PAK, PDK-Bakur, PÊLKURD, PSK ve TEVGER'den ortak bildiri

Erbil (Rûdaw) – PAK, PDK-Bakur, PÊLKURD, PSK ve TEVGER, Türkiye’de yaşanan kuraklık, pandemi tehdidi ve Kürt çiftçilerin içinde bulunduğu durum hakkında ortak bildiri yaymladı.
 
Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), Kürdistan Demokrat Partisi-Bakur (PDK-Bakur), PÊLKURD, Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) ve Kürdistan Demokratik Hareketi (TEVGER) tarafından yayımlanan ortak bildiride, “Kürdistan’daki kuraklık ve pandemi tehditine, zulüm ve adaletsizliklere karşı ortak bir tutum alalım” denildi.
 
Bu yıl kış ve bahar aylarında kar yağışının az olduğu ve 2020’ye göre de %40 oranında az yağmur yağdığına dikkat çekilen bildirede, Çiftçilerin ve Ziraaat Odaları’nın vermiş oldukları bilgiler, Diyarbakır, Mardin ve Urfa’da, toprağa atılan tohumun %80’inin kuraklık nedeniyle telafisi mümkün olmayacak şekilde yandığını göstermektedir" ifadelerine yer verildi.
 
Sulama projelerinin yetersizliği ve yağışların çok az olması sebebiyle, çiftçilerin büyük çoğunluğunun su kuyuları açarak ektikleri toprakları suladığına değinilen bildirdide, kuraklığın daha da artması nedeniyle, daha önceki yıllarda 60-80 metreden su çıkabiliryorken, şimdi 600-800 metre eviyelerinden su çıkabildiği ve bu tablonun da yeni bir ekolojik felaketin göstergesi olduğu kaydedildi.

"Konya, İzmir, Edirne'ye nazaran Diyarbakır, Mardin ve Urfa’daki çiftçilerden 4 kat daha fazla elektrik faturası kesiliyor"
 
Bildiride şu sözlere yer verildi:
 
"Yaşanan kuraklık felaketi, TEDAŞ’ın çiftçilere çıkardığı ağır, haksız, hukuksuz ve adaletsiz elektrik ödemeleriyle bütünleştiğinde, çiftçilerimizin karşı karşıya kaldıkları travma daha bir derinleşmektedir. Bilindiği gibi, TEDAŞ, aynı özelliklere sahip tarım arazileri için, Konya, İzmir, Edirne gibi illere, nazaran Diyarbakır, Mardin ve Urfa’daki çiftçilerden, hukuksuz bir şekilde, 4 kat daha yüksek bir bedelle elektrik faturaları kesmekte, bu da bölgedeki çiftçilerin mağduriyetlerie ve derin rahatsızlığa yol açmaktadır.
 
Kuzey Kürdistan’da yaşanan doğal felaketler, hem derin ekonomik ve sosyal felaketlere, hem de büyük göçlere ve demografik yapının değişimine yol açmaktadırlar. Devlet kolonyalist bir anlayışla, yüzlerce köyü yıkarak, barajlar kurarak Kürdistan’daki sulara el koymakta, halkımızın yerinden, yurdundan göç etmesine zemin hazırlamaktadır.
 
Halkımızı Kürdistan’dan göç etmeye mecbur bırakmak için çiftçilerimizin önemli bir ihtiyacı olan sulama amaçlı barajlar geciktirilmekte, tamamlanmamaktadır.
 
Türkiye Devleti kurulan bu barajlardan elde edilen elektriği Türkiye şehirlerine göndermekte, ama Kürdistanlı çiftçilere de adaletsiz ve fahiş fiyatlarla  satmaktadır. Türkiye kuruluşundan bu yana geçen 98 yıl boyunca işgalci bir yaklaşımla çok yönlü askeri, ekonomik, siyasi, sosyal, stratejik plan, proje, program ve uygulamalarla, Kürtlere yönelik ulusal bir jenosid yürütmektedir.
 
Dünyada bütün insanlık için büyük bir trajedi ve tehlike arz eden Covid-19 pandemisi, Kürdistan’da izlenen kolonyalist siyaset nedeniyle, halkımızın daha fazla mağdur ve perişan olmasına, daha fazla yıkımla yüz yüze kalmasına sebep olmaktadır.

"Kürdistan’da nüfusun azalmasına zemin hazırlanmaktadır"
 
Covid-19 Pandemisi, kuraklık, deprem vb. doğal felaketlerle, elektrik fiyatlarındaki adaletsiz ve fahiş fiyatlarla, hukuksuz ağır vergilerle, sulama projelerinin tamamlanmamasıyla bütünleşince, halkımızın mağduriyeti, yoksulluk, sosyal dokunun zedelenmesi daha bir derinleşmekte, Kürdistan’da nüfusun azalmasına zemin hazırlanmaktadır. Yüzbinlerce Kürdistanlı ekonomik sebeplerden dolayı, yerini, yurdunu terk edip Türkiye’ye yerleşmek zorunda kalmıştır.
 
Bu gerçeklik hem Kürdistan’ın demografik yapısının değişmesine yol açmakta, hem de asimilasyon için daha elverişli bir zemin yaratmakta; Kürt milletinin ulusal kimliği, dili ve kültürü üzerindeki tehlikeyi daha bir güçlendirmektedir.
 
Açıktır ki, Kürt ve Kürdistanlıların mücadelesi Türkiye Devleti’ni mecbur kılmadıkça; devlet, bu işgalci, jenosidçi, asimilasyoncu siyasetten vazgeçmeyecektir.
 
Bu gerçeklik, Kürt ve Kürdistani parti, örgüt ve kurumların sorunların çözümü için daha bilinçli, örgütlü ve aktif bir davranış içinde olmalarını daha bir zorunlu kılmaktadır.
 
Halkımızın bünyesinde açılan bu yaraların daha da derinleşmemesi ve kuraklık ile çok yönlü adaletsiz uygulamalardan kaynaklı mağduriyetlerin, zararların Devlet tarafından karşılanması için, tüm halkımızı, siyasi parti, örgüt, sivil toplu kuruluşları ve toplumun ileri gelenlerini insani, sosyal, milli hassasiyetlerle el ele vermeye, ortak bir tutum geliştirmeye çağırıyoruz.”