KÜRTÇE – Kurmanci, Sorani, devletsizlik...

Cesim İlhan


Nûbihar dergisi adına Feqi Hüseyin Sağnıç Dil Ödülü’nü alan Süleyman Çevik, “Kürtler’in fark düşüncelere sahip olması onları Kürdi düşüncede birleşmesine engel olmamalı” dedi.

 

Çevik, Türkiye’de resmi ideoloji Kürtçenin gelişmesine engel olduğunu belirterek, Kürt dilinin gelişmesi için bütün Kürdistan’da Kürtlerin birlik içerisinde kültürel çalışmalar yapması gerektiğini söyledi.

 

Süleyman Çevik Rûdaw’ın sorularını yanıtladı...

 

İstanbul Kürt Enstitüsü Kürt diline ve edebiyatına katkı ve çalışmalarından dolayı bu yılki Feqi Hüseyin Sağnıç Dil Ödülü’nü, Nûbihar Dergisi ve Nûbihar Yayınları adına size verdi. Bu ödül ilk defa İslami bir çevreye verildi. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Öncelikle bu ödülü bize layık görenlere teşekkür ediyorum. Bu ödül Nubîhar’a emek ve gönül vermiş herkesin ödülüdür. İslami bir yayın olarak Nubîhar 90’lı yılardan beri istikrarlı bir şekilde yayına devam ettiği için bir şekilde Kürt piyasasında duruşuyla, fikriyle, yapısıyla bir yer edindi için böyle bir ödüle layık görüldü. Nubîhar geçmişten bu güne kadar Kürt piyasasında çeşitli gruplarla her zaman diyalog halindedir. Biz de kimseyi dışlamadan, kimsenin fikrine ve düşüncesine karşı olumsuz bir tavır takınmadan yayın anlayışımızı sürdürdük.

 

Bu ödülün ilk defa farklı düşünen bir tarafa verilmesi konusunda bundan sonraki süreçlerde Kürtler arasındaki Kültürel bağlarda birlikteliğin sağlanması için bir katkısı olacağına bir vesile olur mu sizce?

 

Umut ediyorum ki dört parçalı bütün Kürtler için kültürel bağlamda birlikte çalışmalar yapılır. Bütün Kürtler için bu tür güzel şeylerin var olması olumludur. Birlik içerisinde başta Kürt dili olmak üzere Kültürel çalışmalar yapmalıyız. Kendimizi birlik içerisinde dilimizle ve kültürümüzle ifade etmeliyiz, doğrusu da budur. Kürtçe’nin lehçeleri arasında alfabe sorunu var, o da Arap ve Latin alfabesinden kaynaklanıyor. Maalesef Kürtler’in bu alanda çok fazla elemanı yetkin değil. Hem güneyde, hem de kuzeyde birlikte çalışmalar olursa Kürtçe’nin daha da gelişmesine, okumasına çok büyük bir katkısı olacaktır.

 

Nubîhar’ın yayınladığı kitaplar sadece İslami kesime mi hitap ediyor veya sadece İslami kesim mi okuyor?

Hayır tabii ki! Başka görüşteki inanlar da kitaplarımızı okuyor. Bizim okuyucularımız da başka yayınevlerinde çıkan Kürt kitaplarını okuyorlar. Nubihar’ın diğer Kürt yayınevleriyle her zaman bir iletişim halindedir.

 

Peki Nubîhar’ın yayımladığı kitaplar Güney Kürdistan’da da okunuyor mu?

 

Evet! Her ne kadar Güney Kürdistan ile burası arasında alfabe sorunu varsa da Nubihar orada da okunuyor. Bazen hem dergiyi, hem de yayınevinde çıkan kitapları gönderiyoruz veya onlar istiyor. Mesela bazı önemli klasik kitapları oradaki aydınlar bizden istiyorlar. Özellikle Güney’deki  üniversitelerde K]rdoloji çalışan, master yapan veya lisans eğitimi yapan kişiler de bizim dergimizi ve yayınevinde çıkan kitapların takip edildiğini biliyoruz. Özellikle gençler arasında Latinceye biraz meyil var.

 

Peki Kürtçe’nin yayılması ve geliştirilmesi için yeterli sayıda yayınevleri var mı, bu yayınevleri okuyucuyu doyurabiliyor mu?

 

Hem sınırlı sayıda yayınevi var, hem de sınırlı sayıda okuyucu var. O sınırlı sayıda okuyucu ancak kendini idare ediyor ve okuyor. Yayınevi ve okuyucuyu çoğalmak için topyekun çalışmaların yapılması lazım.  

 

Sorani ve Gorani lehçelerinde da çalışmalarınız olacak mı?

 

Dediğiniz gibi çalışmalarımız ağırlıklı olarak çalışmalarımız Kurmanci.  Zazaca da var ama bizim istediğimiz oranda değil. Maalesef biz o konuda Zaza arkadaşlarımızı ihmal etmiş durumdayız. Ama tabii bu sadece sizden kaynaklanmıyor. Zaza arkadaşlardan da kaynaklanıyor. Onlar da Zazaca’nın geliştirilmesi için fazla çaba sarf edip eser çıkarmadılar. Bazen Zazaca makaleler geldiği zaman da Nubihar dergisinde yayınlıyoruz. Fakat Sorani ve Gorani’nin burada okuyucusu yok.

 

Nubihar 23 yılını geride bıraktı. Geçmişe dönüp baktığınızda, Kürt diline, Kürt kültürüne ve Kürdistan tarihine ışık tutacak neler kazandırdınız?

 

Derginin bu kadar uzun ömürlü olmasında çeşitli sebepler var. En önemli sebebi samimi bir şekilde kendi kültürümüze sahip çıkmamız. Hiçbir Kürt grubu arasında herhangi bir ayrıl gözetilmedik.  Ayrıca yine hem ekip olarak hem de bize destek veren okuyucuların samimiyetine de borçluyuz. İmkânlarımızın el verdiği durumlar çerçevesinde önemli şeyler yaptık. Bizim daha da yapacağımız önemli şeyler de var Kürtçe için.

 

Neden ihtiyaçlar tam olarak sağlanılamıyor? Veya Kürtler’i temsil eden bir devlet yapılanması olmadığı için olabilir mi?

 

Bu büyük bir erkendir. Resmi ideoloji Kürtçe’ye fazla alan açmıyor. Kürtçe’deki yayınlara maddi destek sunmuyor. Kürtçe’nin burada gelişmemesinin büyük etkenlerden bir tanesi de resmi dil olmamasıdır. Okullarda öğretilseydi, Kürtçe’nin önü daha çok açılacaktı. Devlet izin vermeyince Kürtçe halk arasında yayılamıyor. İşte seçmeli ders olarak bir şeyler vermişler, onu da doğru dürüst uygulamıyorlar. Oysa Kürtçe’nin Kürtler için seçmeli yapılması Kürtlere hakarettir.

 

Kürt klasikleri üzerine çalışmalar yapıyorsunuz. Bunlardan kaç tanesini yayımladınız, bundan sonra yine Kürt klasikleri üzerine çalışmalarınız olacak mı?

 

Bizim yayımladığımız 18 tane Kürt klasiği var. Elimizde de 5-6 tane daha var onları da yayımlayacağız. Bunlarla birlikte 20’yi geçecek.  

 

Medrese kökeninin dışında yani İslami olmayan başka Kürt klasikleri de elinize geçse üzerinde çalışır mısınız? 

 

Tabiî ki! İslami olmayan Kürt klasikleri elimize geçse onları da Kürtçe’ye kazandırmak için değerlendiririz. Ama işin özüne baktığımız zaman Kürt klasiklerinin ilk çıkış kapısı medreselerdir. Kürtçenin yazılı edebiyat anlamındaki geçmişi medrese ile başlamıştır. Medreseden başka gelişmiş bir edebiyat yok Kürtçe’de. Mesela 1400lerde Eli Helili, 1500’lerde Melaye Ciziri, 1600’lerde Ehmedê Xanî onunla aynı dönemde olan Feqiye Teyran bunların hepsi medresede eğitim almış insanlardır.

 

Kürd medreselerinde Arapçanın da okutulduğu söyleniyor?

 

Evet Kürt medreselerinde Arapça okutuluyordu ama Arapça bir metin Kürtçe izah ediliyordu. Medreselerde hocalar Arapça kitabı eline alıyor ama Kürtçe anlatıyordu. İşte geçmişte medrese hocalarımızın unutulmaz özellikleri buradan geliyor. Arapça eserin Kürtçe izah edilmesi.

 

PORTRE / Süleyman ÇEVİK

 

Süleyman Çevik, 1965 yılında Diyarbakır’ın Çermik ilçesinin Arabük köyünde doğduİlkokul, ortaokul ve liseyi Mardin’de okuyan Çevik, 1985’te Marmara Basın Yayın Yüksek Okulu’na kaydını yaptırdı. O zamandan beri İstanbul’da yaşıyor. Çevik, 1992’den beri de Nûbihar Dergisi ve Nûbihar Yayınları’nı arkadaşlarıyla birlikte yönetiyor.