Van Valiliği'nden Kürtçe yayıncılara ambargo mu?
İstanbul (Rûdaw) – Van Valiliği tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen ve bölgenin en büyük fuarı olarak tanıtılan kitap fuarında Kürt yayınevlerine ambargo uygulandığı öne sürülüyor.
Toplamda 150 civarında yayınevinin katılımcısı olduğu fuara, 150 de yazar katılıyor. Katılımcı yazarlar arasında ise Kürtçe yazan neredeyse kimsenin de bulunmadığına dikkat çekiliyor.
Van Valisi ve aynı zamanda belediye kayyumu olarak görevlendirilen Sinan Aslan ile kalabalık bir protokol tarafından açılışı yapılan Van Kitap Fuarı’nda, kentin neredeyse tamamının nüfusu Kürt olmasına rağmen, Kürtçe yayın ve yazarlara bir alternatif sunmaması sosyal medya üzerinden yoğun tepki ve eleştirilere muhatap oluyor.
Öbür taraftan Van Kitap Fuarı 2013 yılından beri düzenleniyor olmasına rağmen, HDP’li belediyenin düzenlediği önceki fuarlar dikkate alınmıyor.
“Tanınmaz yazarlar, bilinmez yayınevleri fuarı”
Sosyal medya üzerinden yapılan eleştirilerde, “fuar için hazırlanan program ve etkinlik listesinin ilginç detaylar” içerdiği belirtilerek, “Katılımcı 150 yazarın büyük kısmının ve ayrıca yayınevlerinin de neredeyse tamamının islami çevrelerden oluşması dikkat çekiyor” deniliyor. Daha dikkat çekici olanı ise söz konusu yazarların ismen Kürt illerinde tanınmıyor olması.
Kürt yazar ve aydınların, “Tanınmaz yazarlar, bilinmez yayınevleri fuarı” şeklindeki eleştirilerine maruz kalan fuara katılan yayınevlerinin istatistiki bilgilerinde yayınlarının Kürt illerinde talep ve rağbet görmediği ileri sürülüyor.
Bu verilere ve önceki fuara katılan Avesta, Lis, Aram ve diğer Kürtçe yayıncılık kurumlarının standlarındaki alakaya rağmen böyle bir uygulamaya gidilmesi “dikkat çekici bir diğer anektod” şeklinde değerlendiriliyor.
Siyasi bir yaklaşım
Fuar organizasyonundaki bu durum Kürtçe kitap basan yayınevleri tarafından da kabul edilemez olarak nitelendiriliyor.
Konuya ilişkin Rûdaw’a konuşan yayıncı ve editörler, Van gibi bir şehirde düzenlenen fuara Kürt yayınevlerinin katılımının kabul edilmeyişini açıkça, siyasi bir yaklaşım olarak değerlendirdi.
Zal: Gerekçeler garip ve anlaşılmaz
Söz konusu ambargonun yeni olmadığını önceki senelerde de fuara katılma isteklerinin alakasız ve anlaşılmaz gerekçelerle kabul edilmediğini belirten J&J Yayınları Editörü Azad Zal, her türlü fuar ve kitaba dair organizasyonda yer almak istediklerini ancak siyasi yaklaşımın buna gölge düşürdüğünü ifade etti.
Zal, “Açıkçası bu sene zaten bizi almayacaklarını bildiğimiz için biz J&J olarak başvurmadık. Zira daha önce fuara katılım başvurumuz reddedilmişti. Biz yayıneviyiz ve kitap basıyoruz. Kitaplarımızın da kitap ve okura dair her mecrada bulunmasını, orada olmayı istiyoruz. Ancak yer olmadığı ya da başka fuarlara katılmadığımız için buna da katılamayacağımız gibi garip gerekçelerle kabul edilmiyor ya da başvurulara cevap dahi verilmiyor. Bu kabul edilebilir bir durum değil” dedi.
Keskin: Bir daha onlara bizi reddetme keyfi yaşatmayacağız
Avesta Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Abdullah Keskin de hem ambargoyu hem de fuarın tanıtım ve içeriğine dair paylaşımlarında, farklı noktalara dikkat çekti.
Keskin, bir daha başvuru yapmayarak kendilerini reddetme keyfini yaşatmayacaklarını belirterek, “Artık kendimiz bazı alternatifler oluşturmak zorundayız ve bunun için çalışmalarımız da var. Ancak imkanlarımız kısıtlı. Kürtçe Kitap Günleri şeklinde bir çalışma yapılabilir. Söz konusu fuara özellikle Avesta’nın katılımının istenmediğini biliyoruz, anlıyoruz. Ayrıca 150 yayınevinin katıldığı söyleniyor ama o da doğru değil. Bir temsilciyi fuara göndermekle yayınevi katılım sağlamış olmuyor. Uzun süre bütün katılıma çabalarımıza rağmen sadece geçiştirmekle kalmadılar, sıradan bir firmaya, organizasyona yakışmayacak bir tutum takındılar. Kitabına uydurmakla kitap fuarı olmuyor” diye konuştu.
Katılacağı ilan edilen yazarlar için ise Keskin, “Bütün hayatım okumakla geçti. İslami literatüre de yabancı sayılmam. Ama bu yazarların hiçbirini tanımıyorum. Siz tanıyorsanız söyleyin. Artık yazarlar da atanıyor mu?” diyerek tepki gösterdi.
Kürt yayınevlerinin başvuru yapmadığı gerekçesiyle katılamadıklarının iddia edildiğini ancak Avesta olarak bizzat ısrarlı şekilde başvuru yaptıklarını ancak sürekli bir oyalama ve cevap verilmeyişle karşılaştıklarını aktaran Keskin, “Doğrudur bazı yayınevleri daha önce kabul edilmedikleri için bu yıl başvuru yapmadılar. Ancak biz yaptık. Bunun doğrudan siyasi bir yaklaşımla ve de Kürtçeye dair bir uygulamayla alakalı olduğunu biliyoruz” dedi.
Nûbihar: Tartışmaların iki boyutu var
Kürt yayınevlerine ambargo uygulanan bir yere asla katılmayacaklarını belirten Nûbihar Yayınları Genel yayın Yönetmeni Süleyman Çevik ise başka bir noktaya dikkat çekti.
Eylül isimli bir organizasyon şirketinin hem Van’daki hem de Urfa’daki fuarları düzenlediğini ifade eden Çevik, şirketin Urfa için ücret aldığını ancak Van için yayınevlerinden herhangi bir ücret almadığını, bu yüzden de Urfaya katılan yayınevlerinin Van’daki fuara katılabildiğini, dolayısıyla da karmaşanın buradan çıktığını söyledi.
Çevik, “Şunu ısrarlı ve açık bir şekilde ifade etmek istiyorum ki kürtçe ve kürt yayınevlerine herhangi bir ambargonun uygulandığı bir yere Nûbihar’ın katılması söz konusu bile olamaz. Biz Urfa fuarına ücret yatırıp katıldık ve dolayısıyla Van fuarına da doğrudan katılmış olduk çünkü şartname böyle düzenlenmiş. Ortada karmaşık ama aslında net olan bir durum var. Fuara dair tartışmayı bu noktayı da gözeterek aktarmak daha objektif olur” diye konuştu.
Gazeteci Candemir: Fuar değil askeri üs bölgesi
Kentte uzun yıllardır yerel ve ulusal bazda gazetecilik yapan Oktay Candemir ise fuara dair izlenimlerini Rudaw’la paylaştı.
Candemir, fuarın 2013’ten beri düzenlendiğini ancak şimdi ikinci fuar dendiğini, ayrıca katılımın düşük olduğunu, aşırı güvenlik önlemlerinin bir fuardan beklenen görüntüler olmadığını ve Kürtçeye dair de tek bir işaretin olmadığını söyledi.
Candemir şöyle devam etti:
“Bazı yayınevleriyle anlaşılmış. Genelde Türkiye’de bilinmeyen yayınevleri bunlar. Büyük çoğunulğunun da hükümet yakın yayınevleri olduğunu söylemek zor değil. Bu yayınevleri arasında Türkiye ve Kürdistan’da bilinen tanınan bir yayınevi yok. Ayrıca fuar için ikinci kez düzenleniyor deniyor, ancak bu doğru değil. Bekir Kaya Belediye Başkanı iken de bu fuar düzenleniyordu. Fuarın ilki 2013 yılında düzenlendi buna reğmen fuar ikinci kez düzenleniyor gibi gösteriliyor ve önceki fuarlar yok sayılıyor. Katılım çok düşük düzeyde. Bir kitap fuarından beklenen bir ilgi söz konusu değil. Ayrıca fuarın etrafında alınan yoğun güvenlik önlemleri, panzer ve diğer araçlar, fuardan ziyade bir karakol görüntüsü arzediyor. Fuar alanı bir askeri üs görüntüsünde. Bu da bir kitap fuarından beklenen bir manzara değil. Kürtçe yayıncılık dünyasından sadece Nubihar var. Bunun dışında Kürtçeye dair tek bir işaret yok. Ayrıca bürokrat kesim yoğun bir alaka gösterse de, bunun dışında gözle görülür ciddi bir katılım ortaya çıkmış değil. Yapılan devasa reklam kampanyasına rağmen katılım düşük. Şehrin her tarafı bunun afiş ve tanıtımlarıyla süslendi.”
Söz konusu tartışmalar ışığında başlayan Van Kitap Fuarı’nın 10’uncu günde sona ermesi bekleniyor.