Türkmen Cephesi: PKK’ye gerek yok
Irak Türkmen Cephesi (ITC) Yürütme Kurulu Üyesi ve Kürdistan Parlamentosu parlameteri Aydın Maruf, Türkiye'nin Kürdistan Bölgesi'yle olan ilişkilerinde rahat olduğunu söyledi.
Aydın Maruf, peşmergenin Kerkük ve diğer bölgelerde bütün grupları koruduğunu, dolayısıyla PKK’ye ihtiyaç olmadığını ifade etti.
Türkmen parlamenter, Türkiye'nin Kürdistan Bölgesi'ne yönelik siyasetinin bir bütün olduğunu ve bunun parti ve şehirlerle sınırlandırılmadığını belirtti.
Maruf, PKK'nin Şengal ve Kerkük'teki varlığı, Türkmenlerin istek ve sıkıntıları, Musul ve Telafer'in geleceği, Kerkük il seçimleri gibi konularla ilgili Rûdaw'ın sorularını yanıtladı:
Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki Türkmenlerin Erdoğan ve Yıldırım’la görüşmesinin amacı neydi?
Öncelikle önemli bir ziyaretti. İlk kez bütün Türkmen temsilciler birlikte Türkiye’yi ziyaret etti. Yapılan ziyarette Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la görüşüldü. Toplantının büyük bir bölümü Türkiye ve Irak ilişkileriyle ilgiliydi. Yetkililer Türkiye’nin Türkmenlere her yönden destek vereceklerini, özellikle de Musul ve Telafer kurtarıldıktan sonra Türkmen bölgelerinin yeniden kalkınması için Irak’ın her zaman yanında olacaklarını ifade ettiler.
Siz ve Kürdistan Bölgesi yetkililerinin Türkiye ziyaretleri, Bağdat - Ankara ilişkilerinin normalleşmesinde ne kadar etkili oldu?
Türkiye’nin uluslararası ilişkilerine bakarsak, Kürdistan Bölgesi’yle çok güçlü bir ilişkisinin olduğunu görebiliriz. Hem Kürdistan Bölgesi hem de Türkmen yetkilileri özellikle de Kürdistan Bölgesi Başbakanı, Ankara ve Bağdat’ın yakınlaşmasında önemli bir faktör olmuştur.
Bazı gözlemciler, Bağdat’ta Türkiye - Irak ilişkilerinin normalleşmesini istemeyenlerin olduğunu söylüyor. Sizin Türk yetkililerinden bu yönde bir izleniminiz oldu mu?
Türkiye, Irak’ın bu ülkede yaşayan bütün yapılar tarafından yönetilmesini istiyor. Yürütülen siyasi süreçte bütün halkların bulunmasını istiyor. Ayrıca Musul ve Telafer operasyonunda PKK’nin Şengal, Mahmur ve Kerkük’te bulunması iki ülke arasında sıkıntı yaşanmasına neden oluyor. Şimdi ise iki taraf bu meseleleri nasıl çözeceklerine dair ortak bir fikir bulmaya çalışıyor.
Türkiye’nin, Kürdistan Bölgesi ve Türkmenler arasındaki ilişki hakkında yeni bir düşüncesi var mı?
Türkiye, Kürdistan Bölgesi’yle olan ilişkilerinde çok rahat. Türkmenlerin de Kürdistan Bölgesi’ndeki yetkililerle olan ilişkilerini ileriye taşınmasını, Irak ve Kürdistan Bölgesi’ndeki siyasi sürece katılmasını istiyor. Biz Türkmenler olarak Erbil - Ankara ilişkilerinin daha da ilerlemesi gerektiğini dile getirdik. Türkiye’nin buraya Kürdistan Bölgesi olarak muamelede bulunduğunu, bir parti veya Erbil ya da Duhok şehri olarak değil bir bütün olarak yaklaştığını görebiliyoruz.
Türkiye’nin Süleymaniye’de varlığı az. Bunu hiç hissettiniz mi?
Dediğim gibi Türkiye, Kürdistan Bölgesi’yle ilişkilerini bir bütün olarak yürütüyor. Siyasi taraflar arasında ayrım yapacağına inanmıyorum. Kürdistan Bölgesi’nin başkenti olması nedeniyle iletişim daha çok Erbil’le kuruluyor. Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Türkiye’ye mesafeli duruyor. Ankara, Erbil’le olan ilişkisine önem veridiği gibi aynı şekilde Süleymaniye’yle olan ilişkilerini de önemsiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la gerçekleştirdiğiniz toplantıda MİT Müsteşarı da bulunuyordu. Heşdi Şabi ve Telafer’in alınmasıyla ilgili ne tür kararlar alındı?
Telafer, Türkmenlerin Irak’taki önemli merkezlerinden biri. Bunu defalarca dile getirdik, hiçbir mezhep grubunun oraya girmesini hatta operasyona katılmasını kabul etmiyoruz. Telafer’e girmek isteyen bazı silahlı güçlerin siyasi amaçları var. Oradaki halka zarar verecekler bu da o bölgelerde demografik değişimlerin meydana gelmesine sebep olacak. Telaferli aşiret liderleri, Başbakan Abadi’yle yaptıkları toplantıda operasyonda sadece Irak Ordusu ve polis güçlerinin katılması konusunda anlaşmaya vardı. Heşdi Şabi’nin Telafer’e yakınlaşmamasında Türkiye’nin de büyük rolü oldu.
Türkmenlerin Musul’un geleceği hakkındaki istekleri nedir? Erbil, Bağdat ve Ankara’yla bu konuda herhangi bir proje paylaştınız mı?
Musul’un geleceğiyle ilgili önceden bir anlaşma olmadı ancak Musul’da yönetim konusunda değişime gidilmek istendiği vakit Türkmenlerin aktif bir rol almasını isteyeceğiz. Örneğin Telafer’in il statüsüne kavuşmasını istiyoruz. Mezhep temelli değil Türkmen temelli bir yapı olmasını istiyoruz. Çünkü bazı ülkeler bu kentleri veya bölgeleri mezhepler üzerinden yönlendirmek istiyor, bunu asla kabul etmeyeceğiz.
Musul operasyonu çerçevesinde, Türkiye’nin PKK’ye yönelik herhangi bir operasyon yapacağına dair bir şey sezdiniz mi?
Biz PKK’yi bir parti olarak kabul etmiyoruz. PKK uluslararası camiada da kabul edilmiyor. PKK bölgedeki bazı ülkelerin çıkarı doğrultusunda Musul’un demografisinin değişmesi için çalışıyor. PKK Bağdat - Ankara ilişkilerinin bozulmasında bir neden, ayrıca Kürdistan Bölgesi için de sorun haline geldiler. Mademki peşmerge bu bölgelerde bulunuyor ve Şengal’de yaşayanları eşit şekilde koruyor o zaman PKK’nin varlığına ihtiyaç yok. PKK siyasi dengenin bozulmasına neden oluyor.
Irak ve Türkiye’nin anlaşmasının ardından PKK’nin bu bölgelerdeki akıbeti ne olacak?
Türk askerinin Irak’tan çekilmesi tabiki karşılıksız olmayacak. Ayrıca PKK’nin Şengal’den sıkıntı yaratmadan çıkacağına da inanmıyorum. Aksine kargaşa ve kriz yaratmak istiyorlar. Türkiye, PKK’nin Şengal’de kalmasına sessiz kalmaz, bu da Türkiye’nin en doğal hakkı, ülkesinin güvenliğini düşünmek zorunda. Açıkçası PKK’nin Şengal, Mahmur ve Kerkük’te bulunması Erbil, Ankara ve Bağdat ilişkilerini de etkiliyor. Türkmenler olarak bu bölgelerde hiçbir çatışma ve anlaşmazlığın yaşanmasını istemiyoruz. Bu sorunun siyasi yollarla çözülmesi taraftarıyız.
Türkmen Cephesi, Türkiye’yi daha çok kızdırmak için PKK’nin Kerkük’teki varlığını gereğinden fazla büyütmüyor mu?
Biz PKK’nin Kerkük’te olmasını gerekli bir şey olarak görmüyoruz. Peşmerge bütün yapıları koruyor.
Madem öyle Türkmen Cephesi Başkanı Erşed Salihi neden Irak Başbakan’ı Haydar Abadi’den Kerkük’e güç göndermesini istedi?
Havice bölgesini korumak içindi o Kerkük için değildi.
Birkaç kez Türkmenlerin silahlı güç oluşturmasını talep etmiştiniz. Madem peşmerge herkesi koruyor, bunu neden istiyorsunuz?
Kendi kendimizi, evimizi korumak için silahlı güç kurmamız çok önemli. 2014’ün Haziran’ında, IŞİD Türkmen bölgelerini işgal ettiğinde onları koruyacak hiçbir güç yoktu.
Musul ve Kerkük ayrı. Kerkük’te peşmerge bulunuyor neden hala bir silahlı güç istiyorsunuz?
Türkmenler bölgenin ana unsurlarındandır, neden kendine ait bir silahlı gücü olmasın ki? Heşdi Şabi, peşmergeyle anlaşıp Kerkük’e gelmiş. Peki Türkmenlerin silahlı bir gücünün olması neden sorun oluyor? Örneğin koalisyon ülkelerinin toplantısı ya da dış ülkelerden buralara yapılan ziyaretlerde silahlı güce sahip olanlar yapılan toplantılarda da hazır bulunuyor ve siyasi kararlar da alabiliyor, diğerleri ise gözardı ediliyor.
Neden Rabia’daki Araplar gibi Peşmerge Güçleri çatısı altında bir silahlı güç oluşturmayı talep etmiyorsunuz?
Talep ettik. 2 yıl önce Sayın Mustafa Seyid Kadir döneminde bin 500 kişiden oluşacak bir Türkmen gücü kurulmasını istedik ama o da gözardı edildi. Irak Hükümeti’ne de bu talebimizi ilettik ordan da bir yanıt gelmedi.
Tekrar Kerkük’e dönecek olursak; neden il meclisi seçimlerinin yapılması konusunda kararsızsınız?
Havice Kerkük’ün en büyük ilçesi ve şu anda IŞİD’in elinde. Havice kurtarıldığı vakit seçim meselesini gündeme almalıyız. IŞİD; Musul, Telafer ve Havice’de olduğu sürece seçim yapılması çok zor. Siyaset ve güvenlik açısından istikrarsızlık oluşabilir. Seçimlere hile karıştırılması ihtimali çok yüksek çünkü Kerkük’te 1 milyon göçmen bulunuyor. Ayrıca bu ortamda tarafların bir ittifak sağlaması çok zor gözüküyor.
Bildiğimiz kadarıyla Kerkük’te Kürt, Arap ve Türkmenler arasında bir ittifak zaten mevcut. Neden sil baştan bir ittifak sağlanmasını gündem ediyorsunuz?
Kerkük’teki etnik gruplar arasında sağlanan ittifak, Sayın Celal Talabani’nin hastalanmasıyla birlikte işlevsiz hale geldi. Talabani, Kerkük’teki grupları çok önemserdi. Şu anda Kerkük’te var olan birlikte yaşam, Sayın Mam Celal sayesinde oldu. KYB, Talabani’nin rahatsızlığından sonra Kerkük’teki gruplarla gerektiği kadar iletişim kurmadı.
KYB’nin, Kerkük’teki yüzde 32 ittifakından (Kürt, Arap, Türkmenler arasında yüzde 32 ittifakı) kendini uzak tutmak istediğini düşünüyor musunuz?
Kerkük’te KYB iktidardır ve bu anlaşmayı uygulamıyor. Ümit ediyoruz KYB, Sayın Talabani’nin siyasetini devam ettirsin. Örneğin Kerkük İl Meclisi Başkanlığı koltuğu boş. O görev ittifak gereğince Türkmenlerindir. Türkmen Cephesi üye sunmasına rağmen, koltuk 2 senedir hala boş duruyor ve Türkmenlere verilmiyor.
Ancak Kürt tarafı, Türkmenleri bu konuda suçluyor çünkü bir kişi üzerinde ittifak sağlamadığınızı söylüyorlar.
Hayır. Bizim tek bir adayımız var o da Sayın Ali Mehdi’dir ki kendisi Türkmen Cephesi’nin Politbüro üyesi ve aynı zamanda Kerkük İl Meclisi üyesidir. Ancak Kürt tarafı ittifakı, olması gerektiği gibi uygulamıyor.
11 yılın ardından Türkmen Cephesi Başkanı, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı’yla ilk kez biraraya geldi. KDP’yle daha önce olan anlaşmazlıklarınızı çözdünüz mü?
KDP’yle ilişkilerimiz çok iyi. Daha önce olan anlaşmazlığı özel bir durum olarak değerlendiriyoruz. Ancak Kürdistan Bölgesi’nde Türkmenlerin haklarıyla ilgili bazı sıkıntılarımız hala devam ediyor. Sekizinci kabinenin oluşmasında, Türkmenlere Türkmen halkını ilgilendiren konularla bağlantılı bakan yetkisinde bir kurumun oluşturulması, Bakanlar Kurulunda Türkmen bir danışmanın bulunması, 7 yıldır boş bulunan Türkmen Eğitim Müdürlüğü’ne atama yapılması ve Erbil Vali Yardımcısı’nın bir Türkmen olması yönünde anlaşmıştık ama şu ana kadar bunların hiçbiri gerçekleşmedi.
Adalet bakanının Türkmen olması hususunda Türkmenlerin fikrinin alınmadığı söylentileri doğru mu?
Adalet Bakanımız Sayın Sinan Çelebi bizim fikrimiz alınarak göreve getirildi ve kendisini destekliyoruz. Ancak bu bakanlığın Türkmenlere verilmesi konusunda fikrimiz sorulmadı. Kürt ve Türkmen milleti birbirine çok yakın. Biz sadece görüntüde olmak istemiyoruz. Siyasi kararlarda, karşılama ve Kürdistan Bölgesi’nden yurtdışına yapılan ziyaretlerde de bulunmak istiyoruz. Bu nedenle Türkmen milletinin bir ana unsuru ve Kürdistan Bölgesi’nin ikinci milleti olarak muamele görmesini istiyoruz.
Halk ve siyasi taraflar ‘Türkmenlerin temsilcisi kim?’ diye soruyor...
Türkmen Cephesi, Türkmenlerin çoğunluğunu temsil ediyor. Kendi iradesini kendi elinde bulundurarak siyaset yapıp karar verenler ancak halkımızın temsilciliğini yapabilir.
Ama seçimlerde Türkmenler’e ayrılan 5 koltuktan sadece birini kazandınız.
Doğrudur ama seçimlerde Türkmen adaylarının seçilmesinde müdahale olduğuna yönelik endişelerimiz var. Kürt partilerinin, kota koltuklarını kendi siyasi çıkarları için kullanmamalarını istiyoruz. Aynı zamanda Türkmenlerin siyasi süreçte daha çok bulunması için kota sayısının 10’a çıkarılmasını talep ediyoruz. Türkmen parlamento üyelerinin seçilmesine müdahale edilmesini istemiyoruz. Birkaç bin Kürt vatandaşın oyunun Türkmenlere gelmesi normaldir ancak Duhok’ta bir Türkmen adayının 20 bin oy alması normal olamaz.
Kürdistan Bölgesi’nde siyasi atmosferin normalleşmesi sürecinde Türkmenlerin, özellikle de Türkmen Cephesi’nin rolü ne olacak?
Biz Kürdistan Bölgesi Başkanı’nın son açıklamasını destekliyoruz ve tam zamanında yapılan bir açıklama olduğunu düşünüyoruz. Başka bir çözüm bulunmuyor, bütün tarafların katıldığı daha geniş bir ittifakın imzalanması gerekiyor. Burada önemli bir husus var: Değişim Hareketi (Goran) olmadan hiçbir anlaşma başarılı olmaz. Aynı zamanda KDP ve KYB’siz de olamaz çünkü bu 3 parti bölgenin en etkin grupları.
Türkmen Cephesi’ne ait bir gazetede Kürdistan Bölgesi ismi Kuzey Irak olarak yazılmıştı. Kürdistan Bölgesi’nin ismini bu şekilde adlandırma siyasetinize devam ediyor musunuz?
Hayır, bu konu üzerinde araştırmalarımızı yaptık. Bu haberi yapan gazetecinin, haberi başka kaynaktan aldığı ortaya çıktı. Aksi halde biz Kürdistan Bölgesi ismini kullanıyoruz. Kürdistan Parlamentosu ve siyaseti içerisinde yer alıyoruz. Kuzey Irak tanımını kullanmıyoruz. Söz konusu mesele sadece siyasi polemik amacıyla gereğinden fazla büyütülmeye çalışıldı.