Önderoğlu: Türkiye’de eleştiren gazetecilerin tasfiye edildiği bir süreç yaşanıyor

Erbil (Rûdaw) - Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü (RSF) Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye’de sansürün çok çeşitli şekillerde medya sektörünün üzerine çöktüğünü belirterek, “Ne yazık ki temel demokratik haklarda büyük bir çözülme görüyoruz” dedi.

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün açıkladığı, 2021 yılı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye, 180 ülke arasında 153'üncü sırada yer alıyor.

Gazeteciler Cemiyeti'nin Özgürlük için Basın Projesi'ne göre ise, Mart sonu itibariyle toplam 70 gazeteci cezaevinde bulunuyor.

Rûdaw TV bültenine katılan RSF Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” dolayısıyla Türkiye’de gazetecilerin yaşadığı sorunlar hakkında konuştu.

“Sistemsel bir sorun var”

Önderoğlu, “Türkiye’de gazetecilik hakları sadece bir kaç mahkeme hatasından kaynaklanarak kısıtlanmıyor. Rejim dönüşümü ile birlikte araştıran, eleştiren gazetecilerin meslekten tasfiye edilmesi ile ilgili bir süreç yayaşnıyor. Dolayısıyla sistemsel bir sorun var” dedi.

“Medya denetim kurumları tarafgir bir şekilde bu gazetecileri sistem dışına itmek için uğraşıyor” diyen Önderoğlu, “Yargı neredeyse siyasi talimatlara bir görev adlederek hareket etme eğiliminde. Bu nedenle bizim çok köklü sorunlarımız var. Artık yerli ve milli adledilen bir gazetecilik için hemfikir değilsiniz, eleştirmek istiyorsanız veyahut gazeteciliği araştırmak için yapmak istiyorsanız Türkiye’de iktidar çevrelerinde veya devlet nezdinde istenmeyen kişisiniz demektir” yorumunda bulundu.

Yasaların "gazetecilerin susturulması için araçsallaştırıldığı" bir süreç yaşandığını ifade eden Erol Önderoğlu, “Böyle olmasaydı online haberler bu kadar sistemetik şekilde yasaklanmazdı. 1 Mayıs’ta karşılaştığımız tablo ile yüz yüze kalmazdık. Alanda polis müdahalelerini görüntülemek isteyen medya temsilcilerine genelge gerekçe gösterilerekyasak getirilmeye kalkışıldı. Bir çok gazetecinin görev yapması engellendi” diye konuştu.

RSF Türkiye temsilcisi Önderoğlu, “Türkiye’de sansür çok çeşitli şekillerde medya sektörünün üzerine çöktü. Ne yazık ki temel demokratik haklarda büyük bir çözülme görüyoruz” dedi.

“Türkiye’de ulusal medya sahiplerinin yüzde dokasanı iktidarla”

Basın kartı verilmeyen gazetecilerin yaşadıkları zorluklara dikkat çeken Önceroğlu, şunları belirtti:

“Şu ana kadar basın kartı verilmeyen gazetecilere şimdi de sokakta çekim yapamazsın şeklinde bir yasak getiriliyor. O gazeteciler basın kartları olmadığı için resmi hiçbir etkinliği izleyemiyorlar, çoğu kez yaptıkları haberler nedeniyle mahkemelerde zaman geçiriyorlar, taciz altındalar. Bu kısmıyla yeterince endişe veren bir durum var. Çünkü Türkiye’de ulusal medya sahiplerinin yüzde dokasanı iktidarla şu veya bu şekilde işbirliği halinde veyahut onun yörüngesinde yayın yapıyor. Dolayısıyla bizim sözünü ettiğimiz geriye kalan yüzde onun ne şekilde özgürlükten faydalandığı ile ilgili.

Bu şekilde devam ederse uluslararası medyanın Türkiye seksiyonları da bu endişe verici süreçten daha derin etkileneccek. Zaten yabancı gazeteciler de Türkiye’deki gazeteciler gibi gözaltına alınabiliyor, tutuklanabiliyor. Haklarında dava olan bir çok uluslararası medya temsilcisini tanıyoruz. Yurt dışında bulunan gazetelere de iktidar tarafından suç duyurusunda bulunuluyor.”

“Muhalefet ve muhalif gazeteciler içerisinde dayanışma var”

Muhalefet milletvekilleri düzeyinde ve baskılardan etkilenen gazeteciler içerisinde kaydadeğer bir dayanışma olduğunu söyleyen Önderoğlu, “Özellikle tutuklu gazeteciler sözkonusu olduğu zaman yada medya kuruluşlarının kapatılması sözkonusu olduğunda azımsanmayacak bir dayanışma hareketliliği var. Yurtdaşlar içerisinde de genel olarak gazetecilere dokunulmaması gerektiği, bunun anti-demokratik bir müdahale olduğu konusunda yaygın bir konsensüs sözkonusu” ifadelerini kullandı.

“Kürt sorununun görünmez kılınmasına şaşırmamak gerekir”

Kürt sorunu uzun yıllara yayılan bir mesele olduğu için medyada da belli düzeyde bir sırt dönme yaşandığını belirten Erol Önderoğlu, “Derin toplumsal, sosyal sorunlar makul bir zaman diliminde çözülmediğinde aslında toplum genelinde belli bir soğumaya neden oluyor. Kürt sorunu kapsamındaki bir çok meselenin ana akım veyahut sermaye kontrollü medyada görünmez olmasına şaşırmamak gerekiyor. Fakat bu boşluğu doldurmak da yien araştırmaya dayalı, alternatif medya kuruluşlarına düşüyor” dedi.

Türkiye’de Kürt sorununun belirgin bir şekilde etkilediği bölgelerde insanların yaşadığı sorunların araştırmaya dayalı medya üzetinden yeterince işlenmediğini ifade eden Önderoğlu, “Geçmişte uluslararası medya temsilcileri bu bölgeye çok daha fazla ilgi gösterirlerdi. Birçoğu çeşitli polisiye ve yasal sorunlarla karşılaştıktan sonra bu bölgeden soğur oldu. Dolayısıyla daha çok ajansa dayalı bir habercilik görüyoruz. Özel habercilik nerdeyse yok gibi. Dolayısıyla Kürt meselesini bir sorun yapan bütün sosyal, ekonomik ve politik parametrelerin yeniden meslektaşlarımızın dikkatine sunmakta fayda var. Bu mesele iktidarların eline kaldığı zaman çok çabuk ve kolay bir şekilde tabu haline getirilebiliyor, yasak konusu haline getirilebiliyor. Dolayısıyla bizim gazeteciler olarak kamuoyuna nesnel ve objektif bilgi borcumuz var ve bu meselenin yasak adledilmesini kabul etmememiz gerekiyor. Tabi Kürt sorunu sözkonusu olduğund amedyatik kutuplaşma ve meseleleri belirli bir politik tandanstan okuma alışkanlığı ne yazık ki bir kez daha kamuoyuna zarar veren bir unsur” değerlendirmesinde bulundu.