Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Dr. Halid Hoca, “PYD’nin kiminle birlikte olduğunu açıklaması lazım. Ancak şimdiye dek net bir cevap alabilmiş değiliz” dedi.
Bölgede İran tehdidinin ciddi boyutta olduğunu belirten Halid Hoca, Suudi-Türkiye arasında buna karşı bir yakınlaşma olduğuna işaret etti.
Rojava’da (Suriye Kürdistanı) ilan edilen kantonları tanımadıklarını söyleyen SMDK Başkanı, PYD ve YPG’ye eleştirilerde bulundu.
Halid Hoca, Suriye’deki durumu Rûdaw’a değerlendirdi.
İlk kez bir Kürt kanalına röportaj veriyorsunuz. SMDK’nin dördüncü başkanısız. Bu değişimler isimden mi ibaret yoksa dinamikler de değişiyor mu?
Elbette SMDK’nin sürecinde bir değişim niyeti var. Özellikle şimdilerde Suriye devriminden yana tehlikeli bir dönemden geçiyoruz. İran’ın Suriye topraklarını işgaliyle karşı karşıyayız. Suriye devrimi barışçıl başladı, 6 ay kadar sürdü. Ancak rejim bu süreci silahlı hale evirince, devrim silahlı bir devrime dönüştü. Sonra da rejim bunu terörize etti ki bir aktör olabilsin. Bunun bir halk savaşı değil, terör savaşını olduğunu göstermek için böyle yaptı. Sonra da El Kaide, IŞİD ve El Nusra’yla bağlantılı kişiler cezaevlerinden salındı.
Suriye’nin Dostları Grubu ve uluslararası kamuoyunun halen Suriye’yle birlikte olduğunu düşünüyor musunuz?
Suriye’nin dostları var. 114 devlet Suriye’nin Dostları Grubu’nu oluşturdu. Bunun 11 devletten oluşan bir çekirdek yapısı var. Halen toplanıp bazı kararlar alıyorlar. Her ne kadar bu kararlar kağıt üzerinde kalsa da bizler Suriye halkı için uluslararası destek alabiliriz.
Beşar Esad’ın gitmesinin her görüşmenin temelini oluşturduğu konusunda aynı fikirde misiniz?
Elbette. Esad ve asayiş rejiminin gitmesine bağlıdır. Sözlerimden işlenen suçlara, yapılan katlimalara göz yumulacağı anlamı çıkmasın. Rejim gittikten sonra suça karışmış kim varsa yargılanmalı. Rejimden sonraki süreci 4 başlık altında belirtiyoruz: Ülkedeki güvenlik ve huzurun yeniden tesisi, adalet sürecine geçişin başlaması, iç barış sürecinin başlaması ve yeniden inşa.
Suudi Arabistan’ın tutumunun Suriye muhalefeti için en büyük yardımcı olacağını ve bunun beraberinde bazı değişiklikleri getirceğini söylemiştiniz. Buna dönük ciddi bir girişim var mı?
Suudi Arabistan da Suriye halkına, SMDK ve devrime yardım eden en önemli devletlerden biri. Ayrıca son dönemlerde Türkiye ve Suudi arasında bir yakınlaşma olduğu görülüyor.
Gerek düşüncede, gerekse stratejide, özellikle İran’ın bölge üzerindeki tehdidi karşısında bir yakınlaşma var. Bu Suriye devrimine olumlu bir neticeyle dönecektir. ÖSO bir yandan İran’la, diğer yandan IŞİD ve rejimle 3 ayrı cephede savaşıyor. Bölge devletlerinin İran tehdidi karşısında net bir tutumu olursa elbette ÖSO’da daha güçlü bir durumda olur.
Bu da Suudi-Türkiye-Mısır yakınlaşması çerçevesinde mi? Bu Sünni üçgen, söylendiği gibi İran’ın genişlemesini önleyecek bir yakınlaşma mı?
Şimdiye kadar yeni bir hareket var. O da Suudi-Türkiye yakınlaşmasıdır. Ancak Mısır henüz tam olarak rol almış değil.
Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) ilan ettiği kantonları tanıyor musunuz?
Hayır. Hiç bir etnik unsur için coğrafi sınırlar olsun istemiyoruz. SMDK olarak Suriye Kürt Ulusal Konseyi’yle (ENKS) bir anlaşma imzaladık. Kürt kardeşlerimizle merkezi olmayan bir yönetim konusunda uzlaştık. Bu ayrılmanın ya da bir tarafın belirlenmiş bir coğrafyada uzaklaşması anlamına gelmiyor.
Kürt Dağı’ndan bir kadın Rûdaw aracılığıyla yardım talebine bulundu ancak, ne ÖSO’dan, ne de SMDK’den yardım alamadılar. Kürt Dağı’nda 250 bin kadar Kürt yaşıyor. Kendi anlatımlarıyla, bir yok oluşa doğru gidiyorlar. SMDK neden siyasi olarak bir tutumda bulunmadı?
Kobani krizinin başından itibaren bize ENKS vasıtasıyla Kobani’ye yardımlarda bulunduk. Kürt Dağı konusunda da… SMDK’nin bizzat gitmiş olması gerekmiyor. Eğer yaşanan insani bir kriz ise, bölgedeki dostlarımızdan yardım talebinde bulunuyoruz. Şahsen kendim, ihtiyaç halinde Türk yardım kuruluşlarıyla bağlantıya geçip sözkonusu bölgelere yardım ulaştırımasını sağlıyorum.
IŞİD’in Kobani’den çekilmesinden sonra SMDK Sözcüsü Salim El Mislit, Kürt güçlerinin Arap köylerinde katlimalar yaptığını söyledi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
IŞİD’in bölgeden çekilip Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) bölgeye girmesinden sonra sisli bir hava oluştu. Ciddi bilgi kirliliği de var. YPG’den bize gelen açıklamalar, IŞİD’in kalıntılarıyla savaştıklarına dairdi. Ancak Arap aşiretleri, köylerinin yakılıp göçe zorlandıklarını söylüyorlardı. Maalesef bugün bile karmaşık, muğlak bilgiler geliyor.
Temelde YPG’nin bizimle birlikte olması gerekiyor. Ancak biz ÖSO’yu tanıyoruz. ÖSO Suriye halkını temsil ediyorsa, YPG de Kobani’de olduğu gibi ÖSO’yla birlikte hareket etmeli.
YPG’nin kontrolündeki Kamışlo, Haseke, Dırbesiye, Derik bölgeleri Suriye’nin en güvenli bölgeleri durumunda…
Neticede o bölgeler çatışma bölgeleri. Çatışma bölgelerinde önümüzde iki yol var: Ya kendi başına buyruk olacaklar ya da mutabık. Mutabakat durumunda kurumsallaşma gerekiyor. Şimdiye kadar birçok bölgede YPG rejimle işbirliği yapıyor. Onlar muhalif mi yoksa rejimin devamı mı bilemiyoruz.
PYD ve YPG’ye karşı gerçek tavrınız nedir?
PYD’nin kiminle birlikte olduğunu açıklaması lazım. Kahire’de Sayın Salih Müslim’le görüştüm. Önceki yöneticiler de kendisiyle defalarca görüştü. İstanbul’da da PYD temsilcilleriyle birden fazla kez görüştüm. Ancak şimdiye dek net bir cevap alabilmiş değiliz.
PORTRE / Halid HOCA
Dr. Halid Hoca, 1980’li yıllarda Suriye’yi terketmek zorunda kalarak Türkiye’ye yerleşen bir aileden geliyor. Suriye’de ayaklanma çıkması ile beraber muhalefetin en aktif üyelerinden biri konumuna geldi. Şam Deklarasyonu Temsilcisi olarak Suriye Ulusal Konseyi’nin Dış İlişkiler Komisyonu’nda görev yürüttü. İstanbul’da toplanan SMDK 18’inci Genel Kurulu’nda dün başkanlığa seçildi.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın