‘Ben olsam Türkiye ile PKK arasında ateşkes için en yetenekli kişiyi atarım!’
Biden ve Demokratlar iktidara geldiğinden beri, ABD henüz Suriye'ye özel bir elçi atamadı. ABD'nin son Suriye özel elçisi olan Joel Rayburn, Kongre’ye Suriye politikasının yeniden gözden geçirilmesi çağrısında bulunuyor. Rayburn’a göre, ABD’nin mevcut politikaları çok fazla etki etmiyor.
ABD’nin Suriye eski özel temsilcisi Joel Rayburn, Suriye meselesi, Rusya’nın tavrı, ABD’nin politikaları, Rojava’daki Kürtlerin durumu, Türkiye ile Rojava Özerk Yönetimi arasındaki çelişki ve çatışmalar hakkında Rûdaw Washington muhabiri Roj Eli Zalle’nin sorularını yanıtladı.
Rûdaw: Bizimle birlikte olduğunuz için çok teşekkür ederim Sayın Rayburn. Kongrenin son oturumuyla başlayayım. Oturuma katıldınız, neler konuşuldu?
Joel Rayburn: Toplantı, Suriye'deki insani duruma, özellikle de Esad rejiminin kontrolü dışındaki bölgelerde odaklandı. Suriye'deki insani krizin en büyük sebebinin Suriye rejiminin Suriye halkına karşı yürüttüğü savaş olduğuna şahit oldum. Bu konuyu anlatmak benim için önemliydi.
Rûdaw: O oturumda sizin de bazı önerileriniz vardı. Sanırım başlıca olanı, Biden yönetiminin sadece bu krizin sonuçları üzerinde çalışmasını değil, aynı zamanda genel bir planı olmasını talep etmenizdi. Biden yönetimi yapılması gereken neyi yapmadı?
Joel Rayburn: Bana göre yönetimin 2021'deki asıl çalışması, ABD'nin daha önce yürüttüğü savaş nedeniyle Suriye ve müttefiklerine yaptığı baskıyı hafifletmekti. Özellikle de Haziran 2020'de yürürlüğe giren Sezar yasası ki bu Esad rejimine karşı ağır mali yaptırımlar getirdi. Doğrusu 2021'de bu yaptırım hafifletildi. Oturumda temel önerim, Esad rejimine karşı yaptırımları sertleştirmesi için ABD yönetimine baskı yapılmasıydı. Çünkü Beşar Esad rejimi ve Vladimir Putin karşılık verilmeden kendi bildiklerinden geri adım atmıyorlar. Onlar yalnızca kendilerine karşı ciddi bir baskı olduğunda barış sürecine geliyorlar ki mevcut durumda üzerlerinde öyle bir baskı yok.
Rûdaw: Bu yaptırımlar uygulamaya geçtiğinde kimi zaman Kürt bölgelerini de etkiliyor. Öyleyse önceki iktidarlara olduğu gibi bu iktidara da yaptırım uygulanmadığında, bu Kürt bölgelerine bir fayda sağlar mı yoksa hiç kimseye bir faydası olmaz mı?
Joel Rayburn: Bana göre bu yaptırımları yanlış anlamadır. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri'nin yaptırımları, Sezar yasaları da tüm diğer cezalar bölgesel ve tüm finansal faaliyetleri hedef alan yaptırımlar değil. Ancak Suriye rejimi içindeki belirlenmiş kişilere, şirketlere ve belirlenmiş kurumlara karşı olan yaptırımlardır. Dolayısıyla Biden yönetiminin kuzeydoğu Suriye'deki herhangi birine yaptırım uygulama niyeti olmadığına kesinlikle eminim. Nitekim geçtiğimiz günlerde haberlerde gündeme geldiği gibi ABD'nin bir coğrafik bölgeye has bir karar almasına gerek yok. Dışişleri Bakanlığı ve ABD Hazine Bakanlığı herkese çalışma izni verme yetkisine sahiptir. Belirlenen projelere ve başvuruda bulunan şirketlerin çalışmalarını onaylama kararı verebilirler. Bu herkese çalışma izni vermek ve yaptırımları uygulamamaktan daha iyidir. Çünkü Esad rejimi, İran ve Rus rejimleri bundan kazançlı çıkar.
ABD, Suriye'ye yaptırım uyguladığında, belirlenmiş kişilere, kurumlara, şirketlere ve belirlenmiş projelere yaptırımlar uyguluyor. ABD Hazine Bakanlığı'nın internet sitesindeki yaptırımlara bakarsanız, ABD'nin Suriye'de yaptırım uyguladığı herkesin isimlerini görebilirsiniz. Ve zaten bu yaptırımları eleştirenlerin de bu listeden haberdar olmadığına inanmıyorum. ABD yaptırımlarını eleştirenlere yanıtım şu; Hazine Bakanlığı'nın web sitesine gidip yaptırım uygulanan tüm o isimlere baksınlar ve listeden kimin olmaması gerektiğini bize söylesinler.
Rûdaw: Ama endişe yaptırımların kendisiyle değil, ikincil etkisi ile ilgili. Evet doğru, yaptırımlar Suriye rejimi generallerinden birine veya Beşar Esad'ın akrabası bir iş adamına yönelikse, durum farklı. Ama endişe şu ki, yaptırımların ikincil bir etkisi olması.
Joel Rayburn: Hazine Bakanlığı, yaptırımların rejime bağlı olmayan kişilerin insani ve mali faaliyetlerinin kısıtlanmasına yol açmadığını açıkça belirtmiş. Birinin belirli bir projesi varsa, gelip izin başvurusunda bulunabilir. Bu iş için bir mekanizma var. Bana göre, ABD'den Esad'a yaptırım uygulamasını zorlaştıracak bir şey yapmasını istemek yerine, insanların bunları görmeleri daha iyi.
Rûdaw: Peki, uluslararası iinsani yardımlardan bahsettiğimizde, sınırlar ve sınır kapıları konusu gündeme geliyor. Kuzeydoğu Suriye yetkilileri Yarubiya sınır kapısının da diğer sınır kapıları gibi açılmasını istiyor. Ama bu kapı neden bu kadar siyasallaştırılıyor? ABD neden diğer sınır kapıları gibi o sınır kapısının da açılmasında ısrar etmiyor?
Joel Rayburn: Hayır, ABD açılması için baskı yapıyor, ancak Rusya veto ediyor. Rusya o sınır kapısının açılmasını istemiyor. Aslında Rusya, BM yardımının ulaştırılması için herhangi bir sınır kapısının açılmasını istemiyor. Rusya'nın Bab al-Hawa sınır kapısının açılmasına izin vermesinin tek nedeni Türkiye ile herhangi bir kriz yaşamak istememesiydi. Ancak Yarubya sınırı Türkiye ile sınırlanmadığı için Rusya burayı kapattı. Kapının kapatılması tamamen Rusların kararıydı. Bence, yardımsever ülkelerin BM üzerinden yardım göndermekle uğraşmaktan vazgeçmelerinin zamanı geldi. Çünkü Ukrayna’da ortaya çıkan bu durum da gösteriyor ki Rusya, insani yardımları sadece bir oyun ve bir kart olduğuna inanıyor. Dolayısıyla Rusya'nın Temmuz ayınca oylamaya konulacak BM yardımları ile ilgili kararnameyi de veto edeceğinden hiç şüphem yok. Bu nedenle yardımsever ülkelerin geri doğru bir adım atmaları ve başka bir yol seçmeleri gerekiyor. Yardımları Birleşmiş Milletler aracılığıyla değil, devletler aracılığıyla ulaştıracak bir sistem kurmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu şekilde yardımlar tüm kapılardan ulaşacaktır: Yarubiya, Bab el Salam, Bab el Hewa, Cerablus ve diğer kapılar.
Rûdaw: Sizden anladığım kadarıyla, Rusya'nın Türkiye ile sorun yaramamak için Türkiye'nin Bab el Hewa sınır noktasını açtığı bilgisidir. Peki, bu ABD'nin yeterince baskı oluşturmadığı anlamına gelmiyor mu, yani Rusya, Türkiye taraf olduğu için sınır kapısı açıyor am ABD taraf olduğu için açmıyor? Bu bize, ABD'nin Türkiye gibi etkili olamadığını ve olması gereken güçlü rolü oynamayadığını söylemiyor mu?
Joel Rayburn: Aslında ABD'nin Rusya'yı uyarması ve veto etseniz de biz yardımları Birleşmiş Milletler'e ait çeşitli kanallardan göndereceğiz demesi bence daha doğru olur. Yoruba kapısından veya açık olan diğer tüm kapılardan. Bana göre ABD ve diğer yardım eden ülkeler bunu yapar ve Rusya'nın vetosunu etkisiz hale getirirse, Rusya'nın veto etmesi için daha az sebep kalır.
Rûdaw: Yani bu ABD’nin deneyebileceği bir yoldur?
Joel Rayburn: Bence Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkeler Rusya'ya karşı sert olmalı. Şu süreçte sert olmamamız için hiçbir neden göremiyorum. Rusya'nın şu anda Avrupa'da ne yaptığını düşünürsek, Suriye'de yıllardır ne yapıyorsa şimdi de Avrupa'da yapıyor. Bence Rusya'ya karşı gösterilen yumuşaklık sona ermeli.
Rûdaw: Kongreye önerinizde Rusya'nın sizinle müttefik olamayacağını ve müttefikliğe inanmadığını söylüyorsunuz?
Joel Rayburn: Sanırım bunu ispat ettiler.
Rûdaw: Rusya müttefik olmak istemediği ispat etti! Ama neden?
Joel Rayburn: Sözünü keserek buna bir örnek verebilirim…
Rûdaw: Evet, elbette.
Joel Rayburn: Üzerinden birkaç ay geçti, 2021 yazına dönersek, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa ve diğer ülkeler, insani yardımların Türkiye üzerinden Suriye’nin kuzeyindeki mülteci kamplarına ulaşmasını sağlamak için Rusya ile müzakere yapmakla meşgulken aynı anda Ruslar bu kampları bombalıyordu. Yardımların ulaştırılması için müzakere edilen insanları öldürüyorlardı. Budur Rusların çalışma tarzı. Ruslar diplomatik müzakereleri alaya alıyor. Rusya'nın gerçek tavrı Hmeymim üssünden Suriye'nin kuzeyindeki mülteci kamplarına attıkları bombalardır.
Rûdaw: Peki Ukrayna krizi ve Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesi, Rusya ve ABD'nin Suriye'de bir birlerine karşı tavırlarında herhangi bir değişiğe neden olacak mı?
Joel Rayburn: Şunu söyleyeyim, şu an bir hükümet yetkilisi değilim ama bir gözlemci olarak durumun değişeceğini söylüyorum. Çünkü şu anda Ukrayna'da yaşananlar stratejik olarak Rusya'nın askeri açıdan zayıflığını gösteriyor. Onlar daha önce hayal ettiğimiz büyük askeri güç değil artık. Onlar Ortadoğu ülkelerinin hayalindeki ve hatta Esad’ın inandığı büyük askeri güç bile değil. Bu nedenle bence Rusya'nın Suriye'de mukaveme kabiliyeti çok çok sınırlı. Belki de her zaman böyleydi ama biz şimdi görüyoruz. Artık Rusya’nın gerçekten Suriye’de hiç bir tehdidini uygulayamayacağı açığa çıktı ve sanırım herkes Rusya'nın Suriye'deki kabiliyetini yeniden yorumluyor. Bu da diplomasi dinamiğimi değiştirecek.
Rûdaw: Peki, Rusya'nın ABD gibi etkin bir güç olmayabileceği, güçlü bir ekonomi ve yönetime sahip olmadığına dair bir algı olabilir. Ama iş Suriye'ye gelince Rusya dediğini yapıyor. Tersine, ABD dediğini yapmıyor. ABD, Türkiye ile savaşta Kürtleri yalnız bıraktı ve neler olduğunu hepimiz biliyoruz. Rusya şu anda Ukrayna ile meşgul, ekonomik abluka altında ve eski kabiliyetine sahip değil, bu doğru. Ama Rusya bir krizin içerisindeyken orada ısrarla kaldığını da göstermiştir…
Joel Rayburn: Rusya, 2020'nin başından bu yana dördüncü savaşını kaybediyor. Şubat ve Mart 2020'de Rusya, Esad rejimi, Hizbullah ve İran Kudüs Gücü, İdlib'de Türkiye ve Türkiye’ye bağlı Suriyeli muhalif gruplarla girdiği savaşı kaybetti. Savaşta galibiyete yakın bile değillerdi. Aynı güçlerle Libya'da savaştılar, Rusya orada da kaybetti. Rusya, Dağlık Karabağ'daki savaşı bir kez daha kaybetti. Şu anda Ukrayna'da olan, Rusya'nın iki yıl içinde dördüncü kez savaşı kaybediyor olmasıdır. Bence Rusya'nın Suriye'deki yeteneklerinin bir sınırı var, herkes bunu anlamaya başlıyor.
Türkiye ile kuzeydoğu Suriye arasında yaşanan çatışmalar ise, yaşananlar gerçekten üzüntü vericiydi ve geriye gidiş anlamına geliyordu. Bu benim de içinde yer aldığım Trump yönetiminin istemediği bir durumdu. Bunu engellemek için çok uğraştık. Hatırlarsan, Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Dışişleri Bakanı Pompeo, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı uygulanacak ekonomik yaptırımlar konusunda uyarmak için Ankara'ya gitti. Bu, hiç olmazsa Ekim 2019'da gerçekleşen operasyonu durdurup ateşkes sağlanması için bir çabaydı. Olanlar çok çok talihsizceydi.
Şahsi görüşüm, ABD'nin hem Türkiye hem de kuzeydoğu Suriye ile güçlü bir ilişkisi olduğu yönünde. Diplomatik çözümler uygulama konusundaki rolümüzü uygulamalıyız. Her çelişki ve çekişme askeri çatışmaya yol açmamalı. Çünkü bu hiç bir taraf için iyi değil, Amerika ve uluslararası toplum için de iyi değil. Türkiye ile kuzeydoğu Suriye arasındaki çatışma sadece IŞİD, Esad, İran ve Rusya'nın çıkarlarına hizmet ediyor. Bu nedenle, benim görüşüme göre, ABD, sorunların savaş yerine diplomatik yollarla çözüme kavuşması için tüm gayretini kullanmalıdır.
Rûdaw: Peki Amerika yapması gerekeni zamanında yapabildi mi?
Joel Rayburn: O zaman… bakın; durum çok karmaşıktı. Bence bazı şeyleri daha iyi şekilde yapmak mümkündü. Ama öte yandan, Başkan Trump ve Hazine Bakanı Mnuchin'nin Türkiye’ye karşı aldığı sert ekonomik önlemlere bakın. Ekonomisini çöktürüyordu. Bu nedenle, sanırım o dönemde Türkiye'ye savaş açmamak dışında ABD'nin denemediği başka hiç bir seçenek kalmadı.
Rûdaw: Şimdi Efrin'in Türkiye tarafından işgalinin üzerinden dört yıl geçti. Doğrusu, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi geçtiğimiz günlerde, birçok insan hakları ihlalinin gerçekleştiğini, 600'den fazla insanın öldürüldüğünü, işkence, öldürülme ve her türlü insan hakları ihlaline maruz kaldığını belirten bir rapor yayınladı. ABD, oradaki gruplara bu cinayet ve yağmalamaları durdurmaları için Türkiye'ye gerekli oranda baskı yaptı mı?
Joel Rayburn: Bence, batıdan doğuya kadar, Türkiye-Suriye sınırında barışın önündeki en büyük engel, Türkiye ile PKK arasında devam eden çekişmedir. Amerika Birleşik Devletleri'nde karar verebilen bir yetkili olsaydım, bir barış sürecini teşvik etmek veya en azından Türkiye ile PKK arasında bir ateşkes sağlanmasını kolaylaştırmak için en yetenekli ve deneyimli diplomatlarımı derhal görevlendirirdim. Bu olursa diğer her şey daha kolay olur. Bir askeri çatışma yaşandığında, büyümez ise eğer, diyalog ve siyasi bir çözüm yolu da bulunabilir. Doğrusu bana göre bu, kuzey Ortadoğu genelinde gözardı edilmiş bir sorundur. Türkiye ile PKK arasındaki çekişme. Kaç yıldır bu çekişme var? 41, 42 yıl mı? Bu sona ermeli. Bu, kuzey Ortadoğu’da herkes için bir mağduriyet nedeni olmuştur. Böyle bir barış süreci olmadan Irak, Suriye ve Türkiye'nin o bölgeleri nasıl istikrar ve huzura kavuşur bilemiyorum ki bu çok gereklidir.
Rûdaw: Peki ABD yönetimi bunu neden görmüyor?
Joel Rayburn: Sanırım ABD yönetimi ara ara bunu görüyor. Mesela Bush yönetimi, 2007 ve 2008'de böyle bir diplomasiye kalkıştı, bir süre özel bir temsilci de belirledi. Fakat bana göre bu, Ortadoğu'nun kuzeyinde gözardı edilen büyük bir sorundur. Cidden söylüyorum; bu sorun İsrail ile Filistin arasındaki sorun kadar uluslararası güvenlik açısından bir tehdittir. Bakın sadece ABD değil, tüm dünya İsrail-Filistin ihtilafını çözmek için ne kadar büyük diplomatik enerji harcıyor! Bence uluslararası toplum, en azından İsrail-Filistin sorununun çözümü için harcadığı enerjinin aynısını Türkiye ile PKK arasındaki çekişmenin kalıcı ve daimi çözümüne harcamalı.
Rûdaw: Kürdistan Bölgesi Hükumeti ve Kandil’in kendisi, ABD hükümetinin barış sürecinde rol oynamasını sağlamak için ne yapabilir?
Joel Rayburn: Biliyor musun, 2007 ve 2008'de Bağdat'ta subaydım. O dönemde Türkiye ile Kandil arasında büyük çatışmalar yaşanıyordu. O dönemde Kürdistan Bölgesi Hükumeti iki taraf arasında arabulucu olarak çok olumlu bir rol oynadı, gerçekçi bir arabuluculuktu bu. Şimdi durum daha zor. Gerçekten de PKK'nin Şengal’e sızması büyük bir istikrarsızlık yarattı. PKK'nin bu adımlardan vazgeçtiğini ve bir barış sürecine katılmaya hazır olduğunu iyi niyetle ifade etmesini görmek isterim.
Rûdaw: Pekala, bir başka önemli konuya geçeyim, kuzeydoğu Suriye'deki Kürt partiler arasındaki müzakerelere. Oradaki barışçıl müzakerelerde ABD’nin de rolü var. Ama Kürt partiler arasındaki rekabet ve ABD’nin bunları çözme çabaları hakkındaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
Joel Rayburn: ABD’nin Suriye temsilcisi olduğum dönemde şunu anladım ki, bu müzakereler eğer sadece kuzeydoğu Suriye halkının sorunlarıyla ilgili olsaydı, tarafların ortaklaştığı ve hemfikir olduğu çok şey vardı ve anlaşmaya varmak için kendileri bir süreç başlatabilirlerdi. Çünkü var olan sorunların yanı sıra somut sorunları ve aynı zamanda somut imkanları da vardı. Ama anlaşmaya yaklaştıkları her an, iktidar paylaşımı ve birlikte çalışma aşamasına gelip nihai anlaşma için adım atmaya yaklaştıkları her an, Kandil ile Ankara arasındaki gerilimin gelişmeleri baltaladığı ortaya çıktı. Ben Kandil'in biraz geri adım atarak kuzeydoğu Suriye halkının kendi aralarındaki farklılıkları çözebilmeleri için fırsat sunma konusundaki gerçekçi arzusunu görmedim. Bunun yerine Kandil'den gelen ve bazıları Türkiyeli, Iraklı ve İranlı olanların, Kamışlo, Haseke ve Kobanililerin kendi aralarındaki farklılıklarını çözmesine engel oluyorlardı. Bu çok yorucuydu.
Rûdaw: Özerk Yönetim ve PYD'nin ENKS'ye yönelik endişeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Çünkü şimdi hatırladığım kadarıyla, örneğin ENKS'nin oradaki hacminden fazlasını istediğini söylüyorlar.
Joel Rayburn: Kuzeydoğu Suriye'deki tarafların hiç birinin gücünü hacmini bilmiyorum. Bunun nasıl ölçüldüğünü de bilmiyorum! Orada seçim yapılmadı ve orada siyasi partiler serbestçe faaliyet yürütemiyorlar. Bu yüzden dürüst olursam; yine de bence iki taraf arasındaki bir çok ortak payda var. Eğer kendi işlerini yapmalarına müsaade edilirse, sanırım taraflar herkes için iyi olabilecek bir uzlaşmaya varabilir.
Rûdaw: Başka bir soru için zamanım var ama iki bölüm yapacağım. Aslında iki soru daha. Öncelikle Türkiye ile PKK arasındaki meselelerde bir ABD temsilcisine ihtiyaç olduğundan bahsettiniz. Ancak şu anda ABD’nin Suriye'de de bir temsilcisi yok. Suriye'de bir temsilcisinin olmaması, ABD'nin Suriye'ye odaklanmadığı veya Suriye'ye fazla önem vermediği anlamına geliyor. İkinci sorum, Kongre'de, Suriye'de uyuşturucu veya uyuşturucu satışı olduğundan bahsettiniz. Bana bu konuda daha fazla bilgi verebilir misiniz?
Joel Rayburn: Evet, önce uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili sorunuza yanıt vereyim. Son yıllarda yaşananlar Esad rejiminin uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını kanıtlıyor. Uyuşturucuyu kaçak yollarla ihrac ediyorlar ve en yaygın bulunanı da captagon’dur. Uzmanlar ve yorumculara göre Suriye’nin bu yoldan geliri milyarlarca doları buluyor.
Rûdaw: Peki nereye gönderildiğini biliyor musunuz?
Joel Rayburn: Evet. Küçük bir kısmı Akdeniz üzerinden gönderiliyor, ancak çoğu Fars Körfezi'nden, özellikle Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerine gönderiliyor. Bu ticaret, Esad rejimine ve Lübnan Hizbullahı gibi müttefiklerine büyük bir yasadışı gelir sağlıyor. Esad rejiminin payına düşen ticareti Beşar Esad'ın kardeşi Mahir Esad yönetiyor. Bu yüzden Esad rejimi bir narko-devlet haline geldi. Eğer uluslararası toplum, diplomatik desteğe sahip uyuşturucu ile mücadele ve yasaları dayatan bir güç kurabilirse bu çok kolay bir şekilde önlenebilir. Bana göre bu çok kolayca yapılı.
Rûdaw: Fakat diplomatik destek yok, öyle mi?
Joel Rayburn: Bence var. Kongre de yavaş yavaş bunun üzerinde çalışıyor. Kongre üyesi Frenc Hill, konuyla ilgili ABD'den baskı oluşturmak için bir yasa tasarısı hazırladı. ABD'nin ABD’nin Suriye özel elçisi adına bir yetkilisi olsaydı tüm bunlar daha kolay olurdu. Ben ve benden öncede 2014'ten beri benimle aynı yetkide olanlar vardı. Sadece son iki yıldır ABD'nin Suriye özel temsilcisi yok. Ama ABD Dışişleri Bakanlığı'nda halen Suriye dosyası üzerinde çalışan kişiler var ve çok da iyi çalışıyorlar. Ancak diğer ülkeler, özel bir Amerikalı yetkilinin orada olmadığını not ediyor. Dışişleri Bakanlığı'nda her yerin özel bir temsilcisi vardır. Suriye özel misyonu olmaz diye herhangi bir prensip yoktur.
Rûdaw: Neden özel bir temsilci yok, Biden yönetimi beden özel bir temsilci atamıyor?
Joel Rayburn: Bu soru kendilerine sorulmalı. Fakat bence Suriye özel temsilcisinin olması ABD’nin Suriye dosyasına bağlı olduğunu göstermesine yardımcı olur ve müttefiklerine de güvence olur. ABD’nin Suriye’ye ke kadar önem verdiği yönünde bölgedeki algıyı da etkiler.
Rûdaw: ABD’nin Suriye eski özel temsilcisi Joel Rayburn, bize zaman ayırdığınız için teşekkürler.
Joel Rayburn: Memnun oldum.