Ezidi kız ilk kez anlattı: Bağdadi’nin evindeydim
Duhok (Rûdaw) – IŞİD’in Suriye’deki son kalesi olan Bağoz’da kurtarılan Şengalli Selwa isimli Ezidi Kürt kadın, defalarca “cariye” olarak satıldığını, bu esnada bir yıl boyunca IŞİD lideri Bağdadi’nin evinde de kaldığını söyledi.
3 Ağustos 2014’te IŞİD’in Şengal’e saldırısında alıkonulan binlerce Ezidi kadın ve kızdan biri olan Selwa, 4 buçuk yıl boyunca yaşadığı esareti Rûdaw’a anlattı.
IŞİD’liler Şengal’e girdiklerinde babasının kendilerini telefonla arayarak kaçmalarını istediğini söyleyen Selwa, sonrasında yaşananları şu sözlerle anlatıyor:
“Annem evimizde çarçabuk yiyecek birşeyler topladı. Biz de telaş içinde hazırlık yaptık. Sonra hep birlikte evden çıkıp Şengal Dağı’na doğru koşmaya başladık. Ama daha çok gitmeden etrafımızı sardılar ve bizi tutup Şengal merkezine getirdiler.”
Tutuklandıkları gün kuzeninin kendisine evlilik teklif ettiğini ve bu halde bu teklif karşısında büyük şaşkınlık yaşadığını dile getiren Ezidi kadın, “Bana evlilik teklif ettiğinde çok şaşırdım. Ama o bu evliliğin ciddi olmayacağını ve göstermelik olacağını, aksi takdirde IŞİD’lilerin beni ailemden koparıp Suriye’ye götüreceklerini söyledi. Ben de bu teklifi kabul ettim” diyor.
“Yaşamak için Müslüman olmayı kabul ettik”
Diğer birçok Ezidi kadın ve çocuk gibi Şengal’den sonra Musul’un Badoş kasabasına götürüldüklerini belirten Selwa, “Yeni eşim, annem, kız kardeşlerim, yengem ve 11 yaşındaki erkek kardeşim ile birlikte alıkonulduk. Ebu Haydar adında Telaferli bir IŞİD’li bize Müslüman olmayı teklif ettik. Konktuğumuz için kabul ettik. Böylece 15 gün sonra bizi Telafer’e bağlı Kasır Mihrab köyüne gönderdiler” diyor.
Selwa, Müslüman oldukları halde IŞİD’lilerin kendilerine hep şüphe ile yaklaştığını ve bu yüzden sürekli gözetim altında tutulduklarını ifade ediyor:
“Her gün evimizi, bulunduğumuz yeri arıyor, bize karşı kullanacakları bir belge veya bulgu ele geçirmeye çalışıyorlardı. Sürekli bizi cezalandırmak ve töhmet altında bırakmak için delil peşindeydiler.”
Selwa, burada bulundukları dönemde ilk önce küçük kız kardeşinin ardından da kendisinin aileden koparılarak Suriye’ye gönderildiğini söylüyor.
IŞİD halifeliğinin başkent olarak seçtiği Rakka’ya götürüldüklerini dile getiren Selwa, burada kendisi gibi kaçırılan birçok Ezidi kadın ve kız gibi yer altı bir hapisaneye kapatıldığını anlatıyor.
IŞİD’liler daha sonra Selwa’yı Wail adında yaşlı bir adama satıyor. Doktor olan Wail’in ona, “Korkma, benden sana bir kötülük gelmez” dediğini belirten Ezidi kadın, sonrasında yaşadıklarını şöyle ifade ediyor:
“Ama yalan söyledi. Beni götürdüğü yerde benim gibi kaçırılan 10 kadın daha vardı. Bize cariye muamelesi yapıyorlardı. Beni almasının asıl hikayesini de orada öğrendim. Wail bana, beni arkadaşının ‘cariyesiyle’ değiştirmek için aldığını söyledi. Ne tesadüf ki Wail’in göz diktiği kız da benim çocukluk arkadaşımmış Feride’ymiş meğer. O beni Ebu Cafer isimli Moritanyalı bir IŞİD’liye verdi. Onlar bizi değiş-tokuş ederken birkaç dakikalığına Feride’yi görme şansım oldu.”
Diğer tüm Ezidi kadın ve kızlar gibi IŞİD mensuplarından büyük zulüm gördüğünü vurgulayan Selwa, “Ebu Cafer adlı örgüt üyesinin de kadınlara işkence etmeyi “erkeklik” sandığını söylüyor.
“Selwa’yı satın çünkü ben şehit olmaya gidiyorum”
Selwa kısa bir sure sonra Ebu Cafer’in onu Cerba isimli başka bir IŞİD’liye sattığını söylüyor. Ancak Cerba evinde pek durmayan, sürekli IŞİD’in hakimiyetinin dışındaki bölgelerde çalışan bir örgüt üyesiymiş. Ezidi kadının anlattığına göre Cerba’nın asıl grevi örgüt yöneticilerine istihbarat toplamakmış:
“Cerba bir gün yine evden ayrıldı. Giderken beni bir arkadaşına emanet etti. 19 gün sonra arkadaşını telefonla arayarak artık gelmeyeceğini söyledi. Ona, ‘Selwa’yı satabilir yada fakir birine bağışlayabilirsin. Çünkü ben şehit olmaya gidiyorum’ dedi. Yani intihar eylemine gideceğini söyledi.”
Böylece Cerba’nın arkadaşı Selwa’yı “cariye pazarına” götürerek Ebu Tibe adlı Iraklı bir IŞİD’liye satıyor. Selwa’nın anlattığına göre bir buçuk yıl Ebu Tibe’nin evinde kalıyor ancak bu adam da araç çalıdığı için örgüt tarafından tutuklanarak cezalandırılıyor. Selwa burada kaldığı zaman diliminde iki defa kaçmaya çalıştığını ancak başarılı olamadığını ifade ediyor.
Bağdadi’nin cariyeleri
Selwa, Ebu Tibe’den alınarak Rakka’da bulunan görkemli bir köşke götürülüyor. IŞİD’lilerin buraya “Müminlerin Halifesi’nin Evi” dediğini belirten Selwa, “O köşkteki yasalar çok farklıydı. Kimse kimse ile rahat konuşamıyordu. Burada benimle on altı esir kadın vardı. Ama aramızda aramızda dört kişi Ebubekir Bağdadi’nin cariyesiydi. Bu cariyelere yaklaşmak yasaktı. Hiç bir IŞİD’li onlara yaklaşamazdı. Ayrıca onların alınıp satılması da yasaktı. Ben bir yıl bu köşkte kaldım ama bu süreçte Bağdadi’yi hiç görmedim” diyor.
Ezidi kadın, Bağdadi’nin köşkünde hizmetkar gibi çalıştıklarını, sürekli temizlik yapıp yemek hazırladıklarını ancak Bağdadi’nin hiç bir zaman onların elinden yapılmış yemekleri yemediğini söylüyor.
Daha sonra “Vali Ofisi” denen bir yere götürdüğünü dile getiren Selwa, hikayesine şöyle devam ediyor:
“Buradaki IŞİD emirine Şengal’e geri dönmek istedim. Bana, ‘git bir cüz Kur’an ezberle ben de seni azad edeyim’ dedi. Çok sevindim. Hemen Kur’an okumayı öğrendim, akide okudum.
Sonra gidip karşısında okudum. Fakat o beni Şengal’e göndermek yerine Ebu İbrahim Taciki denen başka bir IŞİD’liye verdi.”
Ebu İbrahim Taciki de Selwa’yı Rakka’dan çıkarıp Deyrezor’un Meyadin ilçesine götürüyor. Ezidi kadının anlattığına göre Ebu İbrahim Taciki 2 ay sonra uçakların bombardımanı sonucu ölünce diğer IŞİD’lilerle birlikte Bağoz’a kaçmak zorunda kalıyor.
“Bağoz’da yer altında yaşıyorduk”
Demokratik Suriye Güçleri’nin IŞİD’in Suriye’deki son kalesi Bağoz’a operasyon düzenlediğinde tüm örgüt üyelerinin kargaşa ve panic içinde olduğunu ifade eden Selwa, burada yaşadıklarını şu sözlerle anlayor:
“DSG savaşı Bağoz’a dayandığında bizi IŞİD’li ailelerin bulunduğu kampa götürdüler. Burada yer altında yaşıyorduk. Bombardımanlar çok sıklaşmıştı. Bir kadın arkadaşım yaralandı ama ona yardım edemedim. Hala Bağoz’daki bombardıman, kadın ve çocukların çığlıkları kulaklarımda. Burada Darulyetim denen bir yer vardı. Annesi babası ölen çocuklar burada kalıyordu. Ben o sırada kurtuluşumuzu hayal ediyordum. Bunu arkadaşlarıma anlattığımda ağlıyorlardı.”
Kuşatma altında bulunan Bağoz’da bazı IŞİD’lilerin çatışmak istemediğini dile getiren Selwa, “Bazıları kaçalım diyordu. Hatta, çölde buluşma planları yapıyorlardı. Ama bazıları da ölene kadar savaşmaktan yanaydı” diyor.
“Keskin nişancı ayağımdan vurdu”
Bağoz’da kaçış şansının daha fazla olduğunu ifade eden Selwa ancak tehlikenin de hiç olmadığı kadar eskisinden daha fazla olduğunu söylüyor.
DSG saldırıları nedeniyle IŞİD’lilerin kendileri ile meşgul olduğunu ve bunu kaçmak için bir fırsat olarak kullandığını belirten Ezidi kadın, kaçış hikayesini de şöyle özetliyor:
“Her kes bir yerlere kaçmaya başlayınca ben de DSG’lilere doğru kaçtım. Keskin nişancı bana ateş etti ve ayağımdan vuruldum. Bu da o merminin izi. Ama kendi kendime, dönüp bu 5 yıldır yaşadığım laneti tekrar göreceğime ölürüm daha iyi, dedim. Yaralı halde kaçıp Bağoz’da kurtarılan bölgeye geçtim. Burada 18 gün Ezidi bir aile ile kaldım. Daha sonra beni aileme kavuşturdular.”
3 Ağustos 2014’te IŞİD’in Şengal’e saldırısında alıkonulan binlerce Ezidi kadın ve kızdan biri olan Selwa, 4 buçuk yıl boyunca yaşadığı esareti Rûdaw’a anlattı.
IŞİD’liler Şengal’e girdiklerinde babasının kendilerini telefonla arayarak kaçmalarını istediğini söyleyen Selwa, sonrasında yaşananları şu sözlerle anlatıyor:
“Annem evimizde çarçabuk yiyecek birşeyler topladı. Biz de telaş içinde hazırlık yaptık. Sonra hep birlikte evden çıkıp Şengal Dağı’na doğru koşmaya başladık. Ama daha çok gitmeden etrafımızı sardılar ve bizi tutup Şengal merkezine getirdiler.”
Tutuklandıkları gün kuzeninin kendisine evlilik teklif ettiğini ve bu halde bu teklif karşısında büyük şaşkınlık yaşadığını dile getiren Ezidi kadın, “Bana evlilik teklif ettiğinde çok şaşırdım. Ama o bu evliliğin ciddi olmayacağını ve göstermelik olacağını, aksi takdirde IŞİD’lilerin beni ailemden koparıp Suriye’ye götüreceklerini söyledi. Ben de bu teklifi kabul ettim” diyor.
“Yaşamak için Müslüman olmayı kabul ettik”
Diğer birçok Ezidi kadın ve çocuk gibi Şengal’den sonra Musul’un Badoş kasabasına götürüldüklerini belirten Selwa, “Yeni eşim, annem, kız kardeşlerim, yengem ve 11 yaşındaki erkek kardeşim ile birlikte alıkonulduk. Ebu Haydar adında Telaferli bir IŞİD’li bize Müslüman olmayı teklif ettik. Konktuğumuz için kabul ettik. Böylece 15 gün sonra bizi Telafer’e bağlı Kasır Mihrab köyüne gönderdiler” diyor.
Selwa, Müslüman oldukları halde IŞİD’lilerin kendilerine hep şüphe ile yaklaştığını ve bu yüzden sürekli gözetim altında tutulduklarını ifade ediyor:
“Her gün evimizi, bulunduğumuz yeri arıyor, bize karşı kullanacakları bir belge veya bulgu ele geçirmeye çalışıyorlardı. Sürekli bizi cezalandırmak ve töhmet altında bırakmak için delil peşindeydiler.”
Selwa, burada bulundukları dönemde ilk önce küçük kız kardeşinin ardından da kendisinin aileden koparılarak Suriye’ye gönderildiğini söylüyor.
IŞİD halifeliğinin başkent olarak seçtiği Rakka’ya götürüldüklerini dile getiren Selwa, burada kendisi gibi kaçırılan birçok Ezidi kadın ve kız gibi yer altı bir hapisaneye kapatıldığını anlatıyor.
IŞİD’liler daha sonra Selwa’yı Wail adında yaşlı bir adama satıyor. Doktor olan Wail’in ona, “Korkma, benden sana bir kötülük gelmez” dediğini belirten Ezidi kadın, sonrasında yaşadıklarını şöyle ifade ediyor:
“Ama yalan söyledi. Beni götürdüğü yerde benim gibi kaçırılan 10 kadın daha vardı. Bize cariye muamelesi yapıyorlardı. Beni almasının asıl hikayesini de orada öğrendim. Wail bana, beni arkadaşının ‘cariyesiyle’ değiştirmek için aldığını söyledi. Ne tesadüf ki Wail’in göz diktiği kız da benim çocukluk arkadaşımmış Feride’ymiş meğer. O beni Ebu Cafer isimli Moritanyalı bir IŞİD’liye verdi. Onlar bizi değiş-tokuş ederken birkaç dakikalığına Feride’yi görme şansım oldu.”
Diğer tüm Ezidi kadın ve kızlar gibi IŞİD mensuplarından büyük zulüm gördüğünü vurgulayan Selwa, “Ebu Cafer adlı örgüt üyesinin de kadınlara işkence etmeyi “erkeklik” sandığını söylüyor.
“Selwa’yı satın çünkü ben şehit olmaya gidiyorum”
Selwa kısa bir sure sonra Ebu Cafer’in onu Cerba isimli başka bir IŞİD’liye sattığını söylüyor. Ancak Cerba evinde pek durmayan, sürekli IŞİD’in hakimiyetinin dışındaki bölgelerde çalışan bir örgüt üyesiymiş. Ezidi kadının anlattığına göre Cerba’nın asıl grevi örgüt yöneticilerine istihbarat toplamakmış:
“Cerba bir gün yine evden ayrıldı. Giderken beni bir arkadaşına emanet etti. 19 gün sonra arkadaşını telefonla arayarak artık gelmeyeceğini söyledi. Ona, ‘Selwa’yı satabilir yada fakir birine bağışlayabilirsin. Çünkü ben şehit olmaya gidiyorum’ dedi. Yani intihar eylemine gideceğini söyledi.”
Böylece Cerba’nın arkadaşı Selwa’yı “cariye pazarına” götürerek Ebu Tibe adlı Iraklı bir IŞİD’liye satıyor. Selwa’nın anlattığına göre bir buçuk yıl Ebu Tibe’nin evinde kalıyor ancak bu adam da araç çalıdığı için örgüt tarafından tutuklanarak cezalandırılıyor. Selwa burada kaldığı zaman diliminde iki defa kaçmaya çalıştığını ancak başarılı olamadığını ifade ediyor.
