'Simurglar'ın yazarı Vera Koyi: Kürt kadını da erkeği de yazılmaya değerdir
Vera Koyi’nin kaleme aldığı “Simurglar” isimli romanı, raflarda yerini aldığı günden bugüne büyük bir ilgiyle okunuyor.
Vera Koyi’nin gerillada bir grup kadının yaşadıklarını anlatan, “Simurglar” romanı Doz Yayınlarından çıktı.
Ön sözünü Kürt gazeteci Mehmet Sanrı’nın kaleme aldığı “Elinizdeki kitap olağanüstü bir tanıklık kitabı. Son derece şaşırtıcı, rahatsız edici bazen de büyüleyici ve epey meşakkatli bir yolculuğun “hikâyesi”dir” ifadeleri kitabın içeriğini adeta özetliyor.
Kitabı yazım aşamasında hem maddi hem manevi anlamda zor bir dönem geçiren Vera Koyi, tüm zorluklara rağmen kitabını yazmayı başardığını belirtiyor. Koyi, Kürt kadını ve erkeğinin de yazılmaya değer olduğunu belirterek “Bu çağda eğrisiyle, doğrusuyla Kürt yaşamları kaybolmamalıydı” diyor.
Simurglar’ın yazarı Vera Koyi yazılış hikayesi de dahil kitabının içeriğine ilişkin Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.
Rûdaw: Sayın Vera Koyi, Simurglara dair sorulara geçmeden öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz ?
Vera Koyi: Ben Kürtçe ismi Çiyayê Kurmanc, Türkçe ismiyle Kürt Dağı’nın eteklerindeki bir köyde doğdum, büyüdüm . İlk, orta ve lise eğitimini memlekette, üniversiteyi Batı’da okudum. Kalabalık bir ailenin ilkiyim.
Rûdaw: Öyle ise deprem bölgesi aynı zamanda memleketiniz. Geçmiş olsun diyorum. Deprem zamanı neler yaşadınız ,bizimle paylaşır mısınız ?
Vera Koyi: Neler yaşamadık ki... Biz bir depremi değil, bir tufanı yaşadık. İzahı zor bir şey. Gözümüzün önünde, elimiz böğrümüzde en sevdiklerimizin ölümlerini izledik çaresizce. Fırat'ın batısı hem maddi hem de manevi olarak yerle yeksan oldu. Yaşam ile ölümün iç içe geçtiği çok zor bir süreç. Yaşamın gözden düştüğü, can çekişmenin, enkaz altında kalmanın ve hiçbir şey yapamamanın acizliğini yaşadık. Böylesi anlarda uzanan bir elin ne kadar kıymetli olduğunu öğrendik . Bu vesileyle bir kez daha Barzani Yardım Vakfının deprem bölgesine desteğinden dolayı şükranlarımı sunuyorum .
Rûdaw: İlk roman çalışmanız geçtiğimiz yıl kitapçılardaki yerini aldı. Gerilla yaşamını konu alan romanınız yazma fikri ilk nasıl oluştu?
Vera Koyi: Silah ve kadın uzun bir süredir Kürtlerin gündeminde. Ancak işin nostaljik yanları ön plana çıktı veya çıkarıldı. Oysaki hakikat duyguların çok ötesinde bir yerdeydi. Doğrusu bir ihtiyaçtan hasıl oldu dersem yerinde olur .
Diğer toplumların edebiyat ürünlerine baktığımızda örneğin bir padişahın burun yapısı, bir diğerinin saçı kaşı gözü ne bileyim bir balıkçı veya bir ayak nasırı edebiyatın konusu olabiliyor .
Öyle ise Kürt yaşamı da kıymetlidir. Kadını da erkeği de yazılmaya değerdir. Kanımca daha önceden ve daha geniş yelpazede ele alınmalıydı.
Rûdaw: Nasıl bir ortamda ve şartlarda kitabınızı kaleme aldınız? Karşılaştığınız bir takım zorluklar oldu sanırım. Kitabınızı yazarken nasıl bir yöntem izlediniz?
Vera Koyi: Doğrusu yazmaya karar verdiğimde zaten zihinsel bir tasarı vardı, ancak iş realiteye gelince hiç aklımda olmayan pek çok sorunla karşılaştım. Örneğin, kendileri Kürtlerin doğal büyüğü olarak gören, ama aslında böyle olmayan zihniyetlerin bir çeşit mobbing uygulamalarına maruz kaldım. Onlara göre ben bu denli hassas bir konuda yazmamalıydım. Kendilerine layık gördüklerini benim için kabullenmeme gibi aslında beni bu projeden vaz geçirme veya kendime olan inancımı yitirmeme neden olma gibi bazı tutumların içerisine girmeleri yine kitabın basım süreci tam bir tradejiydi diyebilirim. Onlarca yayıneviyle iletişime geçtim. Ama pek çoğu kendileri gibi düşünmediğim için kitabın basımını kabul etmediler, okuma gereği bile duymadan ret ettiler. İrili ufaklı hiçbir güç merkeziyle bir bağım yoktu. Yalnızdım. Öyle bir noktaya geldim ki, bazen yazdığım her şeyi yakmayı düşündüm. Tam da bu noktada inatçılığım, sanırım direngen ruhum ve aklım devreye girdi. Yeniden okumaya, yazmaya ve her ne olursa olsun vazgeçmemeyi yeğledim. Yazmalıydım, yazmasaydım patlardım. Bu çağda eğrisiyle, doğrusuyla Kürt yaşamları kaybolmamalıydı.
İşin ekonomik boyutu ise apayrı bir sorundu. İşsizdim. Örneğin yazılarımı önce bir deftere yazardım. Çünkü ilk önceleri bilgisayarım yoktu. Daha sonra ikinci el bir bilgisayar aldım ve yazmaya devam ettim .
Bağda, bahçede çalışırken önce zihinsel dünyamda yazardım. Gece el ayak çekildiğinde zihnimde tasarladıklarımı kaydederdim. Doğrusu koşulların zorluğu beni epey yıprattı diyebilirim.
Rûdaw: Kitabınızın ismi çok ilginç. Simurglar. Neden bu isimi tercih ettiniz? Özel bir anlamı var mı?
Vera Koyi: Neden Simurglar sorusu çokça sorulan bir soru. Malumunuz Simurglar Doğu toplumlarının tahayyülünün bir sonucu ortaya çıkan bir tutum ve duruştur. Özü ise iyilik ve kötülüğün savaşımında bıkmadan usanmadan yeniden var olmak, kötülük soluyan vadilerin karanlığında yok olmamayı öngören bir mahiyete sahip . Ve Kürdistan adeta kuşların da anayurdu. Kürt mitolojilerinde hem kuşların hem de özel olarak Simurglar efsanesinin çok önemli bir yeri var. Ayrıca Doğu edebiyatının da çok önemli bir motifi. Yazım aşamasında kitap kendi doğal mecrasında ismini de buldu. Simurglar bu şekilde gelişti. Zagroslar, ancak bu ifadeyle dile gelebilirdi. Dehri denizde her canlı varlık gibi kendi düzenlerini kurmak için mücadele edenlerin vardığı ve varacağı en niha-i yer, Zümrüd-ü Anka gibi bilgi ağacına konmak olacaktı. Kürt milletinin gelişim hikayesiyle yakın bir benzerliğinden olsa gerek, Simurglar dedim .
Rûdaw: Kitap tamamen kurgulardan mı oluşuyor? Ya da yaşanmış hikayeler mi?
Vera Koyi: Simurglar sadece bir kurgudan mi ibaret ? Elbette hayır . Aslında bütün hayaller ve bu bağlamda gelişen kurgular toplumsal realiteden beslenir. En uçuk olay ve olgular bile yaşamdan kaynağını alır. Yazının önemli bir bölümüne kaynaklık eden yaşanmışlıklardır. Sadece kendime has bir dil anlatım ve üslupla ifade etmeye çabaladım.
Rûdaw: Roman bir kadın müfrezesinde yer alan bir grup kadın savaşçının, kitabın kahramını Şilan karakteri çevresinde yaşadıklarını konu alınıyor. Kitapta özel olarak nasıl bir mesaj verilmek isteniyor?
Vera Koyi: Aslında çok özel veya genel bir mesaj anlamında bir yaklaşımım olmadı. Sadece yazdım ve yazarken illa ki bu böyle anlaşılsın gibi bir tutum içine girmedim. Bir arkadaşım yazım üslubunu şöyle tanımlamıstı: "Ürkek bir kuşun kanat çırpmayı göze alması". Veya başka bir okurum da "Kalemin realitenin karmaşasında kaybolmamış" gibi pek önemli ve tespitler yapıldı.
Rûdaw: Simurglar kitabındaki kahramanın karşılaştığı birçok zorluk var. Ancak en çarpıcı olanı kitabın son bölümündeki sürpriz sonu. Burada Kürt partileri arası çatışmalarda savaşçıların yaşadıklarına bir vurgu var. Ne anlatılıyor o kısımda?
Vera Koyi: Aslında bu çelişki belki de en can yakıcı bir çelişki olsa gerek. Ulusal ve özgürlük adına yola cıkanların bu uğurda pek çok zorluğu göze alanların aslında kendi hakikatleriyle bir savaşımı ve bu uğrunda mücadele edilen her ne varsa bunun reddi olmalıydı.
Kürtlerle kavgayı öncelleyen bir zihnin tezahürü, korkunç bir hal olsa gerek . Şilan'nın yaşadığı tam olarak bir trajedi. Bu genç kadın hem Türkiye devletinin, hem Suriye'nin, hem mensubu olduğu örgütün saldırı ve yönelimlerine maruz kalır. Sonrasında hem de Güney Kurdistan silahlı güçleri tarafından kuşatmaya tanıklık eder. Bunu ağır baskısı altında olmalı ki yaşamak istemiyor. Yani tam olarak Kürt trajedisi. Veya biz buna Lozan’dan arta kalan realite desek abartılı bir yaklaşım olmaz .
Rûdaw: Simurgların devamı olacak mı?
Vera Koyi: Simurglar’ı bir seri olarak ele aldım, devamı gelecek tabi ki. Nehir roman tarzına yakın. Birbirini tamamlayan birbirinin devamı olarak da anlamak mümkün .
Rûdaw: İlerde başka kitap çalışmalarınız olacak mı? Simurglar ilk ve son kitabınız mı olacak?
Vera Koyi: Yazı calışmalarım devam edecek. Simurgların ikinci cildinin yazımı da tamamlandı. Yine şiir tahlillerine yönelik bir çalışmam var onu da tamamladım. Dördüncü çalışmama başladım. İnşallah bu yıl içinde bu çalışmamı da bitiririm .
Elbette yazmak istediğim pek çok şey var. Umarım beşinci ve altıncı kitap çalışmalarına da devam ederim. Yine Amatör düzeyde şiir çalışmalarım var onları da ilerde kitap haline getirmeyi düşünüyorum .
Rudaw. Kürt yazarlarının yaşadığı sıkıntılardan bahsettiniz. Bunları birebir yaşayan bir isim olarak karşılaştığınız sorunların aşılmasına ilişkin neler söyleyebilirsiniz?
Vera Koyi: Doğrusu işimiz çok zor. Bu zorluklar çok boyutlu. Faklı vesayetlerin hakim olduğu alanlarda, özgürce yazmak meşakkatli bir yol ve bunun zorluklarını her alanda yaşıyoruz. Özellikle Kürt iş çevreleri, ulusal kurumlar bu konuda daha duyarlı ve isteklendirici olmalı. Sponsorluk yapmalı. Basın yayın kurumları kitap tanıtımı konusunda sorumluluk üstlenmeli.
Ne yazık ki, pek çoğumuz bu anlamda kaderimizle baş başa olmak mecburiyetindeyiz. Kürt milletinin edebiyat ve sanatı gelişmeli ve geliştirilmeli.Edebiyat ve sanat dünyası özgürlüğü sever .
Bir yandan Kürt yazarların yaşadığı mali sorunlar,diğer taraftan okurla buluşmak için karşılaştığı sıkıntılar. Yalnız bırakılan Kürt yazarların işi gerçekten çok zor. Kitaplarımızı bastırabilmek için çoğu zaman temel ihtiyaçlarımızdan feragat etmek zorundayız .Farklı toplumların yazar ve şairlerinin ileri düzeyde imkanları var . Yazarak geçimlerini sağlayabiliyorlar ancak, Kürt yazarları bu konuda da gerekli desteği alamıyor. Büyük emekle yazılan bir edebiyat ürününü Kürt yazarlarına bir şey kazandırmıyor. Oysa yazar da bu alanda para kazanmalı . Biz ise hem maddi hem de manevi bir yığın sorunla karşılaşıyoruz . Oysaki insanın varacağı en nihai yer bilgi dünyasıdır. Bu dünyaya Kürt yönetimleri yatırım yapmalı.
Rûdaw : Teşekkür ederim
Vera Koyi : Duyarlılığınız için ben teşekkür ederim .