlerde bulunmak için bir gerekçe sunuyor, PKK'nin varlığı yasadışıdır. PKK'nin bu bölgeleri terk etmesi gerekir ki bu köylerin sakinleri artık yerinden edilmek zorunda kalmasın" dedi.

"Her şeyimizi kaybettik"

Amedi'deki Gare Dağı eteklerindeki Mije, Dereşe, Girgaşe, Sipindare ve Kavnemje köylerinin kısalı günlerdir yanıyor.

 Mije köyü muhtarı Azad Hamza, Rûdaw'a yaptığı açıklamada, bu köylerde yaklaşık 2 bin 500 ailenin yaşadığını ve alanın büyük bir kısmının yandığını, bunun da bu yılki sumak ve fıstık hasadına zarar verdiğini söyledi. Bu ürünler köylüler için önemli bir gelir kaynağı. Kürdistan Bölgesi, Türkiye ve İran'dan ithal edilen ürünlere büyük ölçüde bağımlı ve bu köylerde hasat edilen sınırlı ürünler yerel talebi karşılamada önemli bir rol oynuyor.

Dereşe köyünde sadece üç aile kaldı. Bunlardan biri olan Xurşid Şero, "Hiçbir şey yapamıyoruz. Dışarı çıkamıyoruz veya hareket edemiyoruz. Bu yönden ateş var ve şu yönden bombardıman var. Her taraftan sıkıştık... Meyve bahçeleri civarında toprağımızı kaybettik... Her şeyimizi kaybettik" diye hayıflandı.

CPT son raporunda, "Bu yıl sekiz sivilin öldürülmesine ek olarak, sivil altyapı da yok edildi ve hasar gördü" dedi ve Türkiye’nin operasyonları devam ederse "yüzlerce ailenin yerinden edileceği" uyarısında bulundu.

Köylüler meyve bahçelerini ziyaret edemiyor.

Şive köyünden Xelat Zubeyir, 26 Haziran'da Rûdaw'a, "Eskiden dağda her yere giderdik ama onlar (Türk askerleri) geldikten sonra istediğimiz yerlere gidemez olduk. Köyün çevresinden yalnızca yaklaşık 300 metre uzağa gitmemize izin veriliyor" demişti.

PKK, 1 Temmuz'da yaptığı açıklamada Türk ordusunun "sivil halka çatışma bölgesini terk etmeleri için baskı yaptığını" iddia etti ve orman yangınlarından Ankara'yı sorumlu tuttu.

Amedi'deki Dergele köyü en çok etkilenen köyler arasında. Orman yangınları çiftçilere hiçbir şey bırakmadı.

Türkiye Savunma Bakanlığı geçen ay yaptığı açıklamada, "Teröristler, Dergele köyündeki sivilleri kalkan olarak kullanarak, askerlerimize havan bombaları attılar ve yerlerinin tespit edilememesi için ormanları ateşe vermeye başladılar" dedi.

Türkiye Savunma Bakanlığı, Dergele köyünde bir evin patlatıldığı anları gösteren görüntüleri yayınladı.

Evin sahibi olan Hayri Hakim, Rûdaw'a yaptığı açıklamada "borç aldığını ve evi inşa etmek için 60 bin dolardan fazla para harcadığını" söyledi. Ancak kendisi ve ailesi yerlerinden edildi.

Hayri Hakim "Ne yapacağımı bilmiyorum" dedi.

Rûdaw, Ankara'nın PKK'ye karşı mücadelesinin siviller üzerindeki etkisi hakkında Türkiye Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları’na soru sordu ancak söz konusu sorulara henüz cevap alınamadı.

Türkiye hükümeti ile PKK arasında birçok barış görüşmesinde arabuluculuk yapmış olan yazar İlhami Işık, Rûdaw'a Türkiye'deki derin ekonomik krizin Erdoğan'ın bölgede daha fazla askeri maceraya atılmasını engellediğini söyledi.

"Ekonomik kriz, Türkiye'nin askeri operasyonlar yapmasını engelliyor"

İlhami Işık, "Şiddetli ekonomik kriz, Türkiye'nin askeri operasyon yapmasını engelleyen bir durum yarattı" dedi ve Ankara'nın bunun yerine Irak ve Suriye ile sınırlarında 30 kilometrelik bir tampon bölge oluşturma konusundaki uzun vadeli planına bağlı kalmaya çalıştığını kaydetti.

 CPT de Ankara'nın Kürdistan Bölgesi topraklarına 15 kilometre kadar ilerlediğini söyledi. Bu, Türkiye'nin büyük bir askeri harekattan daha fazlasına ihtiyacı olduğu anlamına geliyor.

Öte yandan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) son zamanlarda İran ile ilişkilerini geliştirdi. Işık, bunun Türkiye'nin Kürdistan Bölgesi'ndeki bir oyuncu olarak rolünü etkileyeceğine inanıyor. Işık, “Türkiye'nin operasyonları, bölgede sınırsız yıkıcı kapasiteye sahip olan İran için kabul edilemez bir durum yaratacak" dedi.

Türkiye ve İran kendi gündemlerini takip ederken, köy sakinleri evlerinin ve geçim kaynaklarının yanmasını izlemekten başka bir şey yapamıyor.

Sergele köyü sakini Şerwan Sergeleyi, "Eğer işler böyle devam ederse, kesinlikle can kaybı olacak" dedi.