Bağdadi’nin cariyeleri
Selwa, Ebu Tibe’den alınarak Rakka’da bulunan görkemli bir köşke götürülüyor. IŞİD’lilerin buraya “Müminlerin Halifesi’nin Evi” dediğini belirten Selwa, “O köşkteki yasalar çok farklıydı. Kimse kimse ile rahat konuşamıyordu. Burada benimle on altı esir kadın vardı. Ama aramızda aramızda dört kişi Ebubekir Bağdadi’nin cariyesiydi. Bu cariyelere yaklaşmak yasaktı. Hiç bir IŞİD’li onlara yaklaşamazdı. Ayrıca onların alınıp satılması da yasaktı. Ben bir yıl bu köşkte kaldım ama bu süreçte Bağdadi’yi hiç görmedim” diyor.
Ezidi kadın, Bağdadi’nin köşkünde hizmetkar gibi çalıştıklarını, sürekli temizlik yapıp yemek hazırladıklarını ancak Bağdadi’nin hiç bir zaman onların elinden yapılmış yemekleri yemediğini söylüyor.
Daha sonra “Vali Ofisi” denen bir yere götürdüğünü dile getiren Selwa, hikayesine şöyle devam ediyor:
“Buradaki IŞİD emirine Şengal’e geri dönmek istedim. Bana, ‘git bir cüz Kur’an ezberle ben de seni azad edeyim’ dedi. Çok sevindim. Hemen Kur’an okumayı öğrendim, akide okudum.
Sonra gidip karşısında okudum. Fakat o beni Şengal’e göndermek yerine Ebu İbrahim Taciki denen başka bir IŞİD’liye verdi.”
Ebu İbrahim Taciki de Selwa’yı Rakka’dan çıkarıp Deyrezor’un Meyadin ilçesine götürüyor. Ezidi kadının anlattığına göre Ebu İbrahim Taciki 2 ay sonra uçakların bombardımanı sonucu ölünce diğer IŞİD’lilerle birlikte Bağoz’a kaçmak zorunda kalıyor.
“Bağoz’da yer altında yaşıyorduk”
Demokratik Suriye Güçleri’nin IŞİD’in Suriye’deki son kalesi Bağoz’a operasyon düzenlediğinde tüm örgüt üyelerinin kargaşa ve panic içinde olduğunu ifade eden Selwa, burada yaşadıklarını şu sözlerle anlayor:
“DSG savaşı Bağoz’a dayandığında bizi IŞİD’li ailelerin bulunduğu kampa götürdüler. Burada yer altında yaşıyorduk. Bombardımanlar çok sıklaşmıştı. Bir kadın arkadaşım yaralandı ama ona yardım edemedim. Hala Bağoz’daki bombardıman, kadın ve çocukların çığlıkları kulaklarımda. Burada Darulyetim denen bir yer vardı. Annesi babası ölen çocuklar burada kalıyordu. Ben o sırada kurtuluşumuzu hayal ediyordum. Bunu arkadaşlarıma anlattığımda ağlıyorlardı.”
Kuşatma altında bulunan Bağoz’da bazı IŞİD’lilerin çatışmak istemediğini dile getiren Selwa, “Bazıları kaçalım diyordu. Hatta, çölde buluşma planları yapıyorlardı. Ama bazıları da ölene kadar savaşmaktan yanaydı” diyor.
“Keskin nişancı ayağımdan vurdu”
Bağoz’da kaçış şansının daha fazla olduğunu ifade eden Selwa ancak tehlikenin de hiç olmadığı kadar eskisinden daha fazla olduğunu söylüyor.
DSG saldırıları nedeniyle IŞİD’lilerin kendileri ile meşgul olduğunu ve bunu kaçmak için bir fırsat olarak kullandığını belirten Ezidi kadın, kaçış hikayesini de şöyle özetliyor:
“Her kes bir yerlere kaçmaya başlayınca ben de DSG’lilere doğru kaçtım. Keskin nişancı bana ateş etti ve ayağımdan vuruldum. Bu da o merminin izi. Ama kendi kendime, dönüp bu 5 yıldır yaşadığım laneti tekrar göreceğime ölürüm daha iyi, dedim. Yaralı halde kaçıp Bağoz’da kurtarılan bölgeye geçtim. Burada 18 gün Ezidi bir aile ile kaldım. Daha sonra beni aileme kavuşturdular.”