‘İktidar olduğumuzda Kürt sorununu çözme yönünde adımlarımız olacak’

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, iktidar olmaları durumunda Kürt sorununu nasıl çözecekleriyle ilgili, “Biz Kürt sorununun çözümünde adım atan bir partiyiz. İktidar olduğumuzda da bu yönde adımlarımız olacaktır. Biz Türkiye'nin temel sorunlarını çözmeye talip olan bir siyasi partiyiz. Kürt sorunu bunlardan bir tanesi” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı’nın başkanlık ettiği heyet geçtiğimiz aylarda Kürdistan Bölgesi’ne partisi adına resmi ziyarette bulundu. Ziyaretin Ortadoğu Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı kapsamında olduğunu belirten Salıcı, Kürt sorununun çözümü konusunda adım atan tek parti olduklarını söyledi.

Salıcı, Kürdistan Bölgesi’ne yaptıkları resmi ziyaret nedeniyle büyük memnuniyet duyduklarını vurguladı.

Oğuz Kaan Salıcı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde PKK üyelerinin işe alındığı iddiası nedeniyle İçişleri Bakanlığı tarafından özel teftişte bulunulacağı kararı nedeniyle de İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu eleştirerek, “İçişleri Bakanı şu anda kendi görev alanını inkar ediyor. Eğer Büyükşehir Belediyesi’nde terörle bağlantılı kişiler varsa bunu incelemesini gereken bakanlıktır. Bizim istihbarat örgütümüz yok” dedi.

Salıcı “İBB’de PKK üyeleri işe alındı” iddiası ortaya atılmadan önce Din Alimleri Yardımlaşma Derneği (DİYADER) ile ilgili iddianamenin iktidara yakın gazetelere sızdırıldığı ve kamuoyu hazırlandığını belirterek,Ama herhangi işlem yapmadan önce bir kamuoyu hazırlıyorlar, bunu başka yerlerde konuşuyorlar, kendilerine yakın gazetelere bazı şeyler sızdırıyorlar. Ondan sonra da ortada büyük bir problem varmış, Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarının sorunları varmış gibi yansıtmaya çalışıyorlar” diye konuştu.

Oğuz Kaan Salıcı, CHP Genel Merkezi’nde Rûdaw muhabiri Rawin Stêrk’in sorularını cevapladı:

Rawin Stêrk: Öncelikle en sıcak gündemden İstanbul Büyükşehir Belediyesi mevzusundan başlamak istiyorum. İçişleri Bakanlığı bu kararla ne yapmaya çalışıyor? Size göre bakanlık neyi planlıyor?

Oğuz Kaan Salıcı: İçişleri Bakanının şu an yaptığı siyaset kendi görev alanını inkar etmek. Diyor ki bu belediyede İstanbul Belediyesinde terörle bağlantılı kişiler var. Eğer varsa, böyle bir durum söz konusuysa, ilk olarak bunu incelemesi, engel olması gereken İçişleri Bakanlığının kendisidir. Şimdi belediyelerde bizim istihbarat örgütümüz yok. Biz kendimizi yargının yerine koyan insanlar değiliz. Böyle bir siyasi parti değiliz. Dolayısıyla bir kişi işe alınıyorsa o kişiye temiz kağıdını veren savcılıklardır. Biz bu konuyu ülkeyi getirmiş oldukları acı durumdan, sıkıntılı durumdan konuların üstünü örtme çabası olarak görüyoruz. Burada da bizim belediyelerimizi hedef almış durumdalar. Yarın öbür gün belediyelerle ilgili başka ithamlarda bulunurlarsa şaşırmayız. Ama bütün bunları açıklığa kavuşturulması gereken kişi İçişleri Bakanının kendisi. Ama herhangi işlem yapmadan önce bir kamuoyu hazırlıyorlar, bunu başka yerlerde konuşuyorlar, kendilerine yakın gazetelere bazı şeyler sızdırıyorlar. Ondan sonra da ortada büyük bir problem varmış, Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarının sorunları varmış gibi yansıtmaya çalışıyorlar.

Gidişattan belediyeye kayyum atanacak sonucuna varıyor musunuz?

Görmüyoruz. Toplumun böyle bir şeyle de meşgul olmasını doğru bulmayız. Orada halk iradesiyle seçilmiş, hem de bir kez değil iki kez seçilmiş bir belediye başkanımız var. Sayın Ekrem İmamoğlu görevini de layıkıyla yapıyor. Dolayısıyla biz bunu atanmış İçişleri Bakanının seçilmiş Ekrem İmamoğlu'na, seçilmiş belediye başkanına yönelik taarruzu olarak görürüz

Türkiye'de zaten siyasetle bir kutuplaşma var, çok tepeden bir ayrıştırıcı bir dil kullanılıyor. Türkiye aynı zamanda böyle bir atmosferde seçimlere doğru da gidiyor. Bunun önünü almak için CHP'nin bir planı var mı? Bu kutuplaşma önümüzdeki dönemde ne tür sonuçlar doğuracak?

Biz toplumun kutuplaştırmasına karşıyız. Siyasi tercihler noktasında, inanç noktasında, etnik köken noktasında ya da başka tercihler konusunda toplumu kutuplaştırmanın, birilerinin siyasi hedeflerine uygun olsun diye toplumda kutuplar yaratılmasını son derece yersiz, son derece sakıncalı görüyoruz.  Toplumsal barış için de son derece zararlı buluyoruz. Bizzat Millet İttifakını oluşturan partiler bu partilerin bir araya gelmiş olması Türkiye'deki kutuplaşmanın ortadan kaldırılmasıdır

Önümüzdeki günlerde DEVA ve Gelecek Partilerinin de ittifaka dahil olmasından söz ediliyor. Muhalefetin seçimi kazanması durumunda Davutoğlu ve Babacan gibi isimlerin kabinede yer alacağı  söyleniyor. Öyle bir ihtimal var mı? Yoksa sadece partisel düzeyde mi ittifaktan bahsediliyor? İttifak bunu da kapsıyor mu, yoksa sadece normal görüşmeler mi yürütülüyor?

DEVA Partisi ve Gelecek Partisi Millet İttifakına dair bir karar ortaya koymuş değiller. Dolayısıyla Millet İttifakının bir parçası değiller. Ama biz Millet İttifakına olarak genişlemeyi, ortak siyasi zeminde, ortak fikirler çerçevesi içinde, Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden değil kendi siyasi gündemimiz, güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinden, orada yaratmış olduğumuz mutabakat üzerinden ittifakın genişlemesini doğru buluyoruz. Ne kadar fazla insan ne kadar fazla siyasi parti bu sürece destek olurlarsa Türkiye'nin geleceğini ortak bir şekilde, demokratik zeminde beraberce kurma imkânına sahip oluruz ki bu Türkiye demokrasisini güçlendirmek anlamına gelecektir

Elbette aynı şeyi HDP için söyleyemiyoruz çok farklı dinamikler var. HDP ittifaka dahil olmayacak fakat ittifak içerisinde bir tartışma var mı? HDP’yi de katmak anlamında. HDP’yi nasıl katabiliriz anlamında?

Yok çünkü HDP millet ittifakının parçası olmak gibi bir talep ortaya koymadı. ‘Biz kendimiz ayrı bir yol oluşturuyoruz, biz kendi yolumuzdan memnunuz, bizim baraj problemimiz yok. Dolayısıyla biz kendi gücümüzle seçimlere gireceğiz’ dediler. Şimdi bize düşen HDP’nin bu kararına saygı duymak. İttifak içinde olmayı kabul eden siyasi partilere konuşur, tartışabiliriz. Zaten o aşamaya gelmiş değiliz. Herhangi bir parti ile konuşacak aşamada değiliz.

Sizin başkanlık ettiğiniz bir heyet Erbil'e ziyarette bulundu. Bu süreç dönüşünüzden sonra nasıl devam ediyor? Devam edecek mi ya da? Erbil’le ilgili ajandanızda ne var ve orada neler gördünüz? Eğer iktidar olursanız süreç nasıl devam edecek? CHP'nin planı bu konuda ne olacak?

Biz biliyorsunuz, Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kapsamında ziyaret ettik. Tercihimiz Bağdat’ı ziyaret etmek olurdu ama biliyorsunuz bir seçim süreci vardı, seçimler sonuçlandı hala Hükmet kurulabilmiş değil. Dolayısıyla Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı çerçevesindeki bu bizim çağrı beyannamemizde de vardı. Biz huzur istiyoruz, biz iç savaş istemiyoruz, bölgede mülteci sorunu, göçmen sorunu istemiyoruz. Ülkemizde refahın artması gerektiğini düşünüyoruz. Sorunların dışarıdan dayatmayla, askeri yollarla değil, diplomasi yoluyla çözülmesini istiyoruz. Geçen sürede, Suriye, Irak ve Türkiye'nin bir arada olacağı Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kurmak istiyoruz. Bunun için iktidarda olmamız lazım. İktidarda olmamız lazım ki adımlar daha da hızlanabilsin. Biz bir muhalefet partisi olarak üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getirdik. Erbil'e gittik çok sıcak bir şekilde karşılandık. Gitmiş olmaktan da ondan sonra ilişkilerin devam ediyor olmasından da büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Sonuçta bu coğrafyada beraber yaşamak için buradayız. Birbirimize eziyet ederek değil, hiçbirimizin güvenliğini tehdit ederek değil. O nedenle ilişkilerin devam etmesini bekliyoruz, umuyoruz. Bundan sonra ziyaretimizin bölgede hangi ülkeye olacağıyla ilgili bir netleşme yok, ama bu girişimler devam edecek.

Şam için bir planınız var mı? Sayın Genel Başkanınız ilişkilerin düzeltilmesinden bahsediyordu. Hatta Mısır’dan da bahsediliyordu…

Şu anda henüz gündemde yok ama bizim Suriye ile ilgili dediklerimiz ortada. Yani şu anda bir büyükelçilik olmalı. Sorunun diplomasi yoluyla konuşulmasını istiyoruz. Bunu sadece şu an için söylemiyoruz. Mısır için de söylüyoruz. Şimdi de  Mısır’la görüşmeler yapılıyor. 8 yılı neden kaybettik? Görüşmeler yapılacaktıysa 8 yılı neden kaybettik? Bizim bölge ülkeleriyle diplomasi üzerinden ilişki kurmamız gerekiyor. Bu herhalde bize nasip olacak

Tabii bir ekonomik kriz var. Elbette bunun çözümü olacaktır ancak bir de çözülmemiş olan bir Kürt sorunu var. Kürt sorununun çözümü konusunda CHP bir ittifakta yer aldığı için bazı konulara el atamıyor Bu durumda CHP Kürt sorununu nasıl çözecek?

Şöyle söyleyeyim: Ben Cumhuriyet Halk Partisi'nin pozisyonu ifade edeyim, ittifak içerisinde bu tür konuların görüşülüp tartışılması belli bir zamana yayılabilir. İktidar olduktan sonra ön plana çıkacak olanlar olabilir. Kürt sorununun var olduğunu ve çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunu sadece Cumhuriyet Halk Partisi söylemiyor. Bizim siyasi geleneğimiz de söylüyor. Yani bizden önce de SHP vardı, 80 öncesi CHP vardı. Bu konuda kafa yoran, bu konuda kurullarını çalıştıran, raporlar hazırlayan partidir Cumhuriyet Halk Partisi. Gelip geçici çözüm önerilerini değil daha kalıcı Türkiye'nin toplumsal huzurunu önceleyen bir bakış açısına sahiptir. Biz şunu diyoruz baştan beri. Parlamento zemininde çözülmeli, demokratik zeminde, Türkiye'nin birlik ve beraberliği içinde çözülmeli. Bu çerçeve içerisinde farklı öneriler olabilir. Biz CHP olarak bu önerileri konuşmaya, tartışmaya hazırız ama bizim genel çerçevemiz bu. Biz Kürt sorununun çözümünde adım atan bir partiyiz. İktidar olduğumuzda da bu yönde adımlarımız olacaktır.

Anadilde eğitim sorunu bazı kesimler tarafından bir “kod” olarak algılanıyor, değerlendiriliyor. Kürt sorununun çözümü açısından İYİ Parti'nin tutumu bu konuda zaten açık. CHP'nin tavrı ve tutumu da bu konuda açık. Hem şahsınıza soruyorum hem de parti olarak iktidara geldiğinde anadilde eğitim için İYİ  Parti ile bir mesainiz olacak mı?

Tabii benim İYİ Parti adına bir şey söyleme durumum olamaz. Ama şunu ifade edeyim: Toplumsal barış için de huzur için de toplumun hazır olması gerekiyor. Biz Kürt sorununu sadece Kürtlerin sorunu olarak görmüyoruz, Türkiye'nin sorunu olarak görüyoruz. Yani Trakya'da da İzmir'de de Hakkari'de de herkesin Kürt sorununun çözümünden memnun olması gereken bir siyasi iklimi yaratmamız gerekir. Bazen  toplumun olgunlaşmasından önce bazı şeyleri telaffuz ettiğinizde aslında ileri bir adım attığımızı düşünüp çok gerilere düşebiliyorsunuz. Bu tür riskleri geçmişte yaşadık, bunların da göz önünde bulundurulması gerekiyor. Biz Türkiye'nin temel sorunlarını çözmeye talip olan bir siyasi partiyiz. Kürt sorunu da bunlardan bir tanesi.”