Faik Bulut: Kürt karşıtı cephe örüyorlar
Ortadoğu Uzmanı Yazar Faik Bulut, Türkiye’nin Rusya ve İran ile birlikte yürüttüğü Suriye konulu diplomasi atağının göründüğü gibi sonuç alıcı zeminde ilerlemediğini ifade etti.
Rusya ile Türkiye arasındaki çelişkilerin çok kısa bir sürede aşılabilecek nitelikte olmadığını belirten Bulut, sadece kamuoyu önünde uzlaşı görüntüsü verildiğini söyledi.
Yazar, Türkiye’nin bir yandan Suriye krizine yönelik çözüm için uzlaşan bir görüntü verdiğini, diğer yandan ise Irak, İran ve Suriye ile, Kürtler konusunda eskiden yürürlükte olan Kürt karşıtı bir cepheyi örmeye çalıştığını aktardı.
Faik Bulut Rûdaw’ın sorularını yanıtladı...
RUSYA’NIN STRATEJİSİ
Türkiye - Rusya - İran üçgeninde bir blok halinde yürüyen bazı diplomatik gelişmeler yaşanıyor. Görüşmelerin Suriye krizine dair olduğu belirtiliyor. Gerçekte bu atağın muhtevası hangi konulardan oluşuyor ve neler görüşülüyor?
Türkiye, Rusya’nın aslında 12 madde üzerinde görüşme yapıldı. Hepsine bakıldığında daha çok turizm, seyahat, ekonomi ve enerjiye dair politikalar. Geniş anlamıyla ticari işler. Ama bunların bir kısmı stratejik. Malum Mavi Akım projesi var.
Siyasi olan tek bir madde var. O da Suriye meselesi, dolayısıyla içinde de Kürt meselesi var. Bu ticari durumlarda da çok ciddi bir gelişme yok. 6-10 ayı geçecek uzun vadeli, zamana yayılan projeler. Türkiye bu konuda çok hamaset yaptı. Rağbet göstermesine rağmen Rusya’nın temkinli davrandığını söyleyebiliriz. Adım adım gitmek istiyor Rusya. Zaten bozulan o kadar ilişkinin bir görüşmede, iki başkanın biraraya gelmesiyle düzelmesi mümkün değil. Alt komisyonlara havale ediliyor meseleler.
Ekonomik meselelerde üç aşağı beş yukarı bir çerçeve anlaşma yapılmış gözüküyor. Ama Suriye ve Kürtlere dair konular çok problemli. Bunun için ikinci bir görüşme yaptılar. Ama yine de herkes görüş farklılıklarını koruyor. Bu da alt komisyonlara havale edilmiş durumda. Görünen o ki, Halep konusu çözülmeden henüz ciddi ve ayrıntılı bir anlaşma olamayacaktır.
ERDOĞAN SEMPATİSİ
Türkiye ile İran arasında da aslında özellikle Suriye konusunda ciddi görüş ayrılıkları var. Bu görüşmeler İran’ın da dahliyle yürüyor. Bu ihtilaflı duruma rağmen gidilmesi düşünülen yolda ne tür gelişmeler yaşanabilir?
Aslında İran’a baktığınızda, onlar Türkiye’nin politikalarını beğenmiyor. Gerek Erdoğan’ın olsun, gerek hükümetin olsun... Ama onların yerine başkaları gelirse, daha Amerikancı politikalar benimseneceğini bildikleri için kerhen bir Tayip Erdoğan sempatisi gelişiyor. Yani Erdoğan için kötünün iyisi tercihi söz konusu İran adına.
Dolayısıyla İran Rusya ile Türkiye arasında bu ilişkilerin devam etmesini, dolayısıyla Suriye ile de ilişkilendirilmesini istiyor. Sadece bu değil, İran başka şeylerin de peşinde. Bölgede, gerek Kürdistan bağımsızlığı, gerek Rojava ve gerekse de PKK konusunda uygulamaya koymak istediği bir politika var. Özellikle bağımsızlığın önlenmesi ve PYD’nin gelişimi bağlamında, önleyici bir mekanizmayı hakim kılmak gibi bir politikası var İran’ın. Böyle bir konseptin zemininin hazırlamaya çalışıyor. İran’ın esas politikası bu.
Burada ilginç olan, Halep eğer Suriye rejiminin lehine sonuçlanırsa, Türkiye’nin çok yapacak bir şeyi kalmaz. Rusya’nın deyim yerindeyse bütün şartlarını kabul etmek zorunda kalacak. Rusya’nın üç şartı var. Rusya’nın terör örgütü olarak gördüğü tüm örgütlerden Türkiye’nin elini eteğini çekmesi. Türkiye ise bu konuda Özgür Suriye Ordusu ya da ılımlı muhalefet dediği batıcı muhalefeti destekleme yönünde ayak diriyor. İnsani koridor dedikleri şey aslında Türkiye’nin lojistik desteğinden oluşuyor.
Bir de, Türkiye şunu diyor, eğer Nusra ve Ahrar u Şam’dan desteğimizi çekersek, siz de PYD’den desteğinizi çekin gibi bir ısrarı var. Ama bu gerçekçi değil. Çünkü Türkiye, Suriye ve Rusya’nın istediği zeminde bir görüşme yapıyor. Kendisi henüz merkezde bir güç değil. Amerika ve diğer güçlerle arası da problemli. Bu bakımdan bu görüşmeler de çok uzun sürecek. Kaldı ki Türkiye kendi içinde kriz yaşıyor. Türkiye her talebinden de vazgeçebilir. Tıpkı İsrail ile yaptığı anlaşma izlediği yol gibi.
Ancak burada da Katar ve Suudi Arabistan ile olan münasebetleri devreye giriyor. Suriye rejimi ile ilgili, evet Rusya ve Türkiye siyasi çözüm konusunda anlaşmış gibi. Ancak Türkiye’nin siyasi çözümden istediği başka, Rusya’nın anladığı şey başka. Yani kısacası durum her üç devlet adına da çok erken içinden çıkılacak gibi değil.
ROJAVA VE ESAD
Türkiye Başbakanı ve Dışişleri Bakanı’nın son açıklamalarında birtakım sürprizlerden bahsediliyor. Bu sürpriz Türkiye’nin Esad konusunda Rusya hattına gelmesi olabilir mi? Bu ihtimal nedir sizce?
Rusya direkt olarak diplomatik bir ifadeyle Esad kalsın demiyor. Başkanı kim olacağına halk karar versin diyor. Bu da aslında Esad’a işaret demek. Türkiye ise bundan ziyade bir geçiş hükümetin kurulmasını ve demokratik güçlerin de yer almasını istiyor. Ama sözkonusu Kürt meselesi olunca, zira bir yandan Güney’de bir bağımsızlık gelişiyor, Rojava da bir şekilde özerk bir durum sözkonusu. Bu da örneğin HDP’yi ve diğer siyasi Kürd kanatlarını güçlendirdiği için Türkiye’yi başka yönlere zorluyor.
Bazı problemler doğacaktır. Peki Rusya hemen PYD’den vazgeçer mi. Kısa vadede sanmıyorum. Evet PYD cephede daha çok Amerika ile ilişkide ve Rusya da PYD’yi Amerika’ya terketmez. Stratejik olarak mümkün değil bence. Diplomatik ifadelere dikkat etmek lazım. Başkan Binali Yıldırım bir demecinde diyor ki Suriye meselesini çözersek ne Esad ne de PYD kalır. Bu bir kere gerçekçi değil. İşin içinde Rusya oldukça ve Türkiye böyle zayıf bir pozisyonda oldukça bu mümkün değil. PYD kendine üçüncü bir yol çiziyor ve bu Suriye’nin demokratikleşmesine de hizmet ediyor.
Ancak şunu unutmamak lazım, Rusya’nın Kürtleri terketme olasılığı Amerika’nınkinden daha fazla. Tabii hemen de olası değil bu. Türkiye burada iki türlü oynuyor. Irak, İran ve Suriye ile birlikte Kürt karşıtı bir proje ile bir araya gelmek isityor ama bunun şartları yok. Irak zaten kendi belalarıyla uğraşıyor. Eski şartlar yok, eski Kürtler de yok. Kürtler o zaman zayıf durumdaydı ama şimdi artık aktörler. Eskiden bir joker, bir araçtı Kürtler ama artık değil.
Kürtler mümkün olduğu kadar asgari müştereklerde buluşmalı. Ortak siyaset ve Güney Kürdistan’daki kazanımı koruyan, ama Rojava’daki kazanımları da geliştiren bir konsep oturturlarsa kazanabilirler. Başka şekilde mümkün değil. İsmet Şerif Vanlı’nın 1960’larda Nemir Barzani’ye yazdığı mektuplarda da bundan bahseder. A planı Kürtlerin kendi aralarındaki anlaşmaları B planı da büyük güçlerle diplomatik ilişkiler olmalı diyor.
KDP’NİN BAĞIMSIZLIK HEDEFİ
Peki bu yeni diplomatik gelişmeler özellikle bağımsızlık motivasyonuna nasıl bir etki edecek. Bağımsızlık yolunda ekstrem bariyerler çıkarabilir mi Rusya-İran-Türkiye ortalaşması? Ayrıca Kürtler bu olasılığa karşı nasıl bir yöntem izlemeli?
Bilgiye de dayanarak, benim görebildiğim kadarıyla, Kürdistan yönetimi, özellikle KDP yönetimi ve Kak Mesud, Amerika ve Rusya’nın tam olarak ne yapmaya çalıştığı konusunda yeterli veri bulunmuyor. Dolayısıyla kesin bir tutum alamıyorlar. Bu ister istemez Kürtlerin kendi aralarındaki bir tereddüde de neden oluyor. Öbür yandan Maliki, bazı kürt partilerini bağımsızlık istemediği yönünde bir açıklama yaptı. Bu böl yönet politikasıdır. Evet Türkiye şu anda Irak merkezi yönetimine karşı, Kürdistan’ı destekler gözüken bir pozisyonda olmakla birlikte, çok diplomatik davranıyor. Karşı çıkmam demesi başkadır, desteklerim demesi başkadır. Şengal ile ilgili de bir söz vermişti ama sonradan anladık ki, IŞİD’e karşı Kürdistan’ı desteklemedi Türkiye.
Öbür taraftan Suudi Arabistan da Kürdistan mevzusunu Irak ve İran’a karşı kullanmak istiyor ama onlar da samimi değil. Dolayısıyla sadece Suudi ve Türklere dayanarak bir bağımlısızlık ilan ederiz demek, bölgedeki dengelerle uyuşmayan bir politika. Kürtlerin öncelikli olarak kendi güçlerine dayanarak hareket etmeleri, ikinci olarak da büyük güçlerle ilişkiye girmeleri lazım. İsrail on defa ilan edildi ama Amerika son görüşmede ikna olmuştu.
Kürtler bölge ülkeleriyle asgari müşterekte buluşmalı ve onları nötralize etmeli. Ancak orada ilan edilecek bir devletin nihayetinde uluslar arası alanda kabul görmesi lazım. Büyük beş ülke var ikna edilmesi gereken. ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin.
KDP dışındaki diğer tüm parçalardaki Kürtlerin de bağımsızlık itirazından vazgeçmesi gerekiyor. O devlet KDP’nin babasının malı olarak kalmayacak. Kürt ulusunun bir kazanımı olacak. Aynı zamanda Kürdistan yönetiminin de bu konuda bir parti diplomasisi yerine, Kürtlerin diplomasisini esas alan ve diğer taraflarla da asgari müştereklerde anlaşmasında yarar var.
Yine özellikle medyanın büyük rolü var. Kürt medyası 4 parçada, bu konuda Kürtler arası ufak tefek çelişkileri kışkırtmak yerine, bu çelişkileri ortadan kaldıracak bir yayına geçmesi lazım. Bir devlet kurulurken mümkün olduğu kadar karşıtlarınızı küçültür, dostlarınızı çoğaltırsınız. Parti diplomasisi yerine Kürt diplomasisi de asıl meselelerden bir.
KÜRT DİPLOMASİSİ
Tecrübeleriniz Bağımsızlık konusunda ne söylüyor? Bağımsızlık giderek uzaklaşıyor mu yoksa bir zaman aralığından bahsedebilir misiniz?
Şu andaki halleri riskli olmasına rağmen tedbir alırlarsa iyi denge kurarlarsa bu risk göze almaya değerdir. Tedbirlerinizi alırsınız, B planınız olur, zaten federalizmden aşağısı olmaz ama bunu adım adım ileriye götürmeniz lazım. Bunun yerel ayaklarını hazırlamak lazım.
Güney Kürdistan’da başlar bağımsızlık ilanı. Bu ilk etapta diğer parçaları kapsamayabilir. Fakat bunun stratejik çerçevesi bellidir. Barzani her zaman der, ‘Her Kürt’ün gönlünde bağımsızlık yatar’ diye. Bunun pratikte de olması lazım. Bunu aşamalı görmek lazım. Kürdler 4 parça, gelişmişlik düzeyleri ve mücadele düzeyleri de çok farkla aşamalarda. Birisi 40 kilometre ileriye gitmiş, Kuzey 25 kilometre gitmiş, Rojava neredeyse bir siyasi devletimsi duruma yaklaşmış durumda ama Doğu Kürdistan çok gerilerde. Herkes kendi parçasındaki siyasi dengeyi korumalı ve daha sonra daha büyük bir pencereden bakmalı.
Henüz bu kapsamda Kürdistanî bakmanın, yani ilanı dört parça için yapmanın zamanı gelmemiştir. Bir yılan avını yakalamak için avını yakalamak için uzun süre sallanır ama bir anda atılım yapar. Kürtler de böyle yapmalı. Buna moment diyoruz. Bazı riskleri de gözönüne almak lazım.
Burada önemli olan mevcut Kürdistan yönetiminin çok kararlı olması lazım. İkincisi ise bu konu ile ilgili bütün Kürt hareketleriyle istişare içinde olmalı. Üçüncüsü ise kitle desteği sağlanmalı. Kitle desteği olmayan bir bağımsızlığın anlamı olmaz. Kürdistan yönetiminin kamu diplomasisi zayıftır. Sadece Almanya ya da Amerika hükümetleriyle görüşerek bu destek sağlanamaz. Öyle bir kamu diplomasisi olmalı ki karar vericileri etkilemeli.
Kürtler bunu Kobani’de yapabildi. Her Kürt olduğu yerde bir kamu diplomasisi yarattı. Çok büyük destekler ve bağışlar oldu dünya çapında. Ne için bağımsızlığı ilan ettiğiniz konusunda herkesi ikna etmek lazım. Faydasının ne olacağını anlatmak lazım.
PORTRE / Faik BULUT
1950 yılında Kars'ta doğdu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü öğrencisiyken okulu terketti. 1972'de Suriye üzerinden Lübnan'daki Filistin Kurtuluş Örgütü kamplarına katıldı. İsrail askerlerinin bir operasyonunda yaralandı ve tutuklandı. 1980'e kadar cezaevinde kaldı.
Eserlerinden bazıları şöyle:
Ali'siz Alevîlik, Berfin Yayıncılık, 2011.
Hasan Sabbah Gerçeği ve Eşitlikçi Dervişan Cumhuriyetleri, Berfin Yayıncılık, 2014.
İslam Komüncüleri (Karmatîler)
Ebu Muslim Horasani
Horasan Kimin Yurdu?
Ortadoğu’nun Solan Renkleri (Yezidiler, Çerkesler, Bedeviler, Nusayriler)
Filistin Rüyası (Anı)
Filistin İntifada Dersleri
Şeriat Gölgesinde Cezayir
Allah Devletinde Demokrasi (1993 Turan Dursun Araştırma Ödülü)
Devletin Gözüyle Kürt İsyanları
Türk Basınında Kürtler
Kürt Sorununa Çözüm Arayışları
Dersim Raporları
Dar Üçgende Üç İsyan: Kürdistan'da Etnik Çatışmalar
Kürtlerde Diplomasi (2 cilt)
Kürt Dilinin Tarihçesi
Ehmede Xane'nin Kaleminden Kürtlerin Bilinmeyen Dünyası (1995 Musa Anter Araştırma Ödülü'nde ikincilik)
İslamcı Örgütler (3 cilt)
Ordu ve Din
Kod Adı Hizbullah
Kim bu Fethullah Gülen
Tarikat Sermayesinin Yükselişi: İslam Ekonomisinin Eleştirisi
Tarikat Sermayesinin Yükselişi: Tarikat Sermayesi Nereye
İttihat ve Terakki'de Din, Milliyetçilik ve Kadın Tartışmaları (2 cilt)
El Kaide’nin Sırları
Arapların Gözüyle Irak İşgali
Küresel Çağda İslam 1 (Batı ve Laiklik) Cumhuriyet Kitapları
Küresel Çağda İslam 2 (Kadın ve Tesettür) Cumhuriyet Kitapları
Küresel Çağda İslam 3 (Şeriat ve Siyaset) Cumhuriyet Kitapları
İslam'da Cinsel Büyüler