Kürt opera sanatçısı Pervin Çakar, Kürt halkının henüz operayla tanışmadığını belirterek, “Halk şarkılarıyla bunu ilerleterek, Kürt operasına gitmeye yönelik en büyük adımı atabileceğimizi düşünüyorum” dedi.
Pervin Çakar, “Opera daha çok aristokrasiye hitap eden bir sanat dalıdır. Operanın kökünü dengbejlikten aldığını düşünüyorum. Çünkü bütün toplumlar birbirinden etkilenirler” diye konuştu.
Kürt soprano Çakar, hedeflerini her zaman yüksek tuttuğunu belirterek, “Kendimi mükemmel görmem. Kendimi mükemmel görmediğim zamanda daha fazla iş yapmak isterim. Daha fazla yükselmek isterim. Arkaya baktığım zaman gerçekten birçok şey yaptım” ifadelerini kullandı.
Pervin Çakar Başkent Erbil’de Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…
Kürdistan Bölgesi’ne ziyaret amacınız?
Kürdistan Bölgesi’ne ziyaret amacım; müzisyen Hejar Zehavi’nin Kürt ve uluslararası müzisyenler üzerine yapmış olduğu bir program kapsamında kendisinin daveti üzerine geldim.
İlk defa mı geliyorsunuz? Erbil’deki ilk izleminiz nasıl?
Evet ilk kez geliyorum. Yoğunluktan dolayı henüz tam olarak gezemedim. Sonuçta çekimler için buradayım. Gezebilirsem bu konuda birşeyler söyleyebilirim. Ama Erbil Kalesi’ne gittim çok güzeldi.
Programın içeriği hakkında bilgi verir misiniz?
Sanat yaşamımı konu alan belgesel niteliğinde bir program olacak.
Operada Kürtçe’ye yer verme fikri nasıl doğdu?
2011 yılında Roboski olayları olmuştu. Bu olaydan çok etkilenmiştim. O sırada İtalya’da bir konserim vardı. Bu olay acayip bir etkileşim bende yarattı. İnternetten Kürt sanatçı ve şarkıları aramaya başladım. Araştırmalarım sürecinde kendimi bir okyanusın içinde buldum ve bunu kendi çalışma alanımda kullandım.
Dengbejlik ile opera arasında nasıl bir fark var?
Tabii dengbejlik geleneği ile opera iki farklı konu, bir nevi iki ayrı sanat dalı diyebiliriz. Dengbejlik daha çok halka malolmuş halktan çıktı. Opera ise daha çok aristokrasiye hitap eden bir sanat dalıdır. Bence operanın kökünü dengbejlikten aldığını düşünüyorum. Çünkü bütün toplumlar bir birinden etkilenirler. Opera ile dengbejlik arasında pek çok fark vardır. Birbirine benzeştiği noktalar “konudur.” Bir şarkının yükseltilerek veya aşağıya çekilerek söylenilmesi ya da uzun cümleler kullanılması, konuşur gibi cümleler kullanılması operada da kullanılan tekniklerdir.
Fakat operada orkestra kullanılırken, dengbejlikte bir ya da iki taraf arasında söylenir ve bunu yaparken de ya bir enstürman kullanılmayabilir. Dengbejlikte bir konu vardır operada da bir konu vardır. Opera da dekor, kostüm ve orkestra vardır. Bir diğer anlamda arkasında büyük bir hazırlık vardır.
Bence dengbejlik geleneğinin arkasında mutlaka büyük bir yeteneğin olması gerekiyor. Yetenek olmadığı zaman kesinlikle böyle bir destanı, hikayeyi anlatmak bu denli mümkün değil.
En çok hangi dengbejleri beğeniyorsunuz?
Mirate Kınê ve Şakıro’dur. Şakıro’yu oldukça beğeniyorum. İnanılmaz büyük bir ses, bence Kürtlere malolmuş büyük bir zenginliktir.
Mem û Zîn’i operaya uyarlamaya ilişkin bir projeniz var. Söz konusu proje ne aşamada?
Yaklaşık 13 yıldır Mem û Zîn’in operalaştırılması için çalışıyorum. Özellikle sponsor bulma konusunda...Çünkü opera az önce bahsettiğimiz gibi sahne, kostüm ve orkestrası, liberatosü - Söz ve sahnelişi- var ve bütün bunların hepsi çok zahmet gerektiren bir çalışma ve oldukça maliyetli bir çalışma olduğu içinde büyük bir sponsor gerekiyor. İyi bir sponsor bulduğumuz an bu projeyi mutlaka gerçekleştirmek istiyorum. Mem û Zîn’in hikayesini tüm dünyaya duyurmamız gerektiğini düşünüyorum.
Projeniz için Kürdistan Bölgesi Hükümeti veya ilgili kurumlardan talepte bulundunuz mu?
Tabii ki sizlerin aracılığıyla böyle bir talepte bulunmak istiyorum. Eğer böyle bir konuda desteklerini sunarlarsa neden olmasın. Böylece Kürt kültürünü, özellikle Kürt müziğini bütün dünyaya gösterme ve tanıtma şansımız olacaktır.
Peki Kürtçe’nin Sorani ve Zazaca lehçelerine yönelik çalışmalarınız var mı?
Bildiğiniz üzere bütün Kürt halk şarkılarını opera tekniğiyle söylüyorum. Bunu yapmamdaki amaç benim için bir alıştırma bir adımdır. Bir nevi nabız yoklama gibi. Çünkü Kürt halkı henüz operayla tanışmamış bir halk. Klasik müzik ve operayla pek haşirneşir olmayan bir halkız. Ama halk şarkılarıyla başlayarak bunu ilerletebiliriz. Böylelikle Kürt operasına gitmeye yönelik en büyük adım olacağını düşünüyorum.
Başta İtalyanlar olmak üzere Avruplıların Kürtçe operaya bakışı nasıl?
Kuzey İtalya’da pekçok etnik grup var. Ve bunlar kendilerini ifade etmekte onlarda zorlanıyorlar. Sicilya veya Sardenya da olsun aynı durum. Onlardan çok güzel tepkiler alıyorum. Kürtleri çok seviyorlar. Özellikle Kürt müziğine ilgileri çok büyük. Söylediğiniz zaman büyük bir duygusallık yaşıyorlar. Aslında eğlenceli bir halkız. Halay çekmemizden danslarımızdan olsun. Sanırım ezgilerimizin ve melodilerimizin içerisinde bir hüzün var. Bu halay bile olsa içindeki o üzüntü ve kederi hissedebiliyor ve görebiliyoruz. Sanırım yabancıların da özellikle de İtalyanların bunu görebildiklerini hissediyorum. Bu nedenle de kendşlerine yakın hisediyorlar. Onlarda romantik ve duygusal bir halk. Kürtlerin ezildiklerini çok iyi biliyorlar. Be nedenle de çok iyi destekleri var.
Kürtlerin operaya bakışı nasıl?
Yaptığım çalışmalara yönelik tepkiler çok çok güzel. Halk müziği stranlarımızı opera tekniğiyle seslendiriyorum şu an. Az önce belittiğim gibi Kürt operasına gidebilmek için benim için bir adım. Bir nabız yoklaması daha doğrusu. İlk defa böyle bir müzikle karşılaşıyorlar ve güzel tepkiler alıyorum. Bugüne kadar halk müziği, sanat müziği, pop duydular, arabesk duydular ama opera tekniğiyle Kürtçe halk şarkılarını ilk kez duydular. Bunu yaptığımda da bu yerin gerçekten de boş olduğunu farkettim ve bu boşluğu doldurmak istedim.
Müziğe ilk başladığınız andan bugüne kadar hedeflediklerinizi yerine getirdiğiniz mi? Şu andaki konumuza baktığınız da hayal ettiğiniz istediğiniz yerde misiniz?
Açıkcası hedeflerimi her zaman yüksek tutan biriyim. Hayalperestim. Hedeflerim ne kadar yüksek olursa benim için o kadar iyi olur. Çünkü kendimi mükemmel görmem. Mükemmel görmediğimi zamanda daha fazla iş yapmak isterim. Daha fazla yükselmek isterim. Ama arkaya baktığım zaman gerçekten birçok şey yaptım. İtalya’da senfonilerde, orkestralarda söyledim. Konserler verdim rollerde oynadım. Bunların hiçbiri kolay işler değildi. Her biri birer emek birer çaba, azimle oluşmuş işler. İnsanın kendisiyle gurur duyması bence çok önemli ve önce siz kendinizle gurur duyacaksınız ki başkaları da sizinle gurur duysun. Sizinle yol katedenler ve seyircilerinizde sizinle gurur duyduğunda motivasyon da daha çok artıyor. Tabii özgüven bu işte çok çok önemlidir.
Bundan sonraki projeleriniz neler?
Konserlerim devam edecek Türkiye’de yapmayı planladığım konserlerim var. Berlin’de bir konserim var. Kuzey İtalya’da konserlerim olacak. Orada da Kürt halk şarkılarını klasik batı formatında seslendireceğim.
PORTRE / Pervin Çakar
1981 yılında Mardin’de beş çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Pervin Çakar, müzik eğitimine 1995 yılında Diyarbakır Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi'nde başladı. 1999’da aynı liseden birincilikle mezun oldu. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde başladığı yüksek öğrenimini 2003 yılında üniversitenin Şan Ana Sanat Dalı’nda tamamladı.
Oylun Davran Erdayı eşliğinde başladığı opera çalışmalarını 2004-2005 yılları arasında İtalya’da Accademia d’Arte Lirica Müzik Akademisi’nde Carmen Gonzales, William Mattetuzzi, Antonio Juvarra, H.Lawson, 2006-2008 yılları arasında ise Accademia Internazionale Musicale di Perugia'da Sergio Bertocchi ile sürdürdü.
Çakar, 2006 yılında İtalyan hükümetinin vermiş olduğu burstan yararlanarak opera eğitimine İtalya’da devam etti. Luciana Serra, Lella Cuberli, Tiziana Fabbricini, Mietta Sighele ve Veriano Luchetti’nin masterclass programına katıldı.
2008’ de İtalya’da Perugia F. Morlacchi Devlet Konservatuvarı’ndan pekiyi derece ile diploma aldı. Aynı konservatuvarda en yüksek derece ile masterini tamamladı.
İtalya'daki ilk performansını 2006'da Milano’daki Teatro Rosetum Sahnesi’nde “Werther” adlı Fransızca operada “Sophie” rolünde gerçekleştirdi. Çeşitli sahnelerde Mozart’ın “Der Schauspieldirektor” Operası’nda “Madame Herz” rolüyle ve 2007'de Teatro Politeama Greco di Lecce sahnesinde “Der Rosenkavalier”' (Güllü Şövalye) adlı Almanca operada “Marianne/Duenna” rolleriyle sahne aldı.
2008-2009 arasında İtalya’da düzenlenen 60. AsLiCo (Avrupa Genç Opera Şarkıcıları Yarışması) finalisti oldu. 2009 yılında ayrıca Venedik’teki Teatro La Fenice sahnesinde “Maria Stuarda”'da “Anna Kennedy” rolünü sahneledi. Musica Riva Festivali'nde “Rigoletto”'da “Gilda” rolü ve 2009 Wexford Festivali’nde “La Cambiale di Matrimonio”'da “Fanny” rolü ile uluslararası ilgi topladı.
Sanatçı, 2010 yılında düzenlenen 6. Leyla Gencer Şan Yarışması’nda üçüncülüğü Alman mezzo-soprano Anna Lapkovskaja ile paylaştı. Sanatçı 2010’da ayrıca Arnavutluk'un Tiran şehrinde düzenlenen 11. Marie Kraja Opera Festivali Yarışması ve İtalya'nın Milano kentindeki 4.Uluslararası Magda Olivero Opera Yarışmalarindan ikincilik ödüllerini almıştır.
Pervin Chakar ayrıca 2011 yılında İtalya’nın Sulmona kentinde düzenlenen 28. Uluslararası Maria Caniglia Opera Yarışması'nda birincilik ve New York Lotte Lehmann Vakfi tarafından “En İyi Kadın Sesi Özel Ödülü”’nü kazandı.
2012 yılında Paris Accademie Disque du Lyrique tarafından Grand Prix Leyla Gencer Altın Orfeo ( Orfee D'or ) en iyi kadın sesi ödülüne layık görülmesinin ardından Semiha Berksoy Opera Vakfı tarafından en iyi kadın sesi ödülünü de almıştır. 2013 yılında Andante 4. Donizetti Klasik Müzik Ödüllerinde yine en iyi kadın opera sanatçısı ödülünü almıştır.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın