ABD ile Rojava arasındaki petrol anlaşması ne anlama geliyor?

Haber Merkezi – Rojavalı yetkililer, ABD’li Delta Crescent Energy şirketi ile DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi arasında imzalanan petrol anlaşmasını " Özerk Yönetimi siyasi olarak tanıma ve ABD ordusunun kalmaya devam etmesinin garantisi" olarak değerlendirdi.

Demokratik Suriye Güçleri (SDG), Rojava’daki petrol sahalarının modernizasyonu için bir Amerikan Delta Crescent Energy petrol şirketi ile anlaşma imzaladı. Anlaşmayı Trump’a yakınlığıyla bilinen Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham duyurdu.

Perşembe akşamı Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nun oturumunda Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun da katıldığı Kongre toplantısında konuşan Graham, DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi ile görüştüğünü ve Abdi’nin kendisine ABD’li bir şirketle petrolün işletilmesi konusunda bir anlaşma imzaladıklarını bildirdiğini söyledi.

Graham, Pompeo’ya, “Görünüşe göre, bir Amerikan petrol şirketi ile Suriye'nin kuzeyindeki petrol sahalarını modernize etmek için bir anlaşma imzaladılar. Bunu destekliyor musunuz?” sorusunu yöneltti.

ABD’li senatör Graham ayrıca, anlaşmanın bir sakıncası olmadığını belirterek “Bu, bölgedeki herkese yardım etmek için en iyi yol” dedi.

Trump yönetimi karşı değil

Şarkul Avsa’ta göre Pompeo da ABD yönetiminin bu yönelimi desteklediğini belirterek, “Anlaşma beklenenden daha fazla zaman aldı. Biz, şu an anlaşmayı uygulama aşamasındayız” ifadesini kullandı.

Anlaşmanın imzalanması ABD Dışişleri ve Hazine bakanlıklarının onayını gerektiriyor.

Nitekim Suriye rejiminin kontrolündeki petrol sektörü ve birçok kuruluş geçen ay yürürlüğe konulan Ceaser Yasası kapsamında yaptırım listesine alındı.

Ancak Al-Monitor’den Amberin Zaman’a konuşan kaynaklar, anlaşmanın “üzün süredir gündemde olduğunu” ve Delta Crescent Energy LLC’nin Suriye’de faaliyet göstermesi için ABD Hazine Departmanı’na bağlı Dış Varlıklar Kontrol Ofisi’nden (OFAC) lisans aldığını dile getirdi.

Rojava’da rafineri kurulacak

Şarkul Avsat’ın aktardığına göre, Özerk Yönetim ile ABD’li Delta Crescent Energy arasında imzalanan anlaşmada, Fırat'ın doğusunda iki mobil petrol rafinerisi kurulması öngörülüyor.

The National İnteres’e göre de Rojava’daki en büyük tehlikelerden biri petrol altyapısındaki modernizasyon eksikliği. Bölgedeki petrol yataklarındaki sızıntılar doğaya ve insan sağlığına zarar verirken hava ile suyu da kirletiyor. Ayrıca rafinerilerin olmaması kaçakçılık riskini de arttırıyor.   

Siteye göre petrol altyapısının modernize edilmesi hem yerel sakinleri rahatlatacak hem de Rojava için bir nefes olacak.

ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton'a göre de bu adımla birlikte bu değerli kaynak İran destekli Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın elinden uzak tutulacak.

Ancak Suriye Acil Durum Görev Gücü Genel Müdürü Mouaz Moustafa, Graham ve diğer politikacıların ABD'nin doğu Suriye'deki varlığını Trump'a kabul ettirmek için petrol kartını kullandığını savundu.

Moustafa, “Bebeğe ilacını kabul ettirmek istiyorsanız, ilaca şeker veya başka bir şey koyarsınız. Petrol ile yapılan da buydu” dedi.

Suriye’de 2011 yılından önce günlük petrol üretimi 380 bin varilken, savaş nedeniyle şu anda günlük 60 bin varil petrol üretilebiliyor.

Suriye petrolünün yüzde 90’ı ve doğalgaz rezervlerinin yarısı Rojava Özerk Yönetimi’nin denetiminde bulunuyor.

Bu petrolün bir bölümü yereldeki ihtiyaçlar için kullanılırken, en büyük bölümü Suriye hükümetinin denetimindeki bölgelere transfer ediliyor. Petrolün bir kısmı ise Kürdistan Bölgesi’ne aktarılıyor.

Şarkul Avsat’a göre, bu bölgedeki petrol üretimi günlük yaklaşık 20 bin varil. İki taraf arasında imzalanan anlaşmanın Özerk Yönetimin savaş zenginlerine bağımlılığını azaltmaya katkı sağlayacak.

Suriye’deki petrol zenginlerinin başında, DSG denetimindeki bölgelerden Suriye hükümeti kontrolündeki bölgelere belli bir ücret karşılığında petrol transferi yapan Katırcı Group geliyor. Katırcı Group’un sahibi Husam Katırcı, ABD’nin yaptırım listesinde bulunuyor.

ABD petrolün korunmasını önemsiyor

9 Ekim 2019’da Türkiye’nin Rojava’ya yönelik operasyonundan 3 gün önce, Graham’ın müdahalesi sonucu Trump 6 Ekim’de “az sayıda Amerikan askerinin Suriye”de kalacağını ve petrol bölgelerini koruyacağını’ açıkladı.

Trump, o dönemki konuşmasında, “Petrolü koruyacağız ve gelecekte ne yapacağımıza bakacağız” demişti.

Hatta Trump bizzat ABD’nin Suriye petrolünden faydalanması için “büyük petrol gruplarından birini bu bölgeye göndermeyi” önermişti.

ABD Savunma Bakanı Mark Esper, bu açıklamaların ardından, “IŞİD’in petrol kuyularına ulaşmasını önlemek için Deyrezor’daki konumumuzu güçlendirecek önlemler alıyoruz” ifadesini kullanmıştı.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) petrol kuyularının güvenliğini sağlamak için Fırat’ın doğusuna yaklaşık 500 asker, El-Tenef Üssü’ne de yaklaşık 100 asker takviye yapıldığını duyurmuştu.

Rojava’yı siyasi olarak tanıma

Rojava Özerk Yönetim ile ABD’li Delta Crescent Energy arasında yapılan anlaşma, Suriye hükümetinin onayından geçmeden doğrudan Özerk Yönetim ve ABD’li şirket arasında imzalanması yönüyle siyasi bir boyut taşıyor.

Şarkul Avsat’a konuşan Kürt yetkililer, “anlaşmanın siyasi anlamının büyük ve önemli olduğunu ayrıca Özerk Yönetimi tanımayla eşdeğer’ anlama geldiğini söylüyor.

Söz konusu yetkililer, anlaşmanın ayrıca “ABD güçlerinin sürpriz bir şekilde Fırat’ın doğusundan çekilme ihtimalinden kaynaklanan endişeyi hafiflettiğini” belirtiyor.

Özerk Yönetim’in Washington’da bir bürosu bulunuyor. Daha önce Demokratik Suriye Meclisi yetkililerinden büroyu ziyaret edenler oldu. Ancak daha önce Ankara’nın müdahalesi sonucu Mazlum Abdi’nin Washington ziyareti gerçekleşmemişti.

Rojava Özerk Yönetimi ile ABD arasında siyasi ve askeri ilişkiler bulunuyor. Zira ABD’nin Uluslararası Koalisyon Temsilcisi William Robak, Fırat’ın doğusunda ikamet ediyor.

“Ankara olumsuz yanıt vermedi”

Washington’un attığı bu adıma, Rojava’da DSG’nin öncülüğünde bir özerk bir yapılanmaya karşı her fırsatta endişesini dile getiren Ankara’nın nasıl bir tepki vereceği merak ediliyor.

Ankara daha önce Rojava’da hertürlü özerk statüye karşı Moskova ile bir dizi anlaşma imzaladı.

Türkiye tarafı Rusya ve İran ile yürüttüğü Suriye konulu Astana toplantılarında “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğine” bağlı kaldığını beyan ederek, Moskova ve Tahran’ı toplantıların sonuç bildirgelerinde “Özerk Yönetim” ve “ayrılıkçı ajandalara” karşı açık ve resmi tutum almaları konusunda ikna etmek için çabalıyor.

Öte yandan Şarkul Avsat’a konuşan Suriye hükümetine yakın bir kaynak, Şam’ın “müzakerelerde Kürt tarafının elini güçlendireceği” fikrinden hareketle söz konusu anlaşmayı tepkiyle karşılaması beklediğini söyledi.

Fakat Al-Monitor’e konuşan kaynaklar, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin SDG ile yapılan petrol anlaşmasıyla ilgili Ankara’yı bilgilendirdiğini ifade etti.

Ankara’nın “olumsuz tepki vermediği” kaydedilirken, başka bir kaynak Rusya’nın da bilgilendirildiğini aktardı.