Duhok Valisi Ali Teter, 17 Aralık günü Irak Başbakanı Mustafa Kazımi başkanlığında Ankara’yı ziyaret eden heyette yer aldı.
Ankara’daki görüşmeler esnasında karşılıklı ikili ilişkilerin ele alındığını belirten Teter, Ankara ve Bağdat hükumetlerinin karşılıklı özel talepleri olduğunu söyledi.
Habur Sınır Kapısı’nın yanı başında Ovaköy-Peşhabır sınır kapısının gündeme geldiğini belirten Vali Teter, böyle bir projeyi mantıklı bulmadığını belirtti.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kürdistan Bölgesi toprakları içerisinde PKK’ye yönelik operasyonlarını ve yaşanan çatışmalara da değinen Ali Teter, Türkiye’ye defalarca bombardımanlarına son verme, PKK’ye de Kürdistan Bölgesi topraklarını terk etme çağrısında bulunduklarını anımsattı.
Duhok Valisi Ali Teter, Rûdaw TV’de yayınlanan “Rûdawî Emro” (Günün Gündemi) programında Hewraz Gulpi’nin sorularını yanıtladı.
“KÜRDİSTAN BÖLGESİ EKONOMİSİ ETKİLENECEK”
Sayın Teter, sorularıma Türkiye ziyaretinden başlamak istiyorum; görüşmelerin sonuçlarından memnun musunuz? Kürdistan Bölgesi ile ilgili hangi konulardan bahsedildi?
Irak Başbakanı Kazımi başkanlığında üst düzey bir heyet Türkiye hükümetinin daveti üzerine Ankara’yı ziyaret etti. Görüşmelerde bir çok konu gündeme geldi. Bahsedilen tüm konularda adımlar atılırsa şüphesiz her iki ülke için de olumlu sonuçları olacaktır. Özellikle de ticari ilişkiler ve Irak’ın yeniden imarı konusunda Türkiye’nin katılmak istediği stratejik projeler konusunda. Yine her iki tarafın da birbirlerinden özel talep ve beklentileri vardı. Bundan sonrası artık tüm bu bahsedilen konuların pratikte ne kadar hayata geçirileceğine bağlı ki her iki taraf da üzerine düşeni yapmaya hazır olduğu mesajı verdi. Yine ikili ilişkilere dair görüşülen meselelerde Kürdistan Bölgesi’ni ilgilendiren bölümler de vardı. Örneğin bahsedilen konulardan biri iki ülke arasındaki ticaret hacminin yükseltilmesiydi ki Türkiye İbrahim Halil dışında bu bölgede başka bir sınır kapısının daha açılmasını talebini tekrar dile getirdi. Türkiye ile Irak arasında demiryolu ve Basra Körfezinden Zaho’ya kadar bir otobanın inşası gibi konular gündeme geldi. Şüphesiz bu tür projeler Kürdistan Bölgesi ekonomisini de etkileyecektir. Ankara ve Bağdat hükümetleri bu sınır kapısı üzerinden doğrudan bağlantı kurmak istiyor olabilir.
“YENİ KAPI AÇMAK TİCARET HACMİNİ ARTTIRMAZ”
Ovaköy-Peşhabur Sınır Kapısı projesi daha önce de gündeme gelmişti. Kürdistan Bölgesi neden bu kapının açılmasından endişe duyuyor, çekinceleri nelerdir?
İbrahim Halil-Habur Sınır Kapısı çok büyük bir kapı ve günde ortalama 10 bin TIR’ın veya araç geçiş yapabileceği bir kapasiteye sahip. Elimizdeki verilere göre mevcut durumda günde sadece bin 300, bin 500 kadar araç geçiş yapıyor. Yani mesele bu kapının plananan büyük ticari alış-veriş ve geçişi karşılayamayacak durumda olmaması değil. İbrahim Halil Sınır Kapısında halihazırda 3 köprü bulunuyor. Her bir köprüde gidiş için altı, geliş için de altı olmak üzere tolam on iki şerit var. Şu ana kadar da bu şeritlerin üçte biri kullanılmış, doldurulmuş değil. Dolayısıyla mesele bu kapının bu büyük ticari alış-verişi karşılayamaması meselesi değil. Türkiye Cumhurbaşkanı her iki ülke arasındaki ticaret hacmini 20 milyar dolara yükseltmeyi arzuladıklarını dile getirse de bu mesele arz ve talep meselesidir, yeni kapılar açmakla alakalı değil. Kapıların sayılarını arttırmak bu durumda iki ülke arasındaki ticaret hacmini etkilemez.
İbrahim Halil-Habur Sınır Kapısı’nın mevcut kapasitesi ne kadardır?
Belirttiğim gibi; günde ortalama 10 bin aracın giriş-çıkışını karşılayabilecek kapasitededir ki şu an günde sadece bin 300 ile bin 500 araç giriş-çıkış yapıyor. Yani mesele yeni bir sınır kapısının açılması iki taraf arasındaki ticaret hacmini büyütmekle alakalı değil. Ayrıca birbirini gözle gören iki sınır kapısının yan yana açılması da pek makul görünmüyor. Mantıklı veya olumlu bir sebep yoksa neden başka bir sınır kapısı açılsın? Çok uzak bir coğrafyada açılırsa yine anlaşılır ama Ovaköy ile Habur arası 10 kilometre bile değil. Dolayısıyla bu mantıklı değil.
“HALKIMIZIN ÇIKARLARINI GÖZÖNÜNDE BULUNDURACAĞIZ”
Mevcut durumda İbrahim Halil Sınır Kapısı’nın geliri nakit olarak ne kadardır?
Bunu ben bilemem. Bildiğim şey günde ortalama bin 300 ile bin 500 kadar aracın giriş-çıkış yaptığıdır.
Türkiye ile Irak, Ovaköy-Peşhabur’da açılacak sınır kapısı projesinde Kürdistan Bölgesi’nin şartlarını gözönünde bulunduruyor mu? Kürdistan Bölgesi’nin bu kapı için şartları nelerdir?
Elbette bir sınır kapısı açılacaksa Kürdistan Bölgesi ve Duhok Valiliği’nin de onayı gereklidir. Çünkü onların (Türkiye’nin) Irak’la doğrudan bir sınırları yoktur. Türkiye Cumhuriyeti ile Irak arasındaki tüm bağlantı noktaları Kürdistan Bölgesi’nden geçiyor. Bu durumda Kürdistan Bölgesi hem kendi çıkarlarını ve elbette iki tarafın çıkarlarını da gözönünde bulundurmalıdır. Bizim açımızdan da Duhok halkının, Zaho halkının ve Kürdistan’ın diğer kentlerinin çıkarlarını gözönünde bulundurmak önceliklidir. Bu konuda atılacak herhangi bir adımdan önce halkımızın çıkarlarını gözönünde bulundurmalıyız.
Ovaköy-Peşhabur arasında açılması planlanan sınır kapısının güzergahına düşen bölgenin durumu böyle bir proje için uygun mudur?
Kanaatimizce o bölge sınır kapısı ve geçişler için uygun değil. Çünkü Kürdistan Bölgesi ve Irak petrol botu hattı da o bölgeden geçiyor. Ayrıca gelecekte yapılması planlanan demiryolu bu güzergah üzerinden geçecek. Yine bölgede bazı tarihi mekanlar bulunuyor. Bölge daha çok Hristiyan kardeşlerimizin ikamet ettiği bir bölge ve bildiğiniz gibi Hristiyanlar kendi topraklarını bu tür projeler için takdim etmeye hazır değiller, kendi topraklarının bu tür projeler için kullanılmasına razı olmazlar. Topografik açıdan da bölge buna müsait değil. Herhalükarda yine de böyle bir sınır kapısı açmakta kararı iseler Kürdistan Bölgesi hükümeti, Irak federe ve Türkiye hükumetleri ile birlikte görüşüp konuşabilir, daha münasip bir yer belirleyebilirler. Kanaatimce İbrahim Halin Sınır Kapısı’nın batısındaki Bacika mıntıkası ticari yolların genişletilmesi amacıyla kullanılabilir. Çünkü orada geniş sahalar inşa edilmiş durumda. Bildiğiniz gibi Bêxêr Dağı’ndan geçen iki geniş oto yolu da bulunuyor. Türkiye’den gelen araçlar bu saha ve yolları kullanabilir.
“KAÇAKÇILIK İDDİASI OLANLAR BELGELERİNİ SUNMALI”
Tekrar sormak istiyorum; İbrahim Halil Sınır Kapısı’nın geliri ne kadardır. Kürdistan Bölgesi hükumetinin reform çalışmalarının ardından gelirde artış olmuş mudur?
Sınır kapılarının geliri Maliye Bakanlığı ve Sınır Kapıları Denetleme Müdürlüğü’ne bağlı bir konu. Yani bu mesele valilik veya vilayetlerle bağlantılı değil. Bu nedenle aylık veya yıllık gelirlerinden haberdar değiliz. Yine de hükumetin adımları ile gelirin arttığını söyleyebiliriz. Fakat şunu da gözardı etmemek lazım ki koronavirüs salgını nedeniyle tüm gelirlerde düşüş yaşanmıştır. Bu nedenle tekrar normalleşme sağlandığında ve salgının etkisi azalır, ticari alış-veriş Kasım 2019’dan öncekine dönerse kesinlikle reform projesi gelirin artmasına neden olacaktır. Bildiğiniz gibi Başbakan Mesrur Barzani başkanlığındaki hükumetin reform adımları ile iç gelir yaklaşık iki kat artmış durumda.
Bu durumda Duhok’un geliri ne kadar artmış, Erbil’e yani hükümet hazinesine ne kadar geliyor?
Tüm gelirler hükümet hazinesine aktarılıyor, gelirler vilayetler için ayrıştırılmıyor. Gelirler Ebil’e yani merkez ve ilgili bakanlığa ulaştırılıyor. Buradan belli bir oran vilayetlerdeki projelere ayrılıyor. Elektrik ve su gelirleri de öyle. Tüm bu gelirler eşit bir şekilde ilgili bakanlık tarafından Kürdistan’daki vileyetlere bölüştürülüyor.
Sınır kapılarındaki kaçakçılık meselesinden bahsediliyor. Perwizhan ve diğer sınır kapılarında olduğu gibi Duhok’taki kapılarda da kaçakçılık yapıldığı iddia ediliyor. Bazı vekil ve çevrelerin bahsettiği şekilde bu kadar büyük müdür bu kaçakçılık meselesi? Eğer doğruysa önlenmesi için neler yapıyorsunuz?
Irak Başbakanı Mustafa Kazımi İbrahim Halil Sınır Kapısı’nı ziyaret ettiğinde kendi gözleri ile buradaki denetimin tamamen elektronik ortamda yapıldığını ve kaçakçılığa fırsat verilmediğini gördü. Sınrıdan geçen tüm yük ve malzemeler denetimden geçiyor. Şimdiye kadar tek bir milletvekili de Suhok’taki kapılardan kaçakçılık yapıldığına dair bir belge sunamamıştır. Bilakis, Mustafa Kazımi resmi bir belge ile İbrahim Halil Sınır Kapısına teşekkürname iletti. Bir vekil çıkıp bu kapılarda kaçakçılık yapıldığına dair bir tek belge göstersin. Duhok sınırlarında hiç kaçakçılık yapılmıyor demiyoruz. Duhok, Türkiye Cumhuriyeti ve Rojava ile uzun bir sınır hattına sahip. Fakat resmi sınır kapılarında iddia edildiği gibi bir kaçakçılık yoktur. Varsa böyle bir iddia, belgeleri ile hükumete getirip göstersinler, bu konuda gerekli icraatler yapılmazsa o zaman ne derlerse haklıdırlar.
“BOMBARDIMAN VE ÇATIŞMALARDA SİVİLER ZARAR GÖRÜYOR”
Başka bir meseleye gelelim. Türk yetkililerle görüşmelerinizde PKK ile savaş ve Kürdistan Bölgesi toprakları içerisindeki bombardımanların durdurulması da gündeme geldi mi? Yani bu görüşmelerden sonra Duhok sınırları içerisindeki bombardımanlar bitecek mi? Yada bu konu görüşmelerin önceliği değil miydi?
Görüşmelerde bir çok başlık gündeme geldi. Başlıklardan biri de su meselesiydi ki Irak hükumeti Dicle ve Fırat nehirlerinde Irak’ın payına düşen suyun korunmasını talep etti. Mustafa Kazımi, Türk yetkililere, “topraklarımızın Türkiye’nin güvenliğine tehdit oluşturan silahlı grupların konumlandığı bir saha olmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Bu çok doğal bir durum. Kazımi aynı zamanda her iki ülkenin de birbirlerinin iç meselelerine müdahalede bulunmamasını istedi. Bildiğimiz gibi Irak’ın böyle bir durumu da yok, burada Kazımi’nin Türkiye hükumetine mesajı Türkiye’nin Irak’ın iç işlerine müdahale etmemesi yönündeydi. Yine Irak hava sahasının ihlalinin sona erdirilmesini kastetti. Çünkü son dönemde de şahit olduk; hergün Türk savaş uaçklarının bombardımanları nedeniyle Duhok’ta kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımız zarar görüyor. Bu nedenle heyet Türk yetkililerden Irak’ın egemenliğine saygı duyulmasını istedi. Buna karşılık Türkiye’de silahlı grupların Irak topraklarını kendilerine yönelik saldırılar için kullanılmasına müsaade edilmemesini istedi. Türkiye bu talebinde daha çok PKK’yi kastetti. Yine PYD ve Demokratik Suriye Güçleri’ni kastettiler. Ayrıca Şengal Anlaşması’nı gündeme getirdiler ve aynı anlaşmanın bir benzerinin Mahmur ve diğer yerler için de sağlanmasını istediler.
“PKK’NİN BURADA BULUNMASININ AMACI NE?”
Türkiye’nin son dönemde PKK’ye karşı Kürdistan Bölgesi topraklarında gerçekleştirdiği operasyonlardan söz ettiniz. Şimdiye kadar yaşanan can kaybı sayısı ne kadardır, yine ne kadar maddi zarar var? Bununla bağlantılı olarak PKK ne kadar Kürdistan Bölgesi topraklarına doğru geri çekilmiş, Türk ordusu sınırdan içeriye doğru ne kadar ilerlemiş?
Maddi zararın boyutlarını kesin bir şekilde belirlememiz mümkün görönmüyor fakat çok sayıda köy boşaltılmak zorunda kaldı. Geçtiğimiz yaz halka ait çok sayıda arazi, bağ ve ekim alanı zaarar gördü, kurudu. Hakikatten bahsedecek olursak PKK’nin buradaki varlığı ve savaşı Kürdistan Bölgesi topraklarına taşıması Kürdistan Bölgesi’ne milyarlarca dolar zarara neden olmuştur. Duhok’ta yüzlerce ve yine Erbil’de yüzlerce köy PKK’nin varlığı nedeniyle inşa edilememiş veya terk edilmiştir. Bu kadar mal ve mülk, bağ ve bahçe hayali bir meblağda zarara yol açmıştır. Bu bir yandan halkımızın yükünü ağırlaştırmış ve bir yandan da on binlerce Kürdistan Bölgesi vatandaşının iç göç yaşamasına sebep olmuştur. Mesela sınır şeridinde bulunan köylerde yaşayan halkımızın tümü şu an şehirlere göç etmek surumunda kalmıştır. Evet kendi topraklarında yaşıyor olabilirle ama köyünden mecburen şehre göç etmek zorunda kaldığınızda bir mülteci gibi sayılıyorsunuz. Şengalli bir vatandaşın Duhok’ta mülteci durumunda yaşaması ile Nerwe-Rekan bölgesinden bir vatandaşın Duhok’ta mülteci durumunda yaşaması arasında bir fark yoktur. Madem ki siyasi, güvenlik ve askeri ve can güvenliği nedeniyle evini barkını terk etmek zorunda kalmışsa bu da bir tür mülteciliktir. Bu sonuçlardan bir tanesidir. Duhok’ta işsizlik ve gelir düzeyindeki düşüşün bir nedeni de budur ki maalesef bize büyük bri zarar vermiştir.
Bildiğiniz gibi bu yıl da Türkiye hükümeti kara operasyonları ile sınırdan içeri doğru biraz daha ilerledi. Bir çok mıntıka da onlar tarafından işgal edilmiş durumda. Maalesef işgal ettikleri yerlerde de iyi muamelede bulunmuyorlar. Ağaçları kesiyorlar, halkın bağ ve bahçesine zarar veriyorlar. Bu konuda geçmişte bir çok defa Türkiye hükumetini bilgilendirdik, itirazlarımızı ilettik, bunu yapmaya da devam edeceğiz. Ormanlarımıza, doğamıza, bağ ve bahçelerimize karşı yaklaşımlarını dile getireceğiz.
PKK son zamanlarda Kürdistan Bölgesi hükümetinin kendilerine karşı durması için Roj Peşmergelerini sınır bölgelerine kaydırdığı şeklinde propaganda yapıyor. Bu doğru mu? Duhok sınırlarında Peşmerge-PKK çatışması gibi bir tehlike hala sözkonusu mudur?
Kürdistan Bölgesi sınırları Peşmergenin yetki alanındadır. Peşmerge bu toprakların savunması için yüz binlerce şehit vermiştir. Toprak Peşmergenin toprağıdır ve bu topraklarda nerede isterse orada hareket edecektir, karargah kuracak, üslenecektir. Yasal olmayan hiç bir gücün Peşmergenin bu hareketinden şikayetçi olmaya hakkı da yoktur. Aynı zamanda, Peşmerge kednisine bağlı herhangi bir gücü, herhangi bir isimle Kürdistan’ın her bir yerinde konuşlandırabilir. Fakat biz PKK’nin bunu anlamasını ümit ediyoruz. PKK’nin Güney Kürdistan’daki varlığı ne işe yarıyor? Bu konuyu bize açıklasınlar; PKK’nin son 30 yıldır Kürdistan Bölgesi toprakları içerisinde kalmasının anlamı nedir, köylerimizi inşa etmemizi engellermeleri ne hikmettir? Saddam Hüseyin’le aynı siyasettir bu. Dün Sadddam Kürdistan köylerinin inşa edilmesini engelliyordu bugün aynı siyaseti PKK yürütüyor. Peşmerge’nin her karış Kürdistan Bölgesi topraklarında bulunması meşrudur. Peki PKK’ye soruyorum, onlar ve silahlı grupları burada ne yapıyorlar? Sahaları ve faaliyet alanları bellidir. Bu nedenle fiilen PKK’ye Güney Kürdistan topraklarını terk etmesi çağrısında bulunuyoruz. Terk etmeliler ki 40 yıldır inşa edemediğimiz köylerimizi yeniden inşa edebilelim. Güney Kürdistan’da bazı köyler 43 yıldır yıkılmış olduğu için halk evlerine, köylerine geri dönemiyor.
“DUHOK’TA ÖNEMLİ PROJELER HAYATA GEÇİRİLİYOR”
Başka bir konuya geçelim; Kürdistan Bölgesi hükümeti Duhok, Zaho ve Amedi’de önemli projeler başlattı. Hükümetin Duhok’a yönelik diğer projeleri nelerdir? Diğer ilçelere ne zaman sıra gelecek?
Bildiğiniz gibi sayın Başbakan Duhok’a birkaç kez ziyarette bulundu. Son olarak Semel kasabasında 70 milyar dinarlık bir projenin telmellerini attı. Yine Semel’de 50 milyon doları aşan başka projeler de hayata geçiriliyor. Duhok’un sanayi bölgesi Semel’e kayıyor ve burada Irak’ın en büyük terminali inşa ediliyor. Bunun gibi projeler var var yakında başlanacak. Zaho için 50 milyar dinarlık bir proje gerçekleştirdik. Son süreçte başka projelerimiz de olacak. Sihela ve Girşin arasındaki otoyolu yaklaşık 6 milyon dolarlık bir proje. Amedi’de yaklaşık 50 milyar dinara mal olan bir hastane projesinin yanı sıra 26 milyar dinarlık farklı ufak projeler hayata geçiriliyor. Duhok merkezde büyük projeler var. Barzan Caddesi’nde kentin simasını değiştirecek projeler üzerine çalışılıyor. Yine bir süre önce stratejik Gopal-Ruvya yolu ulaşıma açıldı. Sayın Başbakan Akre ilçesindeki projeler için de 18 milyar dinar daha bütçe ayırdı. Bu bütçe Küçük Zap suyundan Akre’ye su sağlayacak proje için harcanacak. İnşallah bir dizi projeyi daha Bredereş, Akre ve Şeyhan ilçeleri için de hayata geçireceğiz. Bu süreçte daha çok köylere hizmet götürmek istiyoruz ki halkımız Kürdi yaşamın mekanı olan evlerine köylerine dönebilsinler.
Duhok’ta sivil aktivisler düşünce özgürlüğüne yönelik eleştirilerde bulunuyor. Bu yıl yaklaşık 300 kişinin çeşitli gösteri ve etkinliklere katıldıkları için gözlatına alındıkları belirtiliyor. Hala 50 kişinin gözaltında olduğu söyleniyor. Bu doğru mu? Düşünce özgürlüğü konusunda size yapılan eleştirilere yanıtınız nedir?
300 kişnin gözaltına alındığı doğru değil. Duhok’ta düşünce özgürlüğü önünde herhangi bir engel yoktur. Sadece engel demek de yeterli değil. Özür dilerim ama Kürdistan Bölgesi genelinde düşünce özgürlüğü meselesi kelimenin tek anlamı ile denetimsizdir. Yani tüm sınırlar aşılmıştır. Bir Avrupa ülkesinde olsanız bile size belirli bir çerçevede özgürlük hakkı tanır. Özgürlüğün sınırları kanunlar çerçevesinde belirlenmiştir. Düşünce özgürlüğü adına Kürdistan’da yapılanlar artış teşhir kapsamına giriyor. Hergün bakıyorsunuz bir televizyondan veya bir sosyal medya hesabından hakkınızda ortaya bir iddia atılıyor ama sizin olan bitenden hiç haberiniz yok. Mesela bana karşı da aynı suçlamalar yapıldı. Bu sitelerin kime ait oldukları, hangi çevrelere, hangi partilere bağlı oldukları da malumdur. Hiç söylemediğiniz bir sözü size mal ediyorlar ki bunların aslı esası yoktur. Sadece karalamak için iftira atmak için yazılıp çizilmiştir. Bu özgürlük değildir. Yine kimseye şiddet uygulanmamıştır. Evet Zaho’daki gösterilerde şiddet olayları yaşandı ama tek bir gösterici yaralanmadı, bilakis, elinde silahı olan ve vatandaşın güvenliğini sağlamakla görevli olan asayiş mensupları yaralandı. Sorun bakalım; şimdi tek bir gösterici cezaevinde mi? Ama güvenlik görevlilerinin kafası kırıldı, elleri kırıldı, zarar gördüler ve göstericilere karşı herhangi bir şiddet uygulamadılar. Hükumet kurumlarına zarar veren, yakıp yıkanlar hakkında yasal işlemler elbette yapılmalı. Tutuklananlar parmak sayısını geçmez, bunlar da mahkeme kararıyla haklarında işlem yapılan ve Kürdistan Bölgesi’ni karıştırmaya yönelik faalieyetler içerisinde oldukları saptanan kişilerdir.
Son bir soru; dolar fiyatının yükselmesi ve dinarın değer kaybetmesi gündemde. Bu durumun bazı çevrelerce suistimal edilmemesi, fiyatların keyfi yükselişinin önlenmesi ve pazarda denge sağlanması için ne tür adımlar atacaksınız?
Bugün akşam üzeri bu konuda bir toplantı yaptık astlarımızla. İnşallah yarından tezi yok Pazar denetlenecetir. Elbette dolar fiyatlarındaki yükseliş Pazar fiyatlarına da yansıyacak çünkü ithalat dolar üzerinden yapılıyor. Ama bir denge de olmalı. Maalesef bazı tücarlar bunu istismar etmeye kalkışabilir, bu nedenle gerekli denetimler yapılacaktır.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın