Erbil (Rûdaw) - Rûdaw Araştırmalar Merkezi’nin organize ettiği Türkiye-Irak-Kürdistan Bölgesi İlişkileri Paneli başkent Erbil’de gerçekleştirildi.
Erbil Otel’de düzenlenen panele katılan uzman ve gazeteciler, Türkiye-Irak-Kürdistan Bölgesi arasındaki genel siyasi durum, güvenlik, enerji ve ekonomik ilişkileri değerlendirdi.
Kürdistan Bölgesi Etnik Oluşumlardan Sorumlu Bakan Aydın Maruf’un katıldığı panele Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Hakan Karaçay ve Türkiye’den uzman ve gazeteciler katıldı.
Tülin Daloğlu: Kürtler herşeyi devletten bekliyor
Panelde konuşan gazeteci Tülin Daloğlu, “Kürt sorunun çözümüyle ilgili önerim: bu konuyu konuşurkenki yaklaşımımız. Bu yaklaşımın değişmesi gerekiyor. Gazeteci olarak bu konuyu takip etmeye başladığımdan itibaren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Türk olarak yaşımız ilerledikçe konuları daha farklı algılamaya başladık. Bununla karşılaştığım önüme geldiği anlarda ne şekilde konuştuğuna baktığımda şunu çok önemli görüyorum. Herkes birbirini suçluyor. Kürt olanlar herşeyi devletten bekliyor. Devletin mutlak yanlış olduğu kanaatindeler. Türkiye’yi o kadar haşince yaklaşıyorlar ki, bir bakıyorsunuz kendilerinde hiç hata yok” dedi.
Ortadoğu toplumlarında tedavisi mümkün olmayan bir mağduriyet algısının olduğunu belirten Daloğlu, sözlerine şunları ekledi:
“Şimdi bu eğer biraz psikoloji işliyorsanız, ki ben bunu bütün samimiyetimle söylüyorum psikolojik açıdan da bunu ele almaya çalışın, çünkü. Biz mağduruz ve bir türlü bir şeyin sorumluluğunu alıp onu dönüştürüp, kontrol edip farklı bir hale getiriceğimize kendimiz inanmıyoruz. Mağdur olmayı çok seviyoruz. Benim bu konudaki önerim: ilk adım mağdur olma hissinden vazgeçmemiz ve bundan bilinçli olarak çıkmaya çalışmak gerekiyor. Çünkü mağdur olmayı bırakırsak herkes kendi üstüne düşen suçu alacak. Kimse pirupak değil. Terörle mücadele yapılırken herkes idealist halinden çok uzaklaştı. Olması gerekenin insanın insana nasıl davranması gerektiğini hiçbir zaman unutmadan, olanı da sineye çekmeden, olması gereken hale gelebilmek için ilk adım bu mağduriyetten kurtulmamız gerekiyor. Çünkü mağdur oldukça gidiyoruz Türkiye’yi Amerika’ya şikayet ediyoruz. Orda burda arkanıza daha büyük güç alaraktan, bu sefer başlıyorsunuz o gücü kendiniz zannederekten Türkiye’ye abanıyorsunuz.
Türkiye hafif bir güç değil, ona da gelen geliyor ve ondan sonra ne yapıyor, belki normal koşulda yapmayacağı bir şeyi yapıyor. Çünkü o da insan. Türkiye senelerce bu olaya bir son bulamadığı için, biraz kendi yanlışı biraz Kürt tarafının yanlışıyla. Çünkü kimse çözüm bulmak için samimiyetle oturmuyor. Herkes birbirini suçluyor ve bir taraf illaki her zaman mağdur oluyor. Ama bunda o zihin değişikliğini değiştirip konuya farklı yaklaşırsanız o zaman kendinize de sahip çıkacaksınız ve Türkiye gibi ciddi bir gücün de, o gücünü daha farklı kontrol edip kendisine ve size daha iyi kullanmasına aracı olacaksınız. Ama bu kararı herkes kendi verecek. Bazen insan yapmak istemediği şeyleri de yapabiliyor. Ve bu sürekli Türkiye’yi negatif gündemle tutmak, işte birşey olduğunda Türkiye sınır ötesi harekatı yapacak bütün Kürtleri kasap gibi öldürecek, soykırıma uğratacak gibi aşırıya kaçan iddialar, söylemler inanın Türk kamuoyunda bunca yılın birikmişliğinden sonra çok farklı bir noktaya geldi. Bunun sizlerin de farkına varmasını rica ediyorum. Çünkü yanlış yanlışı doğuruyor. Yanlıştan vazgeçebilmek için herkesin ilk önce durması gerekiyor. ‘Burda abarttık herhalde, bizim de bir rolümüz olabilir, biz de kontrol edebiliriz, biz de sorumluluk alabiliriz, bak bunlarda ölüyorlar, korkuyorlar, istemiyorlar bu kadar ölmek’ diyebilirsiniz. Bunu dedikten sonra masaya oturduğunuzda siyasi olarak hangi iktidar, iktidarda olursa olsun mutlaka karşılığını bulacaksınız. Benim bildiğim Türkiye en kötü gününde bile öyle.”
Aydın Maruf: Ankara ile Erbil arasındaki ilişkiler üst düzeyde
Aydın Maruf, “Bu topraklarda birlikte yaşıyoruz. Bu bölgede bütün etnik grupların barışa ihtiyacı var. Birbirlerine destek vermeye ihtiyaçları var. Geçmişten bugüne kadar olan ilişkiler içinde etnik ve dini gruplar güzel bir aşamadalar. Biz hem bir vatandaş olarak da, hem de Türkmenler olarak her zaman Türkiye ile Irak arasındaki ilişkileri, Türkiye ile Irak Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerin iyi olmasını destekliyoruz. Taraflar arasındaki ilişkiler iyi bir düzeyde, özellikle Ankara ile Erbil arasındaki ilişkiler siyasi, ekonomik ve diplomatik anlamda üst düzey seviyede ve daha fazla da ilerlemesi gerekir. Bunun dışında güvenlik sorunu da özellikle sınır bölgesinde çok önemlidir. Sincar, Mahmur ve Kandil’deki varlıkları hem Irak Kürdistan Bölgesi’ni hem Türkiye’yi hem bölgede olan tüm etnik gruplar için tehdittir. Bunlar çözülmesi gereken husustur. Bu da taraflar arasında işbirliğiyle olur” ifadelerini kullandı.
Musul’daki duruma ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bakan Maruf, “Musul konusu çok dikkate alındı, çok konuşuldu. Musul hem tarihsel, hem de dini ve etnik grupların farklı olması açısından önemli. Musul’da tek taraflı bir yönetim var. Ordaki Türkmenler, Kakeyiler, Ezidiler ve diğer gruplar şikayetçi. Oluşumlardan sorumlu bölge bakanı olarak bize sürekli raporlar geliyor. Bunun bir an önce çözülmesi gerekiyor. İstikrar ve etnik gruplar arasında eşitlik sağlanması gerekir. Musul’un istikrarı hem Irak Kürdistan Bölgesi için hem Irak hem de bölge için önemlidir” diye konuştu.
İhsan Aktaş: Türkiye’nin bölge ile ilişkilerinde kritik bir değişim Suriye savaşıyla birlikte oldu
GENAR Başkanı ve yazar İhsan Aktaş, “Türkiye’nin bölge ile ilişkilerinde kritik bir değişim Suriye savaşıyla birlikte oldu. Suriye iç savaşı başladığında geleneksel anlamda müttefiklik ilişkilerinin devam ettiğini düşünüyordu Türkiye. Fakat orda gördü ki ABD ile Türkiye arasında klasik anlanmda konvansiyonel bir müttefiklik ilişkisi kalmamış. Ve savaşın bir döneminde 2010-11’li yıllarda aslında Türkiye çok zor duruma düştü” değerlendirmesinde bulundu.
Aktaş,Suriye savaşının Türkiye’nin dünyadaki varolan bir paradikma değişimini farketmesine fırsat verdiğini söyledi.
“Türkiye bundan böyle geleneksel müttefikliklere güvenerek uluslararası ilişkilerde siyaset yapılmayacağına dair bir kanaate vardı” diyen Aktaş, Türkiye’nin Suriye savaşından sonra hızlı bir şekilde kendi ulus devletini tahkim yoluna gittiğini kaydetti.
Aktaş, şöyle devam etti:
“ABD ya da başka bir devlete güvenerek politika geliştirmek yerine ordunun şekillenmesinde, savunma sanayinin güçlendirilmesinde bir bakıma ulus devletten bölgesel güce evrildi. Elbette Türkiye ulus devlet formasyonunu koruyan bir devlet. ABD ve Avrupa dahil herkes kendi ulus devletini güçlendirme yoluna gitti. Türkiye Irak ve Suriye’deki bir istikrarsızlığın Türkiye’yi tehdit ettiğini farkedince bir ön alma yani terörü topraklarının dışında önleme gibi bir konsept değişikliğine gitti. Doğrusu bunda da başarılı oldu. Türkiye son 7-8 yıllık süreçte sert gücünü sahaya sürerek bir bölgesel genişleme yaşadı. Bu kendisi açısından çok olumludur. Akdeniz’e donanmasını indirdi, Libya’nın Suriye olma projesinin önüne geçerek siper oluşturmayı sağladı. Azerbaycan savaşına destek verdi. Suriye’de ABD ile karşı karşıya geldiği bir durumda, dünyanın süper gücü denilen ABD’yi kendi sınırından bir 30 km uzaklaştırabildi. Bu Türkiye için önemliydi. Şimdi Türkiye politika esnekliğine gitmek istiyor. Elbetteki siz sürekli sert gücünüzle, yani İran gibi petrolünüz varsa ve dini bir ideolojiniz varsa sürekli savaş halinde olabilirsiniz. Fakat Türkiye İran gibi veya başka ülkelerden farklı olarak sürekli sert gücüyle sahada olamaz. Türkiye ticaret yapan bir ülke ve ticaret üzerinden hayatını sürdürebilen bir ülke. Bölgemiz bir fırsat eşiğinde, bunu çok iyi değerlendirmemiz lazım. Kaderimiz bir bizim.”
Aktaş ayrıca, “ABD, Çin ile meşgul ve kapasitesi düştü. ABD’nin kapasitesi düştü ve Ortadoğu’da işgalci olarak kalmak istemiyor” dedi.
Asil Nuceyfi: Türkiye olumlu müdahalede bulunabilir
Musul eski Valisi Asil Nuceyfi de ABD’den sonra Türkiye’nin Irak’ta daha fazla rol alması gerektiğini söyledi.
Nuceyfi, “Bugün özellikle ABD güçlerinin çekilmesinin ardından Irak’ın istikararı konusunda ve yine gelecekte Irak’ın krizlerele yüzleşebilmesinde Türkiye’nin görüşüne ve rolüne ihtiyacı var. Sanırım İran tek başına böyle bir rolün altından çıkamaz” dedi.
Asil Nuceyfi, Türkiye’nin hem İran, hem bölge ve hem de dünyadakji konumu ve ilişkileri sayesinde uluslararası bir aktör olarak sahada olabileceğine işaret ederek, “Türkiye’nin zor kullanarak bir müdahalede bulunmasını değil, ancak olumlu bir müdahalede bulunmasını istiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Mensur Merit: Bölgeye anlık çıkarlarla yaklaşılmamalı
Irak Parlamentosu eski milletvekili Mensur Merit de, Irak’ın istikrarının Musukl’un istikrarına bağlı olduğunu belirterek, bu durumun dikkate alınmaması nedeniyle IŞİD’in bölgeyi ele geçirdiğini, bu durumun Irak, Türkiye ve bölgeyi etkileyecek sonuçlara yol açtığını söyledi.
Merit, “Musul’da bir güvenlik boşluğu var, siyaset boşluğu var. Bu boşluğu doldurursak Irak ve bölgeyi etkileyen sonuçları da engelleriz. Gördüğüm kadarıyla Türkiye ve Kürdistan Bölgesi de bölgedeki durumla anlık çıkarları temelinde yaklaşıyor. Ayrıca, bölgedeki kültürel durumu, sosyolojik gerçeği hesaba katmak gerekiyor. Tüm çekişmeleri bir tarafa bırakmak gerekiyor” dedi.
Mensur Merit, Şengal konusunun çok önemli bir konu olduğunu ifade ederek, Şengal’deki sorunların çözümü konusunda siyasi bir irade ortaya koyulması gerektiğini belirtti.
Dr. Saman Sorani: Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi ve Irak ile tarihi ilişkileri var
Kürdistan Bölgesi’nin bölgesel ve uluslararası güçlerin çekişmesine sahne olan bir bölgede bulunduğunu anlatan Kürdistan Bölgesi Hükümeti Dışilişkiler Ofisi Siyasi Danışmanı Dr. Saman Sorani de bu bölgede dengeli ilişkiler kurabilmek için ustaca bir politika uygulanması gerektiğini ifade etti.
Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi ve Irak ile tarihi, dini ve sosyal ilişkileri bulunduğunu kaydeden Sorani, “Siyasi konuların yanı sıra ekonomi, su, enerji ve güvenlik gibi tarafları ilgilendiren çok sayıda ortak konular vardır. Yine Türkiye’nin kendisine engel gördüğü PKK meselesi var. Mahmur Kampı meselesi buna bağlıdır ki Türkiye burayı örgütün örgütlenme merkezlerinden biri olarak görüyor. Yine Şengal meselesi var. PKK’nin Heşdi Şabi ile birlikte bölgeyi kontrıol etmeye çalışması durumu var ki Türkiye bunu da bir tehdit olarak görüyor. Tabi bir de Kandil’de PKK’nin varlığı sökonusu. Tüm bu konular Kürdistan Bölgesi için de bir tehdit anlamını taşıyor. Erbil ile Bağdat Şengal’deki durumun normale döndürülmesi için bir anlaşmaya vardı. Bölgedeki yabancı güçlerin çıkarılarak istikrara kavuşturulması konusunda şu ana kadar da bir çözüm bulunamadı” dedi.
Kürt meselesi ve PKK ile sorunun sadece sınır dışında aranacak çözümlerle çözülemeyeceğini ifade eden Dr. Saman Sorani, Türkiye’nin içeride de Kürt meselesinin çözümü konusunda adımlar atması gerektiğini belirtti.
Mesud Haydar: Türkiye’nin Irak ve Kürdistan Bölgesi ile ilişkileri dengeli olmalı
Başkan Barzani’nin danışmanı Mesud Haydar de Türkiye’nin Irak ve Kürdistan Bölgesi ile dengeli ilişkiler içerisinde olması gerektine vurgu yaptı.
Heyder, Musul ve Şengal’de istikrarın çok önemli olduğuna vurgu yaparak şunları kaydetti:
“Musul ve Şengal’de Irak ve Kürdistan Bölgesi’nin yasal güçlerinin dışında farklı milis güçleri bulunuyor. Erbil ile Bağdat arasında varılan anlaşmanın güvenlik bölümünde belirtildiği gibi, Irak güvenlik güçleri ve Peşmergeden oluşan ortak bir gücün bölgeyi koruyabilmesi için bu gğüçlerin buradan çıkarılması gerekiyor. Çünkü bu bölgelerde güvenlik ve istikrar sağlanmadan ne bir Türk şirketi, ne de başka bir şirket Musul’un kalkınmasında rol oynayamazlar.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın