Ezidi Kürt kızı: Aslında ben o gün öldüm

Duhok (Rûdaw) ­– IŞİD tarafından zorla kaçırıldıktan sonra “köle” ve “cariye” muamelesi gören üç Ezidi Kürt kızı yaşadıkları acı, ızdırap ve korku dolu günleri anlattı.

 

O büyük felaketten önce Ayşe ve kalabalık ailesi Şengal’in Gır Uzer köyünde yaşıyordu. Köye yakın bahçelerinde Ayşe’lerin bir evi daha bulunuyordu.

 

Ayşe, “Havanın berrak olduğu bir Ağustos günü her şey aniden değişti. Köyde her kes bir yerlere koşuşturmaya başladı. Haber çarçabuk yayıldı. IŞİD adında silahlı bir güç saldırıya geçmişti” diyor.

 

25 yaşındaki Ayşe daha önce bu kişilerin isimlerini ve gittikleri her yeri yıkan kötü namlarını duymuştu. “O zaman ben IŞİD’in ne olduğunu bilmiyordum” diyor. Ama şimdi bedeni ve ruhundaki izler bile bu kanlı örgütün ne olduğunu açıkça anlatıyor.

 

“Ailemden 33 kişiyi öldürdüler”

 

Ayşe’nin bahsettiği gün 3 Ağustos 2014. O gün bir kardeşi dışında ailesinin tamamı ve akrabalarının çoğu Ayşelerin evindeymiş:

 

“Silahlı adamlar köye girdikten sonra babam, kardeşlerim, amcam ve diğer erkekleri toplayıp götürdüler. Akrabalarımdan 33 kişi köy meydanında öldürüldü. Sonra biz kadın ve kızları toplayıp götürdüler.”

 

Kaçırılanları ilk önce Musul’un batısındaki Baac ilçesine götürüyorlar. Daha sonra Musul’a gönderiyorlar. Ayşe orada bir ay tutulduklarını anlatıyor:

 

“Çirkin olmak bir nimetti”

 

“Bizi Müslümanlaştırmaya çalışıyorlardı. Namaz kıldırıyorlardı. Tabi cinsel saldırılar da başklamıştı. Bize sürekli, ‘şükredin ki sizi Müslüman olmaya zorluyoruz. Bir çoğunuz kafir olarak öldü’ diyorlardı.”

 

Ezidi Kürt kızın anlattığına göre sonraki günler gittikçe daha fazla tecavüze maruz kaldıklarını ve yedikleri dayağın dozajının arttığını belirtiyor:

 

“Bu üsre içerisinde yanımıza gelen IŞİD’liler seçtikleri kadın ve kızları kendileriyle götürüyorlardı. Daha çok güzel olanları seçiyorlardı. Çirkin olmak o günlerde bizim için paha biçilmez bir nimetti. Güzel kadın ve çocuk yaştaki kızlar daha fazla cinsel saldırıya maruz kalıyordu. Onlar IŞİD ‘emirlerinin’ mezesi gibi kullanılıyordu.”

 

Günlerden birgün tutusak kadın ve kızlar arasından birini seçmek için gelen uzun boylu buğdat tenli Iraklı bir IŞİD mensubu “eli boş dönmemek için” Ayşe’yi alıp götürüyor:

 

“Yaklaşık 3 ay beni bir evde tuttu. İlk günler cariye muamelesi yapmadı ama daha sonraki günler şiddet uygulamaya başladı. Her hareketime bağırarak cevap veriyor, hayatın cehennemini yaşatıyordu. Daha sonra beni hapse attırdı. Beni hapisten çıkarmaya gelen IŞİD’li de Suriye’nin Meyadin kentine gideceğimizi söyledi.”

 

“Defalarca köle ve cariye olarak satıldım”

 

Meyadin’de ise Ayşe için sürekli alınıp satıldığı ve sürekli adres değiştirdiği korkunç ama insanlık adına utanç verici bir süreç başlıyor:

 

“Suriye’de beni Ebu Ubeyd Suri diye birine sattılar. Sonra Ebu hutab Irak’i beni aldı. Daha sonra sırasıyla Ebu Mechel Ciziri, Ebu Rewan, Ebu Cihad, Ebu Halid, Ebu Mazin Suudi, Ebu Salih, Abu Ahmed adlı kişilere satıldım. Ebu Salih denen adam da beni 15 bin dolar karşılığında kardeşine sattı.”

 

Anlattığına göre Ayşe bu süreçte birde 15 gün boyunca Ezidi Kürt kızların satıldığı bir mekanda tutuluyor. Orada kaldığı sürece dayaktan kurtulduğunu belirten Ayşe asıl azabı o günlerde yaşadığını söylüyor:

 

“O 15 gün dayaksız geçirdiğim tek 15 gün oldu ama üç yıllık esaretim boyunca en büyük azabı ve acıları o günlerde yaşadım. Çünkü sürekli birileri gelip bize alıcı gözüyle bakıyordu. Gelenlerin hepsi de cinselliğe ve şiddete aç kişilerdi. Çok gayri ahlaki bir şekilde kadınları seçiyorlardı. Sonra IŞİD’lilerin adına Muhendis dediği Iraklı Resul adında biri beni alıp götürdü.”

 

“Sevindiğim tek şey diğerlerinin tacizinden kurtulmak”

 

Ayşe ailesinden 33 kişiyi öldür ve nefretle baktığı bu kişilerin esareti altındayken kendisini sevindiren tek şeyi ise şöyle anlatıyor:

 

“Sadece birine satıldığımda diğerlerinin tacizinden kurtulacam diye seviniyordum. Çünkü kimse bana saldırmayacaktı. Ama böyle olmadığı da oluyordu. Bazı kadın ve kızlar biri tarafından satın alındıkları halde diğer IŞİD’lilere de peşkeş çekiliyordu.”

 

“Uçaklar gökyüzünden eksik olmasın”

 

Ayşe gökyüzüden uçakların hiç eksik olamaması için dua ettiğini söylüyor. Çünkü hiç olmasa, uçaklar semalarda gezerken ona bu eziyeti çektirenlerin tirtir titrediğini, kadın çarşafları giyerek oraya buraya koştuklarını görüyordu:

 

“Uçaklar geldiğinde çok korkuyorlardı. Çarşaf giyerek evlerin arasında koşuşturuyorlardı. Ama ben uçaklardan hiç korkmuyordum. Bulunduğum evi bomabalasalar bu kötü hayattan kurtulurum diye düşünüyordum.”

 

Aradan üç yıl geçtikten sonra Ayşe ailesinden sağ olduğuna emin olduğu tek kişi olan kardeşi ile bağlantı kuruyor:

 

“Onu telefonla arayarak Rakka’da olduğumu ve beni kurtarmasını söyledim. Beni kurtarmalarının tek yolunun da satın alınmam olduğunu belirttim.”

 

Kardeşi de bu dediklerini yapıyor ve Ayşe Rakka’dan alınarak geri getiriliyor. Ancak o kalabalık aileden geriye yitirilenlerin büyük acısından başka birşey kalmamış. Ayşe’nin hayatına işlenen o derin izler uzun zaman geçmeyecek türden. Gülümsemesi ile yüzünde oluşan tebessüm bile içten gülemediğini yansıtıyor.

 

“Vahşet onların karakteriydi”

 

Hitam IŞİD’liler tarafından kaçırıldığında 14 yaşında bir kız çocuğuydu. IŞİD’in Şengal’e girdiği yönünde haberler geldiğinde ailesiyle birlikte Şengal Dağı’na doğru kaçmaya başlamış. Fakat dağa tırmanmaya başladıktan kısa süre sonra örgüt üyeleri tarafından tutuklanıyor:

 

“Dağa ulaştığımızda ‘tamam’ dedim, ‘kurtulduk’. Fakat saat sabahın dördünde bir de baktık ki etrafımızı sarmışlar.”

 

O da Ayşe gibi Musul’a götürülüyor, zorla namaz kıldırılıyor ve daha sonra bir kervanla Suriye’ye gönderiliyor.

 

Hitam, “Vahşet onların karakteriydi. Ben diğer kızlara da şunu söylüyordum; ‘kendinizi boşa yormayın, ne söylerseniz söyleyin bunlar bize bu zulmü yaşatacak.’ Bazen yemek üzerinde bile bize saldırıp taciz ediyorlardı. 5 ay boyunca böyle geçti” diyor.

 

“Dikkat et, hamile kalma!”

 

Ezidi kızın anlattığına göre gittiği evlerde ondan önce alınıp satılan Ezidi kadın ve kızlar varmış. Hitam ilk önce IŞİD’in “emir” diye adlandırdığı alt düzey bir sorumluya veriliyor:

 

“Emir doğrudan valilerden emir alan ve ellerinin altında bir grup örgüt üyesi olan kişilerdi. Hayatları diğerlerine göre daha özeldi. Daha önce evlenmemiş kızlar emirlere veriliyordu. Fakat onlarda bir süre sonra bizi diğerlerine satıyorlardı.”

 

Örgütün “beşkent” ilan ettiği Rakka aynı zamanda birçok örgüt yöneticisinin barındığı kentti. Bu yüzden kaçırılan kadınların büyük çoğu da bu kente gönderiliyordu.

 

Hitam, kendisini ilk olarak alan sorumlunun daha sonra ondan “bıktığı” için hediye olarak yanında bulunan sıradan bir örgüt üyesine verdiğini belirtiyor:

 

“Bu onlar için en büyük ödül ve hediyeydi. Aynı zamanda sorumlunun o kişiye olan güveninin bir göstergesiydi. Beni verdiği adam evliydi. Bu adam sürekli beni sopa ve hortumla döverdi. Bana yaklaştığı zaman da eşi öfkelenir, o evden gittikten sonra bu defa eşi beni öldüresiye döverdi.”

 

Hitam daha sonra başka bir örgüt üyesine veriliyor ve yanında bulunduğu her üç IŞİD’linin de kendisine şu sözü söylediğini belirtiyor:

 

“Dikkat et, hamile kalma!”

 

“Aslında 3 Ağustos 2014’te öldüm”

 

IŞİD zulmünün canlı tanıklarından (CT) ise, “Aslında ben 3 Ağustos günü öldüm” diyor ve yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

 

“Ben Şengalliyim. İlk bizi aldılar ve hemen Musul’a gönderdiler. Öldürülmemiz için ebubekir Bağdadi’den talimat gelmişti ve kurtulmamız için tek şart islamı seçmemizdi. Ben de bunu yaptım.”

 

(CT) ilk gün Telaferli bir Türkmen IŞİD’liye veriliyor. Dediğine göre o kişi “Ezidi Kürtlere karşı büyük öfke” besliyormuş. Daha sonra da Suriye’ye gönderiliyor ve orada aslen Alman olan başka bir IŞİD’liye veriliyor:

 

“Çok sabırsız ve kızgın biriydi. Bir Alman, Türkmen, Arap ve Çeçene aynı ruh halini yaşatan işte bu IŞİD’di. Yanında kaldığım Alman internet üzerinden ögrütle tanışmış ve daha sonra Suriye’ye geçmişti. Adını Ebu Salih olarak değiştirmişti.”

 

“Siz savaş ganimetisiniz”

 

Ezidi kızın anlattığına göre Alman IŞİD’li kendisine insanlık dışı muamelede bulunuyormuş. Ancak yine de o bir fırsatını bulup aklındaki soruyu sormuş:

 

“Burada diğer dinleden kadınlar da var. Siz neden o kadar kadın içinde sadece Ezidi kadınları cariye ve köle yapıyorsunuz? Daha güzel Hristiyan kadınlar var neden onları almıyorsunuz?”

 

Ebu Salih ise şu cevabı vermiş:

 

“Siz kafirsiniz. Kafirlrin kadın ve kızları savaş ganimeti olur. Cariye ve köle olur. Ama Hristiyan ve Yahudi kadın ve kızlar Beytulmal’a cizye vererek serbest kalabilirler.”

 

(CT), “Peki bu adalet mi?” diye sorduğunda ise IŞİD’li Alman öfke ile, “Sen mi bize adaleti öğreteceksin. Çok yakında bu farkı göreceksin. Halifelik Roma’yı işgal edecek, Romalı kızlar da buraya gelecek. Roma’dan sonra Çin ve dünyanın diğer ülkeleri de bu adaleti tadacak” diye cevap veriyor.

 

ID’den kurtulan (CT), ömür boyunca kaçırıldığı ilk günü unutmayacağını söylüyor. Yaşadığı işkence ve tecavüzden sonra ona saldıran IŞİD’linin kendisine, “Git temizlen, evimi kirletme” dediğini belirten (CT) o an sadece ölüme muhhtac olduğunu belirtiyor.  

 

(CT), kaçırıldığı süre boyunca bir defa bile sevgi ve merhamet görmediğini söylüyor.