Olay Komutan: PKK IŞİD’i kopyalıyor!

26-08-2015
Rûdaw
Etiketler Metin Gürcan PKK IŞİD TSK Şehir savaşı
A+ A-

2011 yılında er ve erbaşları hedef tahtasının başına geçirerek yaptığı atışın görüntülerinin basında yer almasının ardından gündeme gelen ve istifasının ardından üniversitede ders vermeye başlayan emekli Türk Yüzbaşı Metin Gürcan, PKK’nin “şehir savaşı”nda IŞİD’I kopyaladığını düşünüyor.

 

Gürcan, “PKK’nın, IŞID’in mücadele stratejilerini çok iyi kopyaladığını düşünüyorum. Yaklaşık 30 yıllık bir çatışma tecrübesi olan PKK askeri anlamda iyi bir ‘öğrenen organizasyon.’ Düşmanının savaş taktiklerini çok iyi kopyalayabiliyor” dedi.

  

HDP tecrübesini, “Türkiye Kürtleri için son 200 yılda tarihi bir fırsat” olarak değerlendiren Metin Gürcan, “Bu şansı Kürt siyasetinin iyi kullanması ve HDP tecrübesini heba etmemesi lazım” ifadelerini kullandı.

 

Yüzbaşı kardeşinin cenazesinde iktidarı eleştiren Yarbay Mehmet Alkan’la ilgili olarak da Gürcan, “Bence ‘Yarbay’ın söylemi PKK’nın söylemidir’ demek yanlış. Çünkü buradaki siyasilere duyduğu tepki, çözüm sürecinin yönetimine duyduğu tepki” dedi.

 

Emekli Yüzbaşı Metin Gürcan, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…

 

PKK neden kırsalda gerilla savaş stratejisinden vazgeçerek kent savaşı veriyor?

 

Bunun bence iki nedeni var: Bunlardan ilki PKK’nın 2012 yılında Şemdinli’de TSK’dan yediği darbe. PKK 2012 yılında yaklaşık 1000’e yakın savaşçısı ile Şemdinli’yi önce kuşatmak, sonra Türkiye’den kopararak kontrol altına almak istedi. Ama Türk Ordusu’nun ilk kez teknoloji-yoğun askeri mücadelesi ile karşılaştı. Şemdinli’de 2012’de Mayıs’ta başlayan ve Ekim ayına kadar devam eden yoğun çatışmalarda Türk ordusu insansız hava araçları, yakın hava desteği, insanlı uçaklarla keşif, hassas güdümlü mühimmat, Fırtına obüsleri gibi pek çok sofistike askeri teknik ve silah sistemini PKK’ya karşı başarı ile kullandı.

 

Artık teknolojik üstünlük sayesinde kırsalda bir PKK’lı grubu havadan tespit etmesi ve bu risksiz operasyonlarla bu grubu yine havadan bombalaması çok kolay. PKK’nın çatışmaları kırsaldan şehirlere kaydırması öncelikle bunun sonucu.

 

Ayrıca ben PKK’nın, IŞID’in mücadele stratejilerini çok iyi kopyaladığını düşünüyorum. Yaklaşık 30 yıllık bir çatışma tecrübesi olan PKK askeri anlamda iyi bir “öğrenen organizasyon.” Düşmanının savaş taktiklerini çok iyi kopyalayabiliyor. İşte çatışmaları halkın içine çekilerek, arasına sığınarak şehir savaşları haline getirmek IŞID’ın hem Irak, hem de Suriye’de iyi uyguladığı bir taktik. Şu an Türkiye’de PKK da bunun aynısını yapıyor.

 

Bir de PKK şu an şehirlerde uyguladığı şiddetin düzeyini de düşürdü ve karakterini değiştirdi.

 

90’larda silahlı-sivil, terörist-kaçakçı, çatışan-çatışmayan gibi tanımlar az çok netti ama şimdi özellikle PKK tarafından genelde gençlerin ve halkın ön planda olduğu sokak görünümlü ve aktivist şiddet içeren gösteriler ön planda. PKK adına şiddet üreten bu gençlerin ne kadar terörist, ne kadar sivil, ne kadar silahlı, ne kadar silahsız olduğu hem siyasal, hem de hukuk açısından muğlak. Bu da PKK’ya sahada büyük bir üstünlük sağlıyor. Örneğin; Hakkari’de 2 askerin şehit olduğu EYP eylemindeki PKK’lı genç 1999 doğumlu ve 16 yaşında. Reşit olmadığı için bu gencin hukuki süreçleri çok farklı oluyor.

 

 

PKK eski savaş stratejisinden sonuç alamadığı için mi bu değişkliğe gitti? Yoksa konjoktür mü böyle bir değişikliğe zorladı?

 

Bence her ikisi de doğru. Artık Türk güvenlik güçlerinin sahip olduğu yüksek teknoloji nedeniyle kırsalda coğrafyanın, gecenin ve hava şartlarının korumasından mahrum bir PKK var karşımızda. Aynı zamanda Türk Ordusu’nun bu sofistike sistemleri kırsalda beceri ile kullanabildiğini görüyoruz. Hal böyle olunca halkın içine çekilmek kırsalda kalmaktan daha güvenli PKK için.

 

Bir de tabii değişen küresel ve bölgesel dinamikler var. PKK, IŞİD’le savaş nedeniyle son 2 yılda bugüne kadar elde etmediği bir küresel meşruiyete sahip oldu. PKK’lı karar alıcılar hem Irak’ta, hem Suriye’de ABD’li yetkililerle masaya oturuyor, harekat planlıyor ve sonra PKK’lı militanlar IŞID’a karşı ortak operasyonlar yapıyor. Bunun da PKK üzerinde verdiği özgüven var. Tel Abyad’da PKK’nın Suriye kolu YPG ile Amerikan Ordusu ilk kez kara ve hava koordinesini kurarak IŞID’a karşı başarı elde ettiler. Tel Abyad başarısı YPG’yi ABD’nin IŞID’le askeri mücadelesinde önemli bir müttefiki yaptı ve görünen o ki ABD bu müttefikliği yakın zamanda bırakmak istemiyor.

 

PKK’nin yeni savaş stratejisinin siyasal ayakları neler?

 

PKK Türkiye’de 2 şey istiyor. Bunlardan ilki kendini güvende hissetmediği anda Türkiye siyasetini bloke edebilecek veya kitleyebilecek bir “veto gücü”, diğeri ise yönetmek için “siyasi güç”. PKK silahlı gücü bugüne kadar bu veto gücünü elde etmek için başarı ile kullanıyordu. Ama artık bence Türkiye’de sadece silahlı şiddetle bu işi götürmesi zor. İşte benim “PKK’nın alkol bağımlılığı” dediğim konu gündeme geliyor. PKK için silahlı şiddet örgütü bir arada tutan bir çimento, bir yapıştırıcı gibi ama biz şimdi Türkiye içinde silahlı şiddeti bırakmasını istiyoruz. Bu aynen bir alkoliğe alkolü bırak demek gibi bir şey. Bir günde olmaz ve çok sağlam bir rehabilitasyon süreci gerektirir bu. En başta da PKK’nın, “Evet benim bir silahlı şiddet problemim var” demesi gerekir ama görünen o ki PKK bundan çok uzak.

 

PKK, 1994'te hem savaş alanında, hem de siyaset ve diplomaside inisiyatifi kaybetti. Şehir savaşı stratejisiyle, PKK'nin yeniden insiyatifi ele geçirme imkanı var mı?

 

Yöneldiği şehir savaşları PKK’yı yenilmez yapıyor ama bir yandan da sosyal ve insani maliyetleri çok ağır. PKK’nın özellikle bölgedeki Kürt kökenli vatandaşları çok rahatsız ettiğini biliyoruz. Örneğin; Suriye ve Irak’taki güçlerini finansmanı için PKK zorlanıyor. Türkiye’deki yerel komutanlıklarıa, “kendinizi yerelden finanse edin” diyor. Bu da Türkiye’deki şehir savaşlarının finansmanı için benim “PKK’nın Mad Max nesli” olarak tanımladığım o gençlerin haraç (veya onlara göre devrim vergisi) toplaması sonucunu çıkarıyor. Bu da ister istemez bölgede yaşayan halkı rahatsız ediyor.

 

PKK “özyönetim” konusunda devleti zorlarken, sahada ürettiği şiddet halk nezdindeki itibarını meşruiyetinin sorgulanmasına neden oluyor. Bu da PKK için bence bir paradoks. Şehir savaşları çatışma ortamını giderek kirletiyor ve PKK’nın halkın içinde ürettiği şiddet, yıkım, işine gidemeyen, dükkanını açamayan, hizmet alamayan insanlar bir memnuniyetsizlik içinde. Şehir savaşları yıkmak için iyi bir strateji ama bir yandan da insanlara düzen vaad etmek lazım. Tamam PKK’nın şehirlerdeki gençleri Türkiye’nin devlet otoritesini o ilde veya ilçede ortadan kaldırıyor ama günün sonunda o ilde veya ilçede çöplerin toplanması, kanalizasyonun ve altyapı sorunlarının çözülmesi lazım.

 

İşte PKK’nın deneyimi burada eksik. Türkiye’de DBP’li belediyelerin ürettiği hizmet kalitesi ortada. Irak’ın kuzeyinde Mahmur Kampı var. 20 yılı aşkın bir süredir PKK’nın elinde. Birleşmiş Milletler fonları ile de desteklenen bu kampa bugün gidin oradaki belediyecilik ve hizmet kalitesini görün. Bana göre PKK’nın en büyük zaafiyeti bu. Yakıp yıkmak konusunda çok iyi ama düzen kurma, insanlara kaliteli hizmet götürme ve yönetişim dediğimiz siyasi süreçlere yerel halkı ortak etme konusunda hala ciddi kapasite eksikliği var.

 

İlk defa ordu içinde savaşa karşı bir tepki görüyoruz. Bunun barışa katkısı ne olur?

 

Ben Yarbay’ın (Çatışmada hayatını kaybeden Yüzbaşı Ali Alkan’ın ağabeyi Mehmet Alkan) bu tepkisini önemsiyorum ama HDP’nin Türkiye’de ürettiği siyasetin kaliteli, bütün Türkiye’yi kuşatıcı ve proje odaklı olması lazım. HDP bunu yaparsa Türkiye’de pek çok Kürt kökenli olmayan insandan da oy alabilir. HDP tecrübesi bana göre Türkiye Kürtleri için son 200 yılda tarihi bir fırsattır. Çünkü ilk kez Kürt siyaseti demokratik süreçlerle yönetmek için iş başına gelmek ve siyasi gücü elde etmek istiyor ve halk ona itibar ediyor. Bu şansı Kürt siyasetinin iyi kullanması ve HDP tecrübesini heba etmemesi lazım.

 

Şehir savaşı Türkiye'nin uluslararası alanda elde ettiği itibarı etkileyecektir, acaba PKK bunu da hesaplıyor mu?

 

PKK şehirlerde sivilleri (özellikle kadınları ve gençleri) ön plana çıkartarak bu mücadelesinde küresel bir meşruiyet kazanmaya çalışıyor. Uluslararası basında bu çatışmalarla ilgili haber ve yorumlarla, görsel malzemeye (fotolar ve görüntüler) bakıldığında bunların veriliş tarzında PKK lehine büyük bir değişiklik olduğu net olarak görülüyor. Ama ben uzun vadeye odaklanmak istiyorum. PKK’nın şu an için bir cazibe odağı haline geldiği görülüyor ama acaba PKK bunu sürdürülebilir kılabilir mi? İşte bu sorunun cevabı silahlı şiddetten değil demokratik süreçlerden geçiyor. PKK günün sonunda silahlı şiddete devam mı yoksa demokrasi ile mi mücadele sorusu ile karşılaşacak ve bir tercih yapmak zorunda kalacak. İşte o günkü tercihi PKK’nın şu an küresel alanda iyileşen imajının sürdürülebilir olup olmadığını gösterecek.

 

Türk Ordusu, polisi ve diğer güvenlik birimleri bu savaşa ne kadar hazır?

 

Ordunun bu yeni tür savaş konusunda çok da hazırlıklı olmadığını düşünüyorum. Özellikle giderek yerelleşen bu çatışmalarda illerdeki valiler ve ilçelerdeki kaymakamlar kriz ve çatışma süreçlerini yönetme ile yerelde kamu kurumları arasında eşgüdüm ve koordineyi sağlama konusunda tecrübesiz. Türkiye’nin bence şu anda en büyük problemi yereldeki askeri güç eksikliği değil. Yerelde (çatışmaların olduğu illerde) halkın önde gelen kanaat önderleri ile biraraya gelip, sorunları müzakere edebilecek sivil karar alıcıları eksik. Ben çatışmaların olduğu illerde halk ile devlet arasındaki bağın giderek zayıfladığını görüyor ve bundan endişe duyuyorum. Yoksa benim için askeri güç çok da önemli değil.

 

“Üniformalı isyan” ne anlama geliyor?

 

Bana göre Yarbay Mehmet Alkan'ın çıkışı, “müzakere ve çatışmasızlıktan” ani bir U-dönüşü ile tekrar askeri mücadeleye yönelen sivil siyasetin beceriksizliğine karşı “sahanın” öfkesi.

 

Acaba Yarbay Mehmet Alkan'ın yükselen sesi için, “TSK'nın içinden yükselen ses” diyebilir miyiz?

 

Yarbay Mehmet’in çıkışının bana verdiği mesaj şu: Afganistan’daki Koalisyon -Taliban veya Türkiye - PKK çatışması gibi uzun soluklu çatışmalarda askeri mücadeleden müzakereye geçiş aşaması nispeten kolay bir süreç.  Ama çatışmasızlıktan tekrar askeri mücadeleye geçiş süreci şayet hızlı, pek çok bilinmezlik ve soru işaretini içinde barındırıyorsa, bu süreç cephenin en önünde kan ve can vererek bedel ödeyenler ve yakınlarında bir öfke birikmesine neden oluyor.

 

Ben bu nedenle acılı yarbayımızın bu çıkışının politize edilmeden bu teknik sebeple açıklanmasının daha uygun olduğunu düşünüyorum. Unutmayalım askerler Mars’tan, siviller Venüs’ten. Mars’ın sahada kan ve ter dökenler, belirsizlikten nefret ederler. En çok da ne için öldükleri ve ölümlerinin bir fark yaratıp yaratmayacağı konusundaki belirsizlikten. Venüs’teki sivil siyasetçiler için mi? Onlar için belirsizlik fırsattır, bu nedenle sevilir. Ama şuna da dikkat etmeli: En çok Venüs’teki siyasetçilerin hoşuna giden belirsizlik Mars’ın sahadakilerinin kafasında “Ne için ölüyorum ve ölümüm bir fark yaratıyor mu?” sorusuna neden oluyorsa ya belirsizliği gidermek ya da sahadakileri ikna etmek gerek. Çünkü ölmek çocukken seyrettiğimiz çizgi filmlerdeki gibi değildir.

 

Türkiye'deki kutuplaşma gözönüne alındığında, Yarbay’ın söylemleri için “HDP-PKK'nin söylemi” diyenler, acaba sosyolojik açıdan nasıl bir etki yaratıyor?

 

Bence “Yarbay’ın söylemi PKK’nın söylemidir” demek yanlış. Çünkü buradaki siyasilere duyduğu tepki, çözüm sürecinin yönetimine duyduğu tepki. Yarbay çözüm sürecinin yanlış yönetildiğinden ve siyasilerin beklenmedik bir U-dönüşü ile çatışmacı anlayışa geçmesine kızıyor. Bu yarbayın PKK gibi düşündüğü anlamına gelmez kanaatindeyim.



 

PORTRE / Metin GÜRCAN

 

1976 Bilecik doğumlu olan Gürcan, 2014 yılına kadar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin değişik birimlerinde çalıştı. Meslek hayatının yaklaşık 6 yıllık bölümü Kürt illeri, Irak, Afganistan, Kazakistan ve Kırgızistan’da çeşitli operasyonel faaliyetler, irtibat ve eğitim görevlerinde geçti.

 

Özel Kuvvetler bünyesinde yetişen Gürcan, 2008-2010 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Enstitütüsü/ABD’de Bölgesel Kürt Yönetimi ile Bağdat merkezi yönetimi arasındaki çevre-merkez ilişkisini konu alan teziyle “Güvenlik  Çalışmaları” alanında master derecesi aldı.

 

Gürcan, Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’ndün öğretim kadrosunda

 

İngilizce ve Rusya bilen Gürcan, 2009 yılında Solomon Asch Conflict Center/ Bryn Mawr College’de, 2014 yılında Oxford Üniversitesi Savaşın Değişen Karakteri (Changing Character of War-CCW) programında misafir  araştırmacı olarak çalıştı.

 

Emekli Yüzbaşı Metin Gürcan, 2011 yılında er ve erbaşları hedef tahtasının başına geçirerek yaptığı atışın görüntülerinin basında yer almasının ardından gündeme gelmişti.

 

Genelkurmay Başkanlığı, bu olayın ardından, Şırnak Akçay’da 6. Motorize Piyade Tugay Komutanlığı’na bağlı Seslice Üs Bölgesi’nde görevli Yüzbaşı Metin Gürcan hakkında soruşturma başlatıldığını açıklamıştı.

 

Genelkurmay açıklamasında, TSK’nın atış yönergelerinde böyle bir talim bulunmadığı vurgulanırken, Yüzbaşı Gürcan’ın Özel Kuvvetler Personeli’nin icra ettiği “güven atışı” eğitimi aldığı ifade edilmişti.

 

Hakkında soruşturma başlatılan emekli Yüzbaşı Gürcan, geçtiğimiz yıl TSK’dan ayrılmıştı.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli