Tahir Elçi davasında 4. duruşma: Mahkeme talepleri reddetti
Diyarbakır (Rûdaw) - Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin katledilmesine ilişkin görülen davanın 4'üncü duruşmasında mahkeme, cinayeti “siyasi suikast” diye nitelendiren dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun da mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenilmesi talebi, savcı Kenan Karaca hakkında yapılan suç duyurusu, ihbar mektubunda adı geçen polis memurlarının dinlenilmesi ve sanıkların tutuklulanması taleplerini reddetti. Bir sonraki duruşma 15 Haziran 2022’e ertelendi.
Diyarbakır'ın Sur ilçesinde 28 Kasım 2015 yılında uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi davasına 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.
Elçi cinayetiyle ilgili 3’ü polis 4 kişinin yargılandığı davada tutuksuz yargılanan sanık polisler F.T., S.T. ile M.S.'nin "bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek"ten 3 yıldan 9 yıla kadar hapsi isteniyor. Firari sanık Uğur Yakışır ise hem Elçi hem de aynı gün öldürülen iki polis cinayetinden sorumlu tutuluyor ve hakkında 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 45 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Duruşma öncesinde adliye binasının önü ve çevresinde polis geniş güvenlik önlemleri aldı.
Duruşmada Elçi'nin eşi Türkan Elçi, kardeşleri Ömer ve Mehmet Elçi, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, çok sayıda baro başkanı ve avukat hazır bulundu. HDP Urfa Milletvekili Nurettin Maçin ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da duruşmaya katıldı.
Bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek”ten tutuksuz yargılanan sanık polisler F.T., S.T. ile M.S., bulundukları kentlerden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Duruşmada kimlik tespiti yapılması sonrası mahkeme başkanı, önceki duruşmada alınan kararlar doğrultusunda dosyaya eklenen belgeleri açıkladı.
Elçi ailesi avukatlarının dosyaya eklenen belgelere ilişkin ayrıntılı beyanda bulunacaklarını söylemesinin ardından Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan ve Bursa Barosu Başkanı Metin Öztosun, yargılamaya katılma talebinde bulundu.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da Meclis İnsan Hakları Araştırma ve İnceleme Komisyonu Başkan Yardımcısı olarak davaya katılma talebinde bulundu.
Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesi istendi
Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, etkisiz yürütülen Tahir Elçi soruşturmasında “tanıkları işkenceyle ve bilinçli bir şekilde yanlış yönlendiren ve adil yargılamayı etkileyen” savcı Kenan Karaca hakkında soruşturma açılması için suç duyurusunda bulundu.
Tahir Elçi cinayetinin tanığı olduğunu iddia eden Deniz Ateş’in gönderdiği mektubu Nahit Eren, mahkemeye sundu.
Ateş, savcı Kenan Karaca’nın gözaltında kendisini ziyaret ettiğini ve olayı PKK’nın üzerine yıkma karşılığında kendisinin serbest bırakılacağını sözü verdiğini söyledi.
Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ateş, Sur’da yaşanan çatışmalar sırasında tahliye edilirken gözaltına alındığını, olay yerine gelen ve Sur’daki çatışmaların soruşturulmasında görevlendirilen Cumhuriyet Savcısı Kenan Karaca tarafından serbest bırakılma karşılığında yönlendirildiğini kaydetti.
Eren, aynı zamanda Tahir Elçi cinayetine “siyasi suikast” diyen dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenilmesi talebinde bulundu.
Görüntü hard diski boş çıktı
Elçi ailesi avukatlarından Gamze Yalçın, önceki duruşmada alınan ara kararlardaki eksikliklere dair beyanlarda bulundu.
Yalçın, dosyadaki en önemli delil niteliğinde olan ve mahkemenin incelenmesini kararlaştırdığı Mardin Kebap Evi’ne ait, arızalı olduğu için mavi görüntü veren 4 No’lu güvenlik kamerasına ilişkin TÜBİTAK tarafından hazırlanan rapor üzerinde durdu.
Yalçın, TÜBİTAK’tan gelen rapora göre, söz konusu güvenlik kamarasının görüntülerinin kaydolduğu bilgisayar hard diskinin boş olduğunu açıkladı.
Mahkeme başkanı ise, hard diske herhangi bir müdahale olup olmadığının araştırılması konusunda TÜBİTAK ile gerekli yazışmaların yapıldığını belirtti.
Mahkemeden İçişleri Bakanlığı müfettişlerince hazırlanan raporun dosyaya eklenmesini talep etmelerine rağmen ısrarla bu raporun kendilerinden gizlendiğini kaydeden Yalçın, “Cinayete ilişkin delillerin bizden saklandığı ortadadır. Bu raporun bizler için önemi o gün orada görevli olan tüm polislerin ifadelerine başvurulmuş olmasıdır” diye konuştu.
Av. Tuğçe Duygu Köksal ise, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişliğinin hazırlamış olduğu “Araştırma Raporunun” ara karara rağmen dosyaya celp edilmemesi nedeniyle müzekkere tekidi ve sanıkların delilleri karartma şüphesi taşımaları nedeniyle tutuklanmaları talebinde bulundu.
Köksal, 6 Ocak 2016 tarihli bir polisin ihbar mektubuna göre “eylemi yapan örgüt mensuplarının istihbarat bağlantıları olduğu, bazı emniyet yetkililerinin durumu manipüle ettiği” şeklindeki kayda rağmen bu hususla ilgili hiçbir araştırma yapılmadığını beyan etti.
Av. Tuğçe Duygu Köksal ayrıca, Tahir Elçi’nin katledilmesi sürecinde kimin kastı, kimin ihmali olduğu hususuna dair tüm talepleri tekrar ederek konuyla ilgili tutanaklarda sicil numaraları yazılı personellerin ve ihbar mektubunda bilgileri sunulan polislerin dinlenilmesini talep etti.
Savcı taleplerin reddini istedi
İddia makamı, kaleme aldığı mektubu dava dosyasına eklenen Deniz Ataş’ın Sur’da sokağa çıkma yasağı sırasında tutuklanıp, yargılandığını ve çatışmalarda yer alanlar hakkında detaylı ifadelerinin bulunduğunu söyledi.
Avukatlar, savcının tanık Ataş hakkında bir profil oluşturmaya çalışması nedeniyle itirazlarını dile getirdi. Bu sırada avukatlar, “Hükümlü olan biri tanık olarak dinlenemez mi?” şeklinde sorular yöneltti.
Mütalaasını açıklamaya devam eden savcı, TBB ve Bursa Barosu’nun katılma talepleri, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesi ve sanık polislerin tutuklanması yönündeki taleplerin reddini istedi.
Mahkeme talepleri reddetti
Mahkemece önceki celse verilen ara kararların yerine getirilmesi için tekit ve bu celse kamera kayıtları ile İçişleri Bakanlığı raporuyla ilgili sunulan taleplerin kabulüne, keşif talebinin daha sonra değerlendirilmesine, Barolar Birliği’nin katılma talebinin kabulüne ve Bursa Barosu’nun katılma talebinin reddine, Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenilmesi talebinin reddine, savcı Kenan Karaca hakkında yapılan suç duyurusu talebinin reddine, sanıkların tutukluluk taleplerinin reddine, ihbar mektubu ve içeriğinde adı geçen polis memurlarının dinlenilmesi talebinin reddine, duruşmanın 15 Haziran 2022 saat 10:00’a bırakılmasına karar verildi.
Sağkan: TBB, bu davayı çok etkin bir şekilde takip edecek
Duruşmanın ardından TBB Başkanı Erinç Sağkan ile avukatlar adliye binası önünde açıklama yaptı. TBB Başkanı Sağkan, “Maalesef başkanımızın yaşadığı bu olayın cezasız kalmaması için, bir arada bu mücadeleyi yürütmek için duruşmada hazır bulunduk. Bugünkü duruşmada önemli gelişmeler oldu. Bu çok önemli gelişmelerden biri bugün TBB’nin bu davaya katılan sıfatıyla katılması talebimiz kabul edildi. Bunun gecikmiş bir gelişme olduğuna inanıyorum. Artık TBB olması gerektiği şekilde bu davayı çok da etkin bir şekilde takip edecek yasal argümana da bugünkü karar itibariyle kavuşmuş durumdadır” şeklinde konuştu.
“Talep edilen kayıtlar halen dosyaya gelmedi”
Ardından konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Zahit Eren, birçok taleplerinin reddedildiğini belirterek “Özellikle cinayetin işlendiği ana ilişkin fiziki mekanda bulunan birçok işletme ve resmî kuruma ait kamera kayıtlarının kaybedilmesi yada kameraların bozuk olduğu yönünde yapılan tespit ve dosya gönderilen yazılar vardı. Özellikle foto film şubesine ait tam da cinayet anına denk gelen 12-13 saniyelik görüntünün olmadığını daha önce kamuoyuna defalarca paylaştık. Bugün mahkeme bu taleplerimizi yani daha önceki celsede ara kararla talep etmiş olduğu bu tür kayıtların hala dosyaya gelmediğini ilgili kurumlarla yapılan yazışmalara da cevap verilmediğini biz bu celse arasında tespit ettik ve bugün talepte bulunduk. Ancak bunlar soruşturma aşamasında yapılması gereken şeylerdi. Heyetin bugün bu konuda yeniden vermiş olduğu bu kararlar sevindirici” dedi.
Eren şöyle devam etti:
“Diğer reddedilen bir talebimiz de geçen celsede dinlenen gizli ve açık tanıklar var, bu gizli ve açık tanıklar söz konusu soruşturmanın başlaması aşamasında ilgili soruşturma makamları tarafından tehditle, bir kısım vaatlerle soruşturmaya yönelik gerçeğe aykırı bilgi verdikleri konusunda resmî kayıtlara yani duruşma tutanaklarına geçen beyanları var. Normal şartlarda bir hukuk devletinde bir soruşturma savcısının tanıkları bu şekilde yanıltıp adil yargılamayı etkileyen bu tür hukuka aykırı fiillerinden dolayı mahkeme heyetinin hakkında suç duyurusunda bulunması gerekiyordu. Bekledik ama maalesef bu suç duyurusu yapılmadı. Bugün Diyarbakır Barosu ve katılanlar olarak mahkemeden bu suç duyurusunu yapmasını yeniden talepte bulunduk. Dosyanın teknik anlamda yapılması gereken işlemlerine yönelik mahkeme taleplerimizi kabul ediliyor, oysa bu cinayetin tam olarak maddi gerçeğiyle açığa çıkması konusundaki sorumluluk isteyen ara kararlara maalesef imza atmıyorlar.”
“Bir kaza kurşununa kurban gitmemiştir”
Ardından konuşan CHP’li Milletvekili ve avukat Sezgin Tanrıkulu da dönemin emniyet müdürü ile yaptıkları görüşmeyi anlatarak şunları söyledi:
“Genel başkanımızla birlikte dönemin Emniyet Müdürü’nü ziyaret ettik ve şu soruyu sorduk ‘Fiziki olarak 10 km boyunca takip edilen, bir güzergah boyunca ilerleyen 2 örgüt üyesi var, bu örgü üyeleri Dörtayaklı Minare’nin arkasındaki hendek kısmına gelmeden çok rahatlıkla sağ yakalanabilecek imkanlar vardı. Neden bu 2 örgüt mensubunu sağ yakalama imkanı varken, kaçma imkanı olabilecekleri ve girilmesi o an için mümkün olmayan hendek arkasına girmelerine müsaade edildi? Aynı zamanda 2 polis memurunun yaşamını yitirmesine müsaade edildi? Fiziki, teknik takip olmasına rağmen ve dinlenilmesine rağmen. Dönemin emniyet müdürü aynı şu kelimeyi söyledi bize ‘bu sorunun cevabı yok’ dedi. Asıl kilit buradadır. Tahir Elçi sıradan bir cinayete, bir kaza kurşununa kurban gitmemiştir. Planlı, siyasi bir cinayete, bir suikasta kurban gitmiştir. Dönemin başkanı da bunu söylemiştir. Kendisi de bu söyleminin neye dayalı olduğunu, bu karardan sonra bizzat duruşmaya gelerek açıklamak kendisi bakımından adalet ve vicdani bir borçtur.”