RÛDAW ÖZEL – Guterres: Kürtleri güçlü bir şekilde destekleyen siyasi hareketler içinde yer aldım
Röportaja 10 dakika geç geldiği için özür diledi. Bana sabahın erken saatlerinden beri meşgul olduğunu anlattı. Önümüzdeki haftaya kadar yenilenmediği takdirde dünya çapında gıda fiyatlarını artıracak bir gelişmeyi engellemek adına Moskova ve Kiev ile anlaşmak için telefonda görüşüyordu ve ardından dünyada nükleer tehdit olasılığını azaltmak için bir toplantı yaptı.
Bu Antonio Guterres için sıradan bir gün. O dünyanın en meşgul şahsiyetlerinden biri. Buradaki ofisinde 35.726 kişi çalışıyor ancak buna rağmen o çok meşgul. Çoğu, çalışma gününün her dakikasını, söylediği veya onun adına söylenenleri, yazdığı her kelimeyi ve her hareketini, fotoğrafını ve diplomatik jestini planlıyor.
Bir yandan dünyanın en üst düzey diplomatı ve "dünya arabulucusu" rolüne sahipken, diğer yandan en karmaşık küresel organizasyonu yönetiyor. Ayrıca bir görevi daha var: Güçlülerin ve zayıfların uluslararası hukuk ilkelerine daha fazla saygı göstermesini sağlamak ve bir yargıç gibi neyin ihlal olduğuna ve nelerin Güvenlik Konseyi ve diğer organların gündemine alınması gerektiğine karar vermek. Ancak kendisinin ve örgütünün en büyük hedefi, büyük güçler arasında yeni bir dünya savaşının tekrarlanmasını önlemek ve 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana var olan uluslararası sistemi korumak. Sınırları korumak, bu sistemin önemli bir parçası. Bu yüzden Iraklı, Türk, İranlı, Suriyeli olmadan Kürt olmak yasaktır. Bu ona ilk sorumdu. Dolayısıyla burada Iraklı, Türk, İranlı, Suriyeli olmadan Kürt olmak yasaktır. Bu da ona ilk sorum oldu.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Rûdaw New York muhabiri Mecid Nizameddin Gıli’nin sorularını yanıtladı:
Rûdaw: Bize bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkürler.
Antonio Guterres: Teşekkürler, takdir edeceğiniz gibi Newroz yaklaşıyor. Size ve tüm izleyicilerimize mutlu bir Newroz diliyorum.
Rûdaw: Çok teşekkürler, özellikle bu ayın başında iki günlük bir ziyaret için Irak’ta bulunduğunuzdan bu röportajda Irak ve Suriye üzerinde durmak istiyorum fakat sorularıma başlamadan önce bu röportajın dikkat çekici bir özelliğibe dikkat çekmek istiyorum. BM’nin 77 yıllık tarihinde BM’nin bir genel sekreteri ilk defa Kürdistan vatandaşı bir Kürt’le röportaj yapıyor.
Antonio Guterres: İlk olabilir fakat son olmayacak.
Rûdaw: Umarım son olmaz, çok teşekkürler. Bu da Kürtlerin BM’de bulunmadığı gerçekliliğinin bir yansıması. Tarihimizden haberdar olduğunuza eminim. Toprakları yaklaşık bir asırdır Avrupalı işgalciler tarafından tarihsel olarak bölünmüş ve bu sınırların hâlen uluslararası toplum tarafından tanındığı 60 milyonluk bir millet. Sizce Kürtlerin sesinin olmaması BM'yi daha az çeşitli, daha az hoşgörülü ve daha az adil yapıyor mu?
Antonio Guterres: Özellikle BM’de Iraklılar, Suriyeliler, İranlılar ve Türkler olduğunda bu konuya çok önem veriyoruz. Bu ülkelerin ulusal temsilinde tüm önemli etnik grupların temsil edilmesini çok önemli buluyoruz. Bu açıdan çok sayıda Kürt arkadaşım var. Bu ülkelerden herhangi birininin BM temsilciliğinde Kürt oluşumların olmasından büyük mutluluk duyarız. Tabii ki seçim mekanizmaları ve yöntemleri var ama ilgiyi dikkat çektiğiniz noktaya yöneltmek için elimden geleni yapacağım.
Rûdaw: Irak ziyaretinize gelecek olursak iki gün orada kaldınız. Sivil toplum ve BM personeli dahil orada birçok kişiyle görüşmeleriniz oldu. BM’nin kendisi hakkında sorular sorarak başlayacağım. BM’nin Irak’ta çok kapsamlı, çok değerli ve oldukça büyük bir bütçe ayrılan bir programı var. Aynı zamanda, eşine az rastlanır bir şekilde BM Güvenlik Konseyi desteği, yetkisi ve fikir birliğine sahip. Bu programın yetkileri ortada ve Irak’ta çok sayıda sorun olduğu aşikar. UNAMI (Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu) ve BM programlarının Irak'taki çalışmalarından memnun musunuz? BM'nin Irak'ta daha fazlasını yapabileceğini düşünmüyor musunuz?
Antonio Guterres: UNAMI’nin iyi çalışmalar yaptığı kanısındayım. Kimse eksiksiz değildir, BM’nin dünyanın herhangi bir yerinde yaptığı çalışmalarda eksiksiz olduğunu söylemiyorum ancak UNAMI'nin bizim için önemli bir hedef olan Irak'ın yakın tarihte karşılaştığı tüm sorunlardan kurtulabilmesi, ayağa kalkabilmesi ve çok önemli bir uluslararası aktör hâline gelebilmesi konularında olumlu bir role sahip olduğuna inanıyorum. Aynı zamanda kurumların halka hizmet etmesi noktasında rol sahibi olmuştur.
Irak’ın doğal kaynakları var ve yoksul bir ülke değil, bununla birlikte iyi bir yönetim tarzına ve çok renkli bir birlikteliğe sahip olması önemlidir. Bu kaynakların halkın yararına kullanılması için çok renkli bir birlikteliğin olması önemlidir. UNAMI'nin Irak'ın bu yönde ilerlemesine yardım etme noktasında rol sahibi olduğuna inanıyorum. Irak ziyaretim sırasında, ülkede konumu açısından iyi bir ilerleme olduğuna tanık oldum. Bugünün Irak için umut verici bir zaman olduğuna inanıyorum. Bu dönem, Irak'ın sürekli bir kurumsal güçlendirme sürecine sahip olacak, kalan sorunları ele alacak ve Irak'ın vatandaşlarına hak ettiği temel hizmetleri sunmasına katkı verecek, aynı şekilde ülkenin bunları temin etmesi için gerekli kaynaklara sahip olmasını sağlayacak bir süreci başlatabilecek umut verici bir zamandır.
Rûdaw: Sizin de ifade ettiğiniz gibi Irak’ın birçok sorunu var fakat yeni sorun, iklim değişikliğinin Irak’taki olumsuz etkisidir. BM’nin bu ayki programında su varlığıyla ilgili bir konferans var. Irak, iklim değişikliği etkisinin en bariz örneği ve daha şimdiden kuraklığın yanında su yetersizliği sorunu var. Irak’ın iklim değişikliğinin etkisini birçok ülkeden daha somut hissetiği bu zamanda, BM ve uluslararası toplumun Irak’a yardım etmeye ilişkin herhangi planı var mı?
Antonio Guterres: Irak'a yapılan uluslararası yardımların merkezinde bu konunun olması gerektiğine inanıyorum ve ne yazık ki Irak'ın buna uzun yıllar boyunca ihtiyacı olacak. Bu konunun kolayca çözülebileceği öngörülmüyor. İklim değişikliği olgusu çok hızlı gelişiyor, çok hızlı. Dürüst olmak gerekirse dünya, iklim değişikliğiyle mücadele için henüz bir araya gelemedi. Bu yüzden hava sıcaklıkları sürekli olarak artıyor. Dünya sıcaklığının 1,5 sınırını aşması tehlikesiyle karşı karşıyayız ve dünya bunun üzerindeki sıcaklıklara tahammül edemez. Bu eşiğin aşılması durumunda trajedik sonuçlar ortaya çıkar. Hava sıcaklıklarının bu eşiği aşması tehlikesiyle karşı karşıyayız ve bunun yaşanması durumunda gelecekte bu durumu hiçbir şekilde tersine çeviremeyiz. Bu da çevrenin sera gazları ve karbondioksit ile daha fazla kirlenmesini önlemek için büyük adımlar atılmadığı müddetçe geçerlidir. Bu nedenle tek yol, karbon salınımının bir an önce durdurulmasıdır.
Irak ile ilgili ikinci konu, uluslararası toplumun iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarını hafifletecek önlemlere daha fazla yatırım yapması gerektiğidir. Bu tedbirler de iklim değişikliğinin sonuçlarını ele alma kapasitelerini güçlendirmeye yönelik mekanizmaların ülkeler tarafından oluşturulmasını içeriyor. Bu nedenle bir sonraki devletler düzeyindeki Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP28), gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlamaları için onlara ayrılan bütçe ve paranın ikiye katlanması konusunda ısrarcı olacağız.
Buna rağmen de Irak’ın ciddi bir su sorunu var. Irak’taki su sorunu yalnızca iklim değişikliğine bağlı değil, aksine komşu üklelerden Irak’a gelen su miktarı ile de alakalıdır. Irak’ın Mezopotamya'da, tarihte bereketli topraklar hilali olarak adlandırılan yerin merkezinde olduğunu ifade etmek istiyorum. Medeniyet orada doğdu. İlk medeniyet orada doğdu çünkü tarım vardı. Tarımın olması da iki nehrin olmasına bağlı olarak gelişti. Mezopotamya, yani iki nehrin toprağı.
İki nehrin toprağının nehirsizleşmesine müsaade etmemeliyiz. Bu amaca yönelik bir durum hazırlanmalıdır ve bu amacı gerçekleştirebilmek için uluslararası yardım hayati önemde. Bu konuda tecrübe sahibiyim. Ben Portekiz başbakanıyken İspanya ile çok önemli bir su anlaşması imzaladık. Bu anlaşma, iki ülke tarafından paylaşılan nehirlerin yönetimi içindi. Dolayısıyla Irak’ın bu konuda ciddi müzakereler yürütmesi gerekiyor. Irak'ın Dicle ve Fırat vadilerinin tarımsal potansiyelini korumaya yönelik politikaları uygulayabilmesi için desteğe sahip olması önemlidir.
Rûdaw: Irak’taki önemli sorunlardan biri de yolsuzluk meselesi. Orta Doğu’daki başka bir ülkede Irak’taki kadar yolsuzluk yok. Verilere göre milyarlarca para talan ediliyor. Uluslararası tarafsız raporlara göre, Irak yönetiminin her kademesindeki yöneticiler bu talana katılıyor. Bu, onları demokratik süreçteki konumları ve güçleri bakımından etkisiz bıraktı. Sayın Genel Sekreter, Irak'taki mevcut hükûmet, seçimleri kaybeden parti tarafından kurulan hükûmet. Bu, Irak’ın gerçeği. Irak’taki yönetim sınıfı tam bir koruma altında. Bunun nedeni de mevcut kurumsallaşmış yolsuzluktur. Uluslararası toplum ve BM bu konuda pratikte ne yapabilir?
Antonio Guterres: Her şeyden önce, yolsuzlukla ilgili uluslararası bir anlaşma var. Anlaşmaya katılan ülkeler yakında bir konferans düzenleyecek. BM'ye küresel ölçekte destek veren global şirketler grubu ve özel sektör kuruluşları ile dün önemli bir toplantı gerçekleştirdik. Temel amacımız yolsuzlukla mücadele olacak. Başta Irak gibi ülkeler olmak üzere, tüm dünyadaki yolsuzlukla doğrudan mücadele etmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Başbakan’la yaptığım görüşmelerde, sorunun bu kadar farkında olmasının ve Irak'ın elindeki kaynaklardan yararlanılması için bu sorunun çözülmesini Irak için temel bir iş olarak görmesinin beni etkilediğini söylemeliyim. Yolsuzluk, kara para aklama ve diğer yolsuzluk mekanizmaları, herhangi bir ülkenin sürdürülebilir ekonomik kalkınmasını engeller. Bu nedenle Iraklıların birleşip yolsuzlukla mücadele etmesini ve yozlaşmış insanlara ülkelerinin yönetiminde yer olmadığını göstermelerini umuyorum.
Rûdaw: Iraklıların umduğu ve duymak istediği de bu. Ziyaretinizin bir kısmını Erbil'e ve bir mülteci kampına ayırdınız. Erbil ve Bağdat arasındaki sorunlar konusuna geçmeden önce yaklaşık altı yıl önce Kürdistan Bölgesi'ni ziyaret ettiğinizde Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı Başkan Mesud Barzani ile görüştüğünüzü hatırlatmak isterim. Hükûmet unvanı olmamasına rağmen, Mesud Barzani Ortadoğu'daki en güçlü ve etkili Kürt lideri olarak biliniyor ve onu bölgedeki milyonlarca Kürt takip ediyor. Bu seferki ziyaretinizde aranızda bir görüşme olmamasının sebebini bir gazeteci olarak merak ediyorum. Bunun özel bir nedeni var mıydı yoksa sadece bir tesadüf müydü?
Antonio Guterres: Ziyaretim çok kısaydı. Kürdistan Bölgesi Hükûmeti'nde makam ve sorumlulukları olan kişileri gördüm fakat gerçekten içimde gelen bir şey söylemek istiyorum: Saddam Hüseyin'in devrilmesinden önce bile, Kürt halkını güçlü bir şekilde destekleyen bir dizi siyasi hareketin içinde yer aldım. Iraklı Kürt nüfusa karşı iğrenç kimyasal silah kullanan Kimyasal Ali’yi hatırlıyorum.
Rûdaw: Yarın, o saldırının yıl dönümü.
Antonio Guterres: Evet, bu daima hatırlamamız gereken bir şey çünkü yaşananlar kabul edilebilir şeyler değil. Celal Talabani'yi geçmişteki faaliyetlerinden dolayı edindiğim bağlantılar sayesinde de olsa tanıma fırsatım oldu. Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Yüksek Komiserliği yaptığım dönemde Mesud Barzani ile çok fazla temasım oldu. Bu iki adamı, “birlik” ve “birlikte çalışma”nın çok önemli iki sembolü olarak görüyorum. Bunlar, Kürdistan Bölgesi ile Kürt halkının birliğinin iki önemli sembolüdür.
Temsil ettikleri birliğin Erbil, Süleymaniye ve bölgedeki diğer şehirlerde de korunmasını talep ediyorum. Bu birliğin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda, Erbil'de Başkan ve Başbakan’la yaptığım görüşmelerde, yine Bağdat'ta yaptığım görüşmelerde petrol, bütçe ve doğal kaynakların dağıtımı gibi konularda çözülmemiş sorunları önümüzdeki birkaç ay içinde çözülmesi için siyasi bir irade olduğu konusunda iyimserim. Bu çabaları desteklemek adına elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Erbil-Bağdat ilişkilerini istikrara kavuşturmamız gerekiyor. Kapsamlı diyalog yoluyla bir araya gelinmesi ve çatışmaların üstesinden gelinmesi noktasında, genelde Irak halkı, özelde de Kürdistan Bölgesi halkı için her şeyi yapmamız gerekiyor. Yine, Irak'ın yönünü değiştirmesi ve halkının refahı için bir ülke olarak konumunu yeniden kazanması için bu fırsat değerlendirilmelidir. Aynı şekilde Irak, bölgenin önemli bir aktörü durumuna gelebilir. Irak, Körfez’in iki yakası arasında bir köprü hâline gelebilir.
Geçtiğimiz günlerde, Suudi Arabistan ile İran arasındaki anlaşmayı gördük. Körfez bölgesinde yeni iş birliği fırsatları olduğuna inanıyorum. Irak'ın bölgedeki bu yeni koordinasyon sürecinin temel itici gücü olmak için çok iyi bir fırsata sahip olduğuna inancındayım. Yani bu sadece Irak halkının refahı ile ilgili değil, bu sadece Irak'ta barış, istikrar, etkin demokrasi ve refah ile ilgili değil, aynı zamanda Irak'ın bölgede bir iş birliği kaynağı olarak oynadığı rolle de ilgili.
Rûdaw: Irak hakkındaki son sorum, sonrasında Suriye konusuna geçeceğiz. Zamanımızın sınırlı olduğunu ve sizin mevcut sorunlardan kaynaklı yeryüzünün en meşgul insanlarından olduğunuzu biliyorum. Benim sorum, özellikle son bir yılda Ukrayna'da yaşanan olaylar nedeniyle çokça konuştuğunuz, egemenlik ilkesi ve diğer ülkelerin sınırlarına saygı ilkesiyle ilgili bir soru. Irak'ın Birleşmiş Milletler'deki temsilciliğine göre Türkiye ve İran, son 10 yılda Irak sınırlarını ihlal ediyor. Bombardıman ve askeri operasyon yapıyorlar ve Irak’ta siyasi hegemonya kuruyorlar.
Antonio Guterres: Tutumumuz son derece açık, Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı duyulmalı. Bu bizim tutumumuz. Bağdat ziyaretimde bunu açıkça yineledim.
Rûdaw: Sadece Irak'ta değil, dünyanın her yerinde komşusunun herhangi bir şeyinden hoşlanmayan bir ülkenin askeri bir operasyona başlamasının bir norm hâline gelmesi sizi endişelendirmiyor mu?
Antonio Guterres: Ne yazık ki endişe verici bu olaylarda bir artış görüyoruz, bunun bir örneği de bahsettiğiniz gibi Rusya'nın Ukrayna'yı işgali. Daha önce de belirttiğim gibi, BM gündeminin temel prensibi ülkelerin toprak bütünlüğünü korumaktır.
Rûdaw: Hızlıca Suriye konusuna geçiyorum. On yılı aşkın bir savaşın ardından büyük bir durağanlık yaşanıyor. Ufukta siyasi çözüm için umut var mı?
Antonio Guterres: Umutsuzluğa kapılamayız fakat Suriye'deki tüm sorunların barışçıl bir şekilde çözülmesine izin veren bir durumun oldukça uzağındayız. Suriye bölünmüş durumda, Suriye’de farklı ülkelerin askeri güçleri var, Suriye’de farklı çıkarlar var.
Suriyelilerden birlik olmalarını istiyorum. Suriyeliler, birlik olmadıkları müddetçe ülkelerinin diğer tarafların eylemleri için oyun meydanı olma tehlikesiyle yüz yüze kalacağını bilmeli. Suriyelilerin anlaşmazlıklarını aşması gerekiyor. Suriye, medeniyetin eşsiz bir kaynağı. Maalesef şu anda depremin dramatik bir şekilde etkilediği Halep’e önceden gidip Halep Kalesi’ni gördüğümde o topraklarda ne kadar farklı sınıf ve medeniyetler olduğuna tanık oldum. Aynı topraklarda Suriye’de parlayan birçok farklı tarihi medeniyet ve sınıfa ait arkeolojik alanlar var. Suriye cömert bir ülke. IOM komiseri olarak oraya gittiğimde Suriyelilerin Iraklı mültecilere başka hiçbir yerde karşılaşmadıkları derecede iyi muamale ettiklerine tanık oldum. Mülteci kamplarında olmadıkları zamanlarda evlerde konuk ediliyordular. Suriye, barışı hak ediyor. Suriyelilerden birlik olmalarını ve kaderlerinin başkaları tarafından yazılmasına izin vermemelerini istiyorum.
Rûdaw: Sayın Genel Sekreter, BM'nin depreme yaklaşımına yönelik eleştiriler oldu. Eleştirilerin ne şekilde olduğundan kısaca söz edilmesini istiyorum. Sizin de bildiğiniz gibi yaşanan tüm felaketlerde mağdurların kurtarılması için ilk 72 saat son derece kritik. Suudi Arabistan, Katar ve Kürdistan Bölgesi gibi diğer taraflar, sınır noktalarını kullanarak acil yardım ulaştırabildikleri hâlde BM’nin yardımlarının deprem bölgesine ulaşması birkaç hafta sürdü. İnsani İşlerden Sorumlu BM Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths, Twitter hesabında BM’nin gerekli yardımları zamanında ulaştıramadığını yazdı. BM neden kuzeydoğu Suriye halkının yardımına zamanında gitmedi?
Antonio Guterres: Gerçeklerin göz önünde bulundurulmasının ömenli olduğu kanısındayım. Afetlerin ilk 72 saatinde insanların ihtiyaç duyduğu yardım, köpekler ve iş makineleri yardımıyla özel ekipler tarafından gerçekleştirilen kurtarma işlemidir. BM ve ortak kuruluşları böylesi donanımlara sahip değil. Başka ülkelerden o kadar kişinin yardım için Türkiye’ye geldiğini gördünüz fakat maalesef Suriye’ye gitmediler. Türkiye’nin yardımına gittiler. Bu, BM’nin sorunu değil; saha gerçekliğiydi. Türkiye'ye ulaşmaları daha kolaydı ancak Suriyelilerin kurtarma operasyonunun kendilerine olması gerektiği kadar hızlı ulaşmamasından duyduğu üzüntüyü anlıyorum fakat BM olarak bizim o kapasitemiz yok. Biz insani yardım sağlayabiliriz. Barınak, gıda ve sağlık gibi temel insani yardım biçimlerini sağlıyoruz.
Rûdaw: Fakat BM'nin afet zamanlarında yardım edecek özel ekipleri var.
Antonio Guterres: Bizim kurtarma ekibimiz yok, afet durumlarında kurtarma kapasitemiz yok. Toprak ve çökmüş binaları kaldırmak için gerekli ekipmana sahip değiliz. Bunlar, BM kuruluşlarının yapabileceği şeyler değil. İnsanların Türkiye’ye ulaştırılan yardımların kendilerine ulaştırılmadığından duyduğu üzüntüyü anlayabiliyorum fakat tekrar ediyorum: Bu, BM’nin sorunu değil. Şu anda, konuştuğumuz esnada BM’nin 500 yardım kamyonu yolda. Sorun şu ki BM’nin Suriye için insani destek sistemi Türkiye'de ve tam olarak da depremin olduğu bölgede. Bu da bize sorun teşkil etti. Çalışanlarımızın ve ortaklarımızın bazıları depremde hayatını kaybetti. İş birliğini yürütmede sorunlar yaşandı ama kapasitemiz oranında oldukça hızlı hareket ettik ve yollar açıldığı gibi hareket geçtik. BM Güvenlik Konseyi'nin önümüzdeki birkaç gün için talep ettiğinden daha fazla sayıda sınır noktasını açmak için Suriye Hükûmeti’nin onayını da alabildik.
Dolayısıyla başarısızlık ve sorunların olduğu doğru fakat bunun yalnızca BM’nin başarısızlığı olduğu noktasında değilim. Bu, tüm uluslararası toplumun Suriye gibi çok fazla siyasi çatışması ve farklılığı olan bir ülkeye yardım etme konusundaki sınırlı kapasitesi ile ilgilidir fakat biz, Suriye halkına her yerde yardım etmek için için her şeyi yapıyoruz.
Talebimiz, başından beri tüm yardım noktalarının açık tutulması oldu çünkü bu, trajik bir durumda olan Suriye halkına yardım edebilmemiz için önemli. Büyük bir saygı duyduğum Suriye halkına yardımlarımızda etkili olmak için elimizden geleni yapacağımızı temin ederim. Başlangıçta yapmamız gerekeni yapmadıysak eleştirileri anlarım. Suriye halkına tam bağlılığımızla, oradaki yeteneklerimizi artırarak bunları telafi etmek için elimizden geleni yapacağız.
Rûdaw: Son sorum Suriye'deki azınlıklar ve Kürtler hakkında. Suriye'de devletin zayıflığı ve tüm bu kaos nedeniyle Suriye'de bir bölge ve federal bir sistemin kurulması gerektiğini söyleyenler var. Federalizmin Suriye'nin gelecekteki siyasi gündemde olması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Antonio Guterres: Suriye'de anayasanın nasıl olması gerektiğini söylemek bana düşmez. Suriyeliler için bir anayasa kurulu var. Bu kurul, gerektiği ve istediğimiz şekilde işlemese de Suriye anayasasının nasıl olacağına karar vermek onların elinde. Suriyelilere ne yapmaları gerektiğini söyleyecek değilim. IOM Yüksek Komiserliği yaptığımda uğruna savaştığım ve yapmaya çalıştığım şeylerden biri de buydu. Suriye Başkanı ile Suriye'deki Kürtlere vatandaşlık verilmesi gerektiği konusunu görüştüm. Bildiğiniz gibi Kürtlere vatandaşlık verilmiyordu. Bu, uğruna mücadele ettiğim şeylerden biriydi çünkü o zamanlar göçmenler komiseri olarak vatandaşlığı olmayanların sorunuyla ilgilenmek için BM Genel Kurulu tarafından yetkilendirilmiştim. Anayasa ne tanımlarsa tanımlasın Suriyeli Kürtlerin, Suriye yaşamında tam bir rol oynama yeteneği 10 yılı aşkın süredir başarmaya çalıştığım bir şey.
Rûdaw: Sayın Genel Sekreter, bu fırsat için çok sağ olun. Newroz’u kutladığınız için teşekkür ederim. Kürtçe deyişle “Cejnî Newrozit pîroz”.
Antonio Guterres: Başarılar, teşekkürler.