Sanatçı Çiya: Belçika'da doğdum ama sadece Kürdistan'da ‘bizden değilsin’ demediler
Belçika'da yaşayan genç şarkıcı Hunter Falls, sanatını icra ederken “Çiya” adını kullanıyor.
Belçika'nın popüler sanat programlarına sıklıkla konuk olan Çiya’nın sanatsal cesareti, adı -Çiya/Dağ- derecesinde yüksek.
Süleymaniyeli olan Çiya, Avrupa’nın üç farklı ülkesinde yaşamasına rağmen Kürdistan’dan kopamamış ve sadece Kürdistan’ı evi olarak hissettiğini, “Kürdistan’a ilk kez gittiğimde, evim gibi olan bir yere geldiğimi hissettim. Bana bakıp ‘Sen bu değilsin ya da bizim değilsin’ diyen kimse yoktu, bunu görebiliyorsunuz” ifadeleriyle dile getirdi.
2017’de Belçika Ulusal Radyosu’ndaki bir programda üçüncü olup pop müziğe yönelen Çiya, bugünlere gelmesinde annesinin çok emeğinin olduğunu belirtti.
Çiya, müzik serüveninin başlangıcını şu şekilde anlatıyor:
“Müzik serüvenim yaklaşık 6 yaşında başladı fakat daha öncesi de olabilir. Küçüklüğümde yaşadığımız evde piyano vardı, tahminimce 4-5 yaşlarındayken daima gidip piyanoya temas ediyordum. Sonrasında babam bana gitar aldı, gitarı çok seviyordum fakat müzik keyfi ne zaman başladı? Altı yaşımdayken Belçika'ya geldiğimizde annem bana bir CD takılan ve CD’ye kendimizin şarkı yükleyebildiği bir discman aldı. Kulağımda kulaklık vardı sürekli. Okula gittiğimde de bu discmani daima kendimle götürürdüm. Discmanimde çok fazla şarkı olmasına rağmen bunlar bana yetmiyordu. İnternetten bir dünya şarkı sözü indirip bunları yazdım. Bu sözleri bir kitabın içine koydum ve bu kitabı da kendimle okula götürdüm. Aralarda arkadaşlarım yanıma gelip ne dinlediğimi sorardı. Kulaklıklarımı kulaklarına takar, şarkı metinlerinin açıp onlara okurdum. O zamandan beri şarkı sözü yazmayı sevmeye başladım.
Kürdistan’da Xalid Mecîd adında bir dayım var. O şarkı sözü ve şiir yazardı. Şêrwan adında bir dayım da var, onun da sesi çok güzel ve şarkı söylemeyi çok seviyor. Evimizde daima müzik ve şarkı vardı.
Küçüklüğümde babamın yanındaydım. Annem, çoğunlukla Mezher Xaliqî’nin şarkılarını söylerdi. ‘Ay ke bîrit dekem’ adında bir şarkı da vardı. Annem, beni özlediğinden onu da hep söylerdi. Bu şekilde hep müzik vardı.
Belçika medyasında görünmem, Voice of BELGIUM programıyla başladı. Müzik alanında bir şeyler yapmak istiyordum fakat bunun ne olduğunu bilmiyordum. Bu programda şarkı söylenmesi isteniyordu ve video hazırlamamız da gerekiyordu. Ben de iki dakikalık bir video hazırladım. Bu videoyu paylaşan, birbirine gönderen ve oy veren bir dünya insan gördüm. Gidip seçmelere katılma şansına sahip olabildim. Seçmelere katıldım ve performansımı beğendiler. Gel, şarkı söyleyelim dediler. Televizyon işlerinin nasıl olduğunu o zaman anladım. Çünkü televizyonu izleyenler, izledikleri şeyin hazırlanması için ne kadar emek verildiğini anlayamıyor ama ben o zamanlarda anladım. Yarışmada çok ilerleyememek beni üzse de birçok şey öğrendiğim için mutluydum.”
Rûdaw’ın Diaspora programına konuk olan Çiya’nın Rûdaw’ın sorularına verdiği yanıtlar ise şu şekilde:
Rûdaw: Bu, bir programa ilk katılınızdı. 2017’de başka bir programa da katılmıştınız değil mi?
Çiya: Bir şey yapmadan durmayı pek sevmiyorum. Evet, 2017’de ‘Rising Star’a katıldım. Bu da Belçika Ulusal Radyosu tarafından sesi güzel olan ve güzel şarkıları olan kişiler için düzenlenmişti. Bu program, başladıktan sonra insanların ilgisini çekip sevildi. Ben de katıldım ve 3’üncü oldum.
Rûdaw: Neden pop müzik?
Çiya: Pop müziği çok seviyorum. Çünkü dinlediğiniz ve size kolaymış gibi görünen şey icra edince çok zor oluyor. Kolaymış gibi duran ama ayrıntısıyla inceleyip üzerine düşündüğünüzde bu ‘küçük’ şeyde bir dünya ayrıntı gördüğünüz şeylere bayılıyorum. Küçük bir şey olduğunu düşündüğünüz bir şarkı, çok büyük şeyler ve bir dünya ayrıntı barındırıyor, bunu çok seviyorum çünkü ben de bu tarz çalışmayı seviyorum.
Bir şey yazdığımda 20 saniye içerisinde aklınızda beliren bir fikrin bir yıl boyunca aklınızdan çıkamadığını fark ediyorum. Bu, benim için altın değerinde.
Rûdaw: Altın değerli fakat siyah rengini seviyorsunuz. Bunu özel bir sebebi var mı?
Çiya: Nasıl diyeyim? Biriyle tanışıklığım varsa çok konuşurum fakat biraz da Belçikalı gibiyim ve biraz daha kapalıyım iletişime. Bu rengi seviyorum çünkü bu renkle kendini istediğin gibi gösterebiliyorsun ama istediğin zaman da kendini kapatabiliyorsun, insanların gözünde anlıyorsun. Bir de öyle bir şey ki bu renkle birçok tarz var. Siyahın pek çok hikâyesi var, gördüğüm kadarıyla bu renkten çok şey çıkarabilirsiniz.
Rûdaw: Kürdistan’a hiç gittiniz mi?
Çiya: Evet, çocukluğumda birkaç kez gittim. Gittiğim zamanlarda çok sevdim Kürdistan’ı.
Rûdaw: Süleymaniye’yi sevdiniz mi?
Çiya: Sadece Süleymaniye’yi değil akrabalarımı görmeyi de çok sevdim. Hatırlıyorum, Kürdistan’a ilk kez gittiğimde, evim gibi olan bir yere geldiğimi hissettim. Bana bakıp ‘Sen bu değilsin ya da bizim değilsin’ diyen kimse yoktu, bunu görebiliyorsunuz.
Rûdaw: Süleymaniye’de mi dünyaya geldiniz?
Çiya: Hayır, burada (Belçika) doğdum. Benim için, şu anda sizin yanınıza, Rûdaw’a gelip ‘Em katetan baş’ demek gibiydi. Ayrı bir samimiyeti var.