İbrahim Caferi: Ne Kürtler çatışır ne de Şiiler

18-04-2017
Rûdaw
Etiketler Irak Kürdistan Bağdat Erbil İbrahim Caferi KYB KDP
A+ A-

Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi, Peşmerge Güçleri ile Şii Heşdi Şabi güçleri arasında olası bir çatışma yaşanıp yaşanmayacağına ilişkin, “Ne Heşdi Şabi’nin Iraklı başka bir tarafla çatışma niyeti var, ne de peşmergenin” dedi.

 

Başika’da bulunan Türk askerlerine de değinen İbrahim Caferi, “Henüz Türkiye'den sabit bir söz almadık. Verdikleri sözlerin şekli sürekli değişiyor. Ancak ‘asla çekilmeyeceğiz’ diye cesurca bir söz de duymadık” ifadelerini kullandı.

 

“Kürtlerin Kerkük’te kendi haklarının ne olup olmadığını belirleme hakları vardır”  diyen Caferi, “Ancak bütün etnik gruplar kentin sadece Kürtlerin olduğu konusunda anlaşmış mı? Tabi ki hayır. Anlaşma yapılmadan Kerkük halkına bir şeylerin dayatılması yanlış” diye konuştu.

 

Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi, gündeme ilişkin Rûdaw'ın sorularını yanıtladı.

 

Havalimanında uçaktan indiğinizde havaların sıcak olduğunu söylediniz. Siyasi atmosfer için de aynı şeyi düşünüyor musunuz?

 

Doğrusu bugünkü durumu değerlendirmek zor. Milyonlarca Arap, Kürt, Sünni, Şii ve Hristiyan yerinden olmuş durumda. Allah'a şükür bunların büyük bir bölümü evlerine döndü. Güçlü bir Irak'ı inşa etmeye çalışıyoruz. Ancak bu dönemde bu da yeterli değil.

 

Iraklıların taleplerini yerine getirmek için daha fazla adım atılmalı. Aydın bir gelecek oluşturmamız lazım. Irak bugün uluslararası çevrede terörle mücadelede bütün dünyaya öncülük ediyor.

 

Önemli olan ordu, Heşdi Şabi, peşmerge ve aşiret savaşçılarının yani Iraklıların terörün ortadan kaldırılmasında rol oynamasıydı. Biz sorun olmadığını iddia etmiyoruz. Ancak Irak'ta siyasi tavır bütün tarafları birleştirdi. Bu da başarının gerçek anahtarıdır.

 

ABD ziyaretinizde Başkan Donald Trump'la görüştünüz. Trump'ın politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Her zaman olduğu gibi ABD'de yeni bir başkan seçildiğinde Irak Başbakanı ile görüşmeler gerçekleştiriyor. Bu esasa göre, Trump resmi olarak Haydar Abadi'yi davet etti. ABD köklü bir ülke. İki siyasi parti olsa da anayasa, kongre ve kamu kurumlar ülkeyi yönetiyor.

 

Yani ABD'nin Irak'a karşı politikası değişmeyecek mi?

 

Ben değişmeyeceğini söylemiyorum. Her zaman ilişkilerin yumuşaması için bir fırsat var ama bu kesin değil.

 

Bu değişikliklerden Irak'a ne düştü?

 

Irak'ın Amerika ile ilişki kurması engellenmişti. Ancak biz yasal yollara başvurarak, Irak'ın terör ülkesi olmadığını, aksine terör kurbanı olduğunu ve teröre karşı başarılı olduğunu ispatladık.

 

Irak'a artık terör ülkesi gözüyle bakılmıyor. Aksine önünde çok fırsatlar var. Irak şimdi bütün dünyaya açılmak üzere. Irak'ın siyasi tavrı uluslararası toplum ve arenada dinleniyor.

 

Trump yönetime geldikten sonra İran ile Amerika arasında dengeyi korumak sizin için zor olmuyor mu?

 

Irak dünya ile ilişkilerinde diplomasi felsefesini kullanıyor. İki kutup esasına göre hareket ediyor. Irak ve İran, Irak ve Türkiye, Irak, Kuveyt, Suddi ve Ürdün ile ikili kutup şekilde hareket ediyor. Yani başkasına etki etmeyecek şekilde davranıyoruz.

 

Bu Avrupa ve Amerika toplumu için de geçerli. Bizi birbirimize bağlayan bir anlaşma var. Görüşmede söz konusu anlaşmayı hatırlattık. Yani güvenlik başta olmak üzere tarım ve siyaset konularını konuştuk.

 

Amerika şu an sizinle söz konusu anlaşmaya göre mi hareket ediyor?

 

Onlar anlaşmaya bağlılıklarını yinelediler. Sayın Trump açık bir şekilde “Irak'a desteklerinin artarak devam edeceğini” belirtti.

 

Görüşmede Haşi Şabi ile ilgili bazı talepler olmuştu. Tam olarak neyi talep ettiler?

 

Ben şahsen Trump'ın doğrudan Heşdi Şabi'den bahsettiğine şahit olmadım. Iraklılar olarak, ordu, polis ve peşmergeye sahip olduğumuz gibi Heşdi Şabi ve aşiret güçlerimiz de var. Bu güçler, tehditler sonucu ortaya çıktı. Dünya deneyimlerinden istifade ettik.

 

Ordu olağanüstüsü durumlarda her şeyi yapamıyor. Bu yüzden komşu ve müttefik ülkelerden yardım talep edilir, içerde de destek güçler oluşturulur. Umarım birgün güvenlik sorunları ortan kalkar. O zaman başka bir şekilde Heşdi Şabi'yi değerlendireceğiz.

 

Kürtler, peşmerge ile Heşi Şabi arasında çatışma çıkmasından endişe duyuyor. Siz de aynı endişeyi taşıyor musunuz?

 

Bu endişelerin gerçek bir dayanağı yok. Ne Heşdi Şabi’nin Iraklı başka bir tarafla çatışma niyeti var, ne de peşmergenin. Peşmerge ile Heşdi Şabi'nin kanları aynı cephede, Irak'ın toprağını ve şerefini savunmak için birbirine karıştı. Bu siyasi olarak bir anlayışın var olduğunu gösteriyor.

 

Heşdi Şabi Sistani'nin fetvasıyla kurulmuştu. Heşdi Şabi ile peşmerge arasında çatışma yaşanması halinde Sistani'den Kürtlerin kanının dökülmesini haram kılan bir fetva yayımlamasını talep eder misiniz?

 

Yaşanmayan bir olayı neden öngörelim. Bu güçler Irak'ın egemenliği tehlikeye girdiğinde hareket edecektir. Seyid Sistani, farklı kesimler arasında yaşanan olaylar sırasında birkaç kez akıllıca tavırlar sergileyerek anında gerginliklerin ortadan kaldırılmasını emir etti.

 

Suudi Arabistan ile ilişkilerinizin normalleşmesinin kaynağı nedir? Bu durum İran ile Suudi ilişkilerinin de normalleşmesine yol açar mı?

 

Her ikisi Irak'ın komşusu olan Suudi ile İran arasında bir gerginlik var. buradaki kötü güvenlik şartları Irak'ı doğrudan etkiliyor. Bunun aksi de doğru. Tarafları yakınlaştırmak için çabalarımız sürüyor. İki taraf arasında dengeyi koruyabilmek Irak'ın lehine. Ayrıca bu iki ülkenin arasındaki ilişkilerin belli bir seviyeye ulaştırabilmemiz Irak'ın menfaatine.

 

Ancak halen Türkiye ile ilişkileriniz soğuk...

 

Türkiye ile ilişkilerimiz devam ediyor. İlişkilerimizi askıya alma kararını vermedik. Şurası bir gerçek; Türk güçleri Başika'da bulunuyor ve biz bunu reddediyoruz. Ancak bu Türkiye ile ilişkilerimizi keseceğimiz anlamına gelmez. Toprak bütünlüğümüzün korunmasının ve kontrolünün tamamen bizde olmasını istiyoruz.

 

Türkiye'den gücünü geri çekmesi yönünde bir söz aldınız mı?

 

Henüz Türkiye'den sabit bir söz almadık. Verdikleri sözlerin şekli sürekli değişiyor. Ancak “asla çekilmeyeceğiz” diye cesurca bir söz de duymadık. Her defasında farklı bir şey söylüyorlar. Mesela Irak'ta istikrar sağlandığında ya da IŞİD ortadan kaldırıldığında geri çekileceklerini söylüyorlardı.

 

Son olarak Enbar, Musul ve Selahaddin illeri kurtarıldıktan sonra çekileceğiz dediler. Temenni olarak burada kalmaları asla kabul edilemez. Toprağı ihlal edildiği halde, ilişkilerine normal seyrinde devam edecek hiçbir ülke yok çünkü.

 

Irak Başbakanı olduğunuz dönemde anayasayı ihlal ettiğiniz gerekçesiyle ve Kürtlerden dolayı görevden alındığınız ifade edilmişti. Bu doğru mu?

 

Ben anayasayı uygulama konusunda ısrarlıydım ve uyguladım. Bütün dünya seçimlerin 67 ay ertelenmesi beklentisi içindeyken, ben bunu reddettim. 2005'te Cumhurbaşkanı'na gitmeden önce kararı onaylayarak Temsilciler Meclisi'ne gönderdim. 2005'te seçimler art arda yapıldı. Cumhurbaşkanlığı tarafından baskılara maruz kaldım.

 

Daha sonra anayasanın 140'ıncı maddesi ve Kerkük meselesine geldik. Bu kapsamında benim döneminde söz konusu bölgelerin kalkınması için 200 milyon dolar ayrıldı. Ardında durumları normalleştirmek için çaba sarfettik. Bundan sonraki adımda nüfus sayımı vardı.

 

Anayasaya göre 2007'de yapılmalıydı. Ben 2005 - 2006'da başbakanlık görevinde bulundum. Ancak bazı çevreler manipülasyon yaparak o yıllarda nüfus sayımının yapılması için baskı yapıyordu. Bende bunu reddederek 2006'ının sonunda yapılması gerektiğini söylemiştim.

 

2006'da Kürdistan Yurtseverler Birliği'nin (KYB) politbüro üyelerine, bakanlarının 140'ıncı maddeden hiç bir zaman bahsetmediklerini söylemişsiniz...

 

Hayır, hayır, hayır. KYB ve Kürdistan Demokrat Partisi'nden (KDP) politbüro arkadaşların yanı sıra, Kürt bakanlar da 140'ıncı maddeden asla vazgeçmedi. Aksine onlar “Biz Caferi'nin yerinde olsaydık bunu yapamazdık” derlerdi. Onlar anayasa üzerinde samimi bir şekilde çalışılmasından yanaydı.

 

Nüfus sayımının 2007'nin sonunda yapılması gerektiğini ifade ediyorlardı. Bu yüzden Kürtler o dönemde belli bir amaç uğruna samimiyetle çabalayan, söz konusu siyasetçilerle gurur duymalı.

 

Kerkük'te Kürdistan bayrağının göndere çekilmesine ne diyorsunuz?

 

Kerkük, küçük bir Irak. Bu bütün renkleri içinde barındıran bir demet çiçek gibi. Ben kendi dönemimde Kerkük'e ayrıcalık tanınmasını istemiştim. Kerkük'ün demografik haritasını kopyalayamayız. Ancak kentin yapısı ve renkliliğine uygun siyasi ve idari bir yol haritasını yapabiliriz. Bu benim değişmeyen düşüncem.

 

Yalnız Kürtler kentin Kürdistani olduğunu ifade ediyor. Orada Kürdistan bayrağının bulunmasını gerektiğini düşünmüyor musunuz?

 

Kendi haklarının ne olup olmadığını belirleme hakları vardır. Ancak bütün etnik gruplar kentin sadece Kürtlerin olduğu konusunda anlaşmış mı? Tabi ki hayır. Başka bir şey söyleyebilir misiniz? Anlaşma yapılmadan Kerkük halkına bir şeylerin dayatılması yanlış.

 

Kürtler'in Kerkük'te gözardı edilmesine izin vermediğimiz gibi, belli bir tarafın düşüncesini başkalarına dayatmasına da izin vermeyiz. Bunun yanlış olduğunu düşünüyorum.

 

Kürdistan Bölgesi'ndeki liderlerle görüşmeler gerçekleştiriniz. Kürtlerin referandum konusunda ciddi olduğunu düşünüyor musunuz?

 

Bu soruyu Kürt bir kardeşe sormanız lazım. Eğer soruyu “Ebu Ahmed, Kürtlerin bir kardeşi olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Tavsiyeleriniz nedir?” şeklinde olsaydı, ben de Kürtlerin kadim bir dostu olarak tavsiyelerimi şöyle sıralardım:

 

Bu adım atılmadan önce çok düşünmek gerekir. Acaba Kürtlerin durumu art arda gelen diktatörlerin durumu gibi mi? Gözardı edilmek, Halepçe Enfal, orduya ve kamu kurumlarının yasaklanması. Şimdi bunlar var mı? Tabiki hayır.

 

İlk Irak Cumhurbaşkanı Sayın Celal Talabani'ydi. Şimdi de ikinci Cumhrubaşkanı Fuad Masum ve o da Kürt. Şimdiki Irak öncekinden çok farklı. Kürtlere önemli bakanlıklar verilerek, geniş bir şekilde Bağdat'ta yönetime katılım sağlandı. Kürdistan'da da parlamento ve yerel hükümetleri var.

Kürt kardeşlerim en önemli fırsat şu; delikanlılıklarını ispatlayarak Irak'ta bu siyasi süreçte omuz vermektir. Diğer etnik grupları muhatap alarak Arap, Sünni ve Şiilerle yoluna devam etmeli.

 

Bağdat'ın Kürtlere, “Gidin Türkiye'yi ikna edin, biz de rıza göstereceğiz” dediği doğru mu?

 

İnanın bilmiyorum. Bu konu hakkında bilgim yok. Kesinlikle böyle bir şey duymadım. 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